14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EYLÜL 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Savaştan kaçan anne babanın bebeği hastanede 20 gün rehin kaldı Suriyeli aile Türkiye gerçeğiyle tanıştı EMRE DÖKER Almanya’nın Annesi ‘Mutti Merkel’ “Demokrasi” için bu da zahir bir gelişme… Almanlar bundan böyle haşin ve otoriter bir “baba” değil; sükünet, istikrar telkin eden bir “ana” tarafından yönetilmek istiyorlar. Merkel’de buldukları “ana”ya, üçüncü dönem için ülkenin dizginlerini seve seve güvenle teslim ediyorlar. Alman seçimlerini Hıristiyan Demokratlar değil; Almanya’nın anası; namı diğer “Mutti Merkel” kazandı... Merkel’in zaferi öyle baş döndürücü ki, onu Rus çariçesi “Büyük Katerina”dan ilhamla, “Büyük Angela” sıfatıyla anan dahi çıkıyor... Azad Bilal, “Başbakan çağırıyor ama bebeğimizi bile elimizden alıyorlar” dedi. Yalnızca İzmir’de 65 bin kişi İZMİR Suriye’deki iç savaştan kaçanlar, zor koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın verdiği bilgiye göre, yalnızca İzmir’de 65 bin mülteci yaşıyor. Basmane’de günlüğü 5 liraya konaklamanın mümkün olduğu Oteller Sokağı’nda boş oda yok. Parklarda yaşayan aileler ise çevredeki halkın verdiği yemek ve kıyafetlerle “savaşın biteceği günü” bekliyor. Parklar mültecilerin evi haline gelirken, komşu dayanışması, siyasilerin kavgasına karşın iki ülke halklarının dostluğunu gözler önüne seriyor. Çankaya Agora Parkı’nda da savaştan çocuklarını alarak kaçan iki aile yaşıyor. 10’u çocuk 20 Suriyeli, halkın verdiği destekle günlerini geçiriyor. Çalıların yanına serdikleri yorganların üzerinde uyuyan aileler, kış tedirginliği yaşıyor. Paraları olmadığı için yiyecek bulmakta da zorluk çeken ailelere, zaten düşük gelirle yaşayan yurttaşlar yardımda bulunuyor. Türklerin kendilerine çok iyi yaklaştığını söyleyen aile üyeleri, kalacak yer ve iş istiyor. Öğrendikleri çat pat Türkçeyle yaşananları anlatan Suriyelilerin gözlerinden korku ve özlem okunuyor. Türkiye’nin son dönemde Suriye’ye müdahale istemine karşı çıkan aile üyeleri, savaş çıkması halinde ülkeden daha büyük göç dalgasının yaşanacağını belirtiyor. İç savaşın bir an önce bitmesini de isteyen Suriyeliler, evlerine dönecekleri günü heyecanla bekliyor. lman hegemonyası ve Merkel çağı “Büyük Katerina” giysileri/pozuyla Merkel’i kapak yapan “Der Spiegel” dergisi örneğin, “Hiçbir demokrat hükümet başkanının Almanya’da şimdiye değin, Merkel denli büyük bir gücü elinde toplamadığına” işaret ediyor. Başka yayınlar Merkel’i, İngiltere’de 11 yıl iktidarda kalan Thatcher’a benzetiyorlar. Ve seçim gecesi alınan neticeyi; “Merkel Cumhuriyeti”, “Merkel Çağı” olarak tanımlıyorlar. “Merkel Çağı”, sade Almanya değil, tüm Avrupa kıtası için Merkel hegemonyasının teyidi anlamına geliyor. İtalya’da çıkan “Repubblica” gazetesinin Avrupa uzmanı Andrea Bonanni misal, “Eski Kıta” açısından tabloyu şöyle tanımlıyor: “Şansölye (Merkel) yönetiminde Almanya, tartışmasız kıtanın hegemon gücüne dönüştü. Alman ulusunun 150 yıl boyunca katliam ve yıkımlar pahasına beyhude yere kovaladığı bu sonuç, AB’nin varlığı sayesinde barışçı yolla gerçekleşmiş oluyor…” “Avro” krizi baskısı yaşayan ve Almanya’nın cömert davranmadığını hisseden Güney Avrupa ülkelerinin Alman seçimlerine bakışı bu. Merkel’in sandıkta katmerlenmiş olan gücü, Berlin’in her halükârda ağırlığının artması şeklinde algılandığından; hangi hükümet koalisyonunun kurulacağı ikinci derecede önem taşıyor. A mezhep ayrımcılığı İstanbul Haber Servisi Suriye’de muhaliflerin saldırısından kaçarak Türkiye’ye gelen Türkmen Alevilerin sorunlarına dikkat çeken Alevi örgütleri, CHP ve BDP milletvekilleri, sığınmacılara yönelik mezhepsel ayrım yapıldığına dikkat çekti. Alevi örgütleri ve milletvekillerince yapılan ortak açıklamada, “İstanbul’da 3 bine yakın Suriyeli Türkmen Alevi var. Türkiye kendi ülkesindeki mezhepsel ayrımcılığı mültecilere karşı da yapıyor. Devlet ayrım yapmadan üzerine düşeni yapsın ve mezhepçi savaş politikalarından vazgeçsin” denildi. Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi’nde yapılan ortak açıklamaya CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, BDP Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Genel Başkanı Ercan Geçmez, Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ve Cemevi Başkanı Zeynel Odabaşı katıldı. HBVAKV Genel Başkanı Ercan Geçmez de şu bilgileri verdi: “Bugüne kadar 450’ye yakın sığınmacıyı arkadaşlarımız evlere yerleştirdiler. 75 kişi ise tüm ihtiyaçları giderilerek cemevinde kalıyor. Hiçbir hastane bunların sağılık sorunları ile ilgilenmiyor. Esad ve diktatörlere seslenen ülke yöneticileri, önce kendi ülkesinde nasıl davrandığını bir görsün. İnsanlık dışı muameleyi Türkiye Cumhuriyeti devleti de sürdürüyor.” Mültecilere sorunlar artacak Kışla birlikte MELTEM YILMAZ Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen sığınmacıların maruz kaldıkları olaylar, her geçen gün farklı bir boyutuyla gün yüzüne çıkıyor. İstanbul’da kimliksiz, pasaportsuz ve parasız bir halde hayata tutunmaya çalışan Azad ve Erin Bilal çiftinin bebeği, doğumun gerçekleştiği hastanede 20 gün boyunca rehin kaldı. Hastane önceki gün bebeği aileye senet karşılığında teslim etse de baba ümitsiz: “Başbakan bize gelin diyor ama bebeğimizi bile elimizden alıyorlar. Suriye’de olsa başımıza asla böyle bir şey gelmezdi. Orada sağlık koşulları çok iyiydi, bebeğimize el konulmazdı.” Yaklaşık 10 ay önce İstanbul’a göç eden Azad (27) ve Erin (21) Bilal çifti, önce Gaziosmanpaşa’da akrabalarının yanına yerleşti, sonra da aynı ilçede aylık 250 lira karşılığında tek odalık bir daireyi kiraladı. Burada akrabalarının yardımıyla ayakta kalmaya çalışarak savaşın psikolojilerinde yarattığı etkiyi silmeye çalışan çift, iki ay kadar sonra ise ilk çocuklarının olacağı haberiyle büyük bir mutluluk yaşadı. Erin Bilal, hamileliğinin sekizinci ayında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Ancak doğumdan sonra hiç beklenmedik olaylar yaşandı. Çalışma izinleri olmaması nedeniyle İstanbul’da herhangi bir geçim kaynağı bulunmayan çiftin Türkiye’ye kaçak yollarla giriş yaptıkları için kimlik ve pasaportları da yoktu. Bu nedenle doğumun ardından hastane, kimliksiz, pasaportsuz ve parasız haldeki Bilal çiftine bebeklerini teslim edemeyeceğini söyledi. Baba Azad Bilal, “Bizden para istiyorlar, paramız yok diyoruz ‘O zaman bebek de yok’ dediler. Çevremdeki Suriyelilerden de para istiyorlar, örneğin yakın bir arkadaşımın bebeğinden 3 bin lira istendi. O da veremiyor” diye konuştu. Anne ve baba Bilal, yaklaşık 20 gün boyunca hastanede kalan bebeklerini geri almak için büyük bir mücadele verdi. Anne, her gün hastaneye gidip bebeğini emzirdi, oradan eve dönüp kocasının bebeklerini teslim almasını bekledi. Önceki gün hastaneden haber geldi. Yönetim, senet karşılığında bebeği aileye teslim etti. Azad Bilal, hastanenin kendisinden doğum ve küvöz parası olarak 2 bin lira istediğini, bunu veremeyince de senet yapıldığını belirterek şu ifadeleri kullanıyor: “Seneti ödeyecek param yok. Bebeği doyuracak param bile yok. Başbakan bize gelin diyor ama bebeğimizi bile elimizden alıyorlar. Suriye’de olsa başımıza asla böyle bir şey gelmezdi. Orada sağlık koşulları çok iyiydi, bizden para istenmez, bebeğimize el konulmazdı.” erkel’le koalisyon yapan yanıyor! Yüzde 5 barajına gömülen liberallerin dışlanması sonucu, üç hükümet formülü konuşuluyor: İlki, Merkel’in liderlik ettiği (yüzde 41.9 oy oranına sahip) CDUCSU Hıristiyan Demokrat koalisyonun, azınlık hükümeti kurması. Alman kültüründe yeri olmayan bu opsiyonun tercih olasılığı düşük. İkinci olanak, yüzde 8.4 alan “Yeşiller”le masaya oturmak… Gözlemciler, “Yeşiller”le kurulacak bir olası hükümet ortaklığının “vitrin yenilemek” ve Hıristiyan Demokratların “imajında modernleşme sağlamak” açısından avantajlı olabileceğini iddia ediyorlar. Ancak “Yeşiller”in bundan sağlayabileceği bir avantaj yok. Hatta muhafazakârlarla ortaklığın, “Yeşiller”i bölünmeye götürmesi bile muhtemel. Bu nedenle bu da güçlü olasılık değil. Üçüncü ve son olasılık, 20052009 hükümetinde olduğu gibi (yüzde 25.7 oranında oy toplayan) “sosyal demokrat” SPD ile “büyük koalisyon” oluşturmak. En çok konuşulan olasılık bu. Ancak burada da tereddütler var. Çünkü Merkel’in Hıristiyan Demokratlarıyla koalisyona giren her parti, sandıkta bedel ödüyor ve ağır kayba uğruyor. CDUCSU’ya son dönemde koltuk değnekliği yapan liberal FDP yüzde 4.8’le örneğin parlamento eşiğinden geçemedi! Bir önceki devrede gene, CDUCSU ile hükümet sorumluluğunu paylaşan sosyal demokratlar da 2009 seçiminde ağır kayıp yaşayarak, yüzde 23 oyla tarihi yenilgi yaşadılar. O gün bugün bellerini doğrultamadılar. Pazar gecesi elde edilen sonuçta 2009’a göre 3 puanlık bir ilerleme kaydedilse de Sosyal Demokratları tatminden çok uzak. SPD yeniden hükümete dönmek perspektifine, bu sebeple ihtiyatla yaklaşıyor. Ya da… Güçlü iktidar ortakları tarafından ezilmemek ve kabinede mümkün olan en yüksek sayıda bakanlığı kapabilmek amacıyla naz yapıyor. Her şartta… Hemen “evet” demeye istekli görünmüyor... Adenauer, Kohl’dan sonra Almanya’nın en büyük, en etkili “şansölyeleri” arasına katılan Merkel’in tarihi zaferi, bu belirsizlikler nedeniyle bir miktar gölgeleniyor… Merkel’in zaferinin büyüklüğü, Avrupa solu için çok ciddi referans olan Alman solunun zaaflarına tekabül ediyor. Alman Sosyal Demokratları arzu edilen ilerlemeyi sağlayamazken, “Yeşiller”in yanı sıra yelpazenin sol ucundaki “Linke” partisi de yaklaşık 3.5 ve 2.5 puanlık gerileme gösteriyor. Çünkü sol partiler, sol seçmene artık sola dair güçlü mesajlar veremiyor. Solculuk Eski Kıta’da “Dünya para tanrısının putperestleri oldu!” diyen Papa’nın eline kalmış durumda. Orta sınıf partisine dönüşen Sosyal Demokratlar; gençleri ve vahşi kapitalizmden etkilenen “dar gelirlileri” yanına çekemiyor. Marjinalleşen bu kesimler, hep daha çok popülizme kayan partilere yöneliyor. Alman seçimlerinde de olan bu. Ancak bu ayrı bir yazı konusu. M Pasaportsuz, parasız İzmir’deki parkta 10’u çocuk 20 Suriyeli yaşıyor. Bir Eylül gecesi sonsuza geçen Prof. Dr. NURAN YULUĞ’a sunu: YAŞAM NEDİR ABİLER Şiirimiz karadır abiler Şiirimiz mor külhanidir abiler (ECE AYHAN) Yaşamak Nedenini tam anlayamadan Bir sürü şey yapmaktır abiler Doğduğun yere göre değişen Eşkıyalıkları zulümleri Şanlı tarih diye ezberlemektir abiler Yalanı dolanı sömürüyü vurgunu Sanat düşün inanç haplarıyla Yutup durmaktır abiler Güç sahibi akıl hastaları Öyle istediler diye Orduya çeteye katılıp Ötekileri öldürmektir abiler Üç kuruş ekmek parası için Ezim ezim ezilmektir abiler Nerden buldukları pek bilinmeyen Bal küpleri içinde yaşayanlara Bakıp bakıp yutkunmaktır abiler Suçlu olduğuna inanmadan İşkenceden geçirilmek Mapuslarda gün saymaktır abiler Bebek üretme düzeneğini Aşk diye çağırıp Üzerinde Uzun öykülerle tepinmektir abiler Abilerle yapış yapış olup da Tek başına yaşayan Genelev kadınları gibi Kalabalık içinde Yalnızlıktan bunalmaktır abiler Şiir yazıp da Abilere beğendirmeye özenecek kadar Tükenmişliktir abiler En sonunda Sıradan bir biyolojik robot Sıradan bir sosyal robot Hurdası olarak Bir çukurda Çürümeye terk edilmektir abiler Yaşam böyle bir şeydir işte sayın abiler l Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz GÖÇDER Başkanı İlyas Erdem, Azad ve Erin Bilal çiftinin durumunda olan çok sayıda Suriyelinin olduğuna dikkat çekti. İlyas, “Dahası, kışın gelmesiyle birlikte çeşitli sağlık sorunları da kendini gösterecek” diyerek şöyle devam etti: “Havaların soğumasıyla çocuklar hasta olacak. Bu yalnızca doktora gitmekle bitmiyor, Suriye’de kronik hastalığı olup buraya gelenler de var. İlaca ihtiyacı olanlar var. Bugün kamp dışında 500 bin, yalnızca İstanbul’da ise 100 bin Suriyeli sığınmacı yaşıyor. Bu insanları çağırmak kolay, ama sağlık durumları görmezden gelinerek ölüme terk ediliyorlar.” Senet karşılığı Solculuk Papa’ya kaldı MUSTAFA YULUĞ Yıldız Teknik Üniversitesi’nden almış olduğum öğrenci kimliği, İETT pasomu ve ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. ECE ÇALIŞKAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle