14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2013 SALI 4 HABERLER 28 Şubat tutanakları açıklandı. Erbakan, laikliğin korunmasını istemiş: Yıllık iznimin bir bölümünü kullanacağımdan yazılarıma bir süre ara veriyorum. Yobazdan zarar gelir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 28 Şubat davasında, Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 1997’deki toplantıdaki konuşmaların içeriği ortaya çıktı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel devletin gerekli önlemleri almasının olağan olduğunu belirtirken, Başbakan Necmettin Erbakan’ın ise, “Yobaz zihniyetten ülke zarar görür. Demokrasi ve lalikliği korumak için tedbirleri almalıyız” dediği anlaşıldı. Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın ise laiklik ilkesinin bozulmasının, ezanın Türkçe okunmasından vazgeçilmesiyle başladığını dile getirdiği tutanaklara yansıdı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görevlendirilen iki naip hâkim, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tutanağı ve kararlarını inceledi. Mahkemenin 28 Şubat 1997’deki MGK tutanakları üzerinde yaptığı inceleme sonucunda hazırlanan tutanakta, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ilk sözü Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e verdiği belirtildi. Tutanağa göre tarihi MGK toplantısındaki aktörlerin sözleri özetle şöyle: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: Şimdi bu takdimde Genelkurmay’ın iddiası çok önemli bir beyandır. İrticanın, Cumhuriyetin kurulduğundan beri en büyük tehlike halini aldığını belirtiyor. Devlet, kendisine yönelen tehlikelere karşı gerekli tedbirleri alır. 8 yıllık temel eğitim uygulanmalıdır. Tarikatlar Bugün karşılaştığımız bu olaylar küçümsenerek tedbir almakta geç kalınmamalıdır. PKK hareketi de 1984 yılında yeni başladığında küçük görüldü. Bugünlere gelindi. Başbakan Necmettin Erbakan: Önce sayın komutanların samimi ifadeleri ve bu takdimleri hazırlayan MİT Müsteşarlığı, Genelkurmay temsilcilerine çok teşekkür ediyorum. Burada her şeyi açık kalplilikle yüz yüze konuşma fırsatını bulduk, çok faydalı oldu. Laiklik Müslümanlığa en uygun Tansu Çiller, Necmettin Erbakan ve bir kuraldır. Bizim yapmamız Muhsin Yazıcıoğlu toplantı sonrasında gereken şey insanlara aydın, basın toplantısı düzenlemişti. Taslak olarak hazırlanan kurul kararının okunçağdaş Müslümanlığı öğkapatılmalı, kıyafet kanunu uy yasanın bu konudaduğu, Erbakan’ın “Şimdi 9 saatlik yoğun bir çaretmektir. Çocuk Müslügulanmalıdır. Şimdi bu tedbirler ki maddelerini kolışmadan sonra bu kadar maddeyi sağlıklı olaman oldukça, dinini öğrak değerlendirerek sonuca ulaşmak doğru olmaz. arasında hassas bir konu var. O ruyabilirsek geçerrendikçe, vatanını devleOnun için bunu yarın inceleyip kararlaştıralım” dedida kamuoyunda Kuran kursları, lidir. Yarın biriletini daha çok sever. Bazı ği, Karadayı’nın ise “Bunu 10 dakikada tamamlarız, imam hatip okulları kapatılıyor ri gelip bu maddeinsanlar dini istismar edeyarına kalmasına gerek yok” karşılığını verdiği belirimajı yaratılmamalı. leri değiştirir. Burek devlete karşı geliyortildi. Tutanağa göre Erbakan, “Bu gibi şeyler ayaDeniz Kuvvetleri Komu nun garantisi olmaz. lar. Bu konuda tedbirler küstü olacak işler değil, biz bunu bizim önümüze tanı Güven Erkaya: Yasalar Kara Kuvvetalırken işin aslına inmek koydular, imzalamak zorunda kaldık diyemeyiz. bilerek ihlal ediliyor. Bu cesare leri Komutanı lazım, halk bir şeye karar Onun için bunu yarın inceleyelim” derken, ti de partili milletvekilleri, bele Hikmet Köksal: Demirel, “Biz bunu yarına bırakalım, mevermişse ona güvenmeliyiz, diye başkanlarının hareketlerin Ben muhafazakâr sayıtin üzerinde bazı rötuşlar da yapmak onun kararına saygı duymalımümkün” sözleriyle toplantıyı den alıyorlar. Bunlara mani ol lacak bir aileden geliyoyız. Yoksa halk partisi zihniyesonlandırdı. mak için öncelikle hukuk uygu rum. Kendime göre Müslüti, laikliği din düşmanlığı anlayılanmalı, partililerin söylemleri ile man olduğumu sanıyorum. Ancak şı hâkim olur. Gerçek laiklik neeylemleri aynı olmalıdır. Bu elim bu olanları gördükçe kendi kendidir? Yobaz zihniyetten ülke zadeki kitapta Sayın Erbakan’ın ci me “Acaba ben Müslüman mı ması ezanın Türkçe okunmasın rar görür. Demokrasi ve laliklihatla ilgili ifadeleri var. Buna göre yım?” diye sormak geliyor içim dan vazgeçilmesiyle başladı. Be ği korumak için tedbirleri almaparti toplantılarına gitmek cihat, den. Şüpheye düşüyorum. Türk nim hâlâ kulaklarımdadır eza lıyız... Dışarıda buradan çıkacak zekatı partiye vermek cihat, par halkı Müslüman olanlar ve olma nın Türkçe okunurken duydu kararları bekleyen basın mensupğum huşu ve heyecan. Yasala ları var. Bunlar bu konuyu iyitiye yardım etmek cihat... yanlar diye bölünmek isteniyor. Jandarma Genel KomutaGenelkurmay Başkanı rın adil uygulanmaması halkın ce abarttılar. Bunun için basına nı Teoman Koman: Biz AB’ye Orgeneral İsmail Hakkı ahlakını bozar, ahlaksız insanın verilecek bildiriyi dikkatle hagirecek kadar çağdaş mıyız? Hiç Karadayı: Demokratik sistem dini olmaz. Din istismarına son zırlayalım. Millete, Avrupa’da, kimse rejimin garantisi, laikliğin dışında arayışlar daima kaos ol vermek lazım. Anayasanın 24. dışarıda endişe uyandıracak bir garantisi olamaz. Bu ancak ana muştur. Laiklik ilkesinin bozul maddesi bu konuda bağlayıcı. hava vermeyelim. Başbakan Erdoğan: Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Asya Pasifik Perakende Kongresi ve Fuarı”nın açılışına katıldı. (UĞUR DEMİR) BM huzuru sağlayamaz İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’deki tutumu nedeniyle BM’ye yüklenerek “5 tane daimi üyenin dudakları arasına kilitlenmiş bir dünya adil bir dünya olamaz. Belli kişilerin egemen olduğu bir BM Güvenlik Konseyi’nin dünyada huzura destek sağlamasının mümkün olduğuna 11 yıllık başbakanlık tecrübemle ben inanmıyorum” dedi. Başbakan Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Asya Pasifik Perakende Kongresi ve Fuarı”nın açılışına katıldı. Erdoğan, adaletsizliklerin, katliamların, darbelerin, ticaretin yollarını kapatacağını belirterek “Çocukların kimyasal silahlarla öldürüldüğü, çocukların kanının aktığı bir dünya, vicdanı, kalbi kuruttuğu kadar, refahı da kurutur. İşte onun için vicdanın küreselleşmesi, kanaatin küreselleşmesi, ekonomi ve ticaretin farklı bir boyut kazanması, hepimiz için, bizim ve geleceğimiz için şarttır” diye konuştu. Türkiye içindeki sorunları demok‘HER YER TAYYİP rasi ve hukuk çerçeHER YER ERDOĞAN’ vesinde çözüme kavuşturduklarını diKasımpaşa Spor le getiren Erdoğan, Kulübü’nün Kebölgesel meselelerde merburgaz’daki teise halkın iradesinin sislerinin açılışıegemen olduğu iktinı yapan Erdoğan’a, dar sistemlerini desKemerburgaz’a geli teklediklerini söyleşi sırasında Anadodi. Suriye’de, 400’ü lu Genç Fenerbahçocuk 1700 insaçeliler ve “1453 Kanın kimyasal silahlarsımpaşa Taraftarlar la öldürüldüğünü beDerneği” üyeleri telirten Erdoğan, “Ayzahürat yaptı. Taraf nı şekilde 110 bin tarlar “Her yer Tayinsan tanklarla, topyip, her yer Erdolarla, helikopterlerğan” sloganları attı. den indirilen, yağGruptakiler, “Tayyip dırılan bombalarla, Abi, sen bu yola ke uçaklardan yağdırıfeninle nasıl çıktıylan bombalarla yaksan, biz sıkıntılı gülaşık 3 yıldır öldürününde bu kefeni giy lüyor. Hâlâ BM Gümeye geldik” yazıvenlik Konseyi bulı pankart açtı. Ernunla ilgili kararıdoğan, gruptakilerle nı veremiyor” disohbet etti. ye konuştu. “BM neye yarar?” diye soran Başbakan Erdoğan eleştirilerini şöyle sıraladı: “5 tane daimi üyenin dudakları arasına kilitlenmiş bir dünya adil bir dünya olamaz. Bizim gençlerimiz güzel bir kampanya başlattılar. ‘Dünya 5’ten büyüktür.’ 5’ten büyük olan dünyanın artık görevini yapması lazım. Bu sistemin dönerli olması şart. Belli kişilerin egemen olduğu bir BM Güvenlik Konseyi’nin dünyada huzura destek sağlamasının mümkün olduğuna 11 yıllık başbakanlık tecrübemle ben inanmıyorum.” Önlerine koydular imzaladılar olmasın Hayata Dönüş operasyonu sırasında Üsküdar Savcısı olan Cambaz ifade verdi l Çevik Bir savunma yaptı: ‘Kararı MGK almış’ HİLAL KÖSE “Hayata Dönüş” operasyonu sırasında Üsküdar Cumhuriyet Başsavcısı olan Kemal Cambaz, ölüm orucu yapan tutuklulara müdahale edileceğini, Adalet Bakanlığı’ndan gelen kriptolu telefonda öğrendiklerini belirterek “Sonradan öğrendiğim kadarıyla, operasyon MGK ve hükümet kararıdır. Engin Hoş yönetmiştir” dedi. Kemal Cambaz, Bayrampaşa Cezaevi’ne yönelik operasyona ilişkin, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava kapsamında tanık olarak ifade verdi. Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde talimatla ifade veren Cambaz, “Operasyondan 15 gün önce, bana, Adalet Bakanlığı’ndan telefon edildi. ‘Dinlenme ihtimaline karşı Jandarma Bölge Komutanlığı’na gidin. Sizi kriptolu telefonla arayacağız’ dendi. Gittiğimde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici de oradaydı. Bölge Komtanı Engin Hoş’un odasında buluştuk. Arayan kişi cezaevleri genel müdür yardımcısı Yılmaz Sağlam veya Yusuf Öğmen’dir. Ölüm oruçlarında kritik seviyeye gelindiği, son verilmezse operasyon yapılacağı, hazırlıklı olunması gerektiği belirtildi” dedi. Telefondaki yetkilinin, “Cezaevi müdürleri, ölüm orucundakilerin hayatlarının kurtarılması için jandarmanın müdahalesi konusunda talimat veya bir talep yazısı yazma konusunda hazırlıklı olsun ‘Balans ayarı’ demedim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 28 Şubat davası kapsamında savunma yapan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, irtica ile mücadele etmek için kurulan Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın talimatıyla oluşturulduğunu ve yasal olduğunu söyledi. Bir, o dönem söylediği iddia edilen “Demokrasiye balans ayarı yaptık” sözünün kendisine ait olmadığını kaydetti. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada savunma yapan Çevik Bir, iddianamede “temelsiz, hukuk dışı, birbiriyle ilgisi olmayan” hususlara yer verildiğini ileri sürerek “İsnat edilen suç ile ilgi kurulmaya çalışılan iddialar, tümüyle mevzuat çerçevesinde cereyan eden faaliyetlerdir” dedi. Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) oluşturulması öncesindeki sürece, MGK’nin 28 Şubat 1997 tarihli kararına, hükümetin tutumuna ve İçişleri Bakanlığı’nın MGK toplantısı üzerine çıkardığı 28 Mart 1997 tarihli genelgeye iddianamede değinilmediğini söyleyen Bir, “BÇG’nin, ortada hiçbir yasal zemin yokken, bir grup rütbeli tarafından kurulduğu yönünde algı oluşturmaya çalışılmıştır” dedi. İrticayla ilgili gelişmelerin Cumhurbaşkanına, ilk kez 17 Ocak 1997’de arz edildiğini bildiren Bir, brifingin, Cumhurbaşkanının emriyle 28 Şubat 1997’deki MGK’ya da sunulduğunu kaydetti. Bir, 28 Şubat’taki MGK’de, irticanın, bölücülük ile birlikte öncelikli tehdit konumuna geldiğinin kabul edildiğini, irticayla ilgili 406 sayılı kararın alındığını ve kararın Cumhurbaşkanı ve Başbakan dahil MGK’nin tüm üyelerince imzalandığını söyledi. BGÇ’nin, bilgisi olmadan hiçbir çalışma yapmadığı söyleyen Bir, hükümetin emir ve talimatlarını yerine getirdiğini öne sürdü. Sincan’da tankların yürütülmesiyle ilgisi olup olmadığına yönelik sorusunu yanıtlayan Bir, tankların yürüyüşünü sabah Genelkurmay Başkanı’ndan öğrendiğini ileri sürdü. Kendisine atfedilen “Demokrasiye balans ayarı yaptık” sözünün sorulması üzerine Çevik Bir, “Böyle bir ifade kullanmadım. BM toplantısı için Amerika’ya gittik. O zaman Hürriyet’ten Ferai Tınç bana soru sordu. Ben de ‘Annan, Türkiye’de demokrasinin çok iyi gittiğini söyledi’ dedim. Ertesi günü gazetelerde balans ayarı olarak çıktı. Oysa ben katiyen böyle bir ifade kullanmamıştım” diye konuştu. TESEV: Yargı paketleri yetersiz Reform değil revizyon yapıldı İstanbul Haber Servisi Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından hazırlanan “Yargı Paketleri: Hak ve Özgürlükler Açısından Bir Değerlendirme” raporunda, AKP’nin hazırladığı yargı paketlerinin reform değil, sistem içi revizyon olduğu vurgulandı. 2011’den bu yana hazırlanarak yürürlüğe giren dört yargı paketi, TESEV’den Naim Karakaya ve Hande Özhabeş tarafından kaleme alınan raporla değerlendirildi. Karaköy’deki TESEV binasında gerçekleştirilen basın toplantısında raporu açıklayan Hande Özhabeş, son yıllarda cezaevindeki gazeteci sayıları ile sıklıkla tartışma konusu olan basın özgürlüğüne yönelik değişikliklerin yapıldığını ancak bunun yeterli olmadığını söyledi. “Yasal mevzuatta, düşünce ve ifade özgürlüğünü önemli ölçüde sınırlandıran pek çok düzenleme varlığını korumaktadır” diyen Özhabeş, uzun tutukluluk sürelerinin adeta bir ön infaz haline geldiğin belirtti. Özhabeş, özetle şunları söyledi: “Özel görevli ağır ceza mahkemeleri kaldırılmış, bölge ağır ceza mahkemeleri kurulmuştur. Değişiklik isim değişikliğinin ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Anadilinde savunmanın düzenlenmesi yetersiz. Nihai hedef, soyut devlet kavramını korumak adına kişi Adli Tıp Kurumu’nun hasta hükümlüler konusundaki tekelinin kaldırılması gerekir.” lar” dediğini aktaran Cambaz, operasyondan bir gün önce 18 Aralık 2000’de de aynı şekilde bir telefon konuşması daha yaptıklarını söyledi. Sabaha karşı saat 05.00’te müdahalenin yapılacağının söylendiğini kaydederek, devam etti: “Jandarmaya talep yazısı yazmalarını söylememiz istendi. Ümraniye Cezaevi Müdürü de gerekli yazıyı yazdı. Yazıyı jandarmaya havale ettim. Bayrampaşa Cezaevi’yle ilgili bilgim yok. Toplantıda, İl Jandarma Alay Komutanı Halil İbrahim Tüysüz de vardı. Benim, operasyonla ilgili herhangi görevim yoktu.” Operasyonu, 14 Kasım 2012’de ölen dönemin İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Engin Hoş’un yönettiğini belirten Cambaz, “Cezaevinde ne yapıldığını, silah kullanılıp kullanılmadığını bilemem. Mühimmat neler bilemem. Ümraniye Cezaevi’nde önceden bir jandarma tatbikatı olmadı. Benden ölüm orucu yapan tutukluların kadlığı koğuşun krokisi de talep edilmedi” dedi. Cezaevindeki ölüm sayılarında tutarsızlıklar olduğu iddia edildi ‘İstatistik dışı’ yaşamlar EMİNE KAPLAN ANKARA Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Proje Koordinatörü Mustafa Eren, dün gazetemizde “Ceza değil ölümevi” başlığıyla yayımlanan haberde yer alan Adalet Bakanlığı verileriyle ilgili ilginç bir saptamada bulundu. Bakanlığın birer yıl arayla açıkladığı sayılarda tutarsızlık olduğunu vurgulayan Eren, Adalet Bakanlığı’nın gazeteci Faruk Bildirici’ye bilgi edinme kapsamında gönderdiği yazıda 2004’te 79, 2005’te 84, 2008’da ise 209 mahpusun öldü ğü bilgisini verdiğini belirtti. Bakanlığın CHP Milletvekili Gürkut Acar’ın soru önergesine verdiği yanıtta ise bu rakamların aynı yıllar için 54, 59 ve 211 olduğuna dikkat çeken Eren, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu durumda akla birkaç ihtimal geliyor. İlk ihtimal yanlışlık yapılmış olduğudur. İkinci ihtimale göre ise bakanlık artık yeni bir veri sistemine geçmiştir ve bazı ölümleri istatistik dışı bırakmıştır. Bu ihtimalden bazı mahpus ölümlerinin bu sayılar içerisinde yer almadığı sonucu çıkar” Eren, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in aynı soru önergesine verdiği yanıtta Türkiye’de cezaevinde ölüm oranının Avrupa’nın altında kaldığı savunmasına tepki gösterdi. Eren, “2010 yılı rakamlarına göre Türkiye’de 10 binde yüzde 20.9 olan mahpus ölümlerine karşılık bu oran İsveç’te 5.8, Norveç’te 8.3, Slovakya’da 15.9, Polonya’da 16.7, Finlandiya’da 18.1, Almanya’da 18.3, İsviçre’de 19.4, Çek Cumhuriyeti’nde ise 20’dir” dedi. Eren, Son 3 yıla bakıldığında Türkiye’de her hafta 5 mahpusun yaşamını yitirdiğine dikkat çekerek “Bu sayı, hangi ülkelerin ortalamasının altında kalırsa kalsın kabul edilemez” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle