13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EYLÜL 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Yeniden Buluşmak Kevgir AKP’nin, TBMM açılır açılmaz, Meclis’e “türban” sokmak için çare aradığını, CHP’de de bu konunun tartışma açtığını duyurmuştuk. Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim’den bir ileti geldi. AKP’nin önce “Yalnızca yükseköğretimde türban serbestisi istiyorum” diye yola çıktığını, ardından muhalefetin de yardımıyla ilk ve ortaöğretim kurumlarında türbanı serbest bıraktığını anımsattıktan sonra hem Meclis’e türban sokmanın, hem de CHP’nin bu tutuma vermeye hazırlandığı desteğin “anayasayı ihlal suçunu” oluşturduğunun altını çiziyor: “Anayasa Mahkemesi verdiği 3 türban ve 3 parti kapatma kararlarında, kamu kurum ve kuruluşlarında türbanla görev yapılmasının anayasaya aykırı olduğunu kabul etmiştir. Anayasa Mahkemesi, anayasayı resmen yorumlamaya yetkili tek organdır. Yorumları gerekçeye dönüşür ve bağlayıcıdır. Çünkü anayasa, anayasaya uygunluk denetimi yapma yetkisini Anayasa Mahkemesi’ne vermiştir. Yüksek Mahkeme bu denetimi yaparken anayasal ilke ve kuralları yorumlayıp ona içerik kazandırmak ve dava konusu kuralları bu içeriğe göre incelemek yetkisine sahiptir. Denetim sırasında kazandırılan bu içerik kararlara da yansımakta ve bağlayıcı olmaktadır. Bağlayıcılık, ‘ona aykırı karar almama, eylem ve işlem yapmama’ anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararları ortada iken ve bu kararlara göre türban anayasaya aykırı iken, ilk, orta ve yükseköğretim kurumlarında, kamu kurum ve kuruluşlarında, TBMM’de türbanı serbest bırakmak ve buna destek vermek ‘anayasayı ihlal suçunu’ oluşturur.” Özal’ın ünlü lafıdır, “Anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz.” O gündür bugündür anayasa kevgir gibi... Asıl Amaç CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Recep Cengiz’in, partilere gönderdiği yönlendirme notunda, türban ile ilgili verilecek mesajın “dini duyguların, ortak doğrularımızı simgelediğini belirtmek” olduğunun altını çizerek “Kullanılacak dilde özellikle, A) Yüce Allah, B) Peygamberimiz Hz. Muhammed C) Kuranıkerim ne emrediyorsa yapılacaktır, (ama doğru yorumlanmalı ve Atatürk’ün bu konudaki çalışması) söylemleri kullanılırsa iyi olur” önerisinde bulunduğunu yazmıştık. Recep Cengiz ile tanıştık. Cumhuriyet okuru olduğunu, 12 Eylül döneminde “Atatürkçü olmak ve Cumhuriyet gazetesi okumak” yüzünden gözaltına alınarak, gözleri bağlı sorgulanan bir subay olduğunu bildirdi. Ayrıca, emekli albay değil, emekli yarbay olduğunu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun komşusu olmadığını da ifade etti. Partililere gönderdiği öneri konusuna gelince... “Amacımız, dindar kesimin CHP’ye uzak duruşunu önlemektir” dedi. Mustafa Balbay, Sincan’a gelince, görüşme istemimizi savcılığa ilettik. Aradan yaklaşık bir hafta geçtikten sonra savcılık, geçen salı günü izni verdi. İzin kâğıdı bize ancak saat 1414.30 arasında ulaştırıldı. Saat 16.30’a değin görüşme gerçekleşebiliyordu ve yalnızca iki saatimiz vardı. Koştura koştura vardık Sincan’a. Kapalı görüşte, camın öte tarafında güleryüzle karşıladı bizi Mustafa. İlhan Taşcı ile selamladık onu, söyleştik. Her iki yandaki telefonlarla seslerimizi ulaştırabildik, soğuk duvarlar arasından. Morali yerindeydi, karşılıklı geleceğe dönük umutlarımızı perçinledik. El salladık birbirimize, dışarıda yeniden buluşmak dileğiyle... Bıkkınlıklar İnsanları bıktırarak, usandırarak, bezdirerek sonunda “Ne haliniz varsa görün!” dedirtip düşünmekten, beklemekten vazgeçirmek ülkemiz siyasetçilerinin ezelden beri başarıyla uyguladıkları bir stratejidir. Örneğin, bu ülkede yaşayan hemen herkesin görüş birliğinde olduğu ender konulardan biri de 1982 Anayasası’nın toplumun sırtına geçirilmiş bir deli gömleği olduğu gerçeğidir. Fakat her siyasal partinin bir yanından çıkarı olduğundan bir türlü kökünden değiştirilememiştir. Şu sıralar yeni bir anayasa hazırlanmasına ilişkin çalışma yürüten Anayasa Uzlaşma Komisyonu Ekim 2011’de kurulmuş, 22 aydır ancak 60 madde üzerinde anlaşılabilmiştir. 1982 Anayasası kapsam olarak örnek alınacak olursa geride daha 117 madde vardır. AKP’li üyeler 2014’te yapılacak genel seçimleri kazasız belasız atlatmak düşüncesiyle komisyon çalışmalarını ellerinden geldiğince yavaşlatmakta, MHP’li ve BDP’li üyeler dediğim dedikçi davranışlar sergilemektedir. CHP’li üyeler ise birbirlerine düşmüşlerdir. Bu koşullarda komisyondan toplumun üzerinde uzlaşma sağlayabileceği bir metin çıkmasını beklemek hayaldir. Parti temsilcileri de bunu bildiklerinden fakat “masadan kalkan” olmak da istemediklerinden bıktırma stratejisini uygulamaktadırlar. HHH Aynı strateji hükümetin hazırladığı, fakat açıklanmasını sürekli ertelediği “demokrasi paketi” için de geçerlidir. Başbakan dün yapılan genişletilmiş il başkanları toplantısında paketin içeriğinin hükümet programının bir yansıması olduğunu açıklamıştır. Bundan anlaşılan paketin “çözüm sürecinde”, “anadilinde eğitim” ve “genel af” gibi bağımsız Kürt aydınları gibi gerek BDP gerekse Halkların Demokratik Kongresi, KCK ve PKK’nin temel taleplerini içermeyeceğidir. Hükümet Kürt cephesinden gelecek eleştirilerin hedefi olacağını bildiğinden sürekli ertelemeler yoluyla toplumu bıktırıp bezdirerek konudan uzaklaştırmaya çalışmaktadır. HHH Bir başka bıkkınlık konusu da Mustafa Sarıgül’ün CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olup olmayacağı “hikâyesi”dir. Başlarda bu olasılık AKP karşıtı toplum kesimlerini heyecanlandırmışken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Gel, bir dilekçeyle başvur, Parti Meclisi’nde konuyu bağlayalım” çağrısına, Sarıgül’ün verdiği “Davet beklerim” karşılığı arasında gitgel’lerle hikâyeleşen konu, insanları bıktırmaya başlamış, o heyecan düşmeye, giderek, “Ne haliniz varsa görün!” tepkisinde noktalanmaya yüz tutmuştur. Bıktırıp usandırma stratejisi işte böyle bir şey, kimi zaman geri de tepebiliyor. Usta Teyyüp’ün örtülü ödenek harcamaları yılın ilk 8 ayında 873.6 milyon liraya ulaşınca CHP’li Atilla Kart, örtülü ödeneğin başındakini anımsatma gereği duydu: “Başbakan’ın, İstanbul Belediye Başkanı (İBB) olduğu dönemlerde, İBB ve iştiraklerinin hesaplarının toplandığı, VakıfbankValide Sultan Şubesi Müdürü olan Maksut Serim’in; üniversite diplomasındaki sahtecilik olayları, adı geçenin Ankara Ağır Ceza ve Asliye Ceza Mah Örtülü İşler kemesi süreçlerinden sonra mahkum olduğu, erteleme hükümlerinden yararlandığı; dönemin Devlet Bakanları Mehmet Ali Şahin ve Cemil Çiçek’in önergelerimize gerçek dışı ve resmi kayıtlara aykırı cevaplar verdikleri, Genel Kurul’da da gerçeğe aykırı açıklamalar yaptıkları, yargılama sürecini gizledikleri, somut olarak dile getirilmiş ve bu konular tarafımızdan hep gündemde tutulmuştur. Dönemin muhakkik raporlarına göre; İstanbul Büyükşehir Belediyesi hesaplarında ‘çifte muhasebe’ yöntemiyle kayıtlar tutulmuş, ölü şahıslar adına işlemler yapıldığı tespit edilmiştir. Recep Tayyip Erdoğan 15 Mart 2003 tarihinde Başbakan olduktan 10 gün kadar sonra, 26 Mart 2003 günü açıktan tayin yoluyla, basın ve halkla ilişkiler müşaviri unvanıyla Maksut Serim’i görevlendirmiş ve akabinde de Başbakanlık örtülü ödeneğinin başına getirmiştir.” Atilla Kart soruyor: “Hakkında hem şaibeler bulunan hem de sahtecilikten mahkumiyet kararı bulunan Maksut Serim’i, hangi güven duygusuyla 11 yıldan bu yana aralıksız olarak Başbakanlık örtülü ödeneğinin başında tutuyorsunuz?” Ormana mı, Çöle mi? SADIK ÇELİK Başbakan Erdoğan, seyahati sırasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı binası önünde iki kadın tarafından açılan ve üzerinde “Ağaç kesme, metro yap”, “Yol istemiyoruz, orman istiyoruz” gibi mesajların olduğu pankartları görüyor ve kızıyor. Bunun üzerine yaptığı konuşmada önce yolun medeniyetle ilişkisini açıklıyor ve arkasından da ekliyor; “Sizi ormanlara gönderelim, orada yaşayın.” Aklımıza ister istemez “Ananı da al git” yaklaşımı geliyor. Sadece bu sözün üzerinden bile 7 yıl geçmesine rağmen bu kırıp dökücü anlayışın nasıl da hiç değişmediğine ve halkın, iktidar tarafından nasıl kucaklandığına(!) şahit oluyoruz bir kez daha. Tabii ertesi gün gazetelerde haber oluyor; “Gidin ormanda yaşayın” başlıkları ile. Bu davetin içinde hakaret içermediğini düşünürsek eğer, ormanda yaşamaya hazır çok insanımız çıkacaktır bugün. Köprüydü, havalimanıydı derken yaşayacak orman bulabilirlerse tabii… Demek ki artık bu türden orman kanunlarıyla idare ediliyoruz. O zaman orman isteyenler ormana, çöl isteyenler çöle, AVM isteyenler AVM’ye… Halbuki hepimizin bildiği gibi bu insanlar ne medeniyete karşı, ne de yola. Onların karşı oldukları tek bir şey var; yeşilin, sonuna kadar korunması gerekirken kolaylıkla, hızla ve rant uğruna yok edilmesi. Ve aynı gün Çevre Bakanlığı’ndan gelen açıklamada ODTÜ’den gelen teklifin kabul edildiği ve ODTÜ arazisindeki ağaçların kesilmemesi için bu bölgede bir tünel yapılacağı söyleniyor. İşte “Biz orman istiyoruz” dedikleri için ormana davet edilen insanların söylemek istedikleri de tam olarak buydu: alternatif yollar olduğu müddetçe yeşili yollara feda etmeyin. Öfke, ayrımcılık, öç alma duyguları ve hepsinin etkisinde giderek kutuplaşan, hatları keskinleşen bir toplum… Dinmek bilmeyen bir “Bizden olmayanı kovma” içgüdüsüyle, halkın öteki bir kısmına kapıyı gösterip durarak ülke yönetme anlayışının sonu hayra alamet olmayacaktır. Tekirdağ’a bağlı Çerkezköy’de bir engelliler okulu açılış töreni. AKP Tekirdağ Milletvekili konuşma yapıyor. Konuşması sırasında şu sözleri sarf ediyor; “AKP olarak engellileri biz insan yerine koyduk, adam yerine koyduk.” Ve devam ediyor; “Aileler evlerindeki engelli, bakalak yakınları için ‘Bir an önce ölseler de kurtulsak’ diyorlardı, şimdi ise ‘Aman ölmesin, evimizin bereketi bu. Ben onun yüzünden devletten 450 500 lira bakım ücreti alıyorum, aman ona bir şey olmasın’ diyorlar.” Sözlerindeki engellileri ve engelli yakınlarını en hafif tabiriyle “incitici” sözlerin dilinden bilinçsizce döküldüğünü, vekilin bu konuşmayı aslında o niyetle yapmadığını kabul etsek bile ortada, bahsi geçen durumun, AKP yönetimi sayesinde gelen zihniyet değişikliğine güzel bir örnek olarak gösterildiği gerçeği var. 500 lira karşılığında zihniyetlerin değiştiği bir toplum… Engelliler birer gelir kapısına dönüştüğü için onların adam yerine konmaya başladığı ve bunun övünülecek bir gelişme olduğu değil mi söylenmek istenen? Ve dervişin fikri neyse zikri de o değil midir? Peki, her şeyden önce insani ve vicdani açıdan gerçekten de gurur duymamız gereken bir gelişme olarak görülebilir mi bu? Halbuki engelli olduğu için adam yerine konmayan insanların, sırf para etmeye başladıkları için değerli hale gelmesi ve bakıma layık görülmesi, üstüne üstlük bu muamelenin onlara aileleri tarafından yapılması, övünülecek bir değişimin değil utanılacak bir zihniyetin yansıması olarak değerlendirilebilir ancak. Aslında şaşırmak yersiz, zira bu zaten artık benimsediğimiz “Görmüyorsun ama sana iş vermişiz bak…” ya da “Takla at da sevindiğini görelim…” zihniyetlerinin bir devamıdır. Unutulmaması gereken nokta ise; engelli insanların da toplumda diğer herkesle eşit haklara sahip olduğu ve bu hakların kendilerine verilmesinin sosyal devletlerin bir lütfu değil, ancak görevi olabileceği gerçeğidir. Yurtlarda aynı merdiveni kullanan kız ve erkek öğrenciler yüzünden diken üstünde yaşayan ve çözümü merdivenleri ayırmakta bulan Trabzon İl Milli Eğitim Müdürü’nden sonra bir “mağduriyet” haberi de Antalya Gazi Anadolu Lisesi Müdürü’nden geldi. Müdür Bey “artık büyük” olarak gördüğü öğrencilerinin okul merdivenlerinden inip çıkarken sorun yaşamasından korkmuş ve olası sorunları kökten halletmek için dâhiyane bir yol bularak kız öğrencilere etek giymeyi komple yasaklamış. Daha önce de örneklerine rastladığımız merdiven ve etek sorunsalının tam anlamıyla çözüme kavuşturulmasının tek bir yolu var aslında: merdivensiz okul binaları inşa etmek. NOT: 18 Eylül 2013 tarihinde 2. sayfada yayımlanan “CHP ve İstanbul Belediye Başkanlığı” başlıklı yazımda “Ankara ve Karayalçın” bölümünde teknik bir hata sonucu yayımlanmayan aşağıdaki bölümü bir önceki paragrafla birlikte okuyucularımızın bilgisine sunuyoruz: “Daha önceki yerel seçimlerde oy oranı yüzde 5 ila yüzde 10 arasında gidip gelen MHP’nin birdenbire oy sayısını bu kadar artırmasının altında yatan sebep CHP seçmeninin bir kısmının oyunu Melih Gökçek’e karşı daha güçlü olabileceğine inandığı Mansur Yavaş’tan yana kullanmış olması olabilir miydi? Ya da belki de Karayalçın, 2004’te DEHAP’la yaptığı seçim ittifakı gerekçe gösterilerek şiddetli bir biçimde suçlanmış ve 2009 seçimlerinde bir kısım seçmen tarafından oy verilmeyerek cezalandırılmıştı.” [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN Merdivenler ve Etekler HARBİ SEMİH POROY ‘Zihniyet Değişikliği’ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Halk di 1 linde şefta 2 liye verilen ad. 2/ Tes 3 tere, tarak 4 gibi çentik 5 li şeylerde6 ki çıkıntıların her bi 7 ri... Yeni 8 çeri ocağın 9 da topçu ve humbaracı gibi aske 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ri kuruluşlarda aday olarak bu 1 T A T A R C A O lunan kimse. 3/ 2 U M A C I F A Y Bektaşi dervi 3 T E R A H İ L A şi... Terazi göz 4 A L A Y K U P lerinden her bi 5 R E İ Y ON O ri. 4/ Yerfıstı 6 G S P ON S O R ğı. 5/ Dünyamı 7 AMA N A U R U zın uydusu... İlgi 8 İ V E T R U J eki... İsrail’in pla9 A L A M U T NO ka imi. 6/ Akdeniz yöresine özgü bitki topluluğu... “Peki” anlamında kullanılan bir sözcük. 7/ Franz Kafka’nın bir romanı. 8/ Fazladan kılınan namaz ya da tutulan oruç... Mezopotamya’da kurulmuş en büyük sitelerden biri. 9/ Argoda aptal, bön kimseye verilen ad... Değirmenlerde, taşla kasnak arasında kalan ve hayvan yemi olarak kullanılan un. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Bir ilimiz. 2/ “Sana kâfir dediler biledim Hakka bile” (F.N. Çamlıbel)... Bir işte yardımcı olarak çalışan erkek. 3/ Ziya... Atı tımar etmek için kullanılan ince kıl kese. 4/ Zayıf ve ince uzun boylu kimse. 5/ Bir zaman birimi... Bir bağlaç... Vilayet. 6/ Madagaskar’da yaşayan bir maymun cinsi... 106 taşla oynanan bir oyun. 7/ Bir kıta. 8/ “Dünyada sevilmiş ve seven bekler / Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler” (Yahya Kemal)... Tümör. 9/ Tatlı bir çörek... Bir bölgenin, yakın yerlerini kapsayan sınırlı bölümü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle