14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EYLÜL 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Yücaoğlu, artan şiddeti ve değişen üslubu eleştirdi En Kötüsü İç Savaş... Suriye üzerinden son günlerde sıkça yapılan bir vurgulama; “En kötüsü iç savaş...” Savaşın iyisi kötüsü olarak bir ayrışım yapılamayacağı, canı yananlar için en kötüsünün kendilerini kapsayanı, canlarını yakanı olduğu kuşkusuz... En kötüsü tanımlaması ile anlatılmaya çalışılan, daha önce bir arada yaşamış, birbirlerini tanıyan, ortak yaşamı paylaşmış belki de birbirlerini çok sevmiş insanların, bir diğerine güvensiz, sadece farklı ırklar, inançlardan oldukları için, kişisel katkıları olsun olmasın içlerinde kök salan düşmanlıklar... Birlikte yaşama, aynı toprakları paylaşma zorunlulukları olmasına karşın, birlikte yaşayabilme koşullarının, yaşanan acılar boyutunda zorlanması... Çaresizlikle yaratılan gettolaşmaların ise insan gibi yaşayabilme ortamlarını uzun bir gelecek için ortadan kaldırması... Ne yazık ki çağın vebaları ırkçılık ve din ayrımcılığı üzerinden yoksul Güney dünyasını yangın alanlarına çeviren iç savaşlar, tek kutuplu yeni dünya düzeni içinde yoksul Güney’in milyarlarca dünyalısını çaresizlik, kaosun içinde çok ağır bir yoksulluk, yoksunluğa, her tür insan haklarının gaspedilmiş olmasına, kanlı çatışmalar içinde, yüz binlercesi için yaşam haklarının alınmasına yol açmışken, yaşananlardan ders alınamıyor... Kaostan çıkış yolu bulunamıyor... Sistem uzun yıllar yoksul Güney’in kayıpları, iç savaşları ile ayakta tutulduğu, nefes aldığı için de, yaşananların gözlerden uzak tutulması yeğleniyor. Elbet savaşlar saklanamıyor. Ancak çoğunlukla uzaktan, bilgisayar, ışıkla savaş oyunu gibi algılatılıyor... Ölüleri, yaralıları, ülkelerin parçalanmalarını, yoksullaşma, yoksunlaşmalarını zaman zaman sayılarla dillendirsek kimi insan haklarına duyarlı sanatçı, kurum yaklaşımları ile gündemimize taşısak da... Duyarlılık, algılama, doğal olarak tepkiler zayıf kalıyor. Başlarına geldiğinde yaşayanların ise çaresizlik, kaosun içinde durumları değiştirebilecek güçleri kalmıyor, kaçınılmaz aynı şiddetin aktörleri oluyorlar... Irak iç savaşında iktidarımızın doğrudan siyasal sorumlulukları da söz konusu olduğundan, daha geçen hafta bile yaşanan çok kanlı mezhep cinayetleri doğal olarak güdümlenmiş medya algılamamız içinde sıradan haberler olarak geçiştirildi. İktidarın doğrudan taraf olarak bulaşmış oldukları Suriye iç savaşının gelişmeleri ise, sonuçları bizi de her şeyi ile bağladığından kaçınılmaz gündemimizin odağındalar... HHH Gelin görün ki aylardır sınır tanımayan silah atışlarının bizim topraklarımızda da can almasını yüreğimiz ağzımızda izlediğimiz gelişmelerin her gün verilen haberleri içinde, bırakınız yakın plan bilgileri, tarafları bile anlaşılamıyor... Gün farkı ile sınır komşumuz olan iç savaşta çatışan tarafın değişmiş olduğunu, bazen asılan bayraklar, bazen de gelen bilgilerden öğrensek de, bizim oynadığımız rollerin boyutlarını hiç ama hiç anlayamıyoruz... Orada yaşananları ise nerede ise birkaç yıldır aynı cümlelerle “Suriye yandı bitti. Kentler enkaz oldu, on binler, yüz binler öldü...” cümleleri içinde sadece değişen sayılar ile aynı cümle kurgulamaları içinde dinliyoruz.. Birden, son günlerde renk, algılattırılması değişmiş kimi haberleri atlamamalı, anlamları üzerinde düşünmeliyiz... Dünün dünya haberlerinde örneğin, Suriye’yi parça parça çok renkli gösteren haritalar vardı. Esad yandaşları, muhalifleri, farklı kimlikleri, tonları ile egemen oldukları bölgeler içinde farklı renklerle gösterilmişlerdi. Sonuç olarak yüz binlerin ölümü üzerine, geçen yıllar içinde Suriye’de kimsenin kimseyi yenemediği, yenemeyeceği de varsayılan bir çarpık denge noktası, iç savaş kaosuna sürüklenilmiş olduğu gerçeği anlatılmaya çalışılıyordu. Bunun üzerinden Rusya ve ABD’nin başrol oynayacakları bir dengeler, siyasetin uzlaşması içinde savaşın durdurulması arayışlarının kaçınılmaz olduğu gibi bir sonuca ulaşılıyordu. Yarınlarda da aynı söylemler belirleyici olacaklar mı bilemem... Bildiğim bu söylemler bağlantılı iç savaş sonrası Suriye’nin haline yakın plan yaklaşan kimi görüntülerin dünya medyası ile birlikte ülkemizde de öne çıktıkları... Bina enkazları arasından, delik deşik perdelerle, ölüm saçan kurşunlardan korunmaya çalışan, körleme karşı tarafa atış yapan insanlıktan çıkmış insanların yaşam halleri, “En kötüsü iç savaş” gerçeğini yüzümüze çarpıyor... Din kardeşlerinin, “Allahuekber” ve tekbir sesleri arasında, şeytana uydukları için ötekilerin canlarını almalarının... tabii ki İslam diniyle bir ilşkisi yok... Savaş yüzünden insanlıktan çıkmış, seri katile dönüşmüşlerin cinnet halleri... Yoksa uyuyan bebek izlenimi veren zehirli gazla çocuk öldürmeler, kafa kesmeler, binaların üst katlarından canlı insanları atmalar yapılabilir mi? Bilemiyorum sistemin kaoslarında nefes alma aracı olarak kullanılmış yoksul Güney dünyasındaki iç savaşların geri tepen silaha dönüşmesi olgusuna sevinmeli miyiz? Gelinen yeni kaostan insanlık adına olumlu çözümler üretilebilir mi? Bizim için en önemlisi çekilmekte olduğumuz bataklığa tam saplanmadan çıkış refleksimizi, Cumhuriyet tarihimizden deneyimlerimizle üretebilecek miyiz? İfade özgürlüğü baskılandı u Darbe falan isteyen yoktu: TÜSİAD YİK Başkanı Yücaoğlu, “78 sopalı adamın bir çocuğu dövmesi ve çocuğun ölmesi akıllardan çıkmıyor. Taksim Gezi protestosu ifade özgürlüğü içerisinde gençler hayat tarzına müdahale istemiyordu. Darbe falan istenmiyordu. Hoşgörüyle yaklaşabilseydi Türkiye güler yüzünü gösterebilmiş olurdu. İfade özgürlüğü baskı altına alındı” dedi. Ekonomi Servisi Gezi olayları sonrasında polisin gösterdiği şiddeti ve son bir yıl içinde dış politikada gözlenen üslup farkını eleştiren Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Erkut Yücaoğlu, ifade özgürlüğünün baskı altına alındığını ve bir yıl öncesine kadar bölgede lider olma yolunda ilerleyen Türkiye’nin alışılmışın çok dışında bir tutum sergilemeye başladığını söyledi. ledi: 4 Bu üzücü olayların yaşanması can kayıplarına ve çok sayıda yaralanmaya neden oldu. Kim olduğunu tam bilemediğimiz 78 sopalı adamın bir genci ölümüne sebep olacak şiddetle dövmesinin, kameralarla saptanan resimleri kamuoyunun aklından çıkmıyor. Kimdir bu adamlar? Taksim Gezi protestosu ifade özgürlüğü içerisinde gençler hayat tarzına müdahale istemiyordu. Hoşgörüyle yaklaşabilseydi Türkiye güler yüzünü gösterebilmiş olurdu. İfade özgürlüğü baskı altına alındı. 4 Evet suçlu olarak yakalananlar var, elbet cezalarını çe u Türkiye’nin üslubu sert: Türkiye Suriye helikopterini vurmakta haklıdır. Ama üslubu sert. Batı’yı eleştiren bu sert üslup Doğu’da da yeterince destek bulamadı. Bir yıl öncesine kadar Türkiye siyasi istikrarı ile, bölgede güçlü lider olma yolunda ilerliyordu. Bugünse Türkiye’nin siyaset alanında anlatacak yeni bir hikâyesi kalmadı. Türkiye, dış politikadaki sert konuşma üslubu, esneklikten uzak ve hatta bazen çatışmalara açık kapı bırakan tutumuyla, alışılmışın çok dışında bir görüntü sergiliyor. Batı dünyasına devamlı çatarken, Doğu’da da anlamlı bir destek bulamadı. Kendi elimizle sınırladığımız manevra alanında hem siyasi duruşumuz hem de bölgesel ekonomik ilişkilerimiz sıkıntılı bir sürece girdi. 4 1 yıl öncesine kadar, Türkiye’de siyasi istikrarı, ekonomideki başarısı ve bazı iniş çıkışlara karşın aktif dış politikası ile Türkiye bölgesinde güçlü bir lider olma yolunda adım adım ilerliyordu. Geldiğimiz noktada ise, Türkiye’nin siyaset, ekonomi ve dış politika alanlarında anlatacak yeni bir hikâyesi hemen hemen kalmadı. Oysa ekonomi, siyaset ve toplumsal gelişme umut istiyor, olumlu hikâye istiyor. Dış politikada denge ve esnekliği elden bırakmamamız gerekiyor. 4 Özellikle silah kullanımına dayalı her türlü müdahalenin dışında kalmaya özen göstermeliyiz. Bölgede inandığımız ilkeleri şu veya bu kişinin yanında gözükmeden anlatabilmeliyiz. Dolayısıyla tekrar her kesimle bu ülkelerde diyalog içinde olmak gereğine işaret etmek istiyorum. kecekler ama Türkiye’de artık bu tabloların yaşanmaması lazım, bu tablolara bir son vermemiz lazım. Türkiye’nin artık ifade özgürlüğü, kuvvetler ayrımı gibi konuları aşmış olması gerekir. Hukuk devleti, etkin ve bağımsız yargı, etkin yasama, temsilde adaletli bir seçim sistemi ve siyasi partiler kanunlarıyla ileri demokratik standartları yaşamış bir ülke haline gelinmeli. 4 Türkiye geçerli angajman kuralları içerisinde Suriye’nin helikopterini düşürmüştür ve haklıdır. Fakat genel anlamda Dış politikada denge Gezi Parkı’nda şiddet Yücaoğlu YİK toplantısı başlamadan önce özetle şunları söy NOTLAR Fazıl Say’ı konuştular 4 Yüksek İstişare Konseyi’nin kapalı oturumunda Fazıl Say konuşuldu. İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, Fazıl Say hakkında verdiği 10 ay hapis cezasının “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararını kaldırarak cezayı ertelemesiyle Say’a Yargıtay yolu açıldı. Wall Street JournalTürkiye’nin haberine göre bu kararı son dakika haber olarak alan TURKONFED eski Başkanı Celal Beysel, telefonundan haberi salondakilere okuyarak, “Başkanımız Muharrem Yılmaz’ın da konuşmasında belirttiği gibi AB ile hukuk fasıllarının açılmasının önemini anlamış olduk” yorumu yaptı. Beysel’in ardından söz alan birçok üye benzer yorumlar ile Türkiye’de ifade özgürlüğü ve demokratikleşme konusundaki uygulamalar nedeniyle kaygılarını dile getirdi. Birçok büyük grubun patronunun yer aldığı salonda söz alanlar daha çok daha yeni ve genç üyeler oldu. Enflasyon tehlikesi ‘Araplar uyuyor mu?’ 4 Yılmaz, “Mali piyasalardaki balon etkisi geçtikten sonra, önümüzdeki en önemli tehlike enflasyon hedefinin şaşması olacaktır. Dolayısıyla, Merkez Bankası’nın para politikasını, bu çerçevede değerlendirmeye, izlemeye devam edeceğiz” dedi. n Ekonomi Servisi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Avrupalıların kendi paralarını Türk pazarlarına yatırmayı tercih ettiğini belirterek, “Ancak komşularımız Türkiye’yi gözardı edip paralarını batıya yatırıyor. Bunu anlamakta zorlanıyorum” dedi. 2. TürkArap Sermaye Piyasaları Forumu’nda (TAFCM) konuşan Şimşek, Türkiye’nin hala yapısal sorunları olduğunu belirterek; “Bunun için rekabeti daha da artırmak, sermaye piyasalarını derinleştirmek istiyoruz. Bölgede katılım bankacılığı ve değişik enstrümanlar açısından fırsatlar var. Bunun başında sukuk geliyor. Sermaye piyasalarının gelişmesi bu bölge için hayati önem taşıyor” diye konuştu. Şimşek, Türkiye’de nüfusun yüzde 50’sinin 29 yaşın altında bulunduğunu belirterek, “Kendi seçim bölgem Batman’da nüfusun yüzde 60’ı 24 yaşın altında. Biz bu gençlere istihdam yaratmazsak istikrarsızlık olur. Bu bölgenin asıl korkması gereken budur” dedi. Büyüme yüzde 4 4 Finansman kısıtı nedeniyle, bu yıl büyümenin, TÜSİAD tahminlerine yakın olarak, yüzde 4 civarında gerçekleşeceğini söyleyen Muharrem Yılmaz, büyümeyi yüzde 6’lara çıkarmak için gereken adımlardan birinin de Kürt meselesi ve Güneydoğu ekonomisinin canlandırılması olduğunu söyleyerek, bu durumda büyümenin en az bir puan daha yüksek olacağını belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle