14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMUZ 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 Tüm sorunlara yeni bakış açısı Ya Kırk Katır... “Acele etme” derdi annem; “anlayıp dinlemeden, durup düşünmeden balıklama atlama”. Doğrusu da bu, ama kimi zaman bin defa gördüğünüz filmi yeniden görüyorsanız, katilin kim olduğunu biliyorsanız, dayanamaz filmi anlatır, romanın sonunu söyleyiverirsiniz. Biz 1971’de İstanbul’un ne kadar gizlenecek yeri varsa bir bir sınamış, “Bu anayasa bize bol” diyen çok yıldızlı generallerle gecenin karanlığında savaşmayı alın yazısı bellemiştik. Arkadaşlarımızı o gece karanlığında yitirdik. Marşları, şarkıları hâlâ söylenir, Gezi direnişinde yinelenen şarkılar da aynı şarkılardı. Sonra yine bir kere daha, bu kez “Sizi bire kadar kıracağız” diyenlerin darbesi geldi. Eh, haklarını yememek gerek, dediklerini neredeyse gerçekleştirdiler. Yine de 80 kuşağı darbecilerle hesaplaşmayı, devraldığı mirasa ihanet etmeden sürdürdü. Şimdi genç yaşlı hep birlikte darbenin sivilini öğreniyoruz. Bizim 70 kuşağımız, 80 kuşağımız, 90 kuşağımız darbe nedir, neye yarar, ne içindir, kimin içindir bilir. Bu nedenle de bir yerde asker yönetime el koymuşsa, sivil sivilliğini unutmuşsa ilk ve ilkesel tutum, sıkı bir “hayır” çekmektir. HHH Şimdi Mısır’da askerler bizdeki 71 darbesine benzer bir yöntemle iktidara el koydular. Öyleyse önce sıkı bir “hayır” çekmenin, sonra da en önemli gerçeklerden birini dile getirmenin zamanıdır: Mısır’da askerler hiçbir zaman iktidardan uzak olmadılar, iktidarın arkasındaki güç her zaman onlardı, gerçek güç onlardaydı. “Arap Baharı” dalaveresiyle iktidara Batı’nın da desteğiyle el koyan Mursi ve onun Müslüman Kardeşleri de askerin sıkı denetimi dışına çıkabilmiş bir takım değildi. İktidara ortak olabilmenin, böylece bir şeriat düzeni kurabilmenin temel koşulunun askerlerle ittifak yapmak olduğunu iyi biliyorlardı ve öyle de yaptılar. Bir şeyi unuttular yalnızca. Başka bir güç daha vardı Mısır’da. Ülkenin geleceğini dinciliğin, şeriatın karanlığında değil, laikliğin ve aydınlanmanın ışığında görenler, açlığı yoksulluğu dile getirenler meydandaydı bu kez. Batı entelleri, pek beğendikleri Tahrir başka telden çalmaya başlayınca ne yapacaklarını bilemediler. Ne sahte baharların her daim muhibbi Batı anlayabildi olup biteni, ne de İhvancılar. O zaman ve her zaman ne olur? Bütün iktidarların arkasındaki güç devreye girer. Girdi. HHH Şimdi ne olacak? İktidarı yitiren her fani gibi Mursi de, dostlar alışverişte görsün kahramanlığına soyunacak. El altından pazarlıklar sürecek. Bizim 1971’den çok iyi tanıdığımız teknokratlar hükümeti kurulacak. En kısa sürede iktidar “güvenilir ellere” teslim edilecek. Batı kızar gibi yapıp sevinecek. Darbeden bir gün önce askerlerin Amerikalılarla halvet olduğunu kimse söylemeyecek. Peki bundan sonra ne olacak? Ya da ne olmalı? Tahrir Meydanı’nı bu kez “Arap Baharı” sahteliği ile değil, gerçek taleplerle; yoksulluğun sona ermesi için, hak ve özgürlükler için dolduranlar inatla savundukları işin peşini bırakmamalı. Mursi ve benzerlerinin sahte kahramanlığına, ordunun “kurtarıcılığına” kanmadan, görünen ve görünmeyen iktidarlara karşı, sureti haktan görünen darbecilere karşı, haklı oldukları için bir adım önde olduklarını hiç unutmadan ve sokağa ihanet etmeden mücadeleye devam etmeli. Biliyorum, “hariçten gazel okumak kolay” diyorsunuz değerli okurlar. Biliyorum söylemek kolay, gerçekleştirmek zor. Kolay olsaydı bizim memlekette biber gazı tüketimi bu kadar artar, sokaklarda yalnızca itirazlarını dile getirdiler diye insanlar ölür müydü? Gezi Parkı eylemlerinin ardından “Yeni Türkiye, yeni siyaset, yeni yurttaş” odaklı değerlendirmeler öne çıkarken solun önderlik etmediği bu eylemler “isyan” “devrim” “sivil itaatsizlik”, “halk hareketi” olarak nitelendirildi. Solun “köhnemiş, hiyerarşik örgütlenme modelinin” tarihe karıştığı ve yollara, duvarlara yazılan “Kahrolsun bazı şeyler” sloganının da sola yönelik eleştirileri esprili bir biçimde özetleyiverdiği yorumları yapanlar az değildi. Gezi’den sonra siyaset sokağa indi, dili yenilendi, “halkların kardeşliği” kadar “parkların kardeşliğini” de konuşmaya başladık. Gezi süreci parlamentodaki muhalefet partilerinin önüne yeni ödevler koyarken parlamento dışı sol da Gezi “derslerini” çalışmaya başladı. Gezi süreci ülke gündemindeki tüm sorunlar ve saflaşmalara yeni bakış açıları getirdi. Gerek Kürt sorununun çözüm süreci, gerek yerel seçimler, gerek sol içindeki “liberalulusalcı” “yetmez ama evetçihayırcı” saflaşmaları yeni boyutlara taşındı. Parklarda, meydanlarda, sokaklarda “Gezi Partisi”, yerel seçimlerde yeni işbirlikleri, ittifaklar, çok bileşenli cephe arayışları konuşulmaya başladı. Sola “Gezi derslerini” sorduk. CHP PM üyesi, Gezi Parkı eylemcisi Gülseren Onanç’a göre ‘CHP çok ciddi, mizah şart’ Gezi bize ‘değişin’ dedi URAS: HELALLEŞİP ORTAKLIKLARI ÖNE ÇIKARALIM Yeşiller ve Sol Gelecek partisi kurucularından, eski ÖDP Genel Başkanı, milletvekili Ufuk Uras, Gezi Parkı eylemlerini “halk hareketi, gençlik muhalefeti, sivil itaatsizlik” olarak değerlendiriyor. Uras, Gezi eylemlerinden alınan dersler, referandumda “evet” kampanyası için özeleştiri gereksinimi duyup duymadıkları ve yerel seçimlerle ilgili sorularımıza şu yanıtları verdi: l Özellikle sadece iktidara değil, muhalefete de çıkarılması gereken dersler olduğu çok açık. O da artık muhalefetin AKP’ye karşı alternatif olmak istiyorsa, kendisini yenilemesi, güncellemesi, gençlerin sesine kulak vermesi gereği. Gezi ruhu, geçmişe referanstan çok, geleceğe ilişkin bir umudu içeriyor. Hiyerarşik, köhnemiş yapılanma karşısında yepyeni bir inisiyatifin ipucuydu, ekolojik hareketle sol hareketin hemhal olması, lehimlenmesi gerektiğini gösterdi. “Occupy CHP”, “Occupy Yeşiller” diye devam ettirilmesi gerekiyor. l Yerellerde ortak adaylar belirlenmeli. Hepimiz bakıyoruz genel başkanlar aday olarak kimleri atayacak diye. Sivil itaatsizlikse Gezi hareketi, politik itaatsizliğe dönüşürek yerel seçimlerde “bizim belirlemediğimiz adaylara oy yok” diye çıkması hayırlı olur. AKP’nin liderinin iki dudağı arasındaki anlayışına böyle karşı çıkabiliriz. Somut mücadele içinde ortaklıkları öne çıkarma dönemi. Gezi pratiği bize bunu gösterdi. Farklılıklar değil, ortaklıklar üzerinden gidilmeli. Yeni dönemi, yeni bir helalleşme dönemi olarak görüyorum. Herkes kendi geçmişiyle ilgili muhtemelen dersler çıkarmıştır. Meclis’te farklı eğilimler yeni bir anayasa için nasıl yan yana geldiyse rejimin demokratikleşmesine “evet” diyenlerin yan yana gelmesi gerekir. l Biz EDP olarak ‘AKP zihniyetine hayır, referanduma evet’ dedik. ‘Yetmez ama evet’ bizim kampanyamız değildi. 12 Eylül’den bugüne bütün AB uyum yasaları çerçevinde, demokratikleşme standartlarının yükseltilmesini destekledim. Bu, iktidara yönelik bir destek değil. İdam cezası kalksın dediğimizde nasıl AKP’yi desteklemiş olmadıysak. Siyasi iktidarın icraatını eleştirip demokrasi standartlarını yükseltmeyi savunmak doğru. Bugün de barış sürecini desteklemek, yeni anayasayı desteklemek AKP’yi desteklemek anlamına gelmez. Gezi Parkı ruhu gösterdi ki başka bir değişim de mümkün. AKP, sizin liberal değişimin modelinizin dışında özgürlükçü bir model mümkün, mesajını anlayamadığı için türbülansa girdi. Referandumda tavrımızın doğru olduğunu düşünüyorum. Bugün barış süreci desteklenecekse oradaki değişikliklerin bir devamıdır. Gezi Parkı’na kepçeler girdiğinde direnen ilk isimler arasında yer alan CHP Parti Meclisi (PM) üyesi Gülseren Onanç, “Gezi direnişçileri bize, değişin ve yenilenin, diyor. Buradaki ‘yeni Türkiye’ beklentisi CHP’nin değişimini, yenilenmesini isteyenleri heyecanlandırdı” değerlendirmesi yapıyor. Onanç, “Gezi süreci CHP’yi de değiştirecek mi” sorusuna da “Değiştirdi bile. Artık sokakla buluşan, sivil toplumun yanında yer alan bir CHP var” yanıtını veriyor. CHP’de yenilikçi kanatta yer alan Gülseren Onanç, çözüm süreciyle ilgili bazı açıklamaları üzerine genel başkan yardımcılığından istifa etmek zorunda kalmıştı. Gezi Parkı’na iş makineleri girdiğinde ilk direnenler arasında yer alan Onanç, o günü “Ben uzunca bir süredir Beyoğluluyum ve Taksim Platformu ile yakından çalışıyorum. Onların isteği üzerine, 28 Mayıs’ta iş makineleri Gezi’ye girdikten hemen sonra parktaydım. Sırrı Süreyya benden kısa bir süre önce gelmişti. O gün bir siyasetçi olarak polis ile iletişim kurabildiğimiz ve eylemcilere dokunmalarını engelleyebildiğimiz günlerdi” diye anlatıyor. PM bugün toplanacak ve Gezi Parkı eylemlerini değerlendirilecek. Onanç, bu toplantı öncesinde Gezi Parkı eylemleri ve CHP’nin alması gereken derslerle ilgili sorularımıza şu yanıtları verdi: CHP PM bugün toplanarak Gezi Parkı eylemlerini değerlendirecek. Onanç, toplantı öncesinde sorularımızı yanıtladı. rumasız gençlere müdahale etti o zaman AKP’nin devletçi, muhafazakâr dayatmacı zihniyetine isyan ayaklandı. 28 Mayıs’tan beri orada olan biri olarak söyleyebilirim ki CHP milletvekilleriyle ve örgütleriyle masum, barışçıl direnişçiler ile dayanışma için Gezi’de oldu. Hem ulusalcı, hem de yenilikçi kanat sokağa çıktı. Parti içi kanatlar açısından nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Gezi gençliği AKP’nin ve Başbakan’ın antidemokratik, özgürlükleri kısıtlayan dayatmacı söylemine karşı çıkarken, muhalefete de mesafeli duruyordu. Herkes gördü ki bir yanda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen bir grubun yanında “kimsenin askeri değiliz” hatta “Mustafa Keser’in askerleriyiz” diyen eğlenceli, zeki bir dil kullanan bir muhalefet AKP’nin ezberini bozabiliyor. Devlet birey ilişkisinde gençler devlete “bana karışma” diyor. Kürt ve Türk, Müslüman ve ateist yan yana barış içinde yaşamak istiyor. Artık yeni bir Türkiye talep ediliyor. Buradaki “yeni Türkiye” beklentisi CHP’nin değişimini, yenilenmesini isteyenleri heyecanlandırdı. Bir grup arkadaşımla beraber biz Gezi’de epey zaman geçirdik ve çok beslendik, “değişim” rüzgârını buradan yakalamaya çalıştık. Partimizde yaratmaya çalıştığımız halkın söylemlerine kulak veren, özgürlükçü söylemin başarısı bizi motive etti. ‘Aşağıdan yukarıya politika’ Siz Gezi Parkı eylemlerinden ne ders çıkardınız, partiniz ne ders çıkarmalı? Benim çıkardığım ders; siyasetin yerelde, insanın yaşamını kolaylaştıran, yaşam kalitesini yükselten çözümler getirerek yapılmasının önemi ve aciliyeti oldu. Parkta Güngören’den, Bayrampaşa’dan gelen kadınlarla konuştum. Bu kadınlar başörtülüydü ve belki de AKP’ye oy veriyorlardı. Bunu hiç konuşmadık. Onların yaşamsal sorunu başörtüsü değildi. Çocuğunu götürdüğü park, Taksim’e gelirken bindiği metrobüsün sıkışıklığı daha önemliydi. CHP’nin çıkarması gereken ders artık siyaset yapma süreçlerine tabanı katmak ve politikayı aşağıdan yukarıya yapabilmektir. Canım İstanbul’u AKP’nin zulmünden kurtarmalıyız. CHP taşıyıcısı değil Parkta “CHP’li” olarak nasıl karşılandınız? Başbakan, hep CHP’yi suçladı. CHP bu suçlamaları hak edecek kadar eylemlerin içinde miydi? Parkta herkes “çapulcu”ydu. Ben de CHP’li kimliğimden daha çok sivil aktivist kimliğimle oradaydım. CHP, Gezi’nin oluşan dalgasının taşıyıcısı değildi. Gezi Direnişi tamamen Gezi Parkı’nın park olarak kalması için başlayan sivil bir girişimdi. Ne zaman polis orantısız güç kullandı ve o ko SEN MİSİN ŞİKÂYET EDEN! Daha çok kadın Daha çok genç Gezi’den yeni bir parti çıkar mı? Parti çıkmaz ama partilere siyaset yapacağı çok güzel içerik çıkar. Gezi, CHP’yi de değiştirecek mi? Siyasetin dili değişecek mi? Değiştirdi bile. Artık sokakla buluşan, sivil toplumun yanında yer alan bir CHP var. Gezi’de CHP’ye oy veren vermeyen geniş bir kitleyle buluşuldu. Gezi CHP’ye bir ayna tuttu, nasıl bir muhalefet istediğini belirtti. CHP sivil aktörleri politika yapma süreçlerinin içine almalı. Mutlaka İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazanmanın yöntemlerini geliştirmeli. Daha çok kadını daha çok genci yerel yönetim adayı yapabilmeliyiz. Gezi’de politize olan, otoriteyi sorgulayan, katılımcı demokrasi isteyen özgürlükçü gençleri partiye kazanabilmeliyiz. CHP’nin yenilenmesi için böyle profillere ihtiyacımız var. Genel olarak mizahı kullanmayı ve siyasetin o çok ciddi yüzünü değiştirebilmeyi başarabilmeliyiz. Bütün siyaset gibi, CHP de çok ciddi. Ben en çok mizah içeren sloganları çok sevdim. Favorilerim; “Kahrolsun bazı şeyler”, “Sinirlenince çok güzel oluyorsun Türkiye”, “Korkma la biziz halk” ve daha birçok zeki mesaj. Yeni siyaset dili: Hepimiz Gezi’den sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, cümlesini sık duyuyoruz. CHP Gezi’nin mesajını ne kadar aldı? Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu Gezi’den oldukça etkilendi. Demokrat ve özgürlükçü talepleri çok benimsedi. Önümüzdeki yerel seçimde kampanyamızın dili ve söylemleri için buradaki gençlerin dilini kullanabilmeliyiz. Mesaj net; değişin ve yenilenin diyor bize Gezi direnişçileri. Yeni siyaset dili; “ben” yerine “biz” hatta “hepimiz” diyen bir dil. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, sözünü çok iddialı buluyorum. Bazı şeyler değişecek, diyebiliriz. Gezi süreci, Kürt sorunu çözüm sürecini nasıl etkiledi? Gezi devletin bugüne kadar zulmettiği kitleleri bir araya getirdi. Devletin ötekileri olan kadınlar, Aleviler, Kürtler, eşcinseller, azınlıklar hepsi Gezi çatısı altında dayanışma içindeydi. Gezi süreci hayal edilen toplumsal barış sürecine önemli bir katkı sağladı. Ben Kürtlere parkta derin bir iletişime geçip kendisiyle yüzleşen ve sonunda Kürt arkadaşlarından onları bugüne kadar yeterince anlamadıkları için özür dileyenleri biliyorum. Lice haberi için Halk TV PKK kanalına bağlanmışsa, bu CHP’nin de, toplumun değişimine de çok güzel bir örnektir. AKP’li başkandan AKP’liye dayak! Haber Merkezi Denizli’nin Çardak ilçesi Belediye Başkanı AKP’li Mustafa Kocazeybek’in, partisinin Çardak ilçe teşkilatı kurucularından İbrahim Canel’i, kendisini sosyal medya üzerinden eleştirdiği gerekçesiyle yakınlarıyla birlikte dövdüğü iddia edildi. İbrahim Canel, Kocazeybek ve belediyenin eksik hizmetleriyle usulsüzlük iddialarını sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta paylaştığını beliterek, “Çöplerin zamanında toplanmadığı, içme suyunun yeterince temiz olmadığı ve belediyenin diğer hizmetlerinin yetersiz olduğu gibi konuları sosyal paylaşım sitesinde paylaşarak halkı aydınlattım, belediyeyi uyardım. Mustafa Kocazeybek, eleştirilere tahammül edemedi. 28 Haziran’da kıraathanede otururken, yanıma kardeşleri Fatih Kocazeybek ve Serhat Kocazeybek ile gelip bana saldırdı” dedi. Başkan Kocazeybek ise, yargıda olan dayak iddiası için yorum yapmayacağını dile getirirken, “Eleştirinin de bir sınırı vardır. İbrahim Canel işin tadını kaçırdı, yaptıkları rahatsızlık veriyor, iftira atıyor” dedi. Onanç, Gezi Parkı eylemlerinden bir parti çıkmayacağını ancak partilere siyaset içeriği yaratacağını söylüyor. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle