14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 TEMMUZ 2013 CUMA 14 Afyonkarahisar’da kurdurduğu bir fabrikada haşhaştan afyon ve türevlerini ürettirdi, köylüyü korudu. Köylü eskiden haşhaş kellesini keserek sakızını alırdı. Kesme işi kaldırıldı, TMO’nun denetimindeki fabrika köylüden kelle alımına başladı. Kaçak durdu. Diyarbakır’ın Lice ilçesini 1980’lerin sonuna oldum olası merak etmişimdir! gelindiğinde Malatyalı Turgut Merakıma, yaşamsal ve siyasal Özal “eroinden idam cezasını” bazı rastlantılar neden oldu. kaldırdı. Malatyaspor Kulübü Lice ilçesi toplumsal ve siyasal Başkanı Nurettin Güven alanda önemli bir doktora “Türkiye’de üretilmiş eroin tezine konu olabilir! kaçakçılığından” Fransa’da Dışişleri Bakanlığı ve TBMM yakalandı. Başkanlığı yapan HHH Hikmet Çetin, Behçet Cantürk, SBF’den sınıf 1981’de Suriye’de arkadaşımdı. İlk kez Ermeni terör örgütü Lice’yi doğum yeri ASALA ile bağlantıya olduğu için ondan geçti. Lübnan duymuştum. Ermenilerinin kaçakçılık Sonra 1975’te deneyimlerinden gazeteci olarak 6.6 ve işbirliğinden gücünde, 23 saniye yararlandı. Önceleri süren ve 2 bin 400 Bulgaristan’dan kaçak kişinin ölümüne olarak PKK’ye silah neden olan Lice getirdi. Kapalıçarşı’da Hüseyin depremiyle beynime Ermeni ustalar ile “altın, Baybaşin kazındı. pırlanta” kaçakçılığına 1969’da yazdığım girdi. Sağladığı gelirle ve ödül getiren “Afyon PKK’ye para ve silah desteği Raporu” nedeniyle uyuşturucu sağladı. kaçakçılığıyla ilgileniyordum. Kayınbiraderi Vehbi Orakçı, 1976’da İstanbul’da 11 kilo Lice yakınlarındaki Kılıçlar eroin ile yakalandığında adını köyünde “eroin laboratuvarı” ilk kez duyduğum kurdu. Buradan Hüseyin Baybaşin sağlanan bilgiler de Lice doğumluydu. Lice’nin Sığınak köyüne Uyuşturucu bağlı Şemo mezrasında mafyasında bir başka laboratuvarı “Baybaşin Ailesi” ortaya çıkardı, 33 kilo olarak yerini aldı. eroin ele geçti. Baştürk, 1978’de Abdullah Alman dergilerine Öcalan, PKK’yi “Liceli eroin kralı” diye kurduğu Lice’nin Fis kapak oldu. köyünde sahneye Lice’den eroin çıktı. Babası Kürt, gidiyor, Lice’ye Behçet Cantürk annesi Üveyş silah geliyordu! Ermeni kökenliydi... Afganistan’da iç savaş 197880’lerde Behçet başlayınca İran üzerinden gelen Cantürk’ün gazetelere afyon, Lice laboratuvarlarında yansıyan haber kesitleri de eroine dönüştürülüyordu. arşivimde yer almaya başladı. Bir operasyonla Diyarbakır’da Cantürk de Lice doğumluydu. ağabeyi Nizamettin ve üvey Babası Kürt ve annesi Ermeni kardeşi Azed ile gözaltına kökenli Hatun Demirciyan alındı. Uyuşturucu ve silah idi. Türkiye’nin kaçakçılığı yaptığı, “uyuşturucu ASALA örgütüne kaçakçılığının yardım ettiği baronu” olmuştu. gibi gerekçelerle Başyardımcısı kardeşi Diyarbakır ve Nizamettin idi... Ankara askeri 1987’de Nev mahkemelerinde York’ta görevliyken, idam talebiyle bu ünlü kentin 2 yargılanmaya başladı. numaralı antika Daha sonra serbest galerisinin sahibi kaldıysa da 1994’te Ermeni vatandaşımız bilinmeyen kişilerce Torkom (Turgut) kendisi ve şoförü Afyonlu Demirciyan ile tanıştım. öldürüldü... haşhaş kellesi Türkiye çıkışlı çeşitli HHH tarihsel yapıtları da Cantürk pazarlardı. Arkadaş olduk. konusunda bir başka HHH olay da Liceli hemşerisi Geçen hafta Lice’de Hüseyin Baybaşin ile ilgilidir. Kayacık köyündeki jandarma Mart 1993’te Akdeniz’de karakolunun batırılan “Kısmetim “yenilenmesi” I” adlı gemide baz sırasında olaylar morfin ağırlıklı 13 ton çıktı, çatışmalarda uyuşturucu işinde 1 kişi öldü, 9 kişi akrabası Baybaşin ile yaralandı. ortak olduğu da basına Kimi gazetelere yansıdı. yerel halkın “yeni Baybaşin’ın amcası karakol yapımına Mehmet Emin 1994’te, Hint keneviri Lice yakınlarındaki karşı çıktıkları için” Yağmurlu köyündeki güvenlik güçleriyle bir eroin laboratuvarı ile çatıştıkları yazıldı. Kimilerinde bağlantılı olarak 67 kilo eroinle ise “kaçak kenevir bitkisi yakalandı. patronlarınca kışkırtılan halkın Amca Baybaşin, oğlu olaylara neden olduğu” bildirildi. Nedim ile birlikte 1984’te HHH 34 kilo eroinle Almanya’da Türkiye, dünyanın en önemli yakalanınca 13 yıl hapis ve en kaliteli haşhaşından cezasına çarptırıldı. Öteki “afyon” üretilen ve dış satıcı amcasının oğlu Nizamettin’in, olan ülkeydi. Yabancı ilaç denizyoluyla İtalya ve şirketleri Hollanda’ya afyonu satın göndermeye alır, ağrı kesici çalıştığı 216 “morfin” kilogram üretirlerdi. eroin ve Ama 800 gram bazı kişiler, afyon sakızı köylüden 1998’de bir miktar İstanbul’da kaçak afyon ele geçirildi. satın alırlardı. Hollanda’da Afyondan adam morfin ve öldürme ve Yakalanan esrarlar eroin üretimi uyuşturucu TCK’de “idam cezasını” öngörüyordu. Ama kaçakçılığından mahkum morfin ile eroinin kimyasal ara olunca yerine tekerlekli ürünü “baz morfin” bu cezada sandalyedeki ağabeyi unutulmuştu. Abdullah geçti. Türkiye’de kaçak üretilen HHH “baz morfin” Lübnan’dan gelen Eroin laboratuvarlarının yanı Ermenilerce alınır, Avrupa’da sıra, yalnızca Lice’de değil Ermeni nüfusun yoğun olduğu Diyarbakır’ın burnunun dibinde Marsilya’ya götürülür, oradaki bile, esrar üretilen “hintkeneviri” laboratuvarlarda “eroine” bitkisi de eklendi. Diyarbakır dönüştürülürdü. Sonrasında Valisi Cahit Kıraç, bir ayda 110 Avrupa’da ve ABD’de milyon liralık kenevir bitkisinin pazarlanırdı. Bu konuyu ayrıntılı imha edildiğini açıkladı. anlatan “French Connection” İçişleri Bakanı Muammer (Fransız Bağlantısı) adlı kitap, Güler de 2 yılda 6 operasyonda Hollyvood’un bir filmine konu piyasa değeri yaklaşık 1 milyar oldu. liralık ham kenevir ve esrarın ele ABD’nin, haşhaş üretiminin geçirildiğini açıkladı. PKK’nin yasaklanması baskısını 12 Mart Kalaşnikoflarının, mermilerinin, 1971 döneminin başbakanı mayınlarının değirmeninin Nihat Erim kabul etti. Ancak suyunun nereden geldiğini yıllar sonra Bülent Ecevit bilmiyorum algılayabildik mi? DIŞ HABERLER [email protected] Faik Bulut’a göre, siyasal İslamın imajı ciddi ölçüde kırıldı ÖZGÜR ULUSOY Lice: Türkiye’nin Sicilyası! Siyasal İslamın büyüsü bitti ‘ kı sokağa döken ekonomi mi oldu? Sadece ekonomi değil. Türkiye örneğinden de yola çıkarsak büyü bozuldu, vaatler çöktü. Adam kayırmadan, kilit kurumlara kendi yandaşlarını yerleştirmelere kadar pek çok şey döktü. Demokrasi denildi ama kendilerine demokrat oldukları görüldü, vesayet ve despotik sistem kuruldu. Özellikle Mursi ve Müslüman Kardeşler’e baktığımızda aldıkları, temsil ettikleri siyasi kesimin çıkarlarını gözettiler. Bizde de orada da yüzde 50 deniyor ya, o yüzde 50’yi temsil edip diğerlerini dışladılar. Fas’a da gittim birkaç ay önce, orada da bu gözlemlerde bulundum, Tunus daha vahim. İslam, şeriat devleti kurma, toplumu yeniden İslamlaştırma, siyasal İslam toplumu haline getirme, bir kalıba sokma, toplum mühendisliği, orada hepsi başarısızlığa uğradı. İş zaman zaman zorbalığa varıyordu, polis güçlerine zorla sakal bıraktırma gibi, bunların hepsi gözle görülür hale geldi. Halkın görmesi gerekiyordu, halk ondan önce inanmıyordu. Türkiye’den gidince bir örnek vereyim. Fas’a MÜSİAD ve TUSKON üyesi işadamaları götürüldüğü ve Fas’ta bu çevrelere görüştürüldüklerinden, başbakanın ziyareti sırasında oradaki işadamları boykot ettiler bunları. Birileri ötekileştirildi. Darbeciler ne yapacak şimdi? Bir defa Mursi kalsa da, gitse de İslamcıların, pratikte muktedir olmaları kırıldı, moral anlamda çöküntü yaşadılar. Ordu, ABD istemese de olaya el koydu ama ABD ile muhtemelen uzlaşacak. Müslüman Kardeşler orduya destek vermez, ama ordu Tahrir’den de destek almaz. Ordu geri çekilemezse, ki ordunun özünde despotizm ve militarizm vardır, Mısır halkının ayaklanmasının kazanımlarının üzerine oturacaktır. Tahrir’den Taksim’e bu gelişmelerin Türkiye’ye yansımaları nasıl olur? Bu büyü bozulduğundan Tunus da etkilenecek, 16 örgüt ve partinin bulunduğu muhalefet daha fazla güç alacak. Suriye’deki İslami güçler, Türkiye, Fas’taki İslami kesimler olumsuz anlamda etkilenecek. Etkilenme zincirinin ötesinde bir şey daha var, Türkiye’deki Taksim olayı, Arap dünyası nezdinde AKP hükümetinin de bir anlamda yüksek imajında kırılmalara neden oldu, tartışmalar yarattı. Arap medyasını takip edince bu görülüyor. Türkiye ile ilişkiler açısından bakılınca, kırılmalar zincirinde Türkiye’de de İslam çözümdür bakış açısı insanların kafasında kuşkular yaratacak. Türkiye’nin Mısır’dan ders alması lazım, AKP hükümetinin de, askeri çevrelerin de (Darbe yapsın anlamında söylemiyorum), Taksim gibi direngen güçlerin ders alması lazım. AKP nasıl bir ders çıkarmalı? AKP ders çıkarsın derken halka dayanmayan, halkın yarısını dışlayan bir hükümet, zihniyet, ileride sokak hareketleri ile karşılaşacaktır. Ya herkese demokrasi, ya sokak siyaseti seçeneği çıkar. Ordu açısından, laikliği öne sürerek yapılacak herhangi bir siyaset hiçbir zaman başarılı olamayacaktır. Demokrasi sadece sandık siyaseti olmadığına göre, sokak siyaseti ile bunu parlamenter olarak dile getirenlerin, ikisini üçünü bir araya getirebilen bir hareketin şansı olabilir. Ya herkese demokrasi ya sokak ‘Darbe sonunda pişmanlık getirir’ Dış Haberler Servisi Dünya basını dün manşetlerini Mısır’daki darbeye ayırdı. Guardian yazarı Jonathan Steele, ordunun önceliğinin özgürlüğü korumak olduğunu sananların kısa sürede hayal kırıklığı yaşayacağı değerlendirmesini yaptığı yazısında “Mısır ordusunun bugün ya da ondan önceki iki gün içinde attığı adımlara tam olarak darbe denip denmeyeceği tartışılabilir. Fakat, kuşku götürmeyecek bir şey var ki o da bunun, onlarca yıldır ilk defa demokrasi havası solumuş olan bir ülkenin siyasetine zarar vuracak bir müdahale olduğudur” dedi. Ordunun attığı adımın 2011’de Mübarek’e karşı sokağa çıkmaya cesaret eden ilk devrimcilerin çoğu tarafından memnuniyetle karşılanmasını “siyasi naiflik ve ufuksuzluklarıyla” açıklanabilecek bir durum olarak niteleyen yazar, Mursi’nin hatasız olduğunun söylenemeyeceğini, ancak Tahrir Meydanı’nda başkanı devirmek isteyenlerin, kontrol altına almaya çalıştıkları aynı elitin tuzağına düştüklerini yazdı. Yazar makalesini şöyle noktaladı: 1973 Şilisi’nden 1999 Pakistanı’na, ilk anda sevinçle karşılanan ancak ilerleyen çaresizlik yıllarında pişmanlık duyulan uzun bir askeri müdahaleler tarihi mevcuttur. Guardian, “Mısır’ın ikinci devrimi” manşetiyle çıkarken, Ortadoğu editörü Ian Black imzalı analizde, Mısır’ın tehlikeli bir dönemece girdiği savunuldu. Black’in yazısında, “Özgür bir seçimi kazanmalarına rağmen meşru yetkilerinin ellerinden alınması Müslüman Kardeşler’in mağduriyet duygusunu pekiştiriyor. Bu, tehlikeli bir örnek yaratıyor” denildi. Mısır’da yaşananların Tunus ve ayaklanmaların yaşandığı diğer Arap ülkelerini de etkileyebileceğini vurgulayarak Mısır’ın “riskli bir araziye” girdiğini, ülkede şiddet olaylarını yaşanabileceğini hatta bir iç savaş ihtimali bulunduğu yazdı. İngiliz Independent gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk ise yazısında, Müslüman Kardeşler’in çok yanlış anlaşılmış bir parti olduğunu savundu. Fisk yazısında, “Müslüman Kardeşler, İslamcı bir parti olmaktan uzaktır. Kökleri dindar değil her zaman sağ eğilimlidir. 2011 devriminin doruk noktasında ve milyonlarca Mübarek karşıtı göstericinin Tahrir Meydanı’nı doldurduğu zamanda dahi Müslüman Kardeşler, masada kendileri için de bir kırıntı bulabilir miyiz umuduyla Mübarek’le müzakerede bulunmaya çalışmakla meşguldü” dedi. Financial Times gazetesi ise Mursi’nin devrilmesinin Mursi iktidarının Körfez ülkeleri arasındaki en önemli destekçilerinden Katar’a da bir darbe olduğunu yazdı. Almanya’nın liberal eğilimli gazetesi Die Welt, Muhammed Mursi’ye karşı yapılan darbeyi “Yumuşak darbeyle yeni başlangıç sözü” başlığıyla verdi. Amerikan Wall Street Journal gazetesi ise “Türkiye’nin gelişmeleri tedirginlikle izlediği” yorumunu yaptı. Gazete, geçen ay ülke çapında protesto gösterileri ile karşı karşıya kalan Başbakan Erdoğan’ın ordu tarafından Mursi ile “güçlü stratejik çıkarlar ve paylaşılan siyasi İslam köklerinden doğan güçlü bir ittifak oluşturmak için çok çaba gösterdiğini” yazdı. Müslüman Kardeşler’in “çöküşüyle”, “kilit bir müteffiğin” ortadan kalkması dışında Türkiye’nin yükselen Arap demokrasileri için model olma hedefinin zarar görebileceğini savunan gazete, Türk yetkililerinin Mursi’ye destek vermek için “sıraya girdiklerini” belirtti. 4 günde 91 cinsel saldırı Dış Haberler Servisi Tahrir Meydanı’nda kadınlara yönelik cinsel saldırının boyutunu ele almak için Mısırlı yetkililer ve politik liderlerin bir an önce adım atması istendi. “Cinsel Tacizle Mücadele Operasyonu” adlı grup, Tahrir Meydanı’nda kalabalık bir çetenin cinsel saldırıda bulunduğunu ve 30 Haziran’da başlayan protestoların sürdüğü 4 gün boyunca 91 kadını taciz ettiklerini doğruladı. Grubun gönüllüleri, cinsel saldırıya maruz kalan 31 kadını korumak için müdahale ederken geçen ocak ayında da bir kadının silahla tecavüze uğraması sonucu cinsel organının kesildiği de grubun raporlarında yer alıyor. Kadın hakları grubu “Nazra” da 28 Haziran’da 5 cinsel saldırı olduğunu doğruladı. Kadınlardan bazılarının zincirler, sopalar ve sandalyelerle dövüldüğü ve bıçaklı saldırılara maruz kaldığı, bazı kadınların da en az 45 dakika tecavüze uğradığı öğrenildi. Cinsel saldırılara maruz kalan kadınlar, toplum baskısı yüzünden konuşmaktan kaçınıyor. Tacize uğrayan kadınlardan biri olan Yasemin el Baramavi, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne konuştu. 23 Kasım 2012 akşamı, Tahrir Meydanı’ndaki gösterilere gittikten 90 dakika sonra, tecavüze uğradığını söyleyen El Baramavi, saldırganların kendisini yere yatırdıktan sonra elbiselerini yırtarak çıkardıklarını belirtti. Saldırı devam ettikçe, etrafındakilerin 15 kişiden 100 kişiye çıktığını söyleyen El Baramavi, “Saldırının ortasında baktım ve 30 kişi gördüm. Hepsinin yüzü gülüyordu ve beni cep telefonlarıyla çekiyorlardı” sözleriyle yaşadıklarını anlattı. ‘Erdoğan müttefiğini kaybetti’ ‘ ısır’da Mübarek’in ardından yönetime gelen Müslüman Kardeşler iktidarının darbeyle devrilmesi, siyasal İslam, Mısır ve Türkiye dahil bölge ülkeleri açısından nasıl bir anlam ifade ediyor. Herkesin yanıtını aradığı bu soruları Ortadoğu konusunda uzman araştırmacı yazar Faik Bulut’a da yönelttik. Bulut’a göre “ABD’ye rağmen” yapılan bu darbe siyasal İslam efsanesinin bir anlamda yıkılışı anlamına geliyor. Mısır’daki darbe siyasal İslam açısından ne ifade ediyor? FAİK BULUT Çökme tespiti için erken. Ancak siyasal İslamın önemli bir darbe aldığı, imajının önemli ölçüde kırıldığı, halka verdiği umut ve vaatlerin boşa çıktığı söylenebilir. Gerek Mısır, gerek Tunus, hatta hatta Fas örneğini alırsak, ki aşağı yukarı bir yıllık icraatlarını ayrıntılı bir şekilde izledim, ücretiniz yükselecek, iş olanakları yaratılacak, kısacası ‘çözüm İslamda’ vaadiyle iktidarlara geldiler ve bu imaj önemli ölçüde kırılmış oldu. Ben bu tespiti iki yıldır yapıyorum; halk bunları tanıyacak, efsane durumundaydılar, efasene bitecek diye. Büyü bozuldu. Müslüman Kardeşler’in çıkarını vatandaşların çıkarından üstün tutma, anayasanın hazırlanması sırasında diğer tarafların dışlanması vb. sorunlar vardı, ama asıl hal M Hükümetlerin isimlerini bırakın, söylemleri bile çok benziyor. Gerek suçlama açısından, gerek demokrasiyi kendilerine yontmaları açısından, gerek her tarafta kendi adamını çok faşizan biçimde kayırma, yeni nesli beğenmeme, dindar nesil yeşiştirme söylemleri açısından. Orada onu Mursi söylüyor, burada bir bakan ya da o veya bu şahıs. Bu darbe Türkiye’de iktidar çevrelerinde belli bir moral bozukluğu yapar. Kitle hareketine karşı arka planı İslam olan bir iktidarın dersler çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Ötekileştirme açısından. Toplum mühendisliği açısından. Doğru dersler çıkarırlarsa iktidarlarını sürdürebilirler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle