14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMUZ 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada 13 CÜNEYT ARCAYÜREK Karabük’te ağır metal tozlarını ayrıştıran fabrikada toz maskesiyle çalıştırılan 42 kişi kurşundan zehirlendiklerini kendi çabalarıyla öğrendi Elbette hiçbir ülkede demokrasiye darbe onaylanamaz. Ne var ki Mısır’da darbeye nasıl gelindi? Bir yıllık iktidarında Muhammed Mursi’nin darbeye olanak sağlayan, üstelik toplumda büyük tepkilere neden olan icraatı şimdilik enine boyuna tartışılmıyor. Askeri darbeye elbette hayır ama öncesi üzerinde konuşmaya pek istekli değil Batılı tepki gösterenler... Bizde darbenin nasıl yorumlandığını görebilmek için dün sabah gazetelerin birinci sayfalarındaki manşetlere, tek tük de olsa Mısır’daki darbeyi hazırlayan nedenleri içeren yazılara, iktidar partisinin açıklamalarına göz atmak yeterli. HHH “Mübarek rejiminde 30 yılda gelinen noktaya Mursi 1 yılda vardı. Ne yaptı bu bir yılda? En çarpıcı icraatı Müslüman Kardeşler’in adamlarını devletin köşe başlarına yerleştirmek oldu. Sürekli kendi yetkilerini artırdı. Şeriata yelken açtı. Toplumu kutuplaştırdı. Kadını yok etmeye yöneldi... Yargıyla inatlaştı. Bozuk ekonomiyi biraz daha bozdu.” (Melih Aşık Açık Pencere Meydan Kazandı, başlıklı yazısından) HHH “Kökü kökenini çekiyor. Dinciden demokrat çıkmıyor. Muhammed Mursi, ‘Mısır’da ben seçildim, istediğimi yaparım’ havasına girdi. Kendini seçmeyenlerin dünya görüşüne zincir vurmaya başladı ve ‘Biz seçildik, milli irade biziz’ demeye başladı... ... Seçilmiş Mursi! Dinci diktatör oldu. Sözü ayet. İşareti sünnet... Mübarek gitti, Amerikancı Mursi yüzde 51 oy alarak geldi. Balkon konuşması yaptı, ‘Bütün Mısır halkının başkanı olacağım’ diye söz verdi... ... Dinci diktatör Mursi’nin Mısır’ında işlenen cinayet sayısı 4’ten 2 bin 144’e, adam kaçırma 107’den 412’ye, meskene tecavüz 5 bin 400’den 11 bin 200’e, hırsızlık 7 binden 11 bin 699’a, araç hırsızlığı 5 binden 21 bine, silahlı soygun 233’ten 2 bin 7’ye çıktı. Mursi’nin içişleri bakanının Financial Times’a açıkladığı bilgiler” (Necati Doğru, Sözcü Arap Baharı’na Temmuzda Kar Yağdı, başlıklı yazısından). HHH Darbeye nasıl gelindiğini bilgilerle irdeleyen basımızın yüz akı zinde kalemlerin yazılarına karşılık, yandaş medyadaki manşetler dinci iktidarın bakış açısını yansıtıyor. Tanklara direnen adam (Mursi) (Yeni Şafak) Demokrasiye darbe (Akşam) Mısır’ın 28 Şubat’ı (Sabah) HHH Mursi’yi seçildikten sonra ilk ziyarete giden AKP’nin Cumhurbaşkanı A. Gül ile Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı açıklamasında; “... anayasal meşruiyet içerisinde kalınarak Mısır halkının iradesine saygı duyulması, Mısır’daki demokratik sistemi güçlendirecektir” denildi. RTE’nin darbeye bakış açısının ilk ipucunu Devlet Bakanı Egemen Bağış verdi: “Mursi’nin dik duruşunu takdirle karşıladıklarını” söyledi. AKP adına parti sözcüsü Hüseyin Çelik daha açık konuştu. Gazeteler açıklamalarını, “Kirli darbeyi lanetliyoruz”, “Batı, Müslüman Kardeşler’i hazmedemedi” başlıklarıyla verdi. Sözcü H. Çelik’in açıklamaları, kuşku yok, yardımcısı olduğuna göre RTE ve partisi adına yapıyor ve... bu açıklamaların içeriğindeki temel görüşü dünkü Sabah, manşetinde özetledi: “Mısır’ın 28 Şubat’ı!” Hüseyin Çelik; Twitter’da “Mursi yanlıları bu darbeyi içine sindirsin demiyoruz” dedikten sonra... Gezi Parkı eylemlerinde RTE’nin dilinden düşürmediği, sonucu hariç, bir iddiayı yineledi: “Bu darbenin dış desteği de var!” HHH Özetlersek: Mısır’daki darbenin ilk günü söylenen ve yazılanlar bu vesileyle “içimize” ayna tutuyor. Dinci iktidarla laik dünya görüşünü savunanlar arasındaki derin farka! İşçileri zehirlediler MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Karabük’teki “Marzinc” isimli ağır metal baca tozlarının ayrıştırılarak geri dönüşümünün yapıldığı fabrikada çalışan 42 işçi kurşundan zehirlendi. İşçiler kendilerine hiçbir eğitim verilmediğini, normal toz maskeleri ile ağır metal tozlarının bulunduğu ortamlara sokulduklarını anlattı. Şubatta tahlil yapılan ancak sonuçları haziran ayında verilen işçiler, internetten araştırınca, vücutlarındaki kurşun oranının normalin çok üzerinde olduğunu öğrenci. İşçilerden 15’i kendi olanakları ile Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne geldi. Hemen yatırılarak tedavi altına alınan işçileri, diğerleri izledi. Sayı 42’ye ulaştı. Hastane bahçesinde fabrikada yaşadıklarını anlatan işçiler, 7 ay önce faliyete geçen tesiste 130 kişinin çalıştığını, bir fırın işçisinin toplam 950 lira ücret aldığını anlattı. Fırın saha elemanı olarak görev yapan Sadık Yağ GEÇEN AY 5’İ ÇOCUK 104 İŞÇİ ÖLDÜ İstanbul Haber Servisi İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) raporuna göre haziran ayında 5’i çocuk, 11’i kadın toplam 104 işçi hayatını kaybetti. İSİG tarafından yapılan açıklamada, yaşamını yitiren toplam 104 işçiden 21’inin inşaat, 20’sinin mevsimlik tarım, 13’ünün de belediye işçisi olduğu belirtildi. Açıklamada, yaşamını kaybeden bir kişinin 14 yaşında olduğuna dikkat çekildi. Hayatını kaybeden 7 işçinin de Manisa’nın Milas ilçesine bağlı Güllük beldesinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan Su ve Kanalizasyon İşletmesi’ne bağlı bir birimde çalıştığı ve zehirlendiği bildirildi. rını ifade eden Yağlı, 15 işçi arkadaşı ile birlikte kendi olanakları ile Ankara’ya geldiklerini bildirdi. Hastaneye yatırılarak tedavi altına alındıklarını anlatan Yağlı, ardından da diğer işçilerin geldiklerini ve sayının 42’ye ulaştığını söyledi. Yağlı, gelen işçilerin 12’sinin fabrika yönetimi tarafından gönderildiğini, diğerlerinin ise yine kendi olanakları ile geldiklerini anlattı. AKP ve ABD yine farklı cephelerde: Gezi’den Sonra Tahrir Türkiye ile en önemli müttefiki ABD arasında ortaya çıkan “demokrasi çatlağı” giderek derinleşiyor. Son bir hafta içinde bu süreci yakından gözlemleme fırsatı doğdu. ABD’nin bir haftaya yayılan “Ulusal Gün kutlamaları” ile başlayalım: Dört kentte ortak mesaj ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone bu yılki kutlamaları 27 Haziran’da Adana’da başlattı. Sonra sırasıyla 1 Temmuz’da İzmir, 2 Temmuz’da İstanbul ve son olarak 3 Temmuz’da da Ankara’da yüzlerce davetlinin katıldığı Ulusal Gün resepsiyonlarına ev sahipliği yaptı. Ankara’daki törende konuşmasının sonunu Atatürk’ün şu sözlerine atıf yaparak tamamladı: “Fikir cereyanları cebir, şiddet ve kuvvetle reddedilemez. Bilakis takviye edilir. Buna karşı en müessir çare, gelen fikir cereyanına mukabil fikir cereyanı vermek, fikre fikirle mukabile etmektir.” ‘Normal maske taktık’ Fabrikada normal toz maskeleri ile girilmemesi gereken ağır metal tozlarının bulunduğu alanlara girdiklerini belirten Yağlı, zehirlenme belirtilerinin ortaya çıkmasının ardından 3 ay sonra filtreli maskelerin geldiğini bildirdi. Yağlı, “Kurşun oranları yüksek çıkınca bize ‘Başka yerden almışsınızdır’ dediler. Biz başka yerde çalışmadık ki. Fabrika yönetimi vurdumduymaz” dedi. Diğer işçiler de, ağır metal fabrikalarının baca tozlarının kapalı kasalarda taşınması gerekirken, açık kasalarda taşındığını, normalde sık sık eldiven verilmesi gerekirken, ayda sadece 3 eldiven verildiğini bildirdi. Direnişin kalbine özel vurgu Riccardone’nin Atatürk’ün sözüne yaptığı vurgudan çok gerekçesi dikkat çekiciydi. Konuşmasını Ata’nın şözlerine şöyle bağlamıştı: “Tüm Türk vatandaşlarının ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğüne olan desteğimizi tekrar ifade ediyoruz. Türk halkını sosyal ve siyasi yelpazeden büyük dikkat ve saygıyla dinliyoruz. Ben de ikametgâhımın penceresinden, tam arkamızdaki Kuğulu Park’tan Kennedy Caddesi’ne giden kalabalıkları dinlediğimde Atarük’ün sözlerinin yankılandığını duyuyorum...” Burada geçen Kuğulu Park ve Kennedy Caddesi’nin, İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan demokratik protestolara, başkentlilerin dayanışma duygularını gösterererek katıldığı iki ana mekân olduğunu katılanlar arasında bilmeyen yoktu. AKP hükümetinin 5 bakanının yanında bu tür bir protokol konuşması yapılmasının sanırım on yıllardır benzer örneği yoktur. Bahçeyi dolduran yüzlerce Türk ve yabancı davetlinin bu sözleri coşkuyla alkışlaması ise işi daha da “olağan dışı” bir hale çevirdi. Resepsiyona katılan AB Bakanı Egemen Bağış bile Riccardone’nin daha önce AKP Genel Merkezi’nde yaptığı konuşma ile resepsiyon konuşması arasında “ton farkı” olduğunu vurgulama ihtiyacı hisetti. lı, şubat ayında tahlil yapıldığını, sonuçların ise kendilerine haziran ayında verildiğini söyledi. Yağlı, “Bendeki kurşun oranı 42 mikrogram. Bir arkadaşta benden de fazla 44 mikrogram kurşun çıktı. Fabrika yönetimi ne sorduk. 60 mikrograma kadar bir şey yok dediler. İnternetten araştırdık. 10 mikrogramın üzerinin tedavi gerektirdiğini öğrendik” dedi. İnternetten araştırarak Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’ni buldukla Denetime perdeleme İşçilerinden Adem Küçük Zoroğlu da fabrikanın yaptırdığı ölçümlerde 15.1, kendi olanakları ile yaptırdığı ölçümlerde ise vücudunda 23.60 mikrogram kurşuna rastlandığını söyledi. Zoroğlu, Çevre Bakanlığı denetimleri öncesinde fabrika yönetiminin isteği ile tahliye bacası atıklarını filtreden geçirerek verdiklerini anlattı. Zoroğlu denetimin ardından da yeniden atıkların filtresiz olarak bacadan verildiğini belirtti. Durmuş Berber isimli elektrik bakım işçisi ise kendisine fabrikada 5 aydır tahlil yapılmadığını anlattı. İşçiler denetim öncesinde bacalardaki gaz oranlarını düşürmek için kömür yakıldığını, zehirli gazların dışarıya verildiğini de savundu. Kıyafetlerinin fabrikada yıkanması gerekirken yıkanmadığını, eve götürerek çamaşır makinesinde yıkamak zorunda kaldıklarını anlatan işçiler, ailelerinin de risk altında olduğunu söyledi. Hastaneden çıkacak sonucu bekleyen işçiler, bazı arkadaşlarının bacaklarında sinir kaybı olduğunu anlattı. Gezi’ye desteğe devam Meğer Bağış’ın vurguladığı o “ton farkı” tek güne özel değilmiş! Dün Ricciardone’nin diğer üç kentte yaptığı konuşma metinlerini inceledim. İstisnasız hepsinde Türkiye’de ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve toplantı ve gösteri özgürlüğüne destek ifadelerinin ardından Atatürk’ün aynı sözleriyle bitirmiş. Adana konuşması Kuğulu Park ve Kennedy Caddesi vurgusu ile Ankara’dakinin aynısı. İzmir’de, kente yatırım yapan Amerikan şirketlerinin “hukukun üstünlüğü, demokrasi ve liberal ekonomi” beklentisini anımsattıktan sonra; İstanbul’da ise “özgürlüklerin korunması ve demokratik ülkelerde gücün halktan gelmesi gereği” gibi temel ilkeleri vurguladıktan sonra Atatürk’ün sözleriyle tamamlamış konuşmalarını. Yapılan ortak vurguları anımsattığım büyükelçilik kaynakları, “Mesajlarda bir ‘yenilik’ yok. Yönetimin Gezi Parkı sırasında barışçıl gösterilere destek şeklinde belirlediği pozisyonun bir devamı niteliğinde sözler” değerlendirmesini yaptı. Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’ndan Gezi olaylarını başından bu yana yaklaşık 20 açıklama yapılmış. Sözcülerden büyükelçiye ve daha yukarıda Dışişleri Bakanı ve başkan yardımcısına kadar herkes konuşmuş. Başbakan Erdoğan ve kurmaylarının “iç ve dış güçlerin komplosu” olarak değerlendirdiği protestolara ABD’nin yaklaşımı, gösterilerin ağırlıklı olarak barışçı talepler içerdiği ve polisin müdahalelerde orantısız güç kullandığı şeklinde olmuş. Resmi açıklamalarda olmasa bile sohbetlerde dile getirilen temel fark ise Erdoğan ve kurmaylarının sadece seçim zaferine endeksli “çoğunlukçu demokrasi” anlayışına karşı, Obama yönetiminin “çoğulcu demokrasi”ye olan vurgusu. AnkaraWashington hatttında “demokrasinin anlamı” konusunda Gezi Parkı protestolarında su yüzüne çıkan “çatlak”, Mısır’da yaşanan son olaylarda daha da belirgin bir hal aldı. Arap Baharı rüzgârıyla cumhurbaşkanı seçilen ancak ülkeyi tek adam mantığıyla yönetmeye kalkan Müslüman Kardeşler üyesi Muhammed Mursi’ye halk isyan edince, Mısır ordusu önceki gece yönetime el koydu. Dün dünyadan gelen açıklamalara baktığımızda, ABD ve Batı’dan gelen açıklamalarda Mursi’ye destek veren çıkmazken verilen ortak mesaj ordunun da bir an önce yönetimi sivillere devretmesi ve toplumun tüm katmanlarının yönetime dahil edilmesi oldu. Mursi’nin en büyük destekçisi Katar dahi sürpriz bir dönüş yaparak bu cepheye katıldı. Bu cepheden ayrı pozisyon alarak Mursi’ye destek açıklayan sadece iki ülke çıktı. Biri Mısır ile aynı dönemde İslamcıların iktidara geldiği Tunus. Diğeri ise Türkiye! HHH Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ‘seçimle gelen seçimle gitmeli’ diyerek AKP hükümetinin demokrasi anlayışının çerçevesini bir kez daha çizdi. Bu anlayış, Türkiye ile ABD arasındaki ‘demokrasi anlayışı’ çatlağının giderek büyüdüğünü ortaya koydu. İTÜ öğrenci kantini düğün salonu oldu İstanbul Haber Servisi Eski AKP Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu’nun işlettiği İTÜ Vadi Yurdu öğrenci kantini düğün salonu olarak kiraya verildi. Uygulamayı protesto eden öğrenciler, üniversite yönetiminin bu duruma seyirci kalmamasını istediler. İTÜ Yurtlar ve Burslar Ofisi yetkilileri ise kantinin düğün salonu olarak kiraya verilmesine ilişkin bilgi vermekten kaçındı. Çavuşoğlu’nun şirketi tarafından işletilen Maslak’taki İTÜ Vadi Yurdu öğrenci kantini geçen salı günü bir düğün organizasyonu için kiraya verildi. Pazartesi akşamı kantinde oturan öğrencilerin yanına gelen kantin çalışanları, düğün organizasyonu için düzenleme yapacaklarını belirterek öğrencilerin dışarı çıkmasını istedi. Öğrenciler de çalışanların isteğine tepki göstererek düğün yapılması planlanan yerin bir öğrenci kantini olduğunu başkasına kiraya verilemeyeceğini söyledi. İTÜ Vadi Yurdu Öğrencileri’nden ve aynı zamanda öğrenci Kolektifleri’nden Özgür Kütahya, “Kantini işleten AKP’li Yüksel Çavuşoğlu’nun şirketi daha fazla kâr için burayı düğün salonuna çevirdi. Üniversite öğrencileri olarak kantinin özel şirketlerden alınarak, üniversite yönetimi tarafından işletilmesini ve kârsız olarak öğrencilere hizmet etmesini istiyoruz. Üniversite yönetimi bu uygulamaya sessiz kalmamalı” dedi. Bir ayda 20 açıklama Camilerin milyonlarca lira kazanan ticari mekânlarını dernek ve vakıflar işletecek Cami rantı tarikatlara FIRAT KOZOK Mursi için de ayrı düştüler 9 SANIKTAN 3’Ü TAHLİYE EDİLDİ Güngören davasında arbede İstanbul Haber Servisi Güngören’de, 2008 yılında meydana gelen ve 18 kişinin hayatını kaybettiği patlamaya ilişkin davada 3 kişi daha tahliye edildi. Mahkeme karar için ara verdiği sırada, patlamada hayatını kaybedenlerin yakınları ile avukatlar arasında arbede çıktı. Avukat Bahri Belen’in burnu kırıldı. 6’sı tutuklu 9 sanığın yargılandığı dava İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki görüldü. Duruşmada tutuklu sanıklar hazır bulundu. Mahkeme, sanıklardan Abdurrahman Oral, Ziya Kıraç ve Cihan Aydın’ın “tutuklu kaldıkları süreye göre ilerde mağduriyetlerine meydan verilmemesi” gerekçesiyle tahliyelerine karar verdi. Duruşma 31 Ekim’e ertelendi. Mahkeme karar için ara verdiğinde patlamada hayatını kaybedenlerin yakınları, sanık avukatlarının üzerine yürüdü. Arbedede burnu kırılan avukat Bahri Belen adliye doktoruna götürüldü. Polisin olaya müdahale etmediği gözlendi. Özgürlükçü Hukukçular Derneği, avukatlara saldırıyı kınadı. ANKARA Hazine arazilerinin üzerinde kurulan camilerin müştemilatında yer alan gelir getirici mekânları işletme hakkı tarikatlara ve cemaatlere bırakıldı. Dini vakıf ve dernekler, camide ibadet ederken ticari eklentilerde de “ticaret” yapacaklar. Ticari faaliyetten elde edilecek gelirin yalnızca yüzde 10’u Diyanet’e aktarılırken geri kalanı sözde “caminin onarım, aydınlatma ve benzeri” giderleri ve derneklerin “genel amaçları” için harcanacak. Düzenleme, tüm camileri kontrolüne almak isteyen Diyanet’in de tepkisini çekti. TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen torba yasa içerisine eklenen bir maddeyle camilerin ekonomik açıdan tarikatlar ve cemaatlere bağlanmasının önü açıldı. Tartışma yaratan düzenleme çerçevesinde Türkiye genelinde sayıları 1700’e ulaşan cami dernek ve vakıfları, Hazine arazisi üzerine yaptırdıkları camilerin ticari eklentilerini de işletecekler. Bu işletmelerden elde edilen gelirin yalnızca yüzde 10’nu Diyanet’e devredilirken geri kalan paranın üçte ikisi caminin onarım, aydınlatma ve benzeri giderleri için; üçte biri ise o dernek ve vakfın “genel ihtiyaçları” için kullanılabilecek. AKP milletvekili Mehmet Doğan Kubat, düzenlemeyi “çok hayırlı” diye niteledi. Görüşmeler için Meclis’e gelen Diyanet bürokratlarının bazılarının tepkiyle Meclis’ten ayrıldıkları öğrenildi. VEKİL İMAMLARA KADRO Yasanın görüşmeleri sırasında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2 bin 81 vekil imam hatibe kadro verileceğini açıkladı. Çelik, bunların maaşlarının da 1900 TL olacağını bildirdi. Çelik, “Efendim, din görevlilerini alıyorsunuz, öğretmenleri almıyorsunuz.’ Ağustos ayında da 42 bin öğretmen alacağız, Devlet Personel Başkanlığı bünyesinde 42 bin öğretmen alınacak” diye ekledi. BARDAKOĞLU: 10 BİN CAMİ KONTROLÜMÜZ DIŞINDA Diyanet’in eski başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, görevi sırasında camilerin Diyanet’in kontrolü altında toplanması gerektiğini vurgulayarak oluşan ranta işaret etmişti. Bardakoğlu, “Şahıs veya dernek üzerine cami yapılmasına izin verilmemeli. Cami için vatandaştan kuruş kuruş para toplanıyor. Altına bir süpermarket açılıyor. Ayda 4050 milyar lira geliri olan camiye yapabileceğimiz fazla bir şey yok. O camiye, cemaate önderlik edecek din görevlisi değil, 12 milyar maaşla cemaatle ‘iyi ilişkiler’ içinde olacak imam bulunuyor. Böyle bir 10 bin caminin durumu vehametini koruyor. Camilerin şahıs ve derneklere ait olması sorun” demişti. 6.6 milyon haftaya devretti n ANKARA(AA) Süper Loto oyununda kazandıran numaralar “11, 19, 22, 24, 27, 45” olarak belirlenirken, 5 bilen çıkmayınca 6 milyon 641 bin 812 TL devretti. 5 bilenler 5 bin 805’er TL, 4 bilenler 85’er TL, 3 bilenler 7’şer TL alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle