25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER D İNSAN bu ülkede bazı davranışların hangi akla hizmet ettiğini anlamakta güçlük çekiyor. Sayın Başbakan’ın önceki akşam dönüşünü alalım. Bir süre Kuzey Afrika’yı ve bazı Arap ülkelerini kapsayan temaslardan dönüyorsunuz; her şey iyi geçmiş, ülkenizin dış politikasına yarayacak görüşmeler yapmışsınız. Gece yarısını aşmış saatlerde, gürültülü bağırtılı bir karşılama kalabalığının önünde hemen son günlerin olaylarına ilişkin, ama sert ve genellikle pek de doğru olmayan eleştirilere girişmenin yeri ve zamanı mı? Üstelik siz yokken yerinize bıraktığınız vekiliniz sayesinde olayların zehiri alınmış, gençleri taşkınlığa sevk edecek tutumlar önlenmiş, tatlı bir bahar havasının yumuşaklığı her yerde hissedilmekte. urup dururken gençleri şiddetle suçlamanın, çapulculuktan söz etmenin âlemi var mı? Bir an önce evinize dönüp dinlenseniz daha iyi olmaz mıydı? Yok hayır, ille İstanbul’daki Gezi Parkı konusuna girilecek ve durup dururken sonuçta kendi kolayca aleyhinize döndürülebilecek bir konuya girmek akıl kârı mıdır? İnsanlar o Hırs Ülkenin Vicdanlı, Namuslu, Güzel İnsanları Yurttaşların liderleri tarafından çok küçümsenerek hafife alındığı ve istendiği gibi yönetilebileceğinin sanıldığı dönemler dünyada zaman zaman yaşanmıştır. Bu tür liderlerin tümünün sonunun hüsranla noktalandığı bilinmektedir. B park arazisini büyük alışveriş merkezlerine dönüştürmenin gerisindeki rant hesaplarını, oraya dikilecek binaların yapımıyla zenginleştirilecek yandaşları düşünmeyecekler mi? Yerinde yeller esen Topçu Kışlası’nın hiçbir tarihsel anlamı olmadığını, herhangi bir mimari değer taşımadığını, tam tersine o kışlada yetişen şeraitçi alaylı zabitlerin mekteplilere karşı çıkışlarının Osmanlı ordusunu nasıl zayıflattığını anımsamayacaklar mı? u, gözleri hırs bürüyünce aklın nasıl geriye itildiğini, yanlış ve eksik bilgilere bulaşmış suçlamaların nasıl tersine dönüp suçlayıcıların cahilliğini ve densizliğini açığa vurduğunu gösteren küçük bir örnek. Önemli mevkilere gelmiş insanlarımız nasıl olup da böyle çukurlara kolayca düşebiliyorlar? Onlar o çukurları fark etmedikleri için kendilerini kusurlu saymaz ve üzülmeyebilirler. Ama vatandaşlar, birazcık bilgisi ve bir parça izanı olanlarımız? Zaten bir avuç olan o tür insanlarımızı böyle yönetilen bir devlette yaşıyor olmaktan utanır duruma sokma hakkını kim vermiştir onlara? Y Erhan KARAESMEN bilirdi. Ancak geçen haftanın yılların birikimine tepki olarak ortaya dökülen tepki sloganları daha uzun bir liste oluşturabilirdi: Dört Şaşkın Çevreci; Ne İdüğü Belirsiz Beş Alevi; Vatan Haini Altı Solcu; Sözüme Karşı Çıkan Yedi Çığırtkan; Çok İyi Bilinen O Sekiz Alçak Köşe Yazarı; Birkaç Menfur Akademisyen ve Üniversite Rektörü; Bir O Kadar da Uçuk Yazar, Sanatçı, Güya Aydın Zavallı; Suriye Dostu ve Darbe Özlemcisi Bir Ana Muhalefet… Ve Bu Bir Avuç Tahrikçinin Dolduruşuna Gelmiş On Milyonlarca Gafil… Ruhsal yapılarının çarpık ve hastalıklı olduğu izlenimini veren insanlar vardır. Bu kişiler kendilerini eksenine oturttukları bir dünyanın dışındaki oluşumlara çok şüpheyle bakarlar; çok işkillenirler. Tahammülsüzdürler. Çok çabuk hiddetlenir, bağırır çağırırlar. Ailelerinde, işyerlerinde ve mahallelerinde herkesin keyfini kaçıracak biçimde şiddetli tepkiler gösterirler. Ama sonuç olarak bu kızgınlık ve kırıcılık nöbetleri oralarda kalır. Ancak, bir toplum lideri bu şiddet ve hiddet krizlerinin tuzağında azının başlığı günümüzün olaylarını kısaca betimleyerek “İki Ayyaş, Üç Çapulcu...” da ola yaşadığında, olay farklı boyut kazanıyor. Dolduruşa gelmiş olduğu hayal edilen on milyonlarca gafile yönelik olarak sürekli köpüren, ağzına geleni haykırarak dışa püskürten bir lider toplumun huzurunu bozar. Bu huzursuzluk son birkaç günün olaylarının ürünü değil. Son günlerdeki aşırı fokurdaşması bir yana son on yılda birike birike gelmiş bir gerilimin ürünüdür. Yalaka bir medyanın ve çıkarcı yandaşlarının da pompaladığı benzersiz bir özgüvene dayalı tek ve tekil güç oluşturma hevesi ülkeyi ve toplumu zaten hırpalayıp duruyordu. İnatçı bir dayatmacılık, “Ben ne istersem o olur”culuk ortalıkta kol geziyordu. Son dönemlerde ise katmerlenmiş ve çekilmez bir hal almıştı. Yurttaşların liderleri tarafından çok küçümsenerek hafife alındığı ve istendiği gibi yöneltilebileceğinin sanıldığı dönemler dünyada zaman zaman yaşanmıştır. Bu tür liderlerin tümünün sonunun hüsranla noktalandığı bilinmektedir. Dolayısıyla, çağımızda da benzeri hüsranlı vedalara tanıklık edilmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Ama bu tek adam diktatörlüğü dönemlerinde toplumun uğradığı mağduriyetlerin giderilmesi vakit alacaktır. Bizimki türden bir toplumda vicdanlı, namuslu, yurtsever güzel insanların mevcudiyeti ve bu durumun günümüz de olduğu gibi genç kuşakların ateşi ve aşısıyla desteklenmesi toparlanma sürecini çabuklaştırma şansına sahiptir. Her yaştan genç bu insanların seslerini fazla yükseltemeseler bile, en azından küçük çevrelere ulaşarak ülkedeki gidişatın bozukluğunu dile getirdikleri sıkça gözleniyordu. Ancak, bu hal ve gidiş bozukluğuna geçen günlerde olduğu kadar güçlü ve yaygın bir toplumsal tepki gösterilebileceği, açıkçası pek ortada gözükmüyordu. Ama bireyleri hiçe sayan bir dayatmacılık, politik tavır geliştirme yolunda sessiz kalan geniş insan kitlelerini öylesine rahatsız etmiş olmalı ki protestolar haykırmalı bir tepkiye dönüştü. Yıllardır planlı bir ısrarcılıkla tüketime yönlendirilmiş kitlelerin ve özellikle genç insanların bunun uyutuculuğundan silkinerek kurtulma arayışları ortaya çıktı. Çoğu mahkemelik kredi harcamalarıyla hovarda bir toplum yaratılması yolunda sarf edilen gayretler geriye tepti. Toplumda, şimdilik henüz yeterince büyük kesimlerde değil ama giderek yaygınlaşacağı anlaşılan bir özgün tepki davranışı kendini gösterdi. İnsanlar gündelik yaşam biçimlerine ve geleceklerini şekillendirme planlarına çok yoğun merkezi müdahale yapıldığı hissini geliştirmeye başladı. Olay, yalnız içki yasağı, ahlaki yaşam ölçülerine riayet baskıları, dinsel tepkilerle birleştirilmiş kısıtlamalar ile sınırlı değildir. Yaşadıkları yörelerde, yalnız ve dayanımsız hissediyor olma duygusu insanları rahatsız etmeye başlamıştır. Kendilerinin fikri alınmadan planlanan ve uygulanan yöresel gelişme projelerinin, o müthiş(!) dönüşümlerin, televizyon reklamlarını işgal etmiş ürkütücü yapılaşma projelerinin ve hele sayıları yüzlerceden binlerceye yaklaşan alışveriş merkezlerinin insanları artık oyalayamayacağı gerçeği ortaya çıkıyor. Aklı başında, iyi yetişmiş aydın uzmanlarımızla birlikte, bu satırların yazarı da yazılarında, konferanslarında ve üniversitelerdeki derslerinde bu konunun üzerine yıllardır ısrarla gitmektedirler. Bir kent, organik bir toplumsal gelişmenin ve büyümenin sonucu ortaya çıkar. Bu oluşumda, kentte yaşayanların istek ve beklentilerini dikkate almak zorundadır. Günümüz İstanbul ve Ankara’sı ile çeşitli Anadolu kentlerinin başına gelenler, kent insanının düşüncesine saygı gösterme gereğini gösteremiyor olmanın sonucudur. Burada, aslında, yerel yönetimlerin, merkezdeki tek büyük yöneticinin hiçbir düşüncesine karşı çıkamama durumu da ağır basmaktadır. Günümüzde iktidarda bulunan partinin milletvekillerinin ve üyesi belediye başkanlarının hiçbiri lider isteğinin dışına çıkma gücüne sahip değildir. Tek bir adam vardır ve gerisi yoktur. Aradaki boşluğu alabildiğine utanmaz bir çıkarcı yandaş grubu “başarılı yeni iş adamları” kisvesi taşıyarak doldurmaktadır. Medyası tamamen tek adam gücüne teslim olmuş bir toplumda muhalefet partilerinin de sesi kısılmış ve yurttaşa medya bağlantısıyla ulaşabilme yolları tıkanmıştır. Evet, insanlar bir uyanışın kıvılcımlanması hissini veren ve tamamen hakları olan bir tepki göstermişlerdir. İktidar partisi liderinin zaten bilinen sertliğinin yanı sıra bazı aşka gelmiş yandaşlarının da “biz elimizdeki güçle gerekiyorsa Anıtkabir’i de yıkarız” hezeyanlarına düşmeleri acıklı bir manzara sergilemiştir. Birtakım şeylerin artık değişebileceği havasını kokluyor gibiyiz, bunun keyfini ve umudunu yaşayalım. Taksim: Bilişim Devrimi’nin Barışçıl Bastille’i Beklenmedik biçimde ortaya çıkan ve herkesi şaşırtan Taksim Gezi Direnişi günlerdir tartışılıyor: Siyasal anlamı nedir, toplumsal olarak nasıl tanımlanır… Nereden çıkmıştır, nereye gidecektir… “Arap Baharı” gibi midir, “Occupy Wall Street” benzeri midir? HHH Ben bütün bu soruların yanıtlarını kısa yoldan vermeye çalışayım: Taksim Gezi Parkı Direnişi, Bilişim Devrimi’nin Türkiye’deki kırılma, patlama noktasıdır! Aynen Paris halkının 14 Temmuz 1789’da Bastille hapishanesini zaptının, Fransız Devrimi’nin ve dolayısıyla Endüstri Devrimi’nin simgesi olması gibi: İnsanlık tarihinin içine girdiği yeni devrimin, Tarım ve Endüstri devrimlerinden sonra ortaya çıkan Bilişim Devrimi’nin Türkiye’deki tohumlarının tomurcuklanması, çiçek açmasıdır! Elbette barışçılığıyla, çevreciliğiyle, demokratikliğiyle, Endüstri Devrimi’nin şiddet dolu ortamından uzak bir şölen havası içinde. HHH 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, Sovyetler Birliği’nin çöküşünü ve Soğuk Savaş’ın bitimini simgelerken aynı zamanda Endüstri Devrimi’nin sonunu ve Bilişim Devrimi’ne geçişi de belirliyordu. Bu anlamda Taksim Gezi Parkı Direnişi’ne, isterseniz “Berlin Duvarı’nın nihayet Türkiye’deki yıkılışı” olarak da bakabilirsiniz! HHH Bilişim Devrimi’nin, Endüstri Devrimi döneminde atılmış olan tohumları, 1989’dan sonraki “Küresel” dönemde hızla filizlendi… Bütün dünyada ve elbette Türkiye’de de yeni gelişmeler oldu… Bilgisayarlar, akıllı telefonlar, tabletler, kısaca, Dijital Devrim, Bilişim Devrimi’nin hızla yaygınlaşmasını ve kurumlaşmasını sağladı. Yaygınlaşan ve kurumlaşan sadece elektronik cihazlar ve Twitter gibi ortamları geliştiren yazılımlar değildi… Bilişim Devrimi, Dijital Devrim’in bu donanım ve yazılımı üzerine, özgürlükleri, demokrasiyi ve insan haklarını da temel değerler olarak geliştirdi. Yeni devrim, sadece teknolojik değil, ideolojik yapısıyla da insanlığı etkiledi. İşte Taksim Gezi Parkı Direnişi, bu devrimin Türkiye’deki gecikmiş, geciktirilmiş dışavurumudur. Elbette öncülüğünü de gençler yapmıştır, yapmaktadır! Bundan sonra ne olur? Yarına…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle