26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ 10 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Bunlar arasında RTE’nin, demokrasilerin yalnız sandık olmadığını artık kavrayacağına inanarak yurdu saran protesto gösterilerine ılımlı demokratik yaklaşımlar sergileyeceğini içeren söz ve yazılar döktürenlere rastlandı. Oysa demokrasimizin asıl sorunu RTE’nin burnundan kıl aldırmayan kibri ve vazgeçemediği tek adamlık tutkusu ile AKP iktidarına karşı çıkmanın halk iradesine karşı gelmekle eşit gören, asla değişmeyecek olan ruh haleti ve kafa yapısı!.. RTE, seçimle halk iradesiyle indirilmedikçe ya da Hakk’a yürüyüşü bir an önce gerçekleşmedikçe; zorba, zalim… demokrasiyi yalnız seçim sandığı sanarak basite indirgeyen kafadan bu ülkenin kurtulamayacağını Gezi Parkı protestolarına açıkladığı bakış açılarıyla bir kez daha kanıtladı. “Madem olay Gezi Parkı’dır” diyor; “Bununla ilgili olmayan iller neden dahil oldu” diye soruyor. Böylece bir iki günde 77 ile yayılan eylemlerin; hükümetine, tek adam zorbalığına, yaşam haklarını saklı tutmak isteyenlere müdahale eden davranışlarının protestoya dönüştüğünü hâlâ kavrayamadığını açıklamış oluyor... HHH Devleti yumrukla idare eden RTE; inanılmaz bir yüzsüzlükle 76 milyonun hizmetkârıyım diyor da, 76 milyonun en azından yüzde 50’sini çapulcu diye aşağılamaktan geri durmuyor, duramıyor. Kuzey Afrika’da bir yerde kulağına bir suçlama sözcüğü fısıldanmış olacak ki, Gezi Parkı eylemlerini; birkaç kez, “Bilerek, isteyerek kişi ya da kamuya zarar veren, yıkıcı eylemler” anlamındaki “vandalizm” sözcüğüyle suçladı. Neredeyse eylemlerin tümünün kamuya zarar vermek için tezgâhlandığını söyleyecek... Tabii demorasiyi askıya alan bu kafaya göre; vandalizm dediği eylemlerin tek hedefi, amacı… “AKP’yi ve aslında RTE’yi bu yolla yıpratabilir miyiz”miş! “Demokrasiye kastedenler” diyor gençliğin önderlik yaptığı halk hareketine... Bu sözleri; mantığa, akla, gerçeklere aykırı duranlara halk arasında yakıştırılan söylemle, “İnsafın kurusun” ya da “İnsafı kurumuş” derler ya; işte tam tamına bu söylem, RTE’ye layık bir deyiş. Burnunun ucundaki demokrasiye dürbünün tersiyle bakarak uzaklarda gören bir kafa bu... HHH Artık dışımızdaki dünyada da ipliği pazara çıktı. Bir zamanlar ne kadar şendi dünya basınında. Türkiye’ye yeni demokratik soluk getirdi diye övülürdü... Ya şimdi? 1.5 milyon satan ünlü Economist dergisinin son sayısında padişah giysileriyle, bir elinde tespih, diğer elinde gaz maskesi resmini kapak yaptığı RTE’nin, Gezi Parkı eylemlerine bakışını açığa vuran mantığına bakın: “Azınlığın çoğunluğa tahakkümüne karşıyız, karşı durmaya devam edeceğiz” diyor. Azınlık dediği 77 ile yayılan, iktidarını protesto eden eylemler; tabii çoğunluk dediği de AKP! Lakin dili, gözü, kulağı egosuna tutsak. Bu nedenle; o, öyle bir kafadır ki saçma sapan akla zarar kimi icraatıyla, söylemlerinin çoğunluğun azınlığa tahakkümü olduğunu düşünemiyor... Topluluklara gazla saldıran Cumhuriyeti Recebbiye polisi, örneğin Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesi’ni trafiğe kapayan eylemcilere tazyikli suyla saldırıyor. Her sözünü gökten inen birer hadismiş gibi tartışmasız iştihayla sindiren, K. Afrika’dan dönen baş efendilerini karşılamaya koşan, ne ki Atatürk Havaalanına giden tek yolu trafiğe kapayan AKP’li kalabalığı yoldan çekilmeleri için tazyikli suyla uyarmıyor... Uyarmıyor, ses çıkarmıyor da değil, uyaramıyor, ses çıkaramıyor!.. HHH 10 yıldır görmediği çaptaki eylemlere karşı duruşu, zorba karakteri gereğidir ve öylesine haklı diyelim. Alnına, aklına ve vicdanına vurulan kendi dışındaki herkese tepeden bakan şu damga; “Benden büyük yok!” hiç silinmeyecek! İstanbul’un AKP’li Belediye Başkanı Topbaş’ın makul, yatıştırıcı açıklamalarına, Başbakan Vekili Arınç’ın eylemleri “haklı” ilan eden açıklamalarına, son hükümette Sağlık Bakanlığı’na atadığı kadim yoldaşı bakanın, çeşitli muhalif görüşleri bir araya getiren eylemleri, “Muhalefetin 10 yılda başaramadığını biz beş günde başardık” diye yorumlayan yargısına aldırış etmeyen RTE, nasıl bir lider mi? Yakını yandaşlarının gerçeğe uzanan eleştirilerini bile görmezden gelen, umursamayan, kulak tıkayan sultanlığa özenen, diktatör çırağı… … bir seçimlik iktidar ömrü olan bir lider! HABERLER Çadırlar toplatıldı Kuğular ‘misafirlikte’ TÜREY KÖSE Ankara Kuğulu Park’ta kurulan çadırlara polis müdahale etti GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Taksim buluşması, korku imparatorluğunun yıkılmasıdır. Sivil diktaya karşı, sivil direnişin yükselmesidir. Türkiye’nin dört bir yanına taksim olan bu direnişin içinde, başta gençler olmak üzere her yaştan insan vardır. Ulusal bayramları kutlamanın önce kısıtlanması, sonra yasaklanması, devamında da suç sayılmasının ardından 23 Nisan’da, 19 Mayıs’ta, 29 Ekim’de meydanları dolduranlar vardır. Başbakan’ın “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık”, “Kürtaj cinayettir”, “Her alkol alan alkoliktir”, “Gerekirse yargının ret kararını reddederiz, istediğimizi yaparız”, “Sokağa çıkan 35 çapulcu” sözlerinde kimliğini bulan yönetim anlayışına “Artık yeter” diyenler var. 13 Aralık’ta ve 8 Nisan’da Silivri Cezaevi önüne gelen on binlerce hak, hukuk, adalet arayışçısı vardır. HES’lerle doğanın kıyılmasına, Emek Sineması’nın yıkımıyla kültür birikimlerinin yok olmasına seyirci kalmayanlar vardır. İstanbul Boğazı’nın 3. köprüsüne ad ararken Alevilerle devlet arasında zaten zayıf olan köprülerin tümüyle atılmasına karşı çıkanlar vardır. Hükümetin barış sürecinde samimi olmadığını, siyasal hesaplarını barışın önüne aldığını düşünenler vardır. Bugüne kadar hiçbir eyleme katılmamış, ilk kez 31 Mayıs’la birlikte sokağa çıkmış olanlar vardır. HHH Yukarıdaki çıkarımları yapabilmek için sadece gazete haberlerinden yararlanmadım. 2 Haziran Pazar günü “sosyal avukatlarım” dediğim 5 kişi farklı saatlerde ziyaretime geldi. Tümünün başlıca geliş nedeni şuydu: 31 Mayıs gecesi ve 1 Haziran günü Taksim’deydiler, bunu mutlaka paylaşmak istiyorlardı. Bu tür eylemlere çok az katılan dostum, aile boyu orada olmak istemiş. 22 yaşındaki kızı tutturmuş; “Baba ben parkta yatmak istiyorum” diye. Beylikdüzü’nden toplu halde Taksim’e giden dostum, gruptakilerin şu sorusuyla karşılaşmış: “Bileğine kan grubunu yazdın mı?” Polisin sert müdahalesine karşın Taksim’e gitmek için yola çıkanlar, ola ki yaralanır hastaneye kaldırılırsak, bileğimize bakan hemen kan grubumuzu görsün diye düşünmüşler. Bir başka dostum alanda, hayatında ilk kez eyleme katılan devlet memurlarıyla tanışmış. İnsanların adeta bir sel gibi aktığını, ömründe böyle bir kalabalık görmediğini anlatan bir başka arkadaşım şöyle devam etti: “Sana şu iki günü yerinde yaşayacaksın, ama karşılığında 2 yıl fazladan hapis yatacaksın, deseler. Kabul et derdim. Çünkü değeceğinden eminim.” HHH Sohbetlerin bir başka ortak paydası sosyal medyaydı. Bu, ayrı bir yazı konusu. Genel izlenim o ki, sivil diktaya karşı sivil direniş sürekli olacak. Belki iniş çıkışlar olacak ama, bitmeyecek. Tek sözcüğe indirmek gerekirse, toplumun ortak isteği şu: Özgürlük. Direnişe katılanlar arasında yapılan ankette yüzde 90’ı aşan ezici bir oranla ilk sıradaki istem özgürlük olmuş. Her alanda özgürlük. Ekonomide, özel yaşamda, sosyal yaşamda, eğitimde, iletişimde, düşüncede. Silivri davaları insanların düşüncelerini ifade etmesini, tavır koymasını engellemek için önemli bir araçtı. Bunu yıkan unsurlardan birinin de Silivri’de hapis yatanların dik duruşları olduğu söylenebilir. Aldığım mektuplarda şu tür cümlelere sık rastlıyorum: “Sizler yıllardır hapiste olmanıza karşın teslim olmuyorsanız, bizim de bir şeyler yapmamız gerekir...” Halk, bir süredir zaten uyanmıştı. Gecegündüz sokakta... Artık hiç uyumuyor. ANKARA’DAN NOTLAR eylemciler şenlikte ANKARA Kuğulu Park, başkentin simgelerinden. Son bir haftadır da Kızılay’la birlikte bir eylem ve buluşma merkezi... Parkın kuğuları biber gazından korunmak için Maltepe Ördekli Park’a “misafirliğe” gitmişler. Bu nedenle havuz biraz öksüz görünüyordu... Kuğuları özledik. Şu biber gazı işleri falan bitsin, kuğular parkına dönsün!.. Kavaklar, erguvanlar, dev çınar ağacı, heykeller eylemlerle şenlenmiş, renklenmiş. Parktaki Tunalı Hilmi Bey heykeli de hiç bu kadar renkli, bu kadar çoksesli taleplerin adresi olmamıştır herhalde. Tunalı Hilmi Bey’in ağzında gaz maskesi, arkasında Türk bayrağı ve üzerinde “yeni” ve “genç” siyasetin sloganları: “Abi seviyorsan gel diren bence”, “Abdullah Cömert ölümsüzdür”, “Parası neyse verelim bizi de haber yapın”, “Direniş”. Parktaki havuzun kıyısında demirlerin üzerinde “No pasaran”. Ve bir başka pankartta da Ece Ayhan’ın “Mor Külhani” şiirine selam vardı: “Aşk örgütlenmektir bi düşünün!” İki genç, haber kanallarının sansürüne, sessizliğine inat kendi kanallarını kurmuşlar, ellerindeki tablet bilgisayarlarıyla internet üzerinden canlı yayın yapıyorlar. Başlarında maske, sırtlarında internetten yayınlarına ulaşılabilecek adres. Gezi Parkı eylemleri siyaseti, muhalefeti asık suratlılıktan kurtardı. Bir ağacın üstüne “Burası yan gelip yatma yeri” yazısı iliştirilmişti. Bir gencin elindeki pankartta “Gaz yemeyene kız vermediler abi” yazıyordu. Bir başkasında “Toma ile sekiz gündür beraberiz. Ciddi düşünüyoruz.” Başına ters plastik huniler geçirmiş ve huni numaralarını “kapatmış” gençler de polisleri alışkın olmadığımız bir üslupla hicvediyordu. Kuğulu Park’ta “kahrolsun” ya da “yaşasın”lı hiçbir pankarta rastlamadık. Ülkede her alanda yaşanan kutuplaşma sanki geride kalmış gibiydi. Kimse kimsenin pankartına ilişmiyor, sloganına karışmıyordu. Bir ağacın dallarında Atatürk’ün “Birinci vazifen...” sözleri ve altında “Kusura bakmayın, biz de emir kuluyuz” yazmış Atatürkçü “çapulcular.” Bir başka ağacın altında “Hiç kimsenin askeri olmayacağız” pankartıyla “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarına sessiz bir itiraz vardı. Parktaki kafenin duvarındaki yazıda ise bu itiraz daha esprili dile getirilmiş: “Tayfun Talipoğlu’nun askerleriyiz.” Başbakan Erdoğan’ın hedef alındığı pankartlar bile esprili, neşeli. “Erol Taş yaşasaydı tüm ödülleri sana verirdi Tayyip” pankartı ile Türk sinemasının emektar “kötü adam”ı Erol Taş’ı anıyorlardı. Kuğulu Park’ta önceki gün akşam polis yoktu, biber gazı yoktu. Sivil, esprili, kitlesel bir muhalefet şenliği vardı. Dün parka polis geldi, müdahale edileceği haberleri üzerine çadırlar kaldırıldı... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Taksim Gezi Parkı’na destek vermek için Ankara Kuğulu Park’ta kurulan çadırlar nedeniyle, polis ile eylemciler arasında gerginlik yaşandı. Öğle saatlerinde polisler, eylemcilere “Çadırları kaldırmazsanız 5 dakika içinde müdahale edeceğiz” uyarısında bulundu. Bunun üzerine bazı eylemciler çadırlarını kaldırırken, bazıları karşı çıktı. Gerginliğin artması üzerine CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka ile Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın araya girmesiyle eylemciler yeniden kuracaklarını belirterek çadırlarını topladılar. Vali yardımcısının “çadır kurmak için izin alınmalı” dediğini kaydeden Nazlıaka, “Gençler bunun ‘oyalama taktiği’ olduğuna karar verdi. Bu keyfi uygulama, halk direnişi olarak başlamış olan eylemlerin hükümet tarafından geri çektirilme taktiğidir” dedi. Tanık da gençlerin barışçıl olduğuna, kamu yaşamını etkileyecek olumsuz davranışta bulunmadığına dikkat çekti. Uzun süreli alanı kapayacak şekilde çadır kurulmasını, Kuğulu Park kullanıcıları açısından uygun olmadığını belirten Tanık, “Şu günlerde olağanüstü bir dönem yaşanıyor. İnsanlar çadır kuran gençlere yaprak sarmaları getiriyor. Bunun değerinin farkında olmak gerek. Biz de bunun gereğini yerine getireceğiz” diye konuştu. Kuğulu’da ‘eylem’ coşkusu Başkentte geçen hafta cuma günü başlayan Gezi Parkı eylemleri üzerinden bir hafta geçmesine karşın protestolar tüm hızıyla sürüyor. Ankara’daki eylemlerin ilk adresi olan Kuğulu Park’ta dün akşam da binlerce kişi toplandı. Çocuklarını, eşlerini veya sevgililerini yanına alan başkentliler, Kuğulu’yu şenlik alanına çevirdi. Parkın içinde yer kalmayınca binlerce kişi Tunalı Caddesi’de doldu. Ellerinde Türk ve Atatürk bayrakları taşıyan yurttaşlar, “Her yer Taksim, her yer direniş”, “Tayyip istifa”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek” sloganlarıyla alanı inletti. Araçlarıyla caddeye gelen ve bayraklı geçiş yapan başkentliler de eylemin parçası oldu. Hafta sonuna girelecek olması nedeniyle yoğun ilgi gösterilen buradaki eylem, geç saate kadar sürdü. Park içinde oluşturulan dilek ağacına halk taleplerini yazdı. Kentin diğer noktalarında da halk ellerine tencere ve tavalarını alarak sokağa çıktı ve eylemlere destek verdi. HABER VE FOTOĞRAFLAR: ANKARA: MUSTAFA ÇAKIR, ALİCAN ULUDAĞ, SİNAN TARTANOĞLU, NECATİ SAVAŞ, MERT TAŞÇILAR. İSTANBUL: ÖZLEM GÜVEMLİ, HİLAL KÖSE, VEDAT ARIK, UĞUR DEMİR, SERKAN YILDIZ, SİBEL BAHÇETEPE, MELTEM YILMAZ, KAYHAN AYHAN, SERCAN MERİÇ, HAZAL OCAK. YURT: BEKİR ŞAHİN CAN HACIOĞLU, DHA, AA, REUTERS, AP İddianameye göre 28 Şubat tutanakları savcılığa gönderilmedi MGK ‘sır’ dedi, vermedi ALİCAN ULUDAĞ AKP’de ‘Gezi’ istifası n Yurt Haberler Servisi AKP Iğdır İl Sekreteri Avukat Mehmet Soyuk, hükümetin son günlerde izlediği tutumu gerekçe göstererek partisiden istifa etti. 7 yıldır sekreterlik yapan Soyuk istifasına, İstanbul’da yapılacak 3’üncü köprüye ‘Yavuz Sultan Selim’ adının verilmesini, Taksim ve diğer şehirlerde kendi halkının demokratik gösterilerine aşırı şiddet ve orantısız muamelesini gerekçe gösterdi. n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Haksız mal varlığı edinmekten hakkında dava açılan MİT Müsteşar Yardımcısı Muhammed Dervişoğlu’nun yargılanmasına devam edildi. Dervişoğlu, basının görüntü almaması için yine adliye içindeki mahkum koridorundan girdi. Mahkeme yargıcı, duruşmayı basına ve izleyicilere kapattı. Kısa süren duruşma, davadaki eksikliklerin giderilmesi için ertelendi. MİT’çiye yine gizli duruşma Kışanak’ın acı günü n ELAZIĞ (AA) BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak’ın annesi Melek Özer yaşamını yitirdi. Bir süre önce kalça kemiği kırılan ve yaklaşık 40 gün hastanede tedavi gören Özer, Elazığ’daki evinde yaşamını yitirdi. Özer’in cenazesi, Elazığ merkeze bağlı Sun köyünde bugün toprağa verilecek. ANKARA 28 Şubat soruşturmasını yürüten An kara TMK savcısı Mustafa Bilgili, mahkemeye sunduğu iddianamede, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 28 Şubat döneminde “irtica ile mücadele etmek” amacıyla yürüttüğü bütün faaliyetleri “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçunun delili olarak açıklarken, “mevzuat hükümlerine göre TSK irtica ile mücadele edemez” dedi. İddianamede, REFAHYOL hükümetini devirmek üzere kurulan Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan’ı yargılattığı öne sürüldü. 28 Şubat 1997’de yapılan MGK toplantısında “TSK tarafından hazırlanan baskı içeren tedbirlerin kurulun sivil üyelerine dayatıldığı” öne sürülen iddianamede, BÇG’nin 2009’a kadar faaliyetlerini sürdürdüğü bildirildi. İddianameye göre, Milli Güvenlik Kurulu (MGK), 28 Şubat 1997’de yapılan MGK toplantısı tutanaklarını “devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle savcılığa göndermedi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi; 1309 sayfalık, 103 sanıklı 28 Şubat iddianamesini dün kabul etti. İddianamede, suçun delilleri olarak başta Batı Çalışma Grubu’nun kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin çeşitli belgeler sıralandı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 28 Şubat ‘TSK irticaya dokunamaz’ İddianamede, TSK’nin irtica ile mücadele etmesi “yasadışı” olarak nitelendirilirken şöyle denildi: “Soruşturma kapsamında incelenen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuruluş, görev, hizmet ve faaliyetlerine ilişkin kanun, yönetmelik ve yönergelerde ‘irtica’ ve ‘irticai faaliyet’ tanımlarına yer verilmediği gibi, söz konusu mevzuat hükümlerine göre ‘irticayla mücadele’nin iç güvenlik harekâtının konusu olamayacağı sonucuna varılmıştır. 28 Şubat 1997 tarihli MGK’de vurgulanan irticayla mücadele faaliyetlerinin TSK tarafından yerine getirilmesi geretiğine ilişkin hiçbir yasal dayanak bulunmamaktadır. İrticayla mücadele faaliyetlerinin icra edecek makamların hükümet ve içişleri bakanı olduğu her türlü izahtan varestedir.” laşılmaktadır.” anklar hükümete karşıydı’ İddianamede, Sincan’da yürütülen tankların, planlı bir tatbikat olmadığı, hükümete karşı bir eylem ve askeri müdahalenin habercisi olduğu öne sürüldü. İddianamenin “hukuki değerlendirme” bölümünde ise olayın neden cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu konusu irdelendi. Bu konuda şu değerlendirme yer aldı: “Hükümeti takip ve devirmek için kurulan BÇG’yi kuran, yöneten ve görev alan şüphelilerin çoğunun TSK’de silahlı kişiler olması, hükümet üyeleri aleyhinde yukarıda belirtildiği gibi cebir, şiddet ve tehdit içerikli beyanlarda bulunmaları, ülkenin başkenti olan Ankara’nın en işlek caddelerinde yurt savunmasında kullanmaları gereken zırlı araç ve tankları hükümete karşı yürütmeleri, hükümet istifa ettikten sonra da şüphelilerin vermiş olduğu brifinglerde BÇG’nin sivil demokratik güçler, partiler, TBMM ve diğer kuruluşları harekete geçirdiklerini ve 18 Haziran 1997’de REFAHYOL hükümetinin istifa etmek zorunda kaldığını, bu çalışmanın bir operasyon olarak icra edildiği ifade etmeleri karşısında cebir ve şiddet unsurunun gerçekleştiği ve böylece suçun oluştuğu anlaşılmaktadır.” ‘T BAKANLIK 8 GÜN SONRA AÇIKLADI ‘Canlı bombayı yakaladık’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanlığı, terör eylemi gerçekleştirmek üzere illegal yollardan ülkeye girdiği değerlendirilen DHKPC üyesi bir kişinin Edirne’de yakalandığını bildirdi. Yapılan açıklamada, DHKP/C terör örgütü üyesi olduğu iddia edilen Bulut Yayla’nın, 31 Mayıs’ta 06.00 sıralarında kolluk birimlerince Edirne’de yakalandığı belirtildi. Açıklamada, Yayla’nın 3 Haziran’da tutuklandığı ve yargılamasının devam ettiği bildirildi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı müdahalesini eleştiren ABD’li yetkililere yanıt verirken bu eylemlerde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne saldıran DHKPC’nin üyelerinin de katıldığını öne sürmüştü. Bakanlığın, üzerinden 8 gün geçmesine karşın Erdoğan’ın bu çıkışından hemen sonra açıklama yapması dikkat çekti. döneminde irtica ile mücadele etmek için yürüttüğü faaliyetler ile bunlara ilişkin raporlar da suç delilleri olarak iddianameye yazıldı. Bu konuda MİT, Emniyet ve YÖK’ten gelen irtica raporları da yer aldı. ÇG 2009’a kadar çalıştı’ İddianamede, savcılığın Genelkurmay ile yaptığı yazışma sonucunda Jandarma Genel Komutanlığı ve Jandarma bölge komutanlıklarının “BÇG’nin istediği bilgi ve belgeleri 13 Mart 2009 tarihine kadar gönderdiği” kaydedildi. Batı Eylem Planı’nın içeriğinden bahsedilen iddianamede, BÇG’nin Erdoğan’ı yargılattığı öne sürülürken şu değerlendirme yapıldı: “Batı Çalışma Grubu, siyasi partiler ve belediyeleri takip etti. Bu konuda Genelkurmay Psikolojik Harekât ‘B Dairesi ve Özel Kuvvetler Komutanlığı kullanıldı. O dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve şuan Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak hakkında BÇG aleylerinde basında birçok haber çıkardıkları ve bunları yargılattıkları, bu faaliyetlein belgede belirtildiği gibi tedricen artan örtülü ve psikolojik harekat tedbirinin uygulandığını göstermektedir. Bu planın hazırlandığı tarihte REFAHYOL hükümeti devam etmekte olduğundan BÇG kapsamında hazırlanan eylem planları ve yürütülen bütün çalışmaların seçimle işbaşına gelmiş meşru hükümetin devrilmesine yönelik olduğu an İSTANBUL’DAKİ 1. KCK DAVASI 14 BDP’liye tahliye İstanbul Haber Servisi İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul 1. KCK davasında BDP yöneticisi 14 kişinin tahliyesine karar verdi. Mahkeme Aziz Tunç, İbrahim Silgu, Menice Çelik, Fayık Taşkaya, Hüsnü Taş, Yüksel Gözde, Tacettin Karagöz, Recep Karagül, Ahmet Demirsoy, Mulazım Özcan, Erdoğan Gündüz, Cemal Bektaş, Şeyhmus Özgün ve Muzaffer Güzel’in tahliyesini kararlaştırdı. 205 sanıklı davada 97 tutuklu kaldı. Dava 9 Eylül’e ertelendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle