19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 13 İş dünyası Taksim Gezi Parkı’nda direnen gençlerden övgüyle bahsetti, hükümetin üslubunu eleştirdi Gençleri takdir ediyoruz Neden önlem almıyoruz?: TÜSİAD Başkanı Yılmaz, Gezi Parkı eylemleri ile ilgili olarak demokrasi kültürünü belirgin bir şekilde ortaya koyan gençleri takdir etmek gerektiğini kaydederek “Niye Türkiye’nin demokrasi alanında da itibarını artıracak önlemleri almıyoruz?” dedi. Ekonomi de yara aldı: TÜRKONFED Başkanı Onatça, ‘İleride Gezi Parkı öncesi ya da sonrası diye bir şey konuşabiliriz. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kanaatindeyim. Gezi olayları sürecinde Türkiye siyasetinin yanı sıra ekonomi de yara aldı. Birbirimizi dinlemeli, anlamalıyız.’ 36. Girişim ve İş Dünyası Konseyi, TÜRKONFED Başkanı Süleyman Onatça, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın katılımıyla Elazığ’da yapıldı. Halkın Vergisiyle 76 Milyona Değil, İktidar Otoritesine Kamu Hizmeti Yandaşlar, halkın özgür iradesi ile gönüllü, gecenin yarısından sonra, AKP’den, örgütlerden resmi çağrı olmadan, büyük kalabalıklar olarak Başbakan’ı karşılayıp desteklerini gösterdiklerini açıkladı... Atılan sloganlardan da çıkacak sonuç bu. Başbakan Erdoğan’ı en çok destekleyenlerden bir karşılama söz konusuydu... Ancak resmen ilan edilmemiş olması, karşılama için parti örgütlerinin çalışmadıkları anlamına gelmeyeceği gibi, yaşananların, bu kez galiba daha çok AKP cephesinin içinde gelişen siyasal havanın sonucunda, en çok sevenlerinin bireysel sorumlulukla gitmiş olmaları da kuşku götürmez. Yazması bize değil cepheden uzmanlarına yakışır... Zaten bu yazıda anlatılmak istenenlerle uzaktan yakından ilişkisi yok... Bizi ilgilendiren İktidarlarının demokrasi, iktidar, yönetim anlayışı, kamu hizmetlerinde yaşamın her alanına dönük olarak Başbakan Erdoğan’ın söz konusu bu karşılamalı konuşmalarında da sözünü ettiği “76 milyonu kucaklayan demokrasi, hizmet anlayışlarının” ne kadarıyla doğru olduğuyla ilişkili... 76 milyonu bu nasıl bir kucaklama, kamu hizmetlerinde eşitlik anlayışıdır ki Başbakan’ın toplum için yaşamsal bir dönemeç noktasında vazgeçmediği yurtdışından dönüşünde, İktidarlarına, politikalarına destek karşılama gösterisi için gelişleri kolaylaştırmak üzere, metro, metrobüs, otobüs seferleri sabaha kadar hizmet vermeye açık tutuluyor. Oysa çoğunlukla ucuz uçak seferleri gece yarısından sonraya kaydığı halde, yolculuk gidişdönüşlerinde gece yarısından sonra bu hizmetler halkımıza verilmiyor. Durun durun daha vahimi belediyemiz, 1 Mayıslarda emekçilerin Taksim’e gidiş, hukuk devleti, demokratik düzene aykırı olarak İktidarlarının iradesiyle, Başbakan demeçleriyle yasaklandığında, ilgili hatlar üzerinden metrometrobüs seferlerini yasaklıyor... Kalabalıkların durdurulamadığını görünce de, yasaklar, otobüslere, vapurlara, yetmez özel taşımacılık hizmeti verenlere de uygulanarak İstanbullular esir alınıyor... Yürüyerek gitmeye kalkanlar malum ilaçlı basınçlı su, biber gazı, barikatlar, polis kayıtlarında görünmeyen misketler; bilemediğimiz, kanıtlayamadığımız, acı sonuçlarını deneyerek yaşadığımız başka başka kimyasalların, tekniklerin katkılarıyla püskürtülüyorlar... HHH Hani önüne gelen bol keseden atıp tutuyor ya... Türkiye’de 1960’lı, 70’li yıllarda çağdaş demokrasiler ölçeklerinde gelişebilmiş parlamentolar dışı demokrasi, sendikalar, meslek örgütleri, sivil toplum örgütlenmelerinin dibe vurması askeri darbeler dönemlerinin solu ezen operasyonları ile sınırlı kalmadı... Asıl kalıcı darbeler, yeni sivil iktidarlar elinde, yasaklı anayasal, yasal düzen uygulamalarına, çoğunluk sivil iktidar icraatlarının diktatörleşme eğilimleriyle vuruldu... ÖzalizmErdoğanizm iktidar süreçleri sendikalar başta, hak arama örgütlülüklerinin dibe vuruşu ile birlikte sosyal damping, kuralsız çalıştırma.. aldı başını yürüdü... Yaşamın her alanına dönük uzmanlık, hukuk, denetim kurumlarının işlevsiz kılınması, medya güdülemesi gücünün ele geçirilmesiyle birlikte, kamu yararı, demokratik düzen, hak arama algılaması da dibe vurdu. Halkın valisi, polisi, belediyesi, halka ayrımsız hak niteliğinde hizmetlerde iktidarları, Başbakan’ı başta herkesin 76 milyonu kucaklama sorumluluğu, zorunluluğu unutuldukça, partizanca, yandaş, hukuksuz, haksız icraatlar doğalmış gibi algılanır oldu... Bizi dipten sarsan, gençliğin, sosyal medya ağırlıklı 90’lı kuşağın, var olan siyasetlerin dışında, çok renkli, özgürlükçü.. oldukları öne çıkarılan Taksim, Gezi Parkı direnişçileri gündemimize gelirsek... Toplumbilimcilerin “kırılma, direngen, dengeleri değiştiren nokta..” dedikleri gelişmeler, genellikle atlandığında, iktidarda büyüme, iktidarda diktatörleşme eğilimleri katlandığında.. direngen gücü kırmaya yönelik şiddetin artırılması kaçınılmaz iktidar refleksi, icraatı olarak karşımıza çıkıyor. Demokratik düzenlerde en yaygın, doğal olan, yaşam alanına yönelik söz söyleme hakkı, eylemi, iktidar gücü, diktatörleşen yönetim biçimi için ezilmesi gereken bir tehdit algılamasına dönüşüveriyor. Polisin 2030 kişilik genç, donanımsız, çatışmayı aklının ucundan geçirmeyen grupçuklara en donanımlı araçlarla, şiddetle saldırıya geçmesi, püskürterek toplanmaları önlemeyi seçmesi bundan... İnadına dayanma, direniş refleksi geliştikçe, korku duvarları yıkıldıkça, püskürtülenlerin yerine yeni gençler gaza, basınçlı suya hedef olmak üzere katıldıkça işin rengi değişti. Belediyenin, metroları, kamu araçlarını, Taksim’e giden yolları kapatması; polis şiddeti, orantısız güç direngenliği biledi... Şiddet şiddeti üretti... Artık önümüzde öncelikle iktidarlarının sorumluluğunda, sadece iki yolumuz, iki seçeneğimiz var... Ya Başbakan Erdoğan’ın 76 milyonu kucaklama sözü sözde kalmayacak... Gerçek hukuk devleti düzeni, demokrasinin önündeki engeller kaldırılacak, adımlar acil gündem sıralamasına göre bir bir atılacak... Ya da yine kendilerinin öfkeli refleks ve tehditlerinin içinde, icraatlarında da yaşanan cepheleşme, diktatoryal şiddetin, çıkışı zor, dönüşü daha zor uçurumu derinleşecek... Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, Taksim Gezi Parkı olaylarıyla ilgili olarak siyasetin üslubunu daha yumuşak bir üsluba geçirmekte yarar olduğunu, çatışmacı üslubun güveni zedelediğini söyledi. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) Elazığ’da düzenlediği “36. Girişim ve İş Dünyası Konseyi”nde konuşan TÜSİAD Başkanı Yılmaz süreci iyi anlamanın demokratikleşme yolunda önemli bir katkı sağlayacağını düşündüğünü anlattı. Yımaz’ın konuşmasının satırbaşları şöyle: * Çoğulculuk ve katılımcılığın hâkim kılınmaması durumunda bireylerin onurlarının zedelendiğini hissettiklerini görüyoruz. Her ne kadar eksikliklerini tespit ediyor olsak da önemli bir demokrasi kültürünün ülkemizde yerleşmiş olduğunu da görmekten sanırım hepimiz memnunuz. Bu talebi belirgin bir şekilde ortaya koyan gençleri de takdir etmek gerekir diye düşünüyorum. Onların demokrasi refleksi Türkiye’nin geleceğinin de güvencesidir. * Kaygılara neden olan eksikliklerin yanı sıra siyasetin üslubunu da daha yumuşak bir üsluba geçirmekte yarar var. Güven, uzlaşma ve barışı tesis edecek bir üslubu kurmalıyız, hâkim kılmalıyız. Çatışmacı üslup güveni zedelemektedir. Türkiye’nin sorunlarını çözmek için de güven ortamına ihtiyacımız var. * Ekonomide sağlanan gelişmeyle bir itibar oluştu. Niye demokraside aynı şeyi yapmayalım, niye Türkiye’nin demokrasi alanında da itibarını artıracak önlemleri almıyoruz? Umut ediyorum ki bu Gezi olayı Türkiye’nin demokrasi alanında da itibarını artırma fırsatı olarak değerlendirilir. * Gezi Parkı eylemleri aynı zamanda demokratik standartların yükseltilmesi yönündeki aciliyeti de ortaya koydu. Yapılması gereken temel hak ve hürriyet talebini bir kazanıma dönüştürmek. * 30 yılı aşkın yaşadığımız terörü silahla sonlandıramadık, konuşarak sonlandırıyoruz. Bir Gezi olayını demokrasi meselesiyle mi çözemeyeceğiz? Daha yumuşak bir üslupla konuşalım. Birbirimizi dinleyelim. Gezi Parkı’nda bir tarih yazılıyor TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça da önceki gün yaptıkları yönetim kurulu toplantısında sadece Gezi Parkı olaylarını konuştuklarını ifade ederek “Şu anda bir değişimden geçiliyor. Bir tarih yazılıyor. İleride Gezi Parkı öncesi ya da sonrası diye bir şey konuşabiliriz. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kanaatindeyim” dedi. Taksim Gezi Parkı’nda ateşlenen bu kıvılcımın yayılarak tüm Türkiye’deki ifade özgürlüğü ve yaşam tarzı konusundaki hassasiyetlerin vurgulanmasına vesile olduğunu ifade eden Onatça, şu görüşleri dile getirdi: l Tüm bu olaylar, son dönemde ülkemizde her gün biraz daha tartışmaya neden olan ve çoğulcu karar süreçlerinden uzaklaşmaktan kaynaklanan memnuniyetsizliklerde bardağı taşıran son damladır. Toplumu yönetenlerin, toplumsal hassasiyetleri taşıyanları azınlık mı çoğunluk mu olduklarına bakmaksızın dikkate alınması gerekir. Bu Gezi Parkı meselesinde de böyledir, alkol düzenlemelerinde de böyledir, bir köprüye isim verme konusunda da böyledir. l Gezi Parkı olayları olarak tarihimize geçecek protestolar konusunda hükümetin alacağı esnek ve çözüme odaklı tavır anahtar bir rol oynayacaktır. Burada kazanankaybeden olmayacak, tüm ülkenin önü açılacaktır. Yılmaz: İstikrar altından da petrolden de değerli Ekonomi Servisi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye ekonomisini ayakta tutan orta direğin şu anda istikrar olduğunu belirterek, “İstikrar şu anda altından da önemli, petrolden de önemli, yeraltı, yer üstü kaynaklardan da önemli” dedi. AA muhabirine değerlendirmede bulunan Yılmaz, Türkiye ekonomisini ayakta tutan orta direğin istikrar olduğunu belirterek “İstikrar şu anda altından da önemli, petrolden de önemli, yeraltı yerüstü kaynaklardan da önemli” dedi. Türkiye’nin en önemli varlığının şu anda istikrar olduğuna dikkati çeken Yılmaz, “Bu istikrarı koruduğumuz sürece, Türkiye şu anda yakaladığı momentumu devam ettirecektir. Dolayısıyla bütün gayretimiz bu istikrarın gerek makro ekonomik istikrar, gerekse de onun üzerine oturduğu siyasi istikrarın devam etmesi olmalıdır” değerlendirmesinde bulundu. Garanti’ye açık tehdit Başbakan ‘ben de çapulcuyum’ diyen yöneticiye, ‘karşılarında bizi bulacaklar’ dedi Meydan manzaralı odalara talep arttı Ekonomi Servisi Genellikle deniz manzaralı odaların daha çok talep edildiği The Marmara’da, artık Gezi Parkı manzaralı odaların revaçta olduğu belirtildi. Yetkililer, “Olaylardan önce daha çok Boğaz manzaralı odaları tercih eden misafirler, son 5 gündür şehir manzaralı odaları istiyor. Hafta sonuna kadar Gezi Parkı’nı gören odalarda yer kalmadı” dedi. Eylemler için İstanbul’a gelenlerin sayısı artarken özellikle yabancı basın mensupları bu odaları tercih ediyor. Otelin şehir manzaralı odalarından tüm Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkı’nı görmek mümkün. Diğer odalara göre fiyatların da daha ucuz olduğu bu odalar, eylemlerden önce turistler tarafından çok fazla tercih edilmiyordu. Özellikle yabancı misafirler Boğaz manzaralı odaları istiyordu. İki kişilik Gezi Parkı manzaralı oda fiyatı 215 Avro. Ekonomi Servisi Kuzey Afrika dönüşü gecenin ikisinde toplantı yapan Erdoğan, demokrasi taleplerini görmezden gelmeye devam ettiği gibi Gezi Parkı eylemlerine sempatiyle bakan herkesi fırçaladı. İsim vermeden Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’i eleştiren Erdoğan, geçen günlerde ‘ben de çapulcuyum’ diyen Özen’i de hedef aldı. Erdoğan, “Bir bankanın genel müdürü çıkıp da bu vandalizmi organize edenlerin yanında olduğunu söylüyorsa bunlar karşısında bizi bulacaklardır” diye konuştu. Özen, “Bu süreçte bazı müşteriler kartlarını kapattı. Bunları anlayışla karşılıyoruz” demişti. Özen, bankayı protesto edenlere “Ben Gezi eyleminin yanındayım” demiş, medyaya ‘Ben de çapulcuyum’ şeklindeki sözleri yansımıştı. Başbakanın sözlerinin yankıları devam ederken Erdoğan’ı kızdıracak bir başka açıklama da Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere’den geldi. Karadere, Gezi Parkı’na ilişkin açıklamalarda bulunarak kişisel hak ve özgürlüklere saygılı olduklarını belirtti. Karadere, eylemleri barışcıl şekilde tamamlanmaması halinde ekonominin olumsuz etkileneceğinin altını çizdi. Conrad’a yüzde 26’sına 4 teklif Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), Yeditepe Beynelminel Otelcilik’e ait Conrad İstanbul’daki yüzde 26 SGK hissesi için dört teklif alındığını açıkladı. Son teklif verme tarihi 5 Haziran’da sona eren ihaleye Aksoy Holding, Cengiz İnşaat, Türkerler İnşaat ve Verusaturk Girişim Sermayesi YO’nun teklif verdiği belirtildi. Yeditepe Beynelminel Otelcilik’te yüzde 26’lık SGK payının yanı sıra, Conrad International Cooperation’ın yüzde 25, ihaleye teklif veren Aksoy Holding ortaklarından Erdal Aksoy’un yüzde 24.2 ve Erol Aksoy’un yüzde 24.2 hissesi bulunuyor. Conrad Otel’in 2011 faaliyet sonuçlarına göre 86.23 milyon toplam geliri ve 42.65 milyon lira faaliyet kârı bulunuyor. JMK Tekstil 15. yaşını kutluyor Kiğılı, Damat, Aydınlı, Sabri Özel gibi Türkiye’nin en önde gelen hazır giyim markalarının kumaş tedarikçisi JMK Tekstil, bu yıl 15. yılını kutluyor. Şişli’deki yeni merkez binada iş ortaklarıyla kutlama etkinliği düzenleyen JMK Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkanı Vejni Büyük, 1997’de kurulduklarından beri ihtiyaçları en iyi şekilde karşılamak için çalıştıklarını belirterek “Bugün Türkiye’nin en büyük hazır giyim markalarına kumaş tedarik eder hale geldik” dedi. Büyük; Rusya, Ukrayna, İran, Hindistan, Avusturalya’ya kadar birçok ülkeye ihracat yaptıklarını kaydederek, “Ayrıca 2010’dan bu yana da kendi hazırladığımız kolleksiyonlar ile hazır giyim ürün tedarik ve organizasyonu da yapıyoruz” açıklamasını yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle