18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS 2013 CUMARTESİ 6 HABERLER CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU PARTİSİNİN 19 MADDELİK DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK BİLDİRGESİ’Nİ AÇIKLADI Küresel Gözetleme Çağının Kahramanları CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle İstanbul Swiss Otel’de düzenlenen kahvaltıda bir araya geldi. (Fotoğraflar: ALİ AÇAR/AA) Hedefimiz kalıcı barış CHP’NİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Türkiye’nin arzu ettiği, layık olduğu toplumsal barış, demokrasi, hukuk devleti, huzur, güvenlik ve istikrarın kalıcı ve sürdürülebilir olabilmesi için 19 maddeli bildiri hazırladıklarını anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, çözüm önerilerini şöyle sıraladı: l Yüzde 10 seçim barajını kaldıralım. l Milletvekillerini liderler değil, millet seçsin. l Düşünceyi ifade ve inanç özgürlüğünü güvence altına alalım. l Toplantı, gösteri ve örgütlenme özgürlüğü bir haktır, güçlendirelim. l Din ve vicdan özgürlüğü tartışılamaz. İnançlar arası farklılık gözetilemez. l Demokrasi ve insan haklarının önündeki engelleri temizleyelim. l Basın hürdür, sansür edilemez. İletişim özgürlüğü esastır. Bunu sağlayalım. l Tutuklu siyasetçi, bilim adamı, gazeteci ve öğrenci ayıbına son verelim. l Özel yetkili mahkemeleri kaldıralım. l Özel yetkili mahkemelerin 2005 yılından bu yana verdikleri kararlar için yeniden yargılama yolunu açalım. l Milletin iradesi hapsedilemez. Meclis, milletvekillerinin tutukluluğuna son verecek yolu açmalıdır. l Faili meçhuller, yargısız infazlar cezasız bırakılamaz. Zamanaşımı engellenmelidir. l Gizli tanık ve yasadışı dinlemelerle yargılama olmaz, adalet dağıtılmaz. Türkiye bu yanlıştan kurtulmalıdır. l Uludere’nin hesabı verilmelidir. l Diyarbakır’a cezaevi değil, Diyarbakır Cezaevi demokrasi müzesi yapılmalıdır. l Mayınlı araziler temizlenip topraksız köylülere verilmelidir. l Nevruz resmi bayram ilan edilmelidir. l Üretim ve yaratıcılık, eşitlik ve demokratik bir anlayışla desteklenmelidir. l Toplumsal yaşamın bütün alanlarında tüm yurttaşlara fırsat ve olanak eşitliği sağlanmalıdır. İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun eksik demokrasi, hak ihlalleri ve eşitsizliklerden beslenen bir sorun olduğunu belirterek “CHP’nin çözüme karşı olduğu iddialar gerçek dışı ve siyasi amaçlı söylemlerdir. AKP, halkımızın kabul etmeyeceği pazarlıklar içinde olduğu için ve TBMM’nin devre dışı barıkılarak ÖcalanKandil işbirliği halinde tek taraflı anlayışla yürütüldüğü için böyle bir pazarlığa ortak olmamız mümkün değildir” dedi. Kılıçdaroğlu, CHP’nin sorunun çözülmesi konusundaki beklentilerin arkasında olduğunu söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle dün sabah Swiss Otel’de kahvaltıda bir araya geldi. Kılıçdaroğlu toplantıda partisinin“Demokrasi, hukuk ve toplumsal barış için CHP’nin önerileri ve önceliklerini” anlattı. CHP’nin Kürt sorununa bakışını ve AKP’nin çözüm sürecini nasıl yürüttüğüne ilişkin bilgi veren Kılıçdaroğlu, CHP’nin Demokrasi, Hukuk ve Toplumsal Barış İçin 19 maddelik bildirisi olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Toplumsal birey odaklı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaklaşımla kalıcı olarak tesisi CHP’nin ana hedefindedir. CHP’nin çözüme karşı olduğu iddialar gerçek dışı ve siyasi amaçlı söylemlerdir” dedi. Kılıçdaroğlu, toplumsal barış için seçim barajından özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına, basın özgürlüğünden din vicdan özgürlüğüne kadar 19 maddelik “Demokrasi ve Özgürlük” bildirgesi hazırladıklarını kaydetti. Kürt sorununun çözümünün Kandil ve Öcalan üzerinden yürütüldüğünü belirten Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “CHP’nin halkımızın bilgi ve iradesi dışında yapılan böyle bir pazarlığa ortak olması mümkün değildir. AKP, her zaman yaptığı gibi olası bir başarısızlığın faturasını CHP’ye yükleyebilmek için CHP’yi pazarlık süreciyle ilişkilendirmeye çalışmaktadır. CHP çözüm ‘arayışından’, toplumsal barış ve dayanışmadan yanadır. AKP tarafından yürütülen ve içeriği açıklanmayan ‘pazarlıklar süreci’ hakkında halkımızın da paylaştığı ciddi kaygılarımız vardır. CHP, kalıcı bir toplumsal barış istemektedir. AKP ise Kürt yurttaşlarımızın hassasiyetlerini kendi siyasi emellerine alet etmek istemektedir. CHP’ye göre çözümün adresi TBMM’dir. AKP’ye göre ise çözümün adresi Öcalan’dır.” ‘PKK silahlarını teslim etmeli’ Silahların susmasının toplumda bir rahatlık sağlayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Silahların susması elbette olumlu ve gereklidir. Toplumumuzda geçici de olsa bir rahatlık sağlayacaktır. Ancak bu yeterli değildir. Bu unsurların, silahlı veya silahsız ülke dışına çıkmaları halinde, gerekli gördükleri durumda tekrar terör eylemlerine başlamaları kendileri tarafından da ifade edilmiştir. Bu durum geçmişte yaşanmıştır. Yeterli koşul şudur: PKK’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı her türlü terör ve şiddet eyleminden vazgeçtiğini ve silahlarını yetkili kurumlara teslim edeceklerini kesin bir dille açıkça ilan etmesidir. İşin özü budur” dedi. AKP’nin süreç hakkında sessiz kalırken PKK’nin dağ kadroları ve Öcalan karşılıklı mektuplar ve açıklamalar yoluyla kamuoyunu şekillendirdiğini ve süreci yönettiğini kaydeden Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Türkiye’nin geleceğini etkileyecek bu kadar önemli ve duyarlı bir konuda AKP’nin sessiz kalarak toplumsal alanı Öcalan’a bırakması son derecede sağlıksız, vahim ve yanlıştır. AKP’nin siyasi sorumluluktan bu denli kaçmasının iki nedeni vardır. Birincisi izlediği yol ve yönteme kendisi bile inanmamakta ve güvenmemektedir. İkincisi ise Öcalan’a halkımızın kabul etmeyeceği, hazmedemeyeceği vaatlerde bulunmuştur. Bu da bizim kaygımızı güçlendiriyor. Komşu ülke Suriye’deki krizin derinleştiği ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürt grupların güç kazandığı bir dönemde AKP’nin PKK ile müzakerelere başlaması, birtakım bölgesel hesapların da gündemde olduğu izlenimi vermektedir.” Toplantıya Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Yıldız da katıldı. AKP şeffaf olmalı Kılıçdaroğlu, çözüm sürecinin nasıl yürütülmesi gerektiğine yönelik önerilerini de anlatarak şunları kaydetti: “Kürt meselesi ve terör hükümeti aşan, bütün toplumu ilgilendiren ve çözüm için her kesimin katkısını gerektiren bir konudur. Bunun için, çözüm arayışı hukuk devleti ilke ve kurallarına ve ülkenin yasalarına göre yürütülmelidir. PKK’nin belirlediği çerçeve ve koşullara göre değil, hükümetin de içinde yer alacağı bir yöntemle oluşturulacak geniş ve kapsayıcı toplumsal bir mutabakat doğrultusunda yürütülmelidir. Çözüm arayışının Öcalan Kandil tarafından yönetilmesine izin verilmemelidir. AKP iktidarı süreç sırasında demokrasiden uzaklaşmamalı, samimi ve dürüst davranmalı, kişisel ve gizli bir gündem gütmemeli, halkımızın kabul etmeyeceği bir taahhüt altına girmemeli ve şeffaf olmalıdır. Önemli bir not, AKP bugüne kadar bu ölçülerin hiçbirisine uymamıştır.” ‘Yanlışlığa üye vermedik’ CHP’nin Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu’na üye vermemesiyle ilgili eleştirilere de yanıt veren Kılıçdaroğlu, “AKP’nin Araştırma Komisyonu önerisi, PKK’yle yapılan pazarlıkların uygulamasında meşruiyet ihtiyacını karşılayarak hükümetin elini rahatlatmak ve yasama organı olan TBMM’yi hükümetin icraatına ortak etmek amacıyla atılmış bir adımdır. AKP’nin önerdiği araştırma komisyonunun gerekçesindeki şu ifade çok önemlidir. ‘TBMM’nin süreçle sağlıklı şekilde irtibatı kurulabilecek’ deniliyor. Hükümet, özellikle silahlı PKK unsurlarının ülke dışına çekilmesi konusunda karşılaşılan sıkıntıları aşmak için Meclis’i kendi icraatının içine çekmeye, yani çözüm süreciyle ilişkilendirmeye çalışmıştır. Oysa TBMM icra organı değil, yasama organıdır. CHP Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğinden hareketle, icra organının tek taraflı ve yanlış icraatlarına TBMM’yi ortak etmemek için AKP’nin önerdiği komisyona üye vermemiştir. Temel nedeni budur” dedi. ‘Öcalan’a meşruiyet” AKP’nin Meclis çatısı altındaki siyasi partilerle görüşmek yerine Öcalan’ı muhattap almayı tercih ettiğini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, “AKP, PKK’ye geri dönülmez biçimde meşruiyet kazandırırken Öcalan’ı da Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi muhatabı haline getirmiş ve yabancı devletlerin ve uluslararası kuruluşların PKK’yi terör örgütü olarak nitelendirmelerinin gerekçesini tümüyle ortadan kaldırmıştır. Türkiye terörle mücadelede bugüne kadar savunduğu tezleri en azından uluslararası platformlarda artık savunamayacaktır” dedi. PKK’nin silahlı bir şekilde ülke dışına çıkmasının hukuk ihlali olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu,“Mahiyeti bilinmeyen pazarlıklar sonucu silahlı PKK unsurlarının ülke dışına çıkmaları konusunda hukuk devleti ilkelerine aykırı uygulamalar yapılması ihtimali çok güçlüdür. Hukuk ilkeleri ihlal edilerek alınan sonuçlar kalıcı olamaz ve her zaman geri tepebilir. Silahların gölgesi altında yapılan pazarlıkların uygulanması ise saygın bir hukuk devletine yakışmaz. Buna izin verip imkân tanıyanlar hukuk karşısında sorumlu olurlar. Biz hukuk karşısına sorumlu olmak istemiyoruz” diye konuştu. ‘Akil insanlar tiyatro grubu’ CHP’nin akil insanlar önerisi ile AKP’nin akil adamlar arasında isim benzerliği dışında ortak yönü olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “CHP’ninki TBMM’deki siyasi partilerin belirleyeceği eşit sayıda temsilcilerden oluşacak, Meclis dışında fakat Meclis’teki ‘Toplumsal Mutabakat Komisyonu’na bağlı olarak çalışacaktı. Hükümete karşı değil, Meclis’e karşı sorumlu olacaktı. AKP’ninki ise ne olduğu belirsiz bir süreci halka kabul ettirmekle görevlendirilmiş, gösteri yönü ağır basan söylemleri ‘terör bitsin, analar ağlamasın, barış gelsin’ hamasetiyle sınırlı ve gezici bir tiyatro grubunun gösterisini andıran bir oluşumdur” diye konuştu. Yirminci yüzyıl devrimlerin ve karşı devrimlerin çağıydı. İçinden geçmekte olduğumuz 21. yüzyılı nasıl tanımlayacağız? Bu tanımlardan biri ve başlıcası “küresel gözetleme çağı” olabilir… Her dakikamız, her saniyemiz, her adım atışımız, her nefes alıp verişimiz izleniyor, izlenebiliyor… Kayıt altına alınarak gereği geldiğinde yararlanmak üzere sonsuza kadar saklanabiliyor… Hepimiz gibi bu gerçeği ben de biliyordum, fakat belki gereğince önemsemiyordum… “Şifrepunk”ı okuyana kadar… HHH Şifrepunk nedir? Aynı adı taşıyan kitabın (Metis Yayınları Şubat 2013, çev. Ayşe Deniz Temiz) ilk sayfasının giriş paragrafında açıklanıyor: “Şifrepunk toplumsal ve siyasal değişimin araçları olarak şifreyazım (kriptografi) ve benzer yöntemler kullanmayı savunan kişidir. 1990’ların başında kurulan şifrepunk hareketi en faal dönemini 1990’ların ‘şifre savaşları’ sırasında ve 2011 internet baharı ertesinde yaşadı.” Kitap ise, bu satırları yazmakta olduğum sırada, başına herhangi bir başka iş gelmediyse, 19 Haziran 2012 tarihinden bu yana Ekvador’un Londra’daki büyükelçilik konutunda siyasal sığınmacı olarak yaşamını sürdüren WikiLeaks kurucusu, editörü ve basın sözcüsü Julian Assange’la üç arkadaşının, burada, Ekim 2012’de yaptıkları bir söyleşinin dökümünden oluşuyor… Abartmak istemem, fakat bu kitabı oluşturan görüşlerin ve kavramların, 21. yüzyılın devrimci manifestosu sayılması gerektiğinden kuşku duymuyorum… HHH Kitaba önsözünün girişinde Assange, konuyu olanca çarpıcılığıyla, bir çırpıda özetliyor. “Elimizdeki en önemli özgürleşme aracı olan internet, totaliterliğin bugüne dek görülmedik düzeyde tehlikeli bir yöntemi haline geldi. İnternet insan uygarlığı için bir tehdit arz ediyor.” Sözüm ona demokrasinin beşiği bir özgürlük ülkesinde, bu demokrasi adına utanç verici koşullarda yapılmış bu söyleşi boyunca, Assange’ın önsözde adlandırıp dile getirdiği “küresel gözetim endüstrisi”, “yeni gözetleme devleti” gibi kavramlar irdeleniyor… Devletlerin internetle gitgide bütünleştiği, uygarlığın geleceğinin internetin geleceğine bağlı olduğu bir süreçte, “insanlığın tek bir devasa kitlesel gözetim ve denetim şeması içine hapsedilme” tehlikesi karşısında olduğu vurgulanıyor… Bu ise, özgürlüğün, özgür kişiliğin sonu, insanlığın gerçekten de bugüne dek görülmedik bir küresel faşizmin boyunduruğu altına girmesi demektir… HHH Notlarımı gözden geçirerek yazıyı oluştururken, kitabı ve içerdiği olguların önemini yeterince yansıtamamaktan korkuyorum. Hangi birinden başlamalı? Örneğin, faşizmin, ahlaksal çürümenin aldığı şu boyuta bakın: İsveç 2008’de bir “gözetleme yasası” çıkarmış… Buna göre, İsveç’in “sinyal istihbarat birimi FRA” bu ülkedeki bütün haberleşme akışını yasal yollardan ve kitlesel ölçekte denetleyebiliyor ve birkaç kısıtlayıcı koşul dışında bu bilgileri ABD’ye ihraç edebiliyor… Demek ki geçmişteki (aslında bugün de farklı biçimlerde de olsa devam eden) insan ticaretinin yerini, günümüzde bilgi, belki daha doğru bir tanımla istihbarat ticareti almış. Kapitalizmin, emperyalizmin saygı duyduğu hiçbir ahlaksal, kişisel, ülkesel sınır yok… Söyleşi boyunca, günümüz teknolojisinin “iletişimin topyekun gözetlenmesine” olanak tanıdığı ve bunun maliyetinin hiç de yüksek olmadığı gözler önüne seriliyor… Örneğin, 10 milyon dolara, orta büyüklükte bir ülkenin kitlesel iletişim verilerini sonsuzca arşivleyecek bir sistem satın alınabildiğini öğreniyoruz… “Şifrepunk”, iletişim ve gözetleme teknolojisinin bugün ulaştığı baş döndürücü ve ürkütücü boyutların örnekleriyle dolup taşmada… HHH Assange ve arkadaşları teknolojinin insanı özgürleştiren olanaklarından yararlanırken onu köleleştiren kullanımına karşı nasıl savaşım verileceğini tartışıyor ve örnekliyorlar… Onların “WikiLeaks” yayınlarıyla başta ABD olmak üzere bütün despotik sistemlerin kirli içyüzlerini ortaya sermelerini, efsanelerde canavarlara karşı savaşan yiğitlerin kahramanlığına benzetiyorum… Bu konu, tek bir yazının sınırlarını çok aşıyor… ‘SINIRLAR SAVAŞLA ÇİZİLECEK’ Türkiye dışına çekilecek silahlı unsurların Suriye rejimine karşı savaşmak üzere cepheye sürüleceğine dair ciddi şüphelerin olduğunu belirten Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “AKP, Bağdat hükümetini dışlayarak ve Bağdat’ın bütün itirazlarına rağmen Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle yakın ilişkiler kurmakta ve Kuzey Irak’ın Türkiye’yle bütünleşmesi sürecini hızlandırmaktadır. PYD’nin Suriye’nin kuzeyini kontrol etme eylemleri karşısında AKP sessiz kalmaktadır. Bu gelişmeler, Ortadoğu ülkelerinin sınırlarının orta vadede yeni savaşlar ve çatışmalar eşliğinde düzenlenmesini zorunlu kılacak bölgesel dinamiklerin habercisidir. CHP AKP’nin PKK’yle yaptığı pazarlıkları ortaya çıkararak halkımızın kabul etmeyeceği ve hukuk devletinin temel dayanaklarını dinamitleyecek taahhütlerin hayata geçmesini önlemek için çalışacaktır.” Karamehmet ve Bilgin’e ceza n İstanbul Haber Servisi Pamukbank’tan kullandırılan bazı kredilerle ilgili, aralarında işadamları Mehmet Emin Karamehmet ve Dinç Bilgin’in de bulunduğu 5 sanıklı davaya ilişkin kararın Yargıtay’ca bozulması üzerine yeniden yapılan yargılamaya İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme heyeti, Karamehmet’in “zimmet” suçundan 7 yıl 1 ay 16 gün, Bilgin’in de aynı suçtan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tahliye talebine olumsuz yanıt verdiği Hasan Gülbahar, 30 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği olumsuz kararı değerlendiren Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Gülbahar için “tahliye” kararı verdi. Gülbahar 30 yıl sonra özgür
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle