18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS 2013 CUMARTESİ 14 Elektrik Faturaları Neden Çarpıyor? CHP’nin Sürece İlişkin Anlaşılır Tutumu Son bir ayda 25 kent dolaşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, “barış süreci” denen şeyin AKP seçmeninden destek aldığına ilişkin düşüncenin yanlış olduğu kanısında. Karaman’da AKP’ye oy vermiş olanlarla görüşmüş, “Abdullah Öcalan ile pazarlık edilmesine asla razı değiliz, buna izin vermeyeceğiz” dediklerine tanık olmuş. Gökhan Günaydın, CHP’nin bir türlü doğru dürüst kitlelere anlatamadığı tutumunu aktardı bize. Her gittiği yerde halkla paylaştığı ve ilk kez bir CHP’linin ağzından duyduğumuz bu derli toplu, anlaşılır tutum şu: “PKK militanlarının Suriye’de kullanılacağını söylemiştik. Nitekim, Fransız Haber Ajansı, PKK’nin bir kolunun, El Kaide ile birlikte Esad’a karşı savaştığını gösterdi. Abdullah Öcalan’ın ‘İslam şemsiyesi altında bir çözüm süreci’ tanımlaması aslında bugünlerin işaretiydi. BDP Tunceli İl Başkanı’nın bu açıklama üzerine istifası da bugünkü görüntülerle daha anlam kazanıyor. PKK ile 30 yıldır süren mücadelenin birdenbire çekilmeyle sonuçlanmasının yarattığı olağanüstülük gibi, İsrail ile yine birdenbire ortaya çıkan bir özür dileme süreci var. Erdoğan’a 1.5 yıldır randevu vermeyen Obama’nın telefonda Erdoğan ile Netanyahu’yu görüştürmesi, görüşme sonrası Erdoğan’ın ‘sesini özlemişim’ demesi, bir büyük aşkın Ortadoğu’da yaratacağı yeni acı ve ödünleri tarif ediyor bize. Ankara’ya üç kez gelen ABD Dışişleri Bakanı ile görüşmelerde Suriye, İran ve Irak konusunun gündeme geldiğinde hiç kuşku yok. İsrail ile yeni birliktelik de, İran’a karşı bir emperyalist baskının, Türkiye ve İsrail aracılığıyla sürdürüleceğini gösteriyor. Bizim için 76 milyon yurttaşın arasında en ufak bir fark yok. Biz özgür, eşit ve kardeşçe bir yaşam talep ediyoruz. Ama bize ‘barış süreci’ diye anlatılan hikâyenin aslında bütün Ortadoğu’yu yeni ateşlere saracak bir yeni düzen arayışı olduğunun da farkındayız.” Arkadaşımız Fırat Kozok, elektrik özelleştirmeleri sonucunda halkın nasıl çarpıldığına ilişkin haberleri peş peşe patlattı. Konuyu gündeme taşıyan CHP milletvekili Aykut Erdoğdu’ya işin ayrıntısını sorduk ve öğrendik: Elektrik dağıtım şirketleri özelleştirmelerinin amacı, kamunun elindeki elektrik dağıtım imtiyazının belirli bir süre için özel şirketlere kiralanması. Sözleşmelere göre kiracılar, belirlenen süreler içerisinde dağıtım şirketlerini işletecek ve süre sonunda bu tesisleri kamuya iade edecekler. Yani asıl kiralanan elektrik dağıtımı imtiyazı ve bu görev için gerekli olan zorunlu varlıklar. Dağıtım göreviyle doğrudan ilgisi olmayan varlıkların ise ana şirket olan TEDAŞ’ta bırakılması gerekiyor. Özelleştirme İdaresi de bu amaca uygun olarak dağıtım şirketleri bilançosunda bulunan varlıkların TEDAŞ bilançosuna alınmasını istemiş. Ancak... Özelleştirme sırasında kamuya ait varlıklar yine kamuya ait TEDAŞ şirketi bilançosuna çekilmemiş ve dağıtım şirketleri bilançolarında bırakılmış. Bu durum sonucunda TEDAŞ tarafından yapılan tüm yatırımlar ve kamu tarafından satılmış olmasına karşın henüz tahsil edilmeyen elektrik bedelleri, bankalarda bulunan paralar gibi birçok varlık özel şirketlerin eline geçmiş. Kaynak aktarma sadece aktif aktarmakla kalmamış. Özelleştirilen şirketlerin bilançosunda bulunan borçlar da temizlenmiş. Bu şirketlerin elektrik üretim ve iletim şirketlerine olan borçları TEDAŞ’a aktarılmış. Özetle; kiralanan şirketler ağzına kadar varlık, hak ve alacakla doldurulurken borçları ve sorumlulukları TEDAŞ’ın üzerine yıkılmış. Yapılan bu işlemler sonucunda kamunun elinden alınarak özel şirketlere aktarılan kaynak 3 milyar 891 milyon 641 bin 452 TL’ye ulaşmış. Aykut Erdoğdu, TEDAŞ soygununun bununla sınırlı kalmadığını söylüyor: “Özelleştirme sırasında bankaların zorlamasıyla imtiyaz kiralaması niteliğinde olan elektrik özelleştirmeleri satışa dönüştürülmüştür. Bilindiği üzere şirketler bilanço varlıklarıyla ve yükümlülükleriyle alınıp satılır. Özelleştirme mantığına aykırı olarak yapılan bu satışla şirketlerin aktifinde bulunan tüm varlıklar (binalar, elektrik direkleri, teller, trafolar…) dağıtım şirketlerinin mülkiyetine geçmiştir. Bu şirketler 25 yıl sonra bu varlıkları, ancak bedellerini devletten alarak devir edeceklerdir.” Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta “hortumları kestik” dedi ya... Meğer, yerine boru döşemişler! Gazetecinin Evi Cumhuriyet Gazetesi’nin 89’uncu yıldönümünün kutlandığı ve Yunus Nadi 2013 ödüllerinin dağıtıldığı gündü, bizim Esentepe Gazeteciler Mahallesi’nde bir ev yıkıldı. Aç bir dinozora benzeyen dozer bu hafta salı günü öğle saatlerinde Yazarlar Sokak’tan Sağlam Fikir Sokak’a giriş yaptı. Önce bahçe duvarını yuttu, sonra Belma Hanım’ın sarı güllerini koca pençeleriyle söktü ve kıtlıktan çıkmış gibi 54 yıllık üç katlı evi iki saat içinde yok etti... HHH 1960’lı yıllar. 23 Temmuz Meydanı’na bakan, Yazarlar Sokak 3 numaradaki evin merdivenlerinde sıkma başlı yaşlı bir hanım oturuyor. Telefonların henüz bağlanmadığı, misafirliğe çat kapı gelinen yıllar. Belli ki evin sahipleri yoklar. Hava serin ve yağışlı. Karşı evde oturan 30 yaşlarındaki genç kadın dışarıda bekleyen yaşlı hanımı buyur ediyor. Bu sırada evin küçük kızı okuldan geliyor. Annesinin çay ikram ettiği Nazime Hanım’la tanışıyor. HHH Aylardan ekim olmalı. Bugün imam hatipe çevrilen Şişli 19 Mayıs İlkokulu’ndaki 29 Ekim müsameresi için ezbere bildiğim bütün şiirleri, sonbahar yapraklarından Atatürk’e uzanan geniş bir yelpazede okuyorum Nazime Hanım’a. Nazime Hanım kimdi derseniz, Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusu Yunus Nadi’nin eşi... Ziyarete geldiği ama evde bulamadığı dostları ise Ahmet Hidayet Reel’ler. Ahmet Hidayet Bey’in eşi eve gelince kalkıp karşıya geçiyor Nazime Hanım. HHH Ahmet Hidayet Reel... “Atatürk’e Ait Hatıralar” derlemesiyle 194849 Yunus Nadi ödülü sahibi... Atatürk’ün Matbuat Umum Müdürü... Lozan Barış görüşmelerini izleyen gazeteci heyetinde... Yuvarlak ve kalın camlı gözlükleri, ilginç soyadıyla anımsadığım Ahmet Hidayet Bey, 1971’de yaşama veda ediyor, arkasında bir biyografi bırakmadan. Bunun ne büyük bir eksiklik olduğunu hissetmem içinse Ahmet Hidayet Bey’in evinin gözümün önünde yerle bir olması gerekiyor. Hikâyeci, romancı... Doğumu 1895. Babası Tahir Efendi 1908’de Numunei Tıbaat Matbaası’nı kuruyor. Serveti Fünun’da öyküleri yayımlanıyor. Kurtuluş Savaşı sırasında gazeteci. İkdam’a Yunan işgali altındaki topraklardan yazdığı mektuplar uğradıkları sansüre rağmen tarihi değerde. Diplomat ve dış muhabir. Viyana ve Berlin’den bildiriyor. Kadın, moda ve çocuk yazıları da kaleme alıyor. Felsefe kitabı, roman çeviriyor. Her durumda çok renkli biri, ama bir o kadar da mütevazı. “Şehir Uşağı” müstear adıyla “İstanbullu’nun Defteri”ni yazmış. Nerede bu yazılar? Kent yaşamını, kentin binalarının içini ve dışını anlatmış, hem de neşeli, mizah dolu bir dille. “Yankesiciler Kraliçesi” diye bir de romanı geçmiş kayda, ama kitabın adı var kendi bulunamıyor! Peşine düşülmeli bunların. Evler değil yıkılan sadece. Anıları yutan dozerler kıtlıktan çıkmış gibi dolaşıyorlar her yerde. Karşıki evin merdivenlerindeki yaşlı hanımefendi parmak sallıyor. Sizi gidi anı öğütücüler, değer bilmezler. Sizi gidi sizi gidi... cısı Ali Başbakan Yardım iye, lise rk Tü ı. Babacan açıklad OECD’de a mezunları arasınd can demiş ba Ba ... uş m uy nc sonu u olmadan rm fo re ki, “Eğitim hayal olur.” fi 2023’te ilk 10 hede liseleri imam n tü bü Neredeyse reformu ile okuluna çevirme artık! uz ur ol birinci Hayal Akil adamlar, “akil”likten rahatsızlarmış. “İrşad” adını da beğenmemişler. Onlara, “kerameti kendinden menkuller” demek en doğrusu... Ad Arayışı Milletvekilleri Uzlaştı! Sadık ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Vekiller kendi özlük haklarını belirledi. Toplumun gözü önünde, tüm eleştirilere rağmen siyasetçilere verilen bu hakların yanında, toplum tarafından denetlenemeyen, tabiri caizse saman altından götürülen sular vardır bir de asıl tartışılması gereken. Ülkenin görünen yüzünü temsil eden sanatçılar, bilim insanları, akademisyenler gibi vitrinlik kişilerin ve önseçimle seçilen adayların dışında kalanların partilere seçilme garantili adaylıkları için gözlerden ırak ödenen milyon dolarlar örneğin. Ve tabii arkasından da partilerin seçim döneminde yaptıkları harcamalar ile yine bu dönemde, seçim propagandalarını yapsınlar, tanıtım, örgütlenme faaliyetlerini sürdürsünler, kimseye muhtaç olmasınlar, sonra da kimseye menfaat dağıtmak zorunda kalmasınlar diye partilere verilen hazine yardımlarına rağmen partilerin topladıkları bağışlar. Bir ülkede temiz ve demokratik siyasetten samimiyetle bahsedilebilmesi için her şeyden önce siyasetin finansmanının, bununla birlikte de partiler yasası ve seçim sisteminin konuşulması gerekir. Tüm bunlardan sonra vekil ayrıcalıklarını tartışmaya gelir sıra: Milletvekillerine görev süresi boyunca ve emekli olduktan sonra da, eşi ve çocuklarıyla birlikte ömür boyu diplomatik pasaport kullanma hakkı, Süresiz silah ruhsatı, Eski ve yeni milletvekillerinin, eşleri, anne ve babaları, bakmakla yükümlü oldukları çocuklarıyla birlikte her türlü tedavilerinin, bırakın orta halli vatandaşı, üst gelir grubunun bile kapısından geçmeye çekineceği yurtiçi ve yurtdışı sağlık kurumlarında gerçekleştirilmesi ve giderlerin ömür boyu Meclis tarafından karşılanması, Milletvekili araçları için trafikte geçiş üstünlüğü gibi, vekil olarak görev yaptıkları sırada sahip oldukları tüm bu hakların emekli olduktan sonra da ömür boyu devam etmesi… Gerçi Bülent Arınç’ın da açıkça söylediği ve toplum psikolojisinin durumuyla ilgili çok doğru bir çıkarımda bulunduğu gibi; “bugün eleştirilir yarın unutulur hepsi” nasıl olsa… Burada asıl dikkat çekici bir başka nokta daha vardır. Gerek ülke barışını, gerek vatandaşın refahını, gerek milletin geleceğini doğrudan ilgilendiren onca meselenin hiçbirinde hemfikir olma düzeyine erişemeyen, halk yararına uzlaşma noktasına yaklaşamayan partilerin kendi yaşam standartları ve konforları söz konusu olduğunda bu derece kolay uzlaşmaları insanı ister istemez güldürüyor. Bir o kadar da hüzünlendiriyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] aksim Meydanı ve Yenikapı Yenikapı sahilinde kamyonlar çalışıyor. İstanbul’un yeni miting alanı için sahil dolduruluyor. Taksim’in 1 Mayıs’a yasaklanmasının ardından gelen Galatasaray’ın şampiyonluğunda gördük ki Taksim’de, 30 metrelik çukurlara düşülmeden pekâlâ kutlama yapılabiliyordu. Çukura düşmesin diye herhangi bir önlem alınmamasına rağmen binlerce insanın toplandığı meydanda çukura düşüp de burnu kanayan olmadı. Ancak yine de yöneticilerimiz kararlı; Taksim’de değil Yenikapı’da toplanılacak. Bu yüzden son günlerde herhangi bir sebeple Taksim’de toplanmak isteyen gruplara sert bir biçimde müdahale ediliyor. Meydandan Galatasaray’a doğru kimsenin yürümesine izin verilmiyor. Alışveriş yapmak isteyenler hariç. Çünkü Taksim üzerine AVM projeleri çizilmeye devam ediyor. Kentin 95. AVM’si yetişirse Taksim’e kurulacak gibi görünüyor… [email protected] T BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Tuzak, 1 oyun” anla 2 mında argo sözcük. 2/ 3 İzmir’in bir 4 ilçesi... Sod 5 yum elemen 6 tinin simge 7 si. 3/ Sözünü geçiren, 8 istediğini 9 yaptırabi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 len, güçlü kim1 D E R BE D E R seler için kullanılan sözcük... “Sa 2 E B E N İ M E T A raylar saltanatlar 3 R E Y H A N İ E K çöker / susar 4 B H Ü M A bir gün / Zulüm 5 E N A M M A Ş A biter” (Nâzım 6 D İ N A M O E T A U L U Hikmet). 4/ Ya 7 E M İ E Ş E L E K bancı... Çarşılar 8 R E T A K A T U K A da aynı işi yapan 9 esnafın bulunduğu bölüm. 5/ Anlamlı iz... Tavlada “üç” sayısı. 6/ Adı hemen akla gelmeyen ufak ve değersiz şeyleri anlatmakta kullanılan sözcük. 7/ Sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş... Klavyeli bir çalgı. 8/ Zaman, çağ... Fazla kullanılmamış olan. 9/ Diş köklerini kaplayan sert madde... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anadan doğma, doğuştan. 2/ Hastalıklı, sakat... Akla ve sağduyuya aykırı olan. 3/ Mimarlıkta, bir işlevi karşılamak amacıyla duvar içinde bırakılan girinti... Din adamlarının simgesi sayılan başlık. 4/ Muğla’nın bir ilçesi. 5/ “Hazanbel” de denilen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki... Işık. 6/ Panama’nın plaka imi... Hatay ilinde bir ırmak... Hayvanlara vurulan damga. 7/ Havada on milyonda bir oranında bulunan asal gaz. 8/ Ayak direme... Izgara. 9/ “Dijital” sözcüğünün karşıtı; örneksel.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle