18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS 2013 CUMARTESİ 4 HABERLER Atılacak yasal adımlar konusunda Erdoğan’ın ‘iç kabinesi’ dışında kimsenin bilgisi yok Direniş Dansı Ne zaman Reha İsvan dense, gözümün önüne, elleri arkadan kelepçeli, kimseden yardım almadan, sendelemeden, yüksek cezaevi aracından inen, sonra kısa topuklu ayakkabıları üzerinde kararlı adımlarla, hiçbir yana bakmadan başı dik yürüyen o zarif insan gelir. Onu orada görünce sanırdınız ki, bütün hayranlık ve saygı duygularını üzerinde topladığını pek de âlâ bildiği halde bilmiyormuş gibi davranarak sarayın merdivenlerinden inmekte olan mağrur bir kraliçe ile karşı karşıyaydınız. Kendi çapında direnmeye çalışan bizler için o direnişin simgesiydi. Direnişin çok türünü görüp yaşadı, bu toprağın insanları, bar bar bağıranını, dimdik namlunun üzerine yürüyenini, doğrudan baskıcının gözünün içine bakanını, çelik iradesini her an hissettirenini, her türlüsünü ama her türlüsünü... Ben bunca direnen insan arasında, direnişi zarafetle bu kadar iyi halli hamur edenine, başını dik tutmanın bunca alçakgönüllüsüne rastlamadım. Robert College yıllarından tanışan Reha ve Ahmet İsvan nikâh defterini imzalarken acaba yıllar sürecek, efsaneleşecek bir direniş senedinin altına şerh düştüklerini biliyorlar mıydı? 12 Eylül faşizmi önce Ahmet İsvan’ı aldı içeri. Baskı, zulüm gırla... Reha Hanım, bir mapus karısının bütün vakarıyla gık demeden dik tuttu başını. Sonra bir an geldi ikisi de ayrı ayrı çilehanelerde tutuldular. HHH Bir an geldi, faşist dönemin başındaki roller değişti. Reha Hanım hapiste tutukluydu, Ahmet İsvan salıverilmişti. Biri içeride, biri dışarıda dayanıyorlardı. Bir arada yatan Barış Derneği tutukluları arasında iyi bir dayanışma oluşmuştu. Doğrusu hapislik, insanın ufkunun daraltılmasıysa eğer, Barış Derneği’nden yatanların çoğunluğu bunu yaşamadılar, birbirlerinin ufkunu açacak birçok kişi bir aradaydılar. Ama Reha İsvan, hiç tanımadığı, kendisinden çok farklı ortamlarda yetişmiş, kendisinden çok daha genç tutukluların arasına gönderilmişti. Onlarla anlaşmakta, kaynaşmakta, onların saygısını kazanmakta gecikmedi. Bütün bunları biz hiçbir zaman bilmezdik eğer Barış Derneği davasının hemen hemen bütün duruşmalarını izleyen Zeynep Oral “Bir Ses” adı altında Reha İsvan’ın o günlerini kitaplaştırmamış olsaydı. Çünkü Reha Hanım direnirdi ama anlatmazdı. Onun kitabında, vakur bir gülümsemeyle direnmek vardı ama böbürlenmek yoktu. 12 Eylül faşizminin ahmak buyurganları, Reha ve Ahmet İsvan’ın saray salonlarında dans edermişçesine zarafetle sürdürdükleri direniş valsini dehşetle izlemişlerdir. HHH Hiçbir zaman karartmadığı güler yüzlü, vakur direnişiyle bize örnek olan Reha İsvan’ı o günleri gülümseyerek anmamıza vesile olacak bir anıyla uğurlamak istiyorum. Barış Derneği davası başlangıçta, o zamanlar Tercüman’ın ünlü binasının hemen arkasında bir spor salonunda görülüyordu. Duruşma günleri, öğlen yemeği için ara verildiğinde, dışarıdan kebap getirtmek imkânı oluyordu. Genellikle organizasyon konularında üstat olan Kemal Anadol üstleniyordu sipariş listesinin hazırlanması işini. İlk kebap günü Kemal Anadol tam Reha Hanım’a gidip “Kebabınızı nasıl istersiniz Reha Hanım?” diye soracağı sırada, ona takılmadan edemeyen Gencay Şaylan kolundan tutup engelledi: Olur mu oğlum, kolej okumuş, kibar kadına gidip soğanlı kebap teklif edilir mi? Kemal bir ara uyarıyı ciddiye alır gibi olup tereddüt etti. Sonra yine de gidip sordu: Adana kebap ısmarlıyoruz Reha Hanım, siz de ister misiniz? Çok iyi olur Kemal Bey, yalnız rica edeceğim benimkinin soğanı bol olsun! Kemal Anadol bir kahkaha patlatarak basket sahasının öbür ucundaki Gencay Şaylan’a seslendi: Ne haber Genco, hani yemezdi! Bak üstelik de soğanı bol olsun diyor! Ne haber! Çözüm AKP’liye de sır ERDEM GÜL ANKARA PKK’nin Kandil’deki yöneticisi Murat Karayılan’ın, çarşamba günü başlayan çekilme ile sürecin ikinci aşamasına girildiği, bu aşamada, “siyasi ve yasal adımların da atılacağı” açıklaması, gözleri hükümete çevirdi. Özellikle PKK ve BDP’den gelen çekilme ile çözüm sürecinin yasal zemininin de başlayacağı yolundaki açıklamalar, yasal düzenlemeleri de kapsayacak hangi siyasi adımların atılacağı sorularını gündeme getirdi. Başta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere çok sayıda kişi ve kuruluş sürecin neden dışında kaldığı eleştirilerine, “Bilmediğimiz bir Başbakan Erdoğan ve sınırlı sayıdaki partiliyle oluşturduğu “iç kabinesi” dışında yer alan AKP’lilerin de PKK’lilerin sınır dışına çekilmeleri aşamasına gelen çözüm süreci konusunda “Bilmediğimiz bir sürece nasıl destek verelim” diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu’yla aynı durumda oldukları ortaya çıktı. Sürecin 5. ayına girmesine ve çekilme aşamasına gelmesine karşın AKP’lilerin çok büyük çoğunluğu, siyasi adımlar konusunda bilgilendirilmedi. sürece nasıl destek olabiliriz” karşılığını verdi ve yasal düzenlemelerin de içinde olduğu hangi siyasi adımların atılacağını sordu. Sürecin 5. ayına girmesine ve çekilme aşamasına gelmesine karşın atılacak siyasi adımlar konusunun, iktidar partisinin çok büyük çoğunluğu için de hâlâ bir sır niteliğinde oluşu dikkat çekiyor. Edinilen bilgilere göre, geçen 4 aylık süre boyunca 15 günde bir toplanan AKP Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) gündemine, sürecin siyasi boyutları ve yol haritası hiç girmedi. MYK toplantılarında Başbakan Tayyip Erdoğan , süreçten sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ ın yaptığı sunumlar, “Sürecin PKK’lilerin sınır dışına çekilmesi, sürece kamuoyu desteğinin arttığını gösteren anket sonuçları ve akil insanlar oluşumu ve yaptıkları çalışmalarla” sınırlı kaldı. MYK üyelerine, PKK ve BDP’lilerin ifade ettiği ya da açıklamalara yansımayıp kulislerde konuşulan “Çözüm sürecinin bir gereği olarak siyasi partiler ve seçim yasalarında değişiklikler, sosyal rehabilitasyon tanımıyla dağdan inecek PKK’lilere yönelik düzenlemeler ve başka bazı yasal adımlarla” ilgili biçbir bilgi verilmedi. Erdoğan, bu süre boyunca partisinin milletvekili ve teşkilat yöneticilerinin de katılımıyla, gündemi doğrudan çözüm süreci olan 7 ayrı bölge toplantısı gerçekleştirdi. Bu toplantılarda da ağırlıkla, “PKK’lilerin sınır dışına çekildikleri, kanın durduğu, ülkenin çözümle birlikte daha da zenginleşip bölge lideri olacağı” anlatılıp anketlerde sürece desteğin bölgeler düzeyindeki oranları hakkında bilgi verildi. Erdoğan geçen hafta da partisinin Kızılcahamam kampını toplayıp yine çözüm sürecinin önemli gündem maddesi olduğu değerlendirme toplantılarına başkanlık etti. Ancak bu toplantılarda da “PKK’lilerin çekilmesi aşamasında hükümetin atacağı adımlar” hiçbir şekilde dile getirilmedi. SİLAHLAR SUSTU AKİLLER TOPLANTISI Çekilme sürüyor, halk memnun DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK, Abdullah Öcalan’ın silahlı mücadeleye son verilmesi çağrısıyla 8 Mayıs’ta başlattığı çekilmeyi sürdürüyor. Silahların sustuğu bölgede halk da süreçten umutlu. Hakkâri’nin Çukurca ilçesi Kazan Vadisi’ndeki Cevizli köyünde yaşayanlar geçen yıl çatışma seslerinden uyuyamadıklarını, günlerce evlerinden çıkamadıklarını anlattı. Ali Seven, “Bu yıl çok rahat. Eğer böyle geçerse çok güzel olacak. Biz istiyoruz ki artık bu kan dursun. O zaman bizim durumumuz da iyi olacak” diye konuştu. İbrahim Öner ise “Bu barış sağlansa bizler çok minnettar olacağız. PKK tarafı da, asker tarafı da bizim evlatlarımızdır. Bu bölgede çok kan aktı. Artık bundan sonra kan dökülmesin. Öcalan ne mesaj vermişse biz de onun arkasındayız. Bizler Öcalan’ın dediğinden çıkmayacağız” dedi. 60 yaşındaki Naciye Öner de “Biz anadilimizi serbest konuşmak ve barış istiyoruz. Artık kan akmasın. Biz köyümüzde huzur istiyoruz. Ne dağdaki, ne de asker artık ölmesin” diye konuştu. Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, Danıştay’ın 145. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende konuştu. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) ‘Başbakan 6.5 saat not tuttu’ ‘Çözüm’e destek yargı planına itiraz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, hükümetin PKK ile yürüttüğü “çözüm sürecine” destek verirken yeni anayasada AKP’nin yargının tek çatı altında birleştirilmesi önerisini ise eleştirdi. Danıştay’ın 145. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törene, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başkan ve üyeleriyle çok sayıda yüksek yargı mensubu katıldı. Karakullukcu, Meclis Başkanı’nı Polis Akademisi bandosunun çaldığı Mehter Marşı eşliğinde karşıladı. Karakullukcu, hükümetin yürüttüğü sürece destek vererek, “Huzur ve güven ortamında, kalpler yumuşar, farklılıklar çatışma aracı olmaktan çıkar, sağduyu hâkim olur ve milletin kaynaşması sağlanır” dedi. Yeni anayasa sürecine destek veren Danıştay Başkanı, iktidarın yüksek yargıyı tek çatı altında toplama önerisine ise karşı çıktı. Karakullukcu, “Bunun olması halinde, tek yüksek yargı organik bünyesinde farklı usul hükümleri, hukuk gelenekleri ve içtihatlar doğacaktır. Bu suretle yargının mevcut sorunları daha da derinleşecek, karmaşık ve idamesi zor hantal bir yapı ortaya çıkacaktır” dedi. Danıştay’ın yeni ambleminde terazi olmadığını söyleyen Karakullukcu, “Kardeşim biz o kadar güzel dağıtıyoruz ki adaleti, teraziye gerek yok, el yordamıyla göz kararıyla veriyoruz işte. Öyle alışmışım ki gözüm kapalı bile bu işi yaparım” diye konuştu. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar ise “Yürütme organının hesap verebileceği bir yasama organının bulunmadığı bir sistem demokrasi olamaz” dedi. Danıştay’ın avukatların duruşmalara türbanla girmesine izin veren kararını eleştiren Coşar, yeni anayasada kuvvetler ayrılığına yer verilmemesine karşı olduklarını bildirdi. Danıştay’ın kuruluşunun 145. yıldönümü resepsiyonuna katılan Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Alparslan Altan, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurulara ilişkin açıklamalarda bulundu. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın başvurusuyla ilgili eksikliklerin tamamlandığını belirten Altan, “Terör örgütü elebaşı Öcalan’ın bireysel başvuru dosyasındaki incelemeyle ilgili konular tamamlandı, önümüzdeki gündemde büyük ihtimalle görüşeceğiz” dedi. u Ahmet Taşgetiren, Erdoğan’ın akiller heyeti ile yaptığı toplantıda sadece sorular sorup not tuttuğunu belirtti. Çözüm sürecine ilişkin tepkileri sağlıklı bulmadığını belirten Taşgetiren, ‘’Çünkü ‘bu olmasın, ne olsun’ sorusunun cevabı yok. Anaların ağlaması insanlık tarihi açısından kural değil’’ dedi. FIRAT KOZOK Öcalan’ın başvurusu ANKARA Ülke genelinde yürüttükleri 1 aylık çalışmaların ilk sonuçlarını Başbakan Tayyip Erdoğan’la paylaşan akil insanlar heyetlerinden İç Anadolu Bölgesi heyeti başkanı Ahmet Taşgetiren, “Başbakan 6.5 saat boyunca not tuttu, halkın düşünceleriyle ilgili sorular sordu” dedi. Erdoğan’a yazılı bir rapor vermediklerini, izlenimlerini paylaştıklarını anlatan Taşgetiren, “Vatandaştan gelen temel sorular ‘Bunlar ne karşılığında geri çekiliyor. Türkiye bölünecek mi, federasyon riski var mı ve Öcalan ne olacak?’ sorularıydı” dedi. Taşgetiren, Başbakan’la İstanbul’da yaptıkları uzun değerlendirme toplantısını anlattı. Başbakan’ın kendilerinden kalan süre için bir talebi olmadığını belirten Taşgetiren, “Kendisi toplantının başında ‘Ben bugün dinleyici olacağım’ dedi ve uzun uzun not tuttu. Yaklaşık 6.5 süreyle not aldı. Zaman zaman gittiğimiz yerleri, çalışmalarımızı sordu” dedi. Heyetlerin çalışmalarının uzatılabileceği yönündeki yorumlar konusunda Başbakan’dan bir görüş almadıklarını belirten Taşgetiren, çalışmaların tamamlamasının ardından nihai raporlarını hazırlayacaklarını söyledi. 1 aylık çalışmalarında edindiği izlenimleri de anlatan Taşgetiren, “30 yıllık bir kan akma süreci var. İnsanlarımızın bu sürecin bitmesi, kanın durması noktasında herhangi bir tereddütü” dedi. Süreçte gösterilen tepkileri sağlıklı bulmadığını savunan Taşgetiren, “Çünkü ‘Ne olsun?’ sorusunun cevabı yok. Tepki gösterenlerin bir kısmı, gerçekten acımasızca ‘Analar geçmişte de ağladı, Çanakkale’de de ağladı’ diyor. Anaların ağlaması insanlık tarihi açısından bir kural değil. Çözüm nedir? Bin yıl daha bu süreç devam mı etsin, iki taraftan da gençler toprağa mı düşsün? Bu ölüseviciliktir, buna oynamamak lazım” diye konuştu. Temaslarında en çok “Teröristler ne karşılığında çekiliyor, bir şey mi verildi, Türkiye bölünecek mi, federasyon riski var mı, Öcalan ne olacak?” sorularıyla karşılaştıklarını anlatan Taşgetiren, bir diğer soru olan “Silahlarıyla çekilen örgüt geri dönerse ne olacak?” sorusuna da şu yanıtı verdi: “Öyle bir risk olabilir mi? Olabilir. Ama şu önemli bir noktadır; Türkiye’den bir silahlı yapının çekiliyor olması önemli bir adım. Bir tek militan azalsa bile önemli. Geri gelmek isterlerse bizim güvenlik birimlerimiz orada duruyor.” Temaslarında Meclis’teki partilerin tavırlarına ilişkin de eleştiriler aldıklarını anlatan Taşgetiren, şunları kaydetti: “Örneğin BDP sözcülerinin demeçlerinin sürece olumlu etkilemediği bir gerçek. MHP ve CHP’ye gelince ikisinin de iki partinin de Doğu ve Güneydoğu’da bir karşılığı yok.” Öte yandan Erdoğan, toplantıda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yeni karakollar inşa edildiği yönünde söylentilerin bulunduğunu ancak bunun doğru olmadığını söyledi. ‘Ölüseviciliğini bırakalım’ SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Kentlerimizi biz yönetelim DİYARBAKIR (Cumhuriyet) BDP, çözüm süreci kapsamında “Demokratik kurtuluş özgür yaşam” sloganıyla düzenlediği mitinglere devam ediyor. Şırnak’ın İdil ilçesinde konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Kürtlerin insan ve halk olmaktan doğan hakları tanınmalıdır. Bu hakların istenmesi ve verilmesi taviz değildir. Açıkça söylüyoruz; 15 milyonluk Kürt halkı eğer çaresizliğe mahkum ederseniz, o halk başka seçenekleri seçecektir. Eğer o hakları verirseniz bölünme de olmaz kavga da olmaz. Ankara merkezli bir yönetim yerine yetkiyi yerel yönetimlere versinler. Biz kendimizi de kentlerimizi de yönetebiliriz” diye konuştu. “Türklük sentezine dayalı bir anayasaya karşı çıkacağız” diyen Demirtaş, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın geri çekilen PKK’liler için söylediği “Cehennemin dibine gitsinler” sözlerine de tepki göstererek, “Böyle bir anlayış olabilir mi? Barış için geri çekilen gerillaların yolu açık olsun. İnşallah yeriniz de cennet olacaktır” ifadesini kullandı. AİLE SİYASİLERDEN YARDIM İSTEDİ PKK, eski köy DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK’nin Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde eski korucu Abdulselam Uruçtekin’i (50) kaçırdığı belirtildi. Koruculuğu 1992 yılında bırakan Abdulselam Uruçtekin’in 5 gün önce Üçdirek Mezrası’nda yol kesen PKK’liler tarafından kaçırıldığı belirtildi. PKK’liler, Uruçtekin’i kaçırırken, yanında bulunan oğlu İbrahim Uruçtekin ile araç şoförü Mehmet Kaplan’ı serbest bıraktı. Aracı da yaktı. 16 yaşındaki İbrahim Uruçtekin, “Silahların dipçiğiyle vurup babama ‘92’de koruculuk yaptın, sen katilsin, arkadaşlarımızı öldürdün, siz ajansınız, MİT’le çalıyorsunuz’ diyerek babamı götürdüler. Buradan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a sesleniyorum. Lüften babamın bırakılması için yardım edin” dedi. korucusunu kaçırdı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle