24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2013 PAZAR 2 “Bıktım usandım bunaldım, diyorum Anlamıyorlar Ta burama geliyor Yıl değil yüzyıl değil kaç bin yıla yakın Hep şu beş anakaradan gelen Dünyadan değil Şu başıma gelene bakın” Şair böyle yazmış. Daha ne desin ki! Hadi sen çok yaşlandın, anlamıyorsun olup bitenleri, ya da anlamak işine gelmiyor. Neyi anlayacaksın ki! Boş aldanışlar dizisi sürüp gittiği için! Yarının ne getireceğini bilmeksizin... Bakın yüzlerce kişiye idam kararı verilecekmiş gibi! Öyle ya, “müebbet ceza” nedir? Eskiden asarlardı, nerdeyse bir hiç için... Şimdi ondan aşağı kalmıyor suçlu sayılanların yaşadığı... Bu gidişle bir gün Beyazıt Meydanı’nda idam sehpalarını görecek miyiz? OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ilkel kafaların egemenliği başladı. O sürecin içindeyiz! Ne kadar sürecek, bilmiyoruz. Kişinin yaşamı boyunca güzel bir değişme olmayacak mı? Her şey bir devrimle başlar. Sen devrim denen eylemlere karşı çıkarsın, bilinçsiz toplulukları bir süre yanıltabilirsin. Ama bir devrimle gerçek hak ve hürriyetler er geç geri döner. Bu da bir umut, diyeceksiniz? Umut olmasa nasıl yaşanır. Akıldır, bilimdir, doğruluktur, gerçek bir insan olmaktır. Bir ülkeyi her türlü bozgundan ancak o güzel insanlar kurtarır, kurtaracaktır. Ancak susarak savaşımızı sürdürmeye kalkışıyoruz. Elbette ki hep yanılıyoruz. Not: Yarın Silivri’de buluşmak üzere... ‘Özür Diplomasisi’ ve Beklenen Gelişme Bıkmadan Usanmadan... Müebbet ne demektir! Doksan yılda cumhuriyet yönetimi önemli sayıda aydın yetiştirdi. Güzel bir süreydi. Atatürk vardı. İlkeleri canlı gibiydi. Derken, demokrasi gereği sayılarak bir gerileme başladı. Her şey tersine döndü. Dün yasak olan bugün yasal oldu! Tersine bir dönem yaşandı. Kemalist devrim karşıtları ne yaptı ne etti üstün çıktı. Bir türlü uygulanmayan ilerici atılımlara karşı çağdışı, İ Daver DARENDE Emekli DiplomatYazar srail Başbakanı Netanyahu’nun Başbakan Erdoğan’ı telefonla araması, 22 Mart gecesi dünya televizyonlarında ilk haber olarak yer aldı. “Özür diplomasisi”nde başrolü üstlenen ABD Başkanı Obama, bu gelişmeden büyük memnuniyet duyduğunu vurgulamıştır. Obama’nın kazandığı bu zafer ABD’nin ve İsrail’in Ortadoğu’da ileriye dönük olası hedefleri ve ulusal çıkarları ile örtüşmektedir. İsrail’in olası bir savaşta Kürecik’teki NATO radar sistemine ihtiyaç duyabileceğini de söylemek zorundayız. Uzlaşma, kuşkusuz TürkAmerikan ilişkilerinin yeni bir atılım yapmasına da katkıda bulunacaktır. Ancak, İmralı’dan yapılan açıklamanın “özür diplomasisi” ile aynı döneme rastlaması Türkiye’nin ABD ve İsrail ile geliştireceği ilişkilerde daha dikkatli olmasını zorunlu kılmaktadır. Ortadoğu’da sinsice hazırlanan, güvenliğimizi ve ulusal bütünlüğümüzü yakından ilgilendiren plan aşama aşama uygulanmakta, ABD ve İsrail diplomasisinin Türkiye’yi elinden kaçırmamak için büyük çaba harcadığı fark edilmektedir. “Doğu Sorunu”nun ve onun önemli bir bölümünü oluşturan “Büyük Kürdistan” projesinin gündemde olduğu bu dönemde ABD’nin bundan sonra izleyeceği politikaya karşı Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ve geleceğini düşünerek daha fazla ödün vermeden çok dikkatli hareket etmesi gerekmektedir. Ya ‘Akil İnsanlara’ Silivri Soruları Sorulursa! Bir siyasal iktidarın, eylemleri, söylemleri ve yürüttüğü politikalar birbiriyle çelişirse… Kimi zaman seçmen kitlesinin eğilimlerine aykırı davranırsa… Yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmekte güçlük çeker, olup bitenleri halka anlatmakta zorlanırsa… Toplumun çeşitli kesimlerinden, özellikle tek bir politika için destek ister ve bu amaçla da birtakım “akil insanlar” seçip görevlendirirse… Bu yöntemin önemli sorunlar doğurması kaçınılmazdır. 1) Bu insanların kim oldukları, neye göre nasıl seçildikleri, kimlerin seçilmediği tartışma yaratır, hem iktidarın hem de seçilenlerin imajları zarar görebilir. 2) Seçilenlerin kendi aralarında ve iktidarla olan ilişkilerinde eylem ve söylem birliğini sağlamak zor olabilir. 3) Seçilenler, siyasal açıdan sorumsuz ve yetkisiz olduklarından dolayı, halkın bunlara güven sorunu gündeme gelir, iktidara kefil de olsalar, hesap sorulamayacağı için bir anlam taşımaz. 4) Savunulan barış süreci konusunda, geçmişteki ve bugünkü eylem ve söylem çelişkileri, iktidarın tutarlılığı sorgulandığında ne yanıt verebilecekleri belli değildir. 5) Akil insanlar süreç hakkında yeterli bilgi sahibi olmayabilir; örneğin, “Ne ödün verildi, ne karşılığında barış” sorularına yanıt verilemeyebilir. 6) Etnik milliyetçilik çizgisi bu süreçte hem Türkler hem Kürtler için dile getirildiğinden, her iki kesimin de duyarlılıklarına nasıl karşılık bulunacağı açık değildir. HHH Şimdi bütün bu sakıncaları akılda tutarak şu olasılıkları da düşünelim: Bu insanlara halk, “Siz sorunun çözümü için, demokrasi, eşitlik, özgürlük, hak, hukuk, barış diyorsunuz, ama Silivri davalarında öne sürülen haksızlık ve hukuksuzluklar ortadayken Türkiye’de bunları gerçekleştirmek olanaklı mı” diye sorarsa ne yanıt vereceklerdir? Ya da gazetecilerin yoğun olduğu bu heyetlere, medya üzerindeki baskılar, içerideki gazeteciler konusu sorulduğunda inandırıcı neler söyleyebileceklerdir? İktidar PKK ile görüşürken, PKK ile mücadele eden subayların hapiste olması olayına değinilirse ne denecektir? Dilerim AKP iktidarı ve akil insanlar, bütün bu soru ve sorunları dikkate alarak hazırlık yapmışlardır ve gerçekten de barış sürecine yararlı olurlar!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle