18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 NİSAN 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR Knopfler Rusya konserini iptal etti n Kültür Servisi Dire Straits grubunun lideri Mark Knopfler, insan hakları savunucularına yapılan baskıları protesto etmek amacıyla Rusya’da vermeyi planladığı iki konseri iptal ettiğini duyurdu. Knopfler, konser iptaliyle ilgili İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) ve Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) de dahil birçok örgütün bürolarına yapılan baskınları gerekçe gösterdi. 19 Şarkılarla, öykülerle... a gerçekleşecek u Yarın İş Sanat’t rkiye hazırladı, özel seçkiyi Atilla Bi eye uyarladı. Mehmet Birkiye sahn Emin Yarar, Tilbe Saran, Bülent etin Belgin, Hakan Gerçek ve M külerine hayat Sabahattin Ali’nin öy Yalçın’ın besteleri verecekler. Serdar üdyosunun ise eski bir radyo st e düzeninde canlandırıldığı sahn seslendirilecek. Sabahattin Ali ‘Gece Kapladı Her Yeri’ adlı bir dinletiyle anılıyor Londra’da ‘Geceyarısı Ekspresi’ Londra (2) Nereden çıktı şimdi bu demeyin! Aynen öyle “Geceyarısı Ekspresi” Londra’da… Hayır Alan Parker’ın dünyanın her yerinde gösterilen ünlü filmi değil, bu kez balesi geliyor Londra’ya! Hani bizi dünyaya rezil ediyor diye hop oturup hop kalktığımız “eser” pek yakında Coliseum sahnesinde… Yıllar boyu Londra Festival Balesi’nde (şimdiki adı: İngilliz Ulusal Balesi) başdansçı, sonra başkoreograf ve yönetici olarak parlayan Peter Schaufuss, dört yıl önce atalarının ülkesi Danimarka’ya yerleşip kendi adını verdiği topluluğu kurmuştu. Dans tiyatrosuna yakınlığı, daha deneysel ve aykırı çalışmalarıyla tanınıyor. “Geceyarısı Ekspresi”ni o sahneye taşımış, Hong Kong Dans Festivali’nde ilk gösteriminde çok beğenilmiş ve şimdi topluluğuyla Londra’ya geliyordu. Londra temsillerinin bir de artısı olacaktı. Başrolde günümüzün en karizmatik dansçılarından, “Balenin James Dean’i” diye tanınan Sergei Polunin vardı… Temsiller başlamadan, İstanbul’a dönüyordum. Ama meraktan da ölüyordum. Prova izleyebilir miyim, yönetmen, koreograf ya da baş dansçıyla görüşebilir miyim diye başvurdum. Yanıt veririz dediler. Beklemeye başladım. Beklerken… Dorsay ve Ustaoğlu SSM’de n Kültür Servisi S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, sinema yazarı Atilla Dorsay’ı, yönetmen ve oyuncularla bir araya getirdiği etkinliğe nisan ayında Yeşim Ustaoğlu’yla devam ediyor. Etkinlik kapsamında 25 Nisan’da Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği “Araf” filmi izlenecek ve film üzerine Atilla Dorsay’ın moderatörlüğünde Ustaoğlu ve filmin oyuncularıyla bir panel gerçekleştirilecek. Ustaoğlu’nun filmleri ise nisan ayı boyunca SSM ‘The Seed’ salonunda gösterilecek. n Kültür Servisi Açık Radyo’da yayımlanan “Alla Turca” programı yapımcıları Ersin Antep ve Ali Pınar yönetimindeki müzik sohbetlerinin üçüncüsü yarın saat 18.30’da Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde gerçekleştirilecek. “Ah O Pera Yok mu!” başlıklı sohbette, 19. yüzyılda Beyoğlu’ndaki sanat çevresi, Naum Tiyatrosu, Güllü Agop, Dikran Çuhacıyan gibi önemli simalar ve özellikle konserlere dair bilgiler irdelenecek ve Osmanlı’ya operetin girişi de ele alınacak. ‘Ah O Pera Yok mu!’ sohbetleri Kültür Servisi Romancı, öykü yazarı ve şair Sabahattin Ali yarın saat 20.00’de İş Sanat’ta anılacak. Sabahattin Ali’nin 65. ölüm yıldönümü dolayısıyla düzenlenen “Gece Kapladı Her Yeri” adlı dinleti, hikâyeler ve şarkıların tematik akışı içinde, izleyicileri ünlü yazarımızın dünyasında bir yolculuğa çıkaracak. “Gece Kapladı Her Yeri” adlı dinletide, Sabahattin Ali’nin “Hanende Melek”, “Gramofon Avrat” ve “Hasanboğuldu” adlı hikâyeleri, Serdar Yalçın’ın besteleri eşliğinde ve eski bir radyo kayıt stüdyosunun canlandırıldığı sahne düzeninde şarkılarla birlikte seslendirilecek. Atilla Birkiye’nin hazırladığı, sahneye Mehmet Birkiye’nin uyarladığı bu özel seçkide Tilbe Saran, Bülent Emin Yarar, Hakan Gerçek ve Metin Belgin, Sabahattin Ali’nin öykü lerine hayat verecekler. Geceye Deniz Erdoğan Likos (mezzosoprano), Seda Subaşı (keman) ve Gürhan Eteke (klarinet) de katılacaklar. Öte yandan Notos dergisi, NisanMayıs 2013 sayısında okurlarına bir Sabahattin Ali Dosyası sundu. “Sabahattin Ali Geçmişten Bugüne Uzanan Köprü” başlıklı dosyada A. Ömer Türkeş, Behçet Çelik, Alper Akçam, Haydar Ergülen, Hülya Soyşekerci, Ekrem Işın, Atilla Birkiye ve Deniz Gündoğan’ın Notos’tan özel dosya Sabahattin Ali’ye farklı açılardan yaklaşan incelemeleri yer aldı. Notos dergisi, yeni sayısındaki Sabahattin Ali dosyasını okurlarına şu sözlerle sundu: “Notos okurları arasında yaptığımız soruşturmalarda, hakkında kapsamlı bir dosya çalışması yapmamız istenen yazarların başında her zaman Sabahattin Ali geldi. Sabahattin Ali, edebiyatımızın klasik dönemiyle modern zamanları arasındaki en sağlam köprülerdendir. Gerçekçi anlayışını unutulmaz kişilere odakladı. İnsanların içinden çıkıl ması zor hayatlarını anlatırken psikolojilerine de değer verdi. Kendini sürekli yenileyen bir yazar oldu. Öldürüldüğünde daha kırk bir yaşındaydı. Karanlık devlet entrikalarıyla yok edilmek istendi. Olmadı. Değeri yaşadığı yıllarda da anlaşılmıştı. Gelgelelim, zamanla daha çok okunmaya başladı. Bugün artık kitapları çok okunan yazarlar arasında ilk sıralarda bulunuyor. Biz de Sabahattin Ali okumalarına katkıda bulunmak için hazırladık bu dosyayı... Murat Ak ‘Destur!’ (Çimen’s Yapım) Yedi yıl önce çıkardığı tek albümle hatırı sayılır bir hayran kalabalığı yaratan ve halen hatırlandıkça iç geçirten Çamur topluluğunun etkileyici vokali Murat Ak. Topluluğun dağılmasının ardından, geçirdiği sessiz ve zor zamanları süzerek bir solo albüme dönüştürmeyi becerdi sonunda. Murat’ın ilk so lo çalışması “Destur!” hem arabesk hem rock çizgisine yalpalamadan ayak basarak yürüyen sağlam çalınmış güzel bir albüm. Tam olarak Çamur gibi olduğunu söylemek zor ancak benzer bir etki yaratacağı konusunda onun kadar varsıl; zira Murat’ın bilinen özellikle yine ön planda. Özellikle iki özellik öne çıkıyor; birincisi külhan vokal anlayışıyla güzel bir ses var karşımızda, Müslüm Gürses ile Kaan Tangöze’nin özgün kolajı, biraz da Kayahan’ın proleteri. İkincisi ise Murat’ın mük e m m e l bir söz yazarı ve prozodi ustası oluşu; mektepli olmamasına rağmen bu konuda ders verenlere ders verecek kadar… Yanı sıra, harbilik, delikanlılık raconu, dost meclislerinin muhabbeti ve aşk efkârı; hepsi bolca var içli şarkılarında. Murat Ak, tüm farklarına karşın, ilk solo albümü “Destur!” ile Çamur sonrası beklentileri fazlasıyla karşılıyor, yedi yıl boyunca sabırla bekleyenleri eli boş göndermiyor. [email protected] Beklerken, bir süre önce okuduğum Kanat Atkaya’nın “Al Sana Geceyarısı Ekspresi!” başlıklı o muhteşem yazısını düşünmeden edemedim. CHP’nin Cezaevi Raporu’ndan yola çıkıyor ve BUGÜN cezaevlerinde yaşananların Alan Parker’in filmine rahmet okuttuğunu söylüyordu. Raporun ortaya koyduğu gerçekleri burada sıralayamam. Sadece “Ergenekon örgütünün kasası” denen Kuddusi Okkır’ın bugün hayatta olmadığını, cezaevlerindeki öteki ölümleri, 5 yıldır savunma verilmeden içeride tutulanları düşünün yeter. Tuhaf bir milletiz. “Geceyarısı Ekspresi”nin kitabına, filmine, dansına öfkeleniyor, kızıyor, kıyameti koparıyor ya da utanıyoruz. Milli gururumuza dokunuyor! Ama gerçeğine gözlerimizi kapatabiliyoruz, yok sayabiliyoruz! Nedense gerçeği gururumuza ya da herhangi bir yerimize dokunmuyor! ( Bakınız: Her gün hükümete övgüler düzenler…) Oysa tam tersi olmalıydı. Eğer gerçekten iktidar ya da yandaşlarının dediği gibi “ileri bir demokrasi” olsaydık, insan onurunu yok sayan bu rezilliğe, hak ve hukuksuzluğa karşı çıkar; bunların sahneye, perdeye, kitaba yansımasını ancak farklı sanatsal açılardan ele alıp ilgilenirdik… Gerçeğin temsilinden utanmak! Sonunda yanıt geldi: Hayır ne prova izleyebilir ne de görüşebilirdim, zaten sonsuz sorunlar vardı! Açıklama henüz yapamazlardı… Ertesi gün “skandal” diyordu gazeteler: Başbalet Sergei Polunin kaçmıştı, yok olmuştu. Balenin asi genci aranıyor ama bulunamıyordu. Bu, Sergei Polunin’in ilk kaçışı değildi. Geçen yıl da Britanya Kraliyet Balesi’nden “topluluk beni çok sevmiyor” gerekçesiyle kaçmıştı. 24 yaşındaki sanatçının denge sorunu, esrar sorunu (tıpkı başkahraman gibi) ve aşk sorunları vardı. Bu kez gerekçesi (söylentiye göre) “Prodüksyonun iyi olmamasıydı”… Şimdi harıl harıl yeni bir dansçı başrole hazırlanıyor… Ben Türkiye’ye, gerçeklere dönüyorum. Ama 914 Nisan’da Londra’da Coliseum’da “Geceyarısı Ekspresi”ni gören olursa, lütfen bana ayrıntılı yazsın, merakım hâlâ devam ediyor. Skandal: Balet kaçtı Low ‘The Invisible Way’ (Sub Pop) Amerikalı indie rock grubu Low, kariyerinin 20. yılını kutluyor. Bugüne kadar bağlı oldukları dini referansları da olan derin sözleri, minimal gitar tınılarıyla işleyen yavaş ritimli şarkılar yaptılar. Yeni albümlerinde de aynı yolu izlemişler ancak bu kez başrolde piyano var, gitar ise büyük ölçüde akustik. Bir diğer yenilik, Alan Sparhawk’ın vokaldeki ağırlığının belirgin şekilde azalması ve eşi Mimi Parker’ın öne çıkması. Bunu heyecanla karşılayanlar olsa da, bence albümün en güzel şarkıları yine Alan Sparhawk’ın söyledikleri. Dingin melodilerin çevresinde akıp giden folk şarkıları, grubun son birkaç albümünde duyduğumuz sound yerine, daha çok ilk dönemdeki yalın çalışmalarına yakın duruyor. Albümün usulca ilerleyen ritmi, yalnızca “Just Make It Stop” ve “On my Own” adlı iki şarkıda bozuluyor; ritim hızlanırken elektro gitar devreye giriyor. Low’un kariyerinin en iyisi olmasa da dürüstçe insanlığa dair hem iyi hem de kötü yanları dile getirdikleri bir albüm. Yine savaşlar, aşk ve ilişkilerden söz ediyorlar ama bu kez daha rahatlamış bir ruh hali içindeler. Sonuçta bu her zamanki gibi şarkılara kendi karakteristiklerini yansıttıkları bir Low albümü: İnsan ruhuna doğru ılık bir his geçiyor melodilerden. Nice yıllara Low! www.zulalkalkandelen.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle