24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 NİSAN 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ne ki İmralı ile Kandil’in komisyon kurulmadığı takdirde örgütün sınır dışına çıkmayacağı tehdidinden sonra, sözümona terör sorununun çözümüne yönelik araştırmalar yapacağı gerekçesiyle bir komisyon kurulmasına CHP ile MHP’nin üye vermemesini daha önceki önerileriyle çelişiyor diye eleştiriyor AKP’nin irili ufaklı sözcüleri. AKP’ye özgü tam bir saptırma. Oysa CHP, daha önce, AKP’ye Meclis’teki teröre karşı önlemleri görüşüp saptayacak, dört partinin eşit sayıda üyesiyle bir komisyon kurulmasını önerdi. AKP reddetti. CHP bu öneride bulunduğu sırada, AKP hükümetinin çözüm süreci adını verdiği bir süreç ve İmralı ile, İmralı aracılığıyla PKK ile pazarlık öncesi görüşmeler daha başlamamıştı. O sırada ne PKK’nin yurtdışına nasıl çıkacağı konusu vardı ne de bu konuda MİT aracılığıyla hükümetle görüşen Öcalan’ın dayatmaları gündeme girmişti. BDP heyetinin teröristlerin “önderi” ile yaptığı yeni anayasanın içeriği, anayasada vatandaşlık tanımı, hatta başkanlık sistemi üzerindeki görüşler de kamuoyuna yansımamıştı. Bu süreçten Türkiye sanki geçmedi. İmralı+Kandil dayatmaları ve PKK’nin, yurtdışına çıkacak ise bunu Meclis’in onaylaması gibi dayatmalar izlenmemiş gibi... …CHP’nin komisyon önerisinden aylar sonra... bu hükümet, bu Başbakan; hiç sıkılmadan, yüzleri kızarmadan bugüne kadarki aşamalarda teröristlerle, şefiyle yaptığı, yapacağı uzlaşmaları parlamentonun onayından geçirecek bir komisyon kuruyor ve... inanılmaz bir vurdumduymazlıkla CHP’yi gelmiş geçmiş sorumluluklarına ortak etmek istiyor! AKP’nin kurmaya giriştiği komisyona anayasa, içtüzük engeli öne sürmek yanlış. Şu gerekçe yeterli: AKP’nin terörist dayatmalarıyla kurmaya giriştiği komisyonla; CHP’nin daha önceki günlerde önerdiği dört partili komisyon arasında anlam, içerik, olası uygulamalar açısından bir tırnağın ucu kadar benzerlik yok! ??? Bu adamların neredeyse Allah bir dediklerine inanamayacağız. Bu Başbakan, günlerce PKK’yi meşrulaştırmayı amaçlayan İmralı+Kandil’in illa ki komisyon dayatmalarına karşı çıkar ve fakat, teröristler, aynı Başbakan’a ya komisyon kurarsın, PKK’yi ve kanlı eylemlerini meşrulaştırır, örgütü tanırsın ya da teröristler gitti, gidiyor diye halka şırınga ettiğin umut boşa gider deyince yelkenleri indirir, teröriste teslim oluverir! Bırakalım türlü çeşitli gerçek nedenleri; iki partinin, komisyona üye vermemelerini açıklarken gerekçe olarak Başbakan’ın bu iki yüzünü göstermeleri yeter de artar bile! ??? Bu iktidar, yeni anayasada vatandaşlık tanımında “Türkiye vatandaşlığı” kavramını öneriyor; “başlangıç” bölümünde ise “Türk Milleti” kavramını kullanıyor. Türk ve Atatürk’ü tek bir gün ağzına almayan, hatta yeni anayasada bu iki sözcüğün geçmeyeceğini bir iki yıldır durmadan yineleyen, hatta İmralı ile bu konuda uzlaşan RTE’yi değiştiren neden nedir? Toplumdaki tepki! Fakat inandırıcı değil! Başlangıç bölümünde istemeyerek, zoraki Türk milleti kavramını kullanıyor ama vatandaşlık tanımında yine bildiğini okuyor; Türkiye vatandaşlığı kavramına yer veriyor. ??? Karakteri, doğası, yetişme tarzı elverişli değil; Türk milleti ve Atatürk konularına... Bu konularda CHP gibi açık, içten olamayacak. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu gibi TV’lere çıkıp yeni anayasada diline zaten yakışmayan Türk milleti sözcüğünün yer almasına karar verdiğini açıklayabilir mi? Yayın yaşamında uzun zaman “Türkiye Türklerindir” sloganını baş tacı eden gazete Hürriyet bile Kılıçdaroğlu’nun partisinin tarihine, yenileşme sürecine ters düşmeyecek, CHP’nin halk indindeki değerine koşut açıklamasını geniş gösteremedi. Oysa Kılıçdaroğlu CNNTürk’teki açıklamasında dedi ki: “Türk sözcüğü (yeni anayasadan) kaldırılsın diye tartışmalar oldu. Kalkmasını uygun bulmuyoruz. Bizim maddemizin başlığı Türk vatandaşlığı. Devrim yasalarıyla ilgili bazı tartışmalar var. İlk 4 maddenin korunmasını istiyoruz. Türk ulusu kavramının başlangıç bölümünde bir ülkeye yakışır, görkemli ifadelerle yer almasını istiyoruz.” ??? Kılıçdaroğlu’nun açıklaması; 6 oklu CHP’nin bayrağında görülmeyen, Türk milleti ve Atatürk düşmanlarına, kuşkusuz RTE’ye yönelik… ...7’nci ok! 15 GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada güvenliği yok. Bu mütalaa mantığıyla, her meslek grubunun her türlü faaliyeti ömür boyu hapsi gerektiren suçların delili haline getirilebilir. Böyle bir durumda en büyük risk grubu gazetecilerdir. Bunu davanın daha ilk günlerinden beri defalarca dile getirdim. Zaman içinde beni haklı çıkaran pek çok gelişme oldu. Bugün Türkiye, “cezaevlerinde en çok gazetecinin bulunduğu ülke” unvanına sahip. İktidar gücünü yasaların en uç maddesine kadar kullanan savcılar, benzer unvanı öteki meslek gruplarına da kazandırabilir. ??? Mütalaadan benimle ilgili iki somut örneği paylaşmak istiyorum. Bunu bir savunma yapmak amacıyla değil, hukuk güvensizliğinin, daha net anlatımla hukuk cinayetinin hangi boyutlara vardığını göstermek için yapacağım. 5 Mart 2009’da ikinci kez gözaltına alınıp sorgulanırken pek çok kişiyle telefon görüşmem olduğu söylendi. Buna ilk tepkim, “bir gazeteci herkesle görüşür, bilgi almak, haber toplamak için her kesimle temas kurar” şeklinde oldu. İlerleyen saatlerde adını kamuoyundan tanıdığım, ancak hiç temasımın olmadığı kişilerle de telefon görüşmelerim olduğu söylendi. Usul usul kendimden şüphe etmeye başladım; acaba bunca kişiyle konuştum da unuttum mu? Bir yerde şunu sordular: “İlhan Bey Kemal Kılıçdaroğlu ile konuşurken bombaları patlatmışsınız diyor, bunu açıklayınız!” İlhan Bey’i İlhan Selçuk zannıyla soruyorlardı. Telefonun akışından Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’ndan İlhan Taşcı olduğu anlaşılıyordu. “Bombaları patlatmışsınız” sözünü terör faaliyeti sanmışlardı; oysa arkadaşımız, o dönem CHP Grup Başkanvekilliği’ni yürüten ve sürekli AKP’ye ilişkin belgeler açıklayan Kılıçdaroğlu’na bunları soruyordu. Telefonun da bana ait olduğunu sanmışlardı, oysa Cumhuriyet Ankara Bürosu’nun santral telefonuydu. Özetle Cumhuriyet santralından yapılmış tüm telefon görüşmelerini ben yapmışım gibi göstermişlerdi. Ben “sanmışlardı” dedim ama böylesi bir düzen kurmanın “sanma” ile yapılacağını düşünmüyorum. Zira, mütalaaya göre Cumhuriyet santralı hâlâ benim kişisel telefonum! En azından bunun düzeltileceğini düşünmüştüm, yapmamışlar. Paylaşmak istediğim ikinci konu, daha önce farklı bir şekilde gündeme gelen, 2 Haziran 2006 tarihli, “Ergenekon, Her Yere Kon” başlıklı yazım. Sevgili meslektaşım, Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş, Sabah’ın Ankara Temsilciliği’ni yürüttüğü 2006 yılında, Danıştay cinayetinin ardından birkaç gün art arda devam eden haberler yapmıştı. Özellikle 262728 Mayıs günleri, cinayetin Ergenekon adlı bir örgütün işi olduğunu, bu örgütün anayasasının da bulunduğunu, kökeninin Moğollar’a kadar gittiğinin iddia edildiğini yazdı. Benzer haberler öteki gazetelerde de çıkınca konuya ben de girdim. Her olayın bilgisi, belgesi olmadan böyle bir “örgüte” bağlanmasını mizahi bir dille eleştirdim. Aydıntaşbaş, o haberler nedeniyle tanık olarak mahkemeye ifade verirken savcı şu soruyu yöneltti: “Bu haberleri yazarken Mustafa Balbay’ın ‘Ergenekon, Her Yere Kon’ başlıklı yazısından mı esinlendiniz?” Aydıntaşbaş böyle olmadığını söyledi: Benim yazım bir hafta sonra çıkmıştı. Bunu gazetelerin o günlerdeki haberlerinden örnekler vererek ispatlayınca, bu yazımın “delil” olarak kullanılması olanaksız hale gelmişti. Ama yine de bir olanak yaratılmış! Esas hakkında mütalaanın 1095. sayfasında benimle ilgili müebbet hapsi gerektiren suçların delili açıklanırken şu cümleye yer veriliyor: “Danıştay cinayeti sonrası ‘Ergenekon Gel Her Yere Kon’ türü yazılar kaleme alarak kamuoyunda böyle bir gizli örgütün olmadığı algısını yaratmaya çalıştığı, örgüt mensuplarına slogan ürettiği, terör örgütünün kontrolü altında bulunan sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerine katıldığı, konferans panel ile kamuoyunu yönlendirme faaliyetlerinin içinde bulunduğu anlaşıldığından...” Savcılar o yazıyı delil olarak kullanma kararı almış, çıkış yok. Önce Ergenekon adını ilk yazdığım, Aydıntaşbaş’ın benden esinlendiği iddia ediliyor. Böyle olmadığını inkâr edilemez biçimde kanıtlayınca aynı yazıyı bu kez, örgütün olmadığını anlatmak için yazdığım mütalaa ediliyor. ??? Mütalaada hakkımdaki iddiaların tümü yukarıdaki zihniyetle kaleme alınmış. Gazeteciler bir an empati yapsınlar; çalıştıkları medya kuruluşunun santral telefonu onların üzerine yazılsa, ne tür bağlantıları oluşur? Gündemdeki davalara, soruşturmalara ilişkin yazdıkları, söyledikleri her şeyin altında başka bir anlam aransa, davalarla, olaylarla ilişkilendirilse, ne olur? Azıcık sağduyusu olan, vicdan sahibi herkesin ciddiyeti bırakıp şunu söylediğini duyar gibiyim: Oh, âlâ mütalaa! Noyan Özkan yaşamını yitirdi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Barosu’nun, 20002002 yılları arasında başkanlığını yapan avukat Noyan Özkan, Urla’da geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Özkan, doğa koruma ve çevre duyarlılığı başta olmak üzere insan hakları alanında da çalışmalar sergiliyordu. Evli ve bir çocuk babası olan Özkan, 1953 doğumluydu. Edinilen bilgiye göre Urla’daki evinden dün sabah sporu yapmak için çıkan Özkan, yaklaşık bir saatlik yürüyüşün ardından evine yaklaştığı sırada aniden fenalaşarak yere yığıldı. Acil olarak Urla Devlet Hastanesi’ne kaldırılan ve kalp krizi geçirdiği belirlenen Özkan kurtarılamadı. Noyan Özkan, 30 yıldan bu yana İzmir’de serbest avukatlık yapıyordu. Özkan, İzmir Barosu’nun başkanlığının yanı sıra TBB delegeliğini de yapmış ve baronun komisyonlarında görev almıştı. Doğa koruma ve çevre mücadelesinin içinde yer alarak, yurtiçi ve yurtdışında konuyla ilgili çok sayıda toplantıya katılmıştı. Son dönemdeki Ergenekon, Balyoz, İzmir merkezli devlete ait gizli belgeleri ele geçirme gibi davaları da yakından izledi. Haksız gözaltı süreciyle ilgili yurttaşlara yönelik, “Kapınızı çalarlarsa yapmanız gerekenler” konulu bir kılavuz hazırladı. 12 Eylül referandumunda neden “hayır” oyu verilmesi gerektiğine ilişkin 15 maddelik bir bildiri hazırlayan Özkan, bunu kamuoyuyla paylaşmıştı. İzmir Barosu’nun “Avukatlar Günü” nedeniyle dün gerçekleştirmeyi planladığı balo da Özkan’ın yaşamını yitirmesi nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. Özkan için yarın saat 11.00’de İzmir Barosu’nun Alsancak’taki binası önünde tören düzenlenecek. Daha sonra cenaze Alsancak Hocazade Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Urla Güvendik Mezarlığı’nda toprağa verilecek. MUSTAFA BALBAY ‘Kıskanıyorlar’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan, Kürt sorunun çözümü sürecinde belirlenen akil insanlar heyetine eleştirilere “Kimisi kendisi yok diye feryat ediyor, kimileri kıskançlıklarından çatlıyor” dedi. Gaziosmanpaşa’daki kentsel dönüşüm törenine katılan Erdoğan yıkımları da Bağcılar’daki Sancaktepe Camisi’nden başlattı. Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşümün ikinci ayağını başlattığı Gaziosmanpaşa Sarıgöl Mahallesi’ndeki törene katıldı. Erdoğan, yaklaşık 30 yıldır Türkiye’nin terörle mücadele ettiğini, ama terörü doğuran sebeplerin hiç konuşulmadığını savundu. Erdoğan Kürt sorununun çözümü sürecinde belirlenen akil insanlar heyeti ile ilgili de şunları söyledi: “Düşüncesine; inancına bakmadan, yüzlerce insan arasından 63 saygı duyulacak akil insan seçtik. Ama bazı çevreler bundan rahatsız. Kimisi kendisi yok diye feryat ediyor, kimileri kıskançlıklarından çatlıyorlar. Kimileri de ulusalcı kesim oldukları için...” Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve belediye başkanlarını “Fevkalade bir hal olmadıkça bu tür yapılanmalarda gökdelenler dikilmesin” sözleri ile uyaran Erdoğan “40, 50, 80 katlı bina estetik olmaz mı? Olabilir ama insanoğlu toprağa yakın yaşamalı” diye konuştu. Erdoğan, muhalefetten tepki toplayan akil insanlar heyetini savundu Gökdelen uyarısı Gürcülere çifte vatandaşlık geliyor Başbakan Erdoğan, Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili ile Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde yaklaşık 1.5 saat görüştü. Görüşmenin ardından İnegöl’e giden Saakaşvili, Gürcü asıllı Türk vatandaşlarına hitap etti. Saakaşvili, “Sizlere aynı zamanda Gürcistan vatandaşı olma hakkı tanıyacağız” dedi. ‘Bismillah’ ile cami yıkımı Başbakan daha sonra kentsel dönüşümün başladığı il ve ilçelere canlı bağlantı yaptı. Erdoğan “Ya Allah bismillah” diyerek depremde zarar gören Sancaktepe Camii’nin yıkımıyla kentsel dönüşümün 2. ayağını başlattı. ARTVİNLİLER KENTİNE SAHİP ÇIKTI Asbestli gemi Doğamızı talan Türkiye’ye geliyor ettirmeyeceğiz ÖMER ŞAN Başka canlar yanmasın ? İstanbul Haber Servisi Kabataş finüküler istasyonunun havalandırma boşluğunun mazgalı, Mahsun Bilim’in (16) canına mal olduktan sonra onarıldı. Bilim dün Tophane Kabataş Mustafa Ağa Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Bilim’in dayısı Nadir Gündüz, yeğeninin ölümüne ihmalin neden olduğunu belirterek “Şikâyetçi olacağız. Başka canlar yanmasın” dedi. ARTVİN Kafkasör Dağı, Genya ve Cerattepe bölgelerinde maden ruhsatı verilmesine tepki gösteren binlerce Artvinli, doğanın katledilecek olmasını protesto etti. Mitinge destek veren Artvinli esnaf, işyerlerinin kapısına, “Bu işyeri maden mitingi dolayısıyla kapalıdır” yazıları astı. Yeşil Artvin Derneği’nin düzenlediği mitinge katılan binlerce kişi Cumhuriyet Caddesi’nde yürüyerek “Siyanürlü şirket Artvin’i terk et”, “Artvin’i vermeyeceğiz”, “Artvin’de madene hayır” sloganları attı. Çevre örgütleri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, İstanbul, Bursa, Sakarya, Ankara, İzmit gibi illerdeki Artvinliler dernekleri ile Beşiktaş’ın Çarşı Grubu’nun katıldığı mitinge CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Artvin CHP Milletvekili Uğur Bayraktutan da destek verdi. Mitingte konuşan Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, Artvin’in tepesine maden ruhsatı verilmesinin geri dönüşü olmayan doğa yıkımına neden olacağını belirterek, “Ne yazık ki Ankara’dakiler, oturdukları yerden verdikleri kararlarla, kendi vatandaşlarının hayatlarını ve yaşam alanlarını altüst etmekten çekinmiyorlar. Maden sahaları şehir merkezinin hemen yukarısındaki mahallelerden başlıyor. Burada insanlar yaşıyor ama görmüyorlar. En vahim durumlardan biri de Artvin’in çatısında yaklaşık 5060 dönümlük 4 atık havuzunun inşa edilecek olmasıdır” dedi. Artvin Belediye Başkanı CHP’li Emin Özgün de maden ruhsatı verilmesine tepki gösterdi. Haber Merkezi Dünyanın birçok yerinde kansere sebep olduğu için yasaklanan izolasyon maddesi asbest ile izolasyonu yapılmış eski bir kruvaziyer gemisinin parçalanmak üzere Türkiye’ye doğru yola çıktığı iddia edildi. “Robin des Bois” (Robin Wood) isimli doğa koruma derneği tarafından yapılan açıklamada, Amerikan “Royal Caribbean Cruise Line” (RCCL) turizm şirketinin İspanya’daki uzantısı olan “Pullmantur” turizm şirketine ait olan “Atlantic Star” isimli gemi, Fransa’nın “STX” isimli gemi inşa şirketine, Avrupa’da geçerli olan yasal usullere uygun bir şekilde parçalanmak üzere, yeni bir gemi siparişi karşılığında 2012 yılında geri verildi. 240 metre uzunluğundaki gemi Fransa’da parçalanacağı yerde “STX”in Norveç’teki şubesi olan “Skandinor”a devredildi. Belli bir müddet sonra da “Skandinor” tarafından merkezi Marshall adalarında bulunan “Belinda Shipholding Corporation”a devredilen gemi en son olarak izinsiz bir şekilde Türkiye’de parçalanmak üzere Fransa’dan ayrıldı. Robin des Bois derneği sözcüsü Christine Bossard, “Fransa, İspanya ve Malta; Avrupa Birliği çerçevesinde imzaladıkları ‘zehirli maddelerin imha edilmesi’ anlaşmalarına uymayarak, yüksek derecede zehirli bir gemiyi izinsiz bir şekilde başka bir ülkeye gönderdiler” dedi. CGT’den uyarı Fransa’nın güçlü sendikalarından CGT ise Fransız hükümetine zehirli geminin derhal Fransa’ya geri getirilmesi için resmen başvurduklarını belirtti. Fukuşima’da yeni sızıntı Dış Haberler Servisi Japonya’da deprem sonrası nükleer felakete neden olan Fukuşima santralında yine sızıntı ortaya çıktı. Reaktörlerdeki yakıt depolama havuzundan yaklaşık 120 tonluk radyoaktif su sızıntısının meydana gelmiş olabileceği belirtiliyor. Sızıntının kaynağı tespit edilemese de yakıt depolama havuzunun soğutucu sisteminde yaşanan bir arızadan şüpheleniliyor. Peker, ‘Özbizerdik’ dedi ? İstanbul Haber Servisi Önceki gün Şişli’de bir gece kulübünde ayağından vurulan eski Giresunspor Başkanı Olgun Peker’in tedavi gördüğü hastanede görüştüğü polise kendisini Onur Özbizerdik’in vurduğunu söylediği öğrenildi. Polis, Özbizerdik’i arıyor. Kardeşi de siyasete girdi ? Haber Merkezi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kardeşi Celal Kılıçdaroğlu, Buca belediye meclisi üyeliği için aday adayı olduğunu duyurdu. İzmir’deki bir şantiyede bekçilik yapmaya başlayınca çeşitli yorumlar üzerine işi bırakarak başka bir iş bulmak zorunda kalan Celal Kılıçdaroğlu, sosyal paylaşım sitesinden “Amacım ağabeyime siyasi hayatında destek olmak” dedi. Lütfi Kırdar BM toprağı ? İstanbul Haber Servisi 10. BM Orman Forumu’nun düzenleneceği Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nın bulunduğu bölge, 19 Nisan’a kadar BM toprağı oldu. İlk kez New York dışında bir şehirde gerçekleştirilecek olan forum, 819 Nisan tarihleri arasında yapılacak. 2 kişiye 2 milyon 659 bin ? ANKARA (AA) Sayısal Loto’da numaralar, “1, 21, 24, 28, 42, 48” olarak belirlenirken 6 bilen 2 kişi, 2 milyon 659 bin 196’şar TL kazandı. 5 bilenler 2 bin 572’şer TL, 4 bilenler 38’er TL, 3 bilenler 5’er TL alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle