17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM 2013 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Demokrasi Paketi Demokrasi paketi... Daha önce böyle bir şey duydunuz mu? İnsan yaşadıkça neler öğreniyor! Türkiye’de demokrasiyi bir paket haline getirmişler. Maddeler maddeler... En önemlisi paketin içinde ne var, önce bunu bilmeliyiz. Kim doldurdu o paketi? İçine neler koydu? Yenilir mi içilir mi, görünüşü iyi ama gerçekte içi bomboş mu? Türk ulusu olarak yüz yıldır demokrasi denen bir hayali arıyoruz. Binlerce sayfa doldurduk bu konuda tartışmalarla, değişik yorumlamalarla, sonunda tam bir çıkmazdayız. Herkese göre demokrasi farklı. Yalnız biz değil. ABD’de de hem Cumhuriyetçilik hem de Demokratlık iki ayrı eğilim. Partileri de var. Biri oyçokluğuyla iktidara gelir, diğeri gelecek seçimi bekler. HHH Unutmak kolay mı Doçent Bahriye Hanım’ın evine postayla gelen paketi... Ne var içinde diye açmış, ama evin içinde değil, bahçede. Birden bomba patlamış mektubun içindeki. Nasıl bir şeyse. Bomba zarfın içine nasıl girmiş, demek size bir paket geldi mi, önce ilgili uzmanları çağıracaksınız, öyle açıp bakacaksınız. Yıllardır aydınların birbiri ardına öldürülmesi, aydın gücünü yok etmek isteyenlerin özlemidir. Mumcu, Kışlalı, İpekçi ve daha niceler paketsiz maketsiz yok edildiler. En kolayı insanları, evinin önünde, sokak ortasında tek tek temizlemekti. Uzun süredir bu tür cinayetlerle karşılaşmıyoruz. Demokrasiyi paketledik de ondan mı?.. İfade Özgürlüğü ve Toplanma Hakkı Demokratik hukuk devleti olmanın önkoşulu, temel hak ve özgürlükleri kullanılmaz hale getiren başta 2911 sayılı yasa olmak üzere askeri darbe yasalarını kaldırarak hukuka uygun yeni düzenlemeler yapmak, anayasanın 90. maddesine uymak, AİHS ve bu sözleşmeye aykırılıkları ele alan AİHM içtihatlarının öncelikle uygulanmasını sağlamaktır. B Av. KAZIM KOLCUOĞLU THK Yönetim Kurulu Üyesi irey ve topluluklar açısından ifade özgürlüğü, diğer bir anlatımla düşünceyi açıklama hürriyeti, demokratik bir hukuk devleti olmanın vazgeçilmez koşullarının başında gelir. Demokrasinin adeta olmazsa olmazı budur. İnsanların kendilerini ifade etme şekilleri yazılı, sözlü, sanatsal, toplantı ve gösteri biçiminde gerçekleşebilir. Demokratik ülkeler, ifade özgürlüğünün kullanımını ve paylaşımını devletin güvencesi altında gerçekleştirirler. Bunun için tek koşul, ifade özgürlüğünün barışçıl bir yol ile kamuoyuna sunumudur. Özgürlüklerin rahatça kullanılmasını sağlamak için yapılacak yasal düzenlemelerin yanı sıra yargının da tam bağımsız ve tarafsız olması büyük önem taşır. Yargı tam bağımsız değilse, muhalif düşüncelere karşı iktidar baskısı, yargı aracılığı ile devam eder. Bu nedenlerle yargıya ve adalete güven büyük ölçüde azalır. Halkımızın yargıya karşı güveninin yüzde 40’lara düşmesi büyük ölçüde bu algılamalara dayanır. ze yakın yasanın varlığıdır. Bunların başında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, Yök Yasası, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, Terörle Mücadele Yasası gelir. Demokrasinin önünün açılması, bu yasaların kaldırılması ile olasıdır. Askeri darbe anayasası ve darbe yasaları yürürlükte kaldıkça demokratik hukuk devleti olduğumuz söylenemeyeceği gibi bu yasalara dokunmayan paketlere de demokrasi paketi denemez. Devletimizin kabul ettiği ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının, anayasamızın değişen 90. maddesi gereği öncelikle uygulanması gerekirken, mahkemelerimizin bu koşulu tam olarak yerine getirmedikleri görülmektedir. Anayasamızın düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlıklı 26. maddesi, herkesin düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğunu vurgular. Herkesin ifade öz gürlüğü hakkı teminat altına alınmıştır. Toplantı ve gösteri hakkı, ifade özgürlüğünün ortaklaşa kulla nılması, özgürlüklerin en önemlilerindendir. Hiçbir izne tabi olmadan, barışçıl bir şekilde kullanılması uluslararası sözleşmeler ve anayasa ile temel hak olarak kabul edilmiştir. Üzülerek söylemek gerekirse, en önemli hak olan toplantı ve gösteri hakkı, iktidarın uygulamaları ile kullanılamaz hale gelmiştir. Kullanmak isteyenlere karşı da baskı uygulanmış, haksız ve orantısız güç kullanılmış kullanılmaya da devam edilmektedir. Gezi Parkı’nda doğaya karşı duyarlı vatandaşların barışçıl etkinlikleri bir gece sabaha karşı baskınla sonlandırılmış, çadırlar yakılmış, insanlara karşı biber gazı, plastik mermi ve ilaçlı basınçlı su kullanılmış, insanlar gözaltına alınarak işkence ve kötü muameleye tabi tutulmuş, insanlar yaralanmış, kullanılan biber gazının mermi gibi kullanılması nedeniyle 11 gencimiz gözünü, 6 gencimiz de hayatını kaybetmiştir. Toplantı ve gösteri hakkını kullanmak isteyen gençlerimiz, gözaltına alınmış, evlerinde aramalar yapılmış, gözaltılar tutuklamaya dönüştürülmüştür. Hukuka aykırı olarak orantısız güç kullanan, yaralanma ve ölüme sebebiyet veren idareciler ve kolluk kuvvetleri hakkında, idare ve savcılıkça etkin bir soruşturma yapılmamış, failler korunmuş, hatta zaman kazanılarak deliller yok edilmeye çalışılmış, suç işleyenler para ile ödüllendirilmiş; işkenceye, silahlı öldürmeye karışmış şüpheli polisler hakkında tutuklama kararı verilmediği gibi görevlerine de devam ettirilerek korunmuşlardır. Faillerin bulunması ve delillerin tespiti için çalışan bir gaze Gezi Parkı’na baskın ürürlükteki yasalar Demokratik bir hukuk devleti olmamızın önündeki en önemli engeller, askeri darbe ürünü ve halen yürürlükte bulunan iki yü Y tecinin, devletin temsilcisi vali tarafından tehdit edilmiş olduğu kanıtları ile ortada iken bu vali görevden alınmamış ve hakkında soruşturma açılmamıştır. Bütün bu haksız ve hukuka aykırı uygulamalar ortada iken, insanları hukuk devleti olduğumuza nasıl inandırabiliriz? Devlet pozitif yükümlülük olarak, hakların ve özgürlüklerin kullanılmasını için gerekli güvenlik ortamını sağlamak, negatif yükümlülük olarak da bu hakkın kullanılmasında dışarıdan gelecek müdahaleyi önlemekle görevlidir. Herkes, silahsız, saldırısız ve önceden izin almadan toplanabilir, gösteri yürüyüşü yapabilir, yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılabilir. 2911 sayılı yasada yer alan bildirimdeki amaç, toplananların güvenliğini sağlamak ve düzeni korumaktır. Bildirim yapılmadan yapılan her barışçıl toplantı ve yürüyüş, devletin koruması altındadır, yasadışı olarak asla kabul edilemez. Bildirim yapılmadan yapılan toplantı ve gösteri kolluk güçleri tarafından asla dağıtılamaz, aksine güvenlik içinde yapılması konusunda her türlü önlem kolluk tarafından alınır. Hukuka uygun bu tip toplantı ve gösteriler kolluk tarafından, hukuka aykırı olarak, dağıtılmakta ve dağıtılırken de orantısız güç kullanılmaktadır. Demokratik hukuk devleti olmanın önkoşulu, temel hak ve özgürlükleri kullanılmaz hale getiren başta 2911 sayılı yasa olmak üzere askeri darbe yasalarını kaldırarak hukuka uygun yeni düzenlemeler yapmak, anayasanın 90. maddesine uymak, AİHS ve bu sözleşmeye aykırılıkları ele alan AİHM içtihatlarının öncelikle uygulanmasını sağlamaktır. Türban Dile Geldiğinde! AKP’nin seçim stratejisi olarak gündeme getirdiği Meclis’teki türban hamlesi, Kılıçdaroğlu’nun müdahalesi sonucunda, CHP’nin akıllıca tutumuyla boşa çıkarıldı… Şafak Pavey’in tarihsel nitelik taşıyan konuşması, hem türbanın kadını nasıl ikinci sınıf bir vatandaş haline getirdiğini, hem de AKP’nin özgürlükler konusundaki samimiyetsizliğini bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Zaten konuşma çok etkili olduğu için Pavey’e saldırılar, bel altı vuruşlar dahil, doruk noktasına tırmandı! HHH Şu sözleri Pavey’in konuşmasından seçtim: “Kadın özgürlüklerinden asla korkmam. Söylemek isterim ki, özgür bir hayat çok yavaş kurulur ama çok hızlı yıkılır... Türbanla özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir. Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç baskısını. Birçok kadın inanarak örtünürken, birçok kız kendilerini kontrol eden aile güçleri tarafından zorla kapatılırlar… Buraya gelmeden önce, türbanlı vekillerimizin konuşmalarını taradım. Başkalarının özgürlüklerine dair tek bir kelime kullandıklarına rastlayamadım. Kendi inanç özgürlüklerine gösterdikleri hassasiyeti, Ruhban Okulu, azınlık okulları, cemevleri, bir inanç biçimin mundar olarak ilan edilmesi gibi sorunlu inanç alanlarında göremedim. Mesela bilimin özgürlüğünü kelepçeleyen YÖK hakkındaki fikirlerini de bilmiyorum…” HHH Dünkü Cumhuriyet’te Mahmut Lıcalı’nın bir haberi yayımlandı: AKP’li 46 kadın milletvekilinden 5’i, 2011 seçimlerinden bugüne kadar milletvekili yemini ettikten sonra kürsüye bir daha hiç çıkmamış… 24 kadın milletvekilinin 2.5 yılda yaptığı konuşma sayısı ise 4’müş! HHH “Demokrasi tramvayı” galiba şöyle bir durakta: Türban, kadınlar adına konuşuyor, onların ayrıca konuşmasına gerek yok… Türban, AKP yönetiminde görev alan ve bu yönetimden ihale kapan erkekler adına da eşlerinin üzerinden konuşuyor, erkeklerin de ayrıca konuşmasına gerek kalmıyor… Zaten konuşanların başlarına neler geldiğini Gezi Parkı Direnişi’nde, pankart açan gençler olayında ve hatta Twitter, Facebook gibi sanal âlem ortamlarında bile gördük. Böylece “İleri Demokrasi” adına susturulan Türkiye’de sadece “Türban”ın sesi duyulmaya başladı!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle