25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr 5 KASIM 2013 SALI 16 KÜLTÜR PARTİZAN POLİTİKALARLA, BASKICI YÖNTEMLERLE SANAT VE SANATÇI YÖNLENDİRİLEMEZ, CEZALANDIRILAMAZ Destek mi veriliyor? Ulufe mi dağıtılıyor? Özel Tiyatrolara Devlet Desteği Kurulu’nda bazı tiyatrolara “Gezi eylemlerine destek verdikleri ve katıldıkları” gerekçesiyle ceza kesilmiş. “Gezi Parkı” cezası! Nasıl kesilmiş bu ceza? Basından edindiğim bilgiye göre, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik; aralarında, başta Dostlar, Ortaoyuncular, Kumbaracı 50, Levent Kırca Tiyatrosu, AST ve DESTAR’ın da bulunduğu ve de ‘muhalif’ olarak nitelendirdiği özel tiyatroları kara listeye alarak dosyalarına ‘sıfır kanaat notu’ verdiği için! Şaşırmamak imkânsız... Kültür ve Turizm Bakanlığı sanki özel tiyatrolara devlet desteği vermiyor da ulufe dağıtıyor! 2013 başında, İngiltere’de, Arts Council’ın bütçesinden yüzde 0.5 kesinti yapacağı haberleri üstü u Bu ülkede tiyatro geleneğinin yerleşmesinde ödenekli tiyatrolar kadar önemli köşe taşlarıdır özel tiyatrolar. Özgür ve politik tiyatro hareketinin can damarıdır özel tiyatrolar. İktidarlar, bakanlar gelirler ve giderler, ama “tiyatro” kalır. Bu bir gerçek. Ve tiyatro; çok katmanlı misyonunun bilincinde olarak önemli tartışmaların yaşandığı özgür bir alan olarak izleyiciyle buluşmasını her daim sürdürür, sürdürecektir... ne basın adeta seferber olmuş ve de aralarında The Guardian’ın da bulunduğu tiyatro sitelerinde “Benim Tiyatrom Önemlidir” diye seyirciye seslenen bir kampanya başlatılmıştı… Tabii buradaki temel sorun, devlet desteği mekanizmasının bizim ülkemizde kaygan bir zemin üzerinde, iktidar partilerinin güdümünde işliyor olması. Sanat ölçütleri içinde değil, siyaset ölçütleri içinde hareket ediliyor olması. Bu durumda, hele de tiyatro sanatından hemen hiç haz etmeyen bir siyasi partinin güdümünde, ödenekli tiyatrolardan çok daha özgür hareket edebilen özel tiyatrolarla ilişkiler tökezleyerek yürüyecektir kuşkusuz. O nedenle de bu mekanizma elbette ki siyasal partilerin ve kişilerin tiyatro sanatına bakışlarıyla biçimlenecek yönetmeliklerle bağlı olmamalıdır. Yasal düzenlemeler yapılmalıdır. “Ben yaptım oldu” tavrı içinde, partizan politikalarla, baskıcı yöntemlerle sanat ve sanatçı yönlendirilemez ve de cezalandırılamaz... Devlet desteği konusuna iktidar partisi kurtulamadı gitti “Gezi Parkı” sendromundan... Ama, onca pırıl pırıl genç insanın devlet şiddeti yüzünden öldüğü, sakat kaldığı Gezi eylemlerinin hesabını henüz vermedi bu şiddeti uygulayanlar ve uygulatanlar. Kaldı ki aynı baskıcı yöntemlerle, polis şiddetiyle, yasaklarla, cezalarla insanların yaşam alanlarını daraltmayı sürdürüyorlar... Taksim, Beyoğlu zavallı bir halde, AKM adeta bir polis karakolu… Basın susturuluyor. Televizyon susturuluyor. İnsanlar bir biçimde işlerinden ediliyor... Genel resim maalesef böyle… Ve bu bağlamda, yüzümü tiyatroya çeviriyorum: İlk ağızda Mehmet Ali Alabora, Müjdat Gezen, Genco Erkal, Yiğit Setdemir, Ragıp Yavuz gibi isimler çıkıyorlar karşıma. Kimine dava açılmış, kimi yıllardır oynadığı tiyatro binasından çıkartılmış, kimi hakkında çalıştığı kurum tarafından soruşturma başlatılmış... Öte yandan da Gezi eylemlerine destek verdikleri için yukarda da belirttiğim gibi bir kısım özel tiyatrolara devlet desteği verilmeyeceğine dair haberler okuyoruz. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz! Umuyorum ki bu yanlışın bir yerinden dönülür. Ama, uzun yıllardır kurul üyesi olan saygın bir tiyatro insanının, oyun yazarı Refik Erduran’ın sözleri, bir geriye dönüşün pek de söz konusu olamayacağının işaretini veriyor, 31 Ekim tarihli Cumhuriyet’te Selda Güneysu imzalı haberde. “Yerel seçimler öncesinde bakanlığın böyle bir karar alması hoş olmadı… Bana göre bu karar siyasidir” diyor Erduran. Anlaşılan o ki buram buram siyaset kokan bu karara bazı kurul üyeleri şerh koymuş. Şerh koymak doğru bir tavır. Kuruldan çekilmek sanki daha da doğru bir tavır. Bu ülkede tiyatro geleneğinin yerleşmesinde ödenekli tiyatrolar kadar önemli köşe taşlarıdır özel tiyatrolar. Özgür ve politik tiyatro hareketinin can damarıdır özel tiyatrolar. İktidarlar, bakanlar gelirler ve giderler, ama “tiyatro” kalır. Bu bir gerçek. Ve tiyatro; çok katmanlı misyonunun bilincinde olarak önemli tartışmaların yaşandığı özgür bir alan olarak izleyiciyle buluşmasını her daim sürdürür, sürdürecektir... ‘Oyuncu dine değil role giyinir’ SELDA GÜNEYSU DT Genel Müdürü Mustafa Kurt’un ‘Türbanlı oyuncu olması için engel yok’ sözlerine tiyatroculardan tepki Münih’te bir evde bulunan 1500 sanat yapıtına 1 milyar Avro değer biçildi Yine Gezi Parkı mı? Bir Nazi yağması daha Focus dergisine göre, söz konusu tabloKültür Servisi Nazilerin 1930’lu ve lar o dönemde bir Alman sanat taciri tarafın1940’lı yıllarda el koyduğu, yaklaşık 1 mildan satın alınmış, onun ölümünden sonra da yar Avro değerindeki 1500 sanat yapıtının oğlu Cornelius Gurlitt’e kalmıştı. Resimle2011 yılında Münih’te bir eve düzenlenen ri 50 yıldan fazla bir süre Mübaskın sonucunda ortaya nih’teki evindeki kirli ve kaçıkarıldığı, ancak soruşranlık odalarda saklayan Gurturmanın güvenliği bau Nazi döneminde ‘yoz litt, zaman zaman tablolarkımından olayın bugüsanat’ diye nitelenerek el dan bazılarını satarak yaşamıne kadar gizli tutulduğu konulan 1500 tablo, bir vergi nı sürdürmüştü. açıklandı. kaçakçılığı soruşturması sırasında 80 yaşındaki Gurlitt, Focus dergisinin haİsviçre’den Münih’e giden bir berine göre, Naziletesadüfen ortaya çıkarıldı. trende, kaynağı belirsiz narin “yoz sanat” olaOlayın 3 yıl önce gerçekleştiği, kit parayla yakalanınca Alrak niteleyerek el koyancak soruşturmanın güvenliği man gümrük yetkilileri vergi dukları yapıtlar arasınkaçakçılığı soruşturmasını geda Pablo Picasso, Henbakımından gizli tutulduğu nişleterek 2011 yılı başlarında ri Matisse, Marc Chaöğrenildi. Yapıtlar arasında Gurlitt’in evinin aranması için gall, Emil Nolde, Franz Picasso, Matisse, Chagall gibi izin belgesi çıkarttılar ve evde Marc, Max Beckmann, sanatçıların yapıtları bulunuyor. yapılan aramada hiç beklemePaul Klee, Oskar Kodikleri bir biçimde söz konusu koschka, Ernst Ludwig tabloları buldular. Kirchner ve Max LieTablolar arasında yer alan, Matisse’in bir bermann gibi ünlü sanatçıların tabloları bukadın portresinin, ünlü televizyon ve radyo lunuyor. Tablolardan bazılarının da Yahudi sanat koleksiyoncularından çalındığı ya da sunucusu Anne Sinclair’in dedesi, bir zaçok düşük fiyatlara satılmak zorunda bırakıl manların tanınmış sanat taciri ve koleksiyoncusu Paul Rosenberg’e ait olduğu öğrenildi. dığı belirtiliyor. n Kültür Servisi Yunus Aran Birlikteliği ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen, Yunus Aran Konferansları 49. Buluşması’nın konuğu Prof. Dr. Afife Batur. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Mimarisi ve Geç Dönem Osmanlı Mimarisi alanlarında uzman olan Batur, bugün 14.30’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda “Mimaride Süreklilik: Mağara Ev’den Sıra Eve” temalı bir konuşma yapacak. Mimar Sinan Üniversitesi 1999 Mimarlık Bölümü mezunu mimar Yunus Aran’ın anısına 2001 yılından bu yana yapılan etkinlik, mimarlık fakültesi öğrencilerinin birikimlerine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Mimaride Süreklilik: Mağara Ev’den Sıra Eve mü tercih etmiş bir oyuncunun bir tek rolü oynaması gerekir. Bu da oyunculuk mesANKARA Devlet Tiyatroleği ile fazla uyuşan bir duları (DT) Genel Müdürü Musrum değildir. Sahnenin doğatafa Kurt’un, “DT’de türbansına aykırıdır. lı oyuncu yok, türbanlı oyunÖrneğin biz, İran’a turne cu olması için engel yok” şekyapmıştık. İran’daki oyunculindeki sözlerine tiyatro dünyaların türban giymesi gerekisından tepki geldi. yordu. Ancak büyük ölçüde Eski DT Genel Müdürü Bozonlar bile bu türban olayını kurt Kuruç, “tiyatronun indeforme ettiler. Çünkü sahsan laboratuvarı” olduğunu belirterek, herhangi bir oyunda, nede kadınların bütün rolleri türbanla oynamaları diye bir oyunun konseptine göre kıyaşeyin söz konusu olmadığını fet giyildiğini belirterek, “Türbiliyorlardı. banlı oyuncu Shakespeare’in Bu nedenle ben oyuncunun eserlerini nasıl oynayacak?” da tek tip kostümlü dolaşmadiye sordu. sını uygun bulDevlet Timuyorum. Ne yayatroları Openi, şimdi oyuncura ve Balesi Çau Eski DT Genel lar belli rollerde lışanları YarMüdürü Kuruç: rol alacaklar, didımlaşma Vak‘Shakespeare’i nasıl ğerlerinde almafı (TOBAV) yacaklar mı?” Genel Başkaoynayacak?’ Tiyatro Oyuncunı Tamer LeTOBAV Genel Başkanı ları Meslek Birlivent de “TürLevent: ‘Türban ği (TOMEB) Gebanlı oyuncu nel Başkanı Ertiyatro sanatıtiyatronun doğasına han Gökgücü de nın doğasına aykırı.’ “Eğer bir yazar, aykırı. Ne yaRejisör Murat muhafazakâr bir ni şimdi tiyatailenin yaşamına roda türbanlı Atak: ‘Sahne siyasi ait bir yapıt kaoyuncular belli görüşleri savunma leme almışsa ve o başlı rolleri oyyeri değil!’ yapıttaki kişi venarken, diğer ya kişiler başöroyunlarda götülüyse, türbanrev almayacaklıysa, ki kadınlar mı? Oyunların başörtüsüyle pek çok culuk bir meslek. Gerektiğinoyun sahnelendi DT’de, sahde her türlü karaktere bünelenir. Ancak türban maarünürler oyuncular sahnede. Bürünebilmelidirler de” görü lesef son zamanlarda siyasetin simgesi haline geldi” diye şünü dile getirdi. konuştu. Eski DT Genel Müdürü Bozkurt Kuruç, “DT bugüne deolün gereği ğin hiçbir kimsenin özel yaneyse…’ şamına karışmadı. Özel yaşaTiyatro rejisörü Murat Atak mında biri türbanlı mı, değil ise tepkisini şu sözlerle dile gemi diye bakmadı. Sahnede, rol gereği eğer başörtüsü, tür tirdi: “Hiç kimse özel yaşamınbanın kullanılması gerekiyorsa, yer aldı. Çünkü DT bir in daki kreasyonu sahneye taşıyamaz. Biz, rolün gereği neysan laboratuvarı. Ancak türse ona giydiririz oyuncuya banlı oyuncu her rolde oynakostümünü. Dolayısıyla eğer yamaz” dedi. sahnede Hz. Muhammet’in ran’da bile yaşamına dair bir şey oynaesnekleşti nacaksa veya rol kişisinin rol için başını örtmesi gereTOBAV Genel Başkanı Takiyorsa, bunu kostüm kreamer Levent de şöyle konuştu: törleri zaten ayarlar. Tiyatro “Oyuncu, bir rolün gereğine göre şekil değiştiren bir ki sahnesi insanların siyasi görüşlerini savunacakları bir şidir. Oyuncular role giyiniryer değildir.” ler. Bu nedenle tek bir kostü ‘R İ 13. FRANKFURT TÜRK FİLMLERİ FESTİVALİ SONA ERDİ AYŞEGÜL ÖZBEK Altın Elmalar ‘Küf’e Festivalin seçici kurulu, Türk kökenli Alman yönetmen Buket Alakuş, Filmhaus Frankfurt Genel Müdürü Ralph Förg, yapımcı Robert Malzahn, Bundesverband Ju“Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin, Allah hiç kimseyi meyhanesiz memlekete düşürmesin...” Emekli barmen, yazar Vefa Zat’ın sözleriyle açılıyor bir meyhane muhabbeti. Karşısında yazar Deniz Gürsoy alıyor sözü, havada rakı kadehleri buluşuyor; “Amiiin cümlemize...” Geçen mart ayında ilk gösterimi yapılan “İstanbul Meyhaneleri – Vuslatın Başka Âlem”, modern şehir hayatında değişerek yeni koşullara ayak uydurmaya çalışan meyhanelerin geçmişten günümüze barındırgend und Film e.V. Genel Müdürü Reinhold Schöffel, yapımcı Ernst Szebedits, yapımcı Elena Trifonov ve Alman ZDF kanalından Claudia Tronnier’den oluşuyor. dığı değerleri anlatıyor. Frankfurt Türk Filmleri Festivali’nde özel bir gösterimi yapılan filmin yönetmenleri Servet Dilber ve Gürcan Öztürk. Senaryosunu Tan Morgül ve Yavuz Saç’ın üstlendiği belgeselde Aydın Boysan, Yakup Arslan, Murat Belge, Takuhi Tovmasyan gibi rakı ve meyhane kültürü ile ilgili pek çok isim yer alıyor. Kültürel sembollerden biri olan meyhaneleri mercek altına alan ve İstanbul’daki 25 meyhanenin yer aldığı filmde çok sayıda müzik ve Yeşilçam film arşivinden yararlanıldı. Farklı mekânlarda, farklı ‘Komet’ler... Komet’in video işleri Karaköy sokaklarında, dükkânlarda sergileniyor Kültür Servisi Daha önceki sergilerinde de pek çok video işine yer veren Komet, dostlarının ve Karaköy esnafının katkılarıyla, ilk kez yalnızca videolarından oluşan farklı bir gösterim gerçekleştiriyor. Başta Murakıp Sokağı ve Kılıç Ali Paşa Mescidi Sokağı’ndaki çeşitli mekânlara yerleştirilen videolar, Komet’in son dönemde ürettiği işlerden oluşuyor. Komet’in kendisinin de yer aldığı videolarda durup bakan, oturup izleyen, oturmuş dinlenen insanlar da var; kendi kendine yürüyen, terennüm edilen “uzun ince” yollar da... Komet, akıp giden gündelik hayat içinden çekip çıkardığı tuhaf, şaşırtıcı durumları, hareketli görüntünün olanaklarıyla, dolayımsız haliyle aktarıyor. Ana gösterim alanları: Murakıp Sokağı Karaköy Külah ve demir atölyesi, Kılıç Ali Paşa Mescidi Sokağı marangoz atölyesi (HAM) ve muhtelif dükkânlar. FRANKFURT Bu yıl 13. kez izleyiciyle buluşan Frankfurt Türk Filmleri Festivali törenle son buldu. On gün boyunca 30’a yakın uzun metrajlı filmin ve 10 belgeselin gösterildiği festivalde bu yıl ilk kez Altın Elma Uzun Metraj Film Yarışması düzenlendi. En iyi film ödülü “Küf” ve en iyi yönetmen ödülü aynı filmin yönetmeni Ali Aydın’a değer görüldü. Yeni Rakı Seyirci Ödülü Çağan Irmak’ın “Dedemin İnsanları” filminin oldu. En iyi erkek oyuncu ödülü ise yine “Küf” filmindeki performansıyla Ercan Kesal’ın oldu. En iyi kadın oyuncu ise “Şimdiki Zaman” filmindeki rolüyle Sanem Öge seçildi. En iyi görüntü ödülü “Mar” filmi ile İlke Berke ve Canan Özcan’ın olurken en iyi senaryo ödülü “Elveda Katya” ile Nalan Merter Savaş’a değer görüldü. En iyi müzik ödülü ise “Mar” ile Erdal Erzincan’ın oldu. Jüri özel ödülü – umut vaat eden oyuncu ödülünü “Semi” filminin genç oyuncusu Semi Çakar’a verildi. a k ş a b n ı t a l s u V âlem...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle