17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2013 CUMARTESİ 6 HABERLER Kötü muamele ve tecrit politikaları nedeniyle mahkumlar açlık grevinde Cezaevleri SOS veriyor MAHMUT ORAL SELİN GÖRGÜNER Cezaevlerindeki kötü muamele ve tecrit politikaları birçok cezaevinde ardı ardına açlık grevlerinin başlamasına neden oldu. Cezaevlerinde geçen yıl yaşanan açlık grevi eylemleri, sivil toplum kuruluşlarının araya girmesi ve yoğun kamuoyu baskısı sonucu ölüm sınırında sona ermişti. Cezaevlerindeki baskı, kötü muamele ve tecrit politikaları nedeniyle birçok cezaevinden açlık grevi haberleri gelmeye başladı. Açlık grevlerinin ilki Van F Tipi Cezaevi’nde başlatıldı. Bingöl Cezaevi’nden kazdıkları tünelden firar eden 13 PKK’li, diğer mahkumlardan ayrı tutuldukları ve insanlık dışı muameleye maruz kaldığı için açlık grevine başlamış, onlara aynı cezaevindeki İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, cezaevi koşullarının düzeltilmesi için defalarca çağrı yaptıklarını ve raporlar yayımladıklarını anımsatarak “Cezaevlerinde çok ciddi hak ihlalleri yaşanıyor. Bingöl Cezaevi’ndeki firar olayının ardından baskılar daha da arttı. Gecenin saat ikisinde koğuş baskınları yapılıyor, mahkumların özel eşyalarına el konuluyor, kitaplar ve mektuplar verilmiyor, keyfi olarak görüşler engel YAŞAM NÖBETİ TUTACAKLAR leniyor, hücre cezaları veriliyor. Fiziki ve psikolojik işkence yapılıyor. Sorun olmayan hiçbir cezaevi yok. Bunları defalarca basın toplantılarıyla, eylemlerle, raporlarla anlatmaya çalıştık. Adalet Bakanlığı’nı defalarca uyardık. Ancak hak ihlallerine karşı hiçbir adım atılmıyor. Bu tutumun sürmesi bizi hiç istemediğimiz noktalara götürebilir. Endişeliyiz” dedi. Cezaevlerindeki duruma dikkat çekmek ve hasta tutuklular için 3 Kasım’da Adalet Bakanlığı önünde “yaşam nöbeti” tutacaklarını anlatan Bilici, “İnsan hakları savunucuları olarak durum daha vahim noktalara gelmeden önlem alınması için bir kez daha çağrıda bulunacağız. Cezaevlerinde yaşanabilecek bir sorun toplumun geneline yansır. Bu da hiçbirimizin istemediği sonuçlara yol açar” diye konuştu. Kadınlığı Ayağa Düşürmek Kadın ya da erkek olmak insanüstü bir gücün belirlediği yazgı değil, doğal süreçlerin sonucudur. İnsan oluşumuzun kendisi de öyledir… Yıldızların gökyüzüne çakılı olduğunu, her şeyin yerinde saydığını düşünen (daha doğrusu düşünme yetisine sahip olmayan) bir akıl bunu kavrayamaz… Sonsuz olan tek şey, devingenlik ve değişmedir… HHH Kadını mutlak olarak kadın, erkeği mutlak olarak erkek gören bir anlayış, bilimsel olmadığı gibi, bu iki cinsi birleştiren cinsiyetüstü insanlık değerlerinin de bilincinde değil demektir… Kadın ya da erkek oluşumuzdan önce, insanız. Varoluş ve yokoluş karşısında eşitiz. Aynı insanlık yazgısını paylaşıyoruz. Bu olgu toplumsal eşitlik kavramının da üstündedir ve onun temelini oluşturur. Kadın kadın olduğu, erkek erkek olduğu için, biri ötekinden üstün değil, sadece farklıdırlar. Bu farklılık ise, şimdi burada konu edinilemeyecek kadar karmaşık biyolojik oluşum süreçlerinin sonucu olsa gerektir ve bu nedenle de zamansal boyutta bakıldığında mutlak değil görecedir… HHH İnsan oluşumuzdan önce kadınlığımızın (ya da erkekliğimizin) altını çizmek, bilimsel olmadığı gibi ahlaksal da değildir. Dikkatli bir göz, erkek egemen toplumların bütün dünyada sonunun yaklaşmakta olduğunu görecektir… Bu sadece, kadın ve erkek arasında eşitsizliğin en aza indiği ya da tümüyle yok olduğu toplumlar bakımından değil, aralarında bizim de bulunduğumuz, erkek egemen anlayışın hâlâ baskın olduğu toplumlar için de geçerlidir. Bizim ülkemiz, bu anlamda, denebilir ki ortalarda bir yerde bulunmaktadır. Görece ileriliğin nedeni, kuşkusuz, Cumhuriyet öncesindeki gelişmeler ve kadınlarımızın özellikle de Cumhuriyetle her alanda elde etmiş oldukları kazanımlardır. HHH Erkeğin erkek olarak kendini kadına üstün sayması, kadının da bu üstünlüğü doğal bir şey olarak kabul etmesi, önceki yüzyıllardan süregelen anlayışların kalıntılarıdır. İslam dininin bir ölçüde kendisinden gelen, büyük ölçüde ise çarpıtılmış yorumları, aralarında bizim de bulunduğumuz toplumlarda bilime ve ahlaka aykırı bu anlayışı kışkırtıp körüklemektedir. Bilime aykırıdır, çünkü kadın ve erkek arasındaki, yaşamın sürmesini sağlayan biyolojik farklılıklara üstünlükalçaklık gibi öznel değer yargıları yüklemektedir. Ahlaka aykırıdır, çünkü kadının hem kadınlık hem insanlık değerlerine saldırıdır. Toplumların gelişme dinamiklerine de aykırıdır; çünkü kadının çalışma yaşamının dışına itildiği, ikinci sınıf insan sayıldığı toplumların, günümüzde de görülmekte olduğu gibi, gelişme şansı yoktur. HHH Kadınlığın ayağa düşürülmesi, bu gerçeklerin bilincinde olmayışın sonucudur. Kadının kendini insan oluştan önce kadın olarak görüp dişiliğini gereğinden çok öne çıkarmasıyla onu örtüp saklaması sonuç olarak aynı şey, kadınlığın bir meta gibi piyasaya sürülmesi, ayağa düşürülmesidir… Sonuçta, her iki davranışın özünde de erkek egemen anlayışın çıkarları, baskıları, zorlamaları söz konusudur… Kadınlığın herhangi bir biçimde ayağa düşürülmesine, öncelikle kadınlar alet olmamalıdır… Bugün TÜYAP’ta Tuncay Özkan kardeşimin “Ötekiler” adlı romanının tanıtım toplantısında (12.00İnterexpo) bulunacak, “Geziye Şiirler” (16.30İnterexpo Salonu) ve “Dinamo’ya Saygı” (17.00Karadeniz Salonu) etkinliklerine konuşmacı olarak katılacak, 15.0016.30 arasında Cumhuriyet Kitapları, bugün ve yarın 13.0018.00 arasında da fırsat buldukça Tekin Yayınları standında kitaplarımı imzalayacağım… Kitap fuarının bu yılki onur yazarı değerli Prof. Dr. Taner Timur’u sevgi ve saygıyla kutluyorum. 20 PKK’li daha destek vermişti. Muş E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki PKK ve PJAK’lı tutuklular da Suriye sınırına örülen duvar ve cezaevi koşulları nedeniyle süresiz dönüşümsüz açlık grevi başlattı. Kahramanmaraş’taki Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan 9 PJAK’lı tutuklu da Suriye sınırına örülen duvarı protesto etmek için süresiz dönüşümsüz açlık grevine girdi. Malatya E Tipi Cezaevi’nde MKP ve TKP/ML’li tutuklular hapishanelerdeki keyfi dayatma ve psikolojik işkencelere karşı açlık grevine başladıklarını ilan etti. Adana’daki Kürkçüler Cezaevi’nde de insanlık dışı koşulları protesto eden tutuklu ve hükümlülerinin açlık grevine başlamaya hazınlandığı belirtildi. Ne sıcak su var ne de içecek su. Mektuplar verilmiyor, keyfi aramalar yapılıyor. Yemekler yetersiz ve kalitesiz. Mahkumlara hakaret ediliyor Kürkçüler eza evi oldu Alınak eylemini tamamladı İstanbul Haber Servisi Kapatılan DEP milletvekili Mahmut Alınak, çıplak arama işkencesi ve hapishanelerdeki hak ihlallerine dikkat çekmek için 2. KCK davasından 8 ay kaldığı Kandıra F Tipi Cezaevi’nin önünde çadır kurarak gerçekleştirdiği 3 günlük eylemini tamamladı. Alınak, bir makale kaleme alarak eylem sürecini anlattı. Alınak, “Bağırsam sesimi duyacağınız kadar yakınınızdayım. Ah, ne var ki aramızdaki ses geçirmez beton duvarlar, demir kapılar ve dikenli teller boğuyor sesimi. Kahvaltıdan sonra sadece bir iki kulaçlık gökyüzünü görebildiğiniz avluda voltaya çıkıyorsunuz nice hayaller arasında. Ben de Kandıra ayazının gece boyu kamçılayıp durduğu çadırımdan çıkıp sizlerle uzun bir voltaya çıkıyorum” ifadesini kullandı. ABİDİN YAĞMUR MERSİN Adana Kürkçüler Cezaevi’ndeki baskı ve tecrit politikaları İHD’nin düzenlediği oturma eylemiyle protesto edildi. İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi, tutuklulara insanlık dışı baskı ve şiddet uygulandığını belirterek “Kürkçüler Cezaevi, eza evine dönüştürülmüştür” dedi. İnsan hakları savunucuları, cezaevi önünde “Tutsakların evrensel hakları var, çiğnenmesine izin vermeyeceğiz” yazılı pankart açarak açıklama yapmak istedi. Cezaevi önünde açıklama yapılmasına izin verilmezken, kısa süreli gerginlik yaşandı. Tanrıverdi, 2013 yılında en büyük hak ihlallerinin cezaevlerinde yaşandığını vurgulayarak “Kürkçü ler Cezaevi, eza evine dönüştürülmüştür. Tutsak yakınlarının yaptığı başvurularda aylardan beri sıcak su akmadığı için banyo yapamadıkları, soğuk suyun ise çok kirli aktığı hatta içine kanalizasyon suyunun karıştığı iddia edilmektedir. Tecrit politika ları uygulanmaktadır. Gönderilen mektuplar keyfi olarak verilmemektedir. Sık sık koğuşlarda keyfi aramalar yapılmakta, bu aramalarda mahpuslara hakaret edildiği başvuruları almaktayız. Yemekler yetersiz ve kalitesiz. Kantin ihtiyaçlarında yolsuz luk yapıldığı söylenmektedir. Mahpuslar revire çıkarılmıyor, hastanelere götürülmüyor. Elektriğin sık sık kesildiğini, karanlıkta bırakıldıklarını ifade etmektedirler.” Tutukluların açlık grevine başlamaya hazırlandığı bildirildi. İHD RAPORUNA GÖRE 9 AYDA 7 BİN 246 HAK İHLALİ YAŞANDI ci olduğunu vurguladı. Ateşkese ve geri çekilmeye karşın hükümetin çözüm sürecinde tatmin edici adımlar atmadığını anlatan Çelebi, şu rakamları verdi: Çatışmalarda yaşamını yitirenyaralanan güvenlik güçleri: 1 ölü, 7 yaralı. Çatışmalarda yaşamını yitirenyaralanan PKK militanı: 28 ölü. Faili meçhul cinayet, yargısız infaz, çatışmalardaki sivil ölümler: 19 ölü, 29 yaralı. Resmi hata ve ihmal sonucu ölüm/ yaralanmalar: 19 ölü, 4 yaralı. Kadın intiharları: 23 intihar, 9 teşebbüs. Er Son aylardaki artış endişe verici MAHMUT ORAL MAHKÛMLARI DÖVDÜLER Sevkte darp iddiası İstanbul Haber Servisi Kayseri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda 20 Ekim günü açık görüş sırasında cezaevi müdür yardımcısının mahkum Mehmet Cerit’in kafasına tespihle vurması ve ailelerin itirazının ardından gardiyanlar tarafından dışarı çıkarılmasına tepki gösteren tutuklu ve hükümlüler 23 Ekim günü cezaevinde isyan çıkardı. İsyanın sonlandırılması sırasında görevlilerin çocuklarına işkence yaptığını ve darp ettiğini öne süren Erkan Ç., “Bir müdür yardımcısı geldi ve bir mahkumun başına tespihle vurdu. İtiraz edince de ‘Ziyaretten sonra görüşürüz’ diye tehdit etti. Aynı gece de cezaevinde isyan çıkmış. Sabah geldiğimizde çocuklarımızı başka yerlere gönderdiklerini ancak yerlerini bilmediklerini söylediler. Daha sonra Rize’ye gönderildiğini öğrendik” dedi. Rize Cezaevi’nde oğluyla görüştüğünü belirten Erkan Ç., “Kimisinin sırtında cop izleri, kafa ve kol kısımlarında kırıklar var. Önceki günde aldıkları darp raporu ile gidip savcıya ifade vermişler. Adalet Bakanlığı mı, cezaevleri müdürlüğü mü kimse bunu araştırmalı. İşkence yapanların ortaya çıkarılmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz” diye konuştu. Erkan Ç., olayın takipçisi olduklarını ve hukuki olarak haklarını arayacaklarını söyledi. DİYARBAKIR İHD, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2013 yılı ilk 9 ay İnsan Hakları İhlalleri Raporu’nu açıkladı. Buna göre bu yılın ilk 9 ayında toplam 7 bin 246 hak ihlali yaşandı. Dernek binasında basın toplantısı düzenleyen İHD Genel Başkan Yardımcısı avukat Serdar Çelebi, 2013 yılının 9 ayında hak ihlalleri konusunda önceki yıllara göre düşüş yaşanırken, son aylarda yaşanan artışların ise endişe veri kek intiharları: 22 intihar, 4 teşebbüs. Çocuk intiharları: 12 intihar. Asker/ polis intiharları: 8 intihar, 4 teşebbüs. Gözaltına alınanlar: 900. Tutuklananlar: 213. İşkence ve kötü muamele: 321. Toplumsal olaylara müdahale: 92 müdahale, 86 yaralanma/darp. Soruşturma, dava ve cezalara maruz kalan kişi sayısı: 512. Cezaevlerinde yaşanan ihlaller: 822. Ekonomik ve sosyal haklara yönelik ihlaller: 2 bin 360. Diğer ihlaller: 1751. Toplam ihlal sayısı: 7 bin 246.” EMİNAĞAOĞLU’NA HAPİS İSTEMİ ‘Hukuk rezaleti’ne ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Yargıçlar Sendikası Başkanı ve Çankırı Hâkimi Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında, dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in Erzurum’da yargılandığı dava çıkışında heyete hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıla kadar hapis cezası istendi. Star gazetesi, Eminağaoğlu’nun “Bu bir hukuk rezaletidir. Hukuk fakültesi mezunu olmak, cüppe giymek hâkim olmayı gerektirmez. Sivil yargı olarak bu mahkemeyi protesto ediyoruz” dediğini öne sürdü. Bu sözlere Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunu inceleyen Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı, polisleri tanık olarak dinledikten sonra Eminağaoğlu hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan dava açtı. ceza istendi Gökkan’a desteğe müdahale MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Mardin’in Nusaybin ilçesi ile Suriye’nin Kamışlı kenti arasındaki sınır hattında örülen utanç duvarını protesto eden BDP’li Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan, geceyi yine mayınlı arazide ve ateş başında geçirdi. Gökkan’a destek vermek isteyen bir grup partili de sınır hattı yakınlarında oturma eylemi yaptı. Kalabalık sık sık PKK ve Öcalan lehine sloganlar atıp Kürtçe şarkılar söyledi. Suriye tarafında da bazı ikişiler sarı, kırmızı ve yeşil flamaları sallayarak Gökkan’a destek verdi. Gökkan, gece iki kez sağlık kontrolünden de geçirilmek istendi, ancak bunu kabul etmedi. Gökkan’a des tek için ilçede kepenkler açılmazken, belediye çalışanları da iş bırakma eylemi yaptı. Gökkan’a destek veren yüzlerce kişi, dün öğleden sonra sınıra yürüdü. Polis, yurttaşlara gaz bombası ve basınçlı su ile müdahale etti. Suriye’nin Kamışlı kentinden askeri araçlara taş atan onlarca çocuğa da askeriyeye ait itfaiye aracından basınçlı su sıkıldı. BDP Genel Başkan Yardımcısı ve Muş Milletvekili Demir Çelik başkanlığında bir araya gelen 50’den fazla BDP’li belediye başkanı, Diyarbakır Cigerxwin Kültür Merkezi’nde basına ortak açıklama yaparak “utanç duvarını” pro testo etmek için 7 Kasım’da Nusaybin’e gitme kararı aldıklarını bildirdiler. Dünkü duruşmaya Eminağaoğlu sanık olarak katılırken Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Uğur Bayraktutan, Dilek Akagün Yılmaz, eski Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ile avukat İsmail Sami Çakmak da izledi. Cumhuriyet Savcısı Murat Demir, davaya ilişkin esas hakkındaki görüşünü açıkladı. Eminağaoğlu’nun mahkeme heyetine hakaret ettiğini savunan Demir, “Bu sözler, aşağılayıcı niteliktedir. Hâkimlik mesleğinin onur ve haysiyetini zedelemektedir. Mesleğin onur ve saygınlığına saldırı niteliğindedir ve eleştiri kapsamında değerlendirilemez. Bu nedenle sanığın kamu görevlisine hakaret suçundan cezalandırılması gerekir” ifadelerini kullandı. KCK Basın davasında tahliye yok İstanbul Haber Servisi KCK’nin basın komitesini oluşturdukları iddiasıyla 20’si tutuklu 46 yayın kuruluşu çalışanının yargılandığı KCK basın davasında tüm tutuklu sanıkların tahliye talepleri reddedildi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi karşısında çok sanıklı davalar için kurulan adliye binasında görülen davanın 25. duruşması yapıldı. Sanık avukatları gizli tanık ifadelerinin iddianameden çıkarılmasını isterken, savunmalar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını eleştirdiler. Davayı 2 Aralık tarihine erteleyen mahkeme, Fırat Haber Ajansı yöneticisi İsmet Kayhan hakkında “kırmızı bülten” ile yakalama kararı çıkarılmasını kararlaştırdı. Mahkeme tüm tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını kararlaştırarak duruşmayı 2 Aralık tarihine erteledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle