17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2013 CUMARTESİ 16 Siyasi Mühendislik Çalışmaları Yeni Aday Kulisleri CHP’den aday kulisleri: Ankara’dan anakent belediye başkan adayı olması istenen MHP’li Mansur Yavaş, son kez CHP’den üç kişilik bir heyetle bir araya geldi ve CHP’den aday olmayacağını kesinleştirdi. Sonuçta, CHP’deki Mansur Yavaş sayfası kapanmış oldu. Ancak şimdi de, eski DYP Genel Başkanı Mehmet Ali Bayar sayfası açılmış gibi görünüyor. Koskoca CHP’de Ankara’ya aday gösterilecek bir partili bulunamıyor demek ki... Ankara Çankaya için “Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadın aday ısrarı sürüyor” diyenler çoğunlukta. Kılıçdaroğlu’nun bürokrasiden yakın arkadaşı, Ankara’dan milletvekili yaptığı eski DYP’li Bülent Kuşoğlu, Küresel Denge Derneği Başkanı Nuran Talu’yu öneriyormuş. CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı da düşünülen isimler arasında. İzmir’de de, anakent adaylığı için Aziz Kocaoğlu’nun yanı sıra Seferihisar’ın başarılı belediye başkanı Tunç Soyer’in şansının giderek yükseldiği dile getiriliyor. Kemal Kılıçdaroğlu, Mustafa Sarıgül’ü, TDH ile birlikte CHP’ye alıyor ya, yakın gelecekte olacaklar şimdiden aşağı yukarı belli: Sarıgül, İstanbul Belediye Başkanı seçilsin ya da seçilmesin, CHP içinden yeni bir merkez sağ parti çıkaracak. Bir eli ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaatinde, bir eli İstanbul sermaye çevrelerinde, sol görünümlü bir sağ parti olacak bu... AKP’nin 2002’de iktidara gelişi öncesini anımsayın: Yerküreyi avuçlarında tutanların Davos toplantısı, yani Dünya Ekonomik Forumu, o yıl ocak ayında New York’ta toplanmıştı. Toplantıya Türkiye’den üç “yükselen lider adayı” çağrılmıştı. Biri dönemin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş Türkiye’nin tepesine paraşütle bir Düyunu Umumiye kolcusu gibi indirilmişti, ötekisi dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem, üçüncüsü de İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Davos toplantısı sonrasındaki olaylar çok dikkat çekiciydi: Kemal Derviş, Mayıs 2002’de ansızın ABD’ye gitti ve ortadan kayboldu. Kiminle ne görüştüğü, ne yaptığı bilinemedi. Başbakan Bülent Ecevit bile Derviş ile günlerce temas kuramadı. Derviş, nasıl kaybolduysa öylesine ani bir açıklama ile ortaya çıktı: “Türkiye’de erken seçime gidilmeli.” Düğmeye basılmıştı: Davos’un diğer lider adaylarından İsmail Cem ile Bülent Ecevit’in manevi evladı olduğu söylenen Hüsamettin Özkan başta olmak üzere kimi siyasiler, Ecevit’in hastalığını da bahane ederek koalisyonun büyük ortağı DSP’yi böldü. Erken seçime sürüklenen bir ortamda “sol” görünümlü sağ bir parti kurdular. Solu bölen partiyi Tuncay Özkan, kardeşi Nuran aracılığıyla bir ileti gönderdi. İstanbul Kitap Fuarı’nda yarın saat 12.00’de yapılacak “Tuncay Özkan Gazeteciliği, Dava Süreci ve Şimdi” başlıklı açık oturumu duyuruyor. Bir de, yeni kitabı “Ötekiler”i... Tuncay, Ötekiler romanında bir PKK’linin Hidayete Ermek AKP’li dört kadın milletvekili başörtülerini takıp TBMM’ye girdiler ya iki gündür çeşitli gazetelerde köşe yazarı dostlarımız “hidayet” üzerine laf döndürüyorlar. Yanıtını aradıkları soru bu dört milletvekilin aynı gün ve aynı saatte hidayete erip saçlarını örtmelerinin yaklaşan yerel seçimlerle bir ilgisi olup olmadığı… Konuya girmeden önce sözcüğün içerdiği anlam üzerinde durmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Hidayet sözcüğü, hakkı hak, batılı batıl olarak görüp doğru yola girmek, dalaletten ve batıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, “Müslüman olmak” anlamına geliyor. Hidayet aynı zamanda Allah’ın razı olduğu yolda bulunma, Allah’ın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp yerine rahatlık, genişlik verip kendi buyruk ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsan etmesi, kulun rızasını kendi yazgısına bağlı kılması olarak kabul ediliyor. 1974 doğumlu Kahramanmaraş milletvekili Sevde Bayazıt Kaçar Anadolu Ü. Açıköğretim mezunu iletişimci, belgesel yapımcısı; 1979 doğumlu Denizli milletvekili Nurcan Dalbudak Pamukkale Ü. Tekstil Bölümü mezunu; 1977 doğumlu Konya milletvekili Gülay Samancı Selçuk Ü. Hukuk Fakültesi mezunu, avukat; 1970 doğumlu Mardin milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey ise Gazi Ü. Eczacılık Fakültesi mezunu, eczacı. Tümü yüksek eğitim görmüş, meslek sahibi, 40’lı yaşlarını süren genç kadınlardır. HHH Benim çocukluk yıllarımda “ayyaş” ya da “uçkuru düşük” dedeler aileleri içinde sorun oluştururlar, evlatları da ne yapıp edip onları hacca, olmadı umreye gönderirler, bunlar da orada hidayete ererler, dönüşlerinde sakal bırakırlar, mahalle camisinin müdavimi olurlardı. Böyle bakıldığında “hidayet” kötülüklerden kurtuluşta etkili bir yoldu. Doğal ki AKP’li dört kadın hacı milletvekili için benzer bir durum söz konusu değildir. Her ne kadar fısıltı gazetesi onların hacca partileri tarafından “belli bir amaçla” gönderildiği bilgisini yaysa da buna itibar etmediğimi söylemeliyim. Kuran’a göre, “Allah, dilediğini doğru yola hidayet eder, iletir.” (Bakara Suresi 213) Rab, “her şeye bir özellik veren, sonra da hidayet eriştirendir” (Taha Suresi 50). O kadın milletvekilleri bunları biliyorlardı. “Kim Allah’a inanırsa, Allah(’ın) onun kalbini hidayete erdireceğini” (Tegabün Suresi 11) bildikleri gibi… HHH Dört milletvekili aralarında sözleşerek mi hacca gitmişlerdi? Bunu bilmiyoruz. Ben bunun bir rastlantı olduğunu düşünenlerdenim. Ha, bu rastlantıyı AKP yönetimi bir fırsat bilip TBMM’de yeni bir provokasyon sahnelemeyi düşünmemiş olabilir miydi? Hiç sanmıyorum, AKP gibi provokasyonlar üzerinden oy toplamayı iş edinmiş bir parti bunu düşünmemiş olamazdı. Nitekim başta yandaşlar olmak üzere tüm medya o dört milletvekilinin başları örtülü olarak TBMM’ye gelişlerinde CHP’nin kıyamet koparacağı, genel kurul salonunun büyük kavgalara tanık olacağı beklentisi içindeydiler. Bekledikleri olmadı. CHP, nice zamandır görmediğimiz ölçüde basiretli bir tutum sergileyince AKP’lilerin hevesleri kursaklarında kaldı. En önemlisi de o dört kadın milletvekili bir provokasyona malzeme olmak gibi kötü bir duruma düşmediler. Türkiye kendine özgü elektrikli bir havası olan, voltajı sürekli değişkenlik gösteren ilginç bir ülke… Bakalım daha neler yaşayacak, daha nelere tanık olacağız? HHH Değerli dostlarım, bugün açılan 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda saat 15.15 16.15 arası Büyükada Salonu’nda son çıkan “Hüzün Adasında Bir Köy” adlı kitabım üzerine Doğan Hızlan (Hürriyet) ve Sibel Oral’ın (Radikal) katılacakları üçlü bir söyleşimiz var. Sonrasında saat 16.30 17.30 arası Can Yayınları standında kitaplarımı imzalayacağım. Ayrım Kılık kıyafet devrimi yapmış CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “kimsenin kılık kıyafetiyle ilgilenmez”ken... Adliyeden belediyeye tüm kamu kuruluşlarında kadın memurlar türbana girdi. Okullarda çocuklarımıza örnek olacak kadın öğretmenler de, TBMM’deki milletvekilleri de... Hem halife sultanımız “Bre cahiller, dinimizin emridir” dedi, bitirdi. Anayasaya ne gerek, Anayasa Mahkemesi kararlarına ne gerek... Halife sultanımızın “din devleti”nde, kadınların erkekler ile eşit olmadığı bir ülkede yaşadığımızın ayrımına varmalıyız bundan böyle... Teşekkür İlanı Biz, hoca efendimize bağlılık gereği, kendisine geçmiş olsun dileklerini iletip “engin vefa”mızı bildirirken yüz binler meydanlarda “Cumhuriyet Bayramı” denen bir şey kutlamış. Hem biz o sırada denizin altında, Marmaray’daydık. Göremedik. Görüp bize bildiren penguenlere teşekkürü bir borç biliriz. İmza: Akortlu Medya kurduran Kemal Derviş son anda CHP’ye kaydırıldı ve “yükselen lider” adaylarından Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi AKP aradan sıyrıldı ve seçimi kazandı. Bugün Mustafa Sarıgül’ün arkasına yığınak yapanlara bakıyorsunuz. Yine Hüsamettin Özkan başrolde. Yine medya ve sermaye baronları, yine benzer bir “operasyon”un peşinde. Kemal Kılıçdaroğlu, tıpkı kendisinin CHP’ye gelişindeki gibi bu sürece itiliverdi. Farkı, sürecin sonunda bu kez kendisinin büyük olasılıkla tasfiye edilecek olması. “Siyasi mühendislik” çabası sonucu Sarıgül aracılığıyla eğer bir merkez sağ parti kurdurulursa, iki işe yarayabilir: 1 AKP’nin karşısında bir sağ seçenek oluşur. 2 CHP, içinden sağ partiyi doğurduktan sonra onun güdümüne girmez, tarihsel çizgisine oturursa, kendi kimliğine yeniden kavuşur. öyküsünü anlatmış. Diyor ki: Tuncay’ın Yeni Kitabı yaşam “Ötekiler’de, bunca savaşa, cana ve yıkıma rağmen onarılmaz bir kopuşun yaşanmamasının altını çizdim. Aşılmaz uçurum yok halkta. Sorun yönetenler ile halk arasında. Herkes ötekileştirilince yönetenler ötekileşti. Sorun onlar.” Türbanın TBMM’ye Girişi SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Hacdan dönen ve re set’lendiğini söyleyen AKP’li vekillerin attığı adımla birlikte Meclis’e başörtüsü girdi. Kadınların yüzde 70’inin başının örtülü olduğu bir ülkede geldiğimiz nokta itibarıyla olması gereken nihayet gerçekleşti. CHP’de bir kanat bu konuda direniş sergileyeceklerinin sinyallerini vermişlerdi. Halbuki konuyla ilgili, muhalefet sandalyeleri tarafından yükseltilen bir gerilim, CHP’nin artık tabiri caizse sıkan, eskiyen ve daha da önemlisi gelinen noktada, toplum ve siyaset nezdinde meşruiyetinin ve haklılık payının gittikçe azaldığı tekrar tepkilerinden biri olarak tarihe geçecek ve bu sadece iktidara ve onun sahiplendiği güçlü mağdur edebiyatına yarayacaktı. CHP, yeni bir oyunun tuzağına düşerek siyaseten bir gol daha yemiş ve kayıp hanesine bir çentik daha ekletmiş olacaktı. Ve bu, meydanlarda bir güzel kullanılacaktı. Bunların yaşanmamış olması umut verici. 1999’da yaşanan Merve Kavakçı olayından doğru süregelen gerilim ve AKP’nin içinde beslediği rövanşist duygular düşünüldüğünde Kılıçdaroğlu’nun serinkanlı ve sağduyulu davranması gerekiyordu ve bunu da yaptı. Şafak Pavey, Belma Satır, Pervin Buldan, Ruhsar Demirel gibi bayan milletvekillerinin Meclis’te o gün yaptıkları konuşmalarla verdiği ders ise ülke tarihine not düşmeye değer nitelikte. Kadınların giysilerinin, doğuracakları çocuk sa yısının, tercih edecekleri doğum yöntemlerinin er keklerin işi olmadığını lafı dolandırmadan ve özgürce dile getirdikleri için; Hele ki devletin, kadınların mahrem alanlarına dalma, kadın üzerinden siyaset yapma hakkını kendinde bulmasının; insanların ne yiyip ne içeceklerine, yaşam tarzlarına müdahaleyi meşrulaştırma çabalarının yanlışlığını suratımıza bir tokat gibi çarptıkları için; Tüm bu hoyrat, kaba, yanlış, eşitlikten uzak kadına bakışı ve algıyı, kadına has bir incelikle, başarılı ve barışçıl bir üslupla ortaya koyabildikleri için içten bir teşekkürü hak ediyorlar. Türbanla ilgili şu aşamada sergilenen sakin ve hoşgörülü tavır demokratik olgunluğun güzel bir örneğidir elbet ve fakat demokratik olgunluğun tek konusu bu değildir. Örneğin bu ülkeyi en az bir asır ileriye taşıyan Cumhuriyetin ilanının 90’ıncı yılını, elinde bayrakları, içinde sadakat ve sevinç duygularıyla, bayram havası içinde kutlamak isteyen insanların yolunu kesip üzerlerine biber gazı sıkmak… Ve örneğin, her ne kadar Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadar sürdürdüğü sataşmacı, öfkeli, gergin üslubunun doğurduğu sonuçlardan biri olarak ortaya çıkmış olsa da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan için “Dolmabahçe’de oturup Kadıköy’den gelen kadınları dikizliyor” demesi. Haklıyken haksız duruma düşmesi… Bu türden söylemlerin yakışık almadığı ve her iki taraf için de rüzgâr ekenin her zaman fırtına biçeceği unutulmamalıdır. Bu ve benzerleri insani, vicdani, toplumsal ve siyasi olgunluğun önemli konularıdır. Tahammül de, olgunluk da tek taraflı değil, ancak karşılıklı gösterilince gelişip ilerleme şansına sahiptir. Tarafların fiziksel ve psikolojik şiddet eğilimlerinden sıyrılıp kendilerini koşulsuz, şartsız, çıkarsız bir demokrasinin eline teslim etmesi gerekir. Mağdur etmenin de, mağdur edilmenin de önü bu şekilde kesilmeli; mağdur edilmiş gibi görünmeye, herkesten önce bu ülkeyi yönetenler prim vermemelidir. Fikir babalığının eski tarihlere dayandığı, gerçekleştirilme fırsatının ise bugün yakalandığı başarılı bir proje. 29 Ekim’de, Cumhuriyetin 90’ıncı doğum gününde açılışı yapıldı. Ancak şüphesiz ki ne Başbakan’ın ne de herhangi bir siyasinin cebinden çıkan paralarla yapılmadı Marmaray; bu milletin, iktidar destekçisi ve karşıtı, muhafazakârı ve liberali, laiki, gazetecisi, eylemcisi olarak hep birlikte ödenen vergilerle yapıldı. Mevcut iktidar da sorumlulukları ve toplumsal ihtiyaçlar gereğince, imkân ve yeteneklerini kullandı ve bir AKP iktidarı eseri olarak Marmaray’ı projelendirdi. Bu başarının iktidarın yeni bir seçim yatırımı olduğu ve onun başarı hanesine yazılacağı gerçeği de yadsınamaz tabii. Ancak ülkenin iki yakasını ve dünyanın iki kıtasını birleştiren bu projenin, toplumun iki kutbunu yine karşı karşıya getirdiğini görmek bir hayli üzücü. İlk gün, haber değeri böylesine yüksek bir olay olarak Marmaray’da bulunan ve çekim yapan gazetecilere, elektrik arızası çıkınca apar topar çekimin yasaklandığının ilan edilmesi bir yana; Başbakan Erdoğan’ın böyle bir ortamda doğal olarak çekim yapmak isteyen, haber peşinde olan medyaya çatması ve sert tepkisinin anlamı iktidar şüpheciliği ve yasakçı zihniyetten başka ne olabilir? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN Marmaray HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Gümüş ya 1 da altını in 2 ce teller du3 rumuna getirip örerek ya 4 pılan kuyum 5 culuk işi. 2/ 6 Kuyrukso 7 kumu kemi 8 ği... Üslup. 9 3/ Yaprakları 1 2 3 4 5 6 7 8 9 güzel kokulu bir bitki... Çin ve 1 B Ö Ğ Ü R T E Ç Japonya’dan tüm 2 A R Ç A R T E R dünyaya yayılmış 3 L E Ç E K K L E bir strateji oyunu. 4 A N A T O M İ Y 4/ Ekmek içi, ce 5 B T E R İ L E N viz, zeytinyağı, sa 6 A T A K M E T A rımsak ve sirke ile 7 N A N P O Ş A D yapılan bir tür me 8 MA R A Z İ A ze. 5/ İslam bilgin 9 S U A N AMA S lerine verilen ad. 6/ “Yilbik, tutarık” gibi adlar da verilen sinir hastalığı... “Kıssadan al isen hisseyi” (Yunus Emre). 7/ İlkel bir silah... Gölgede kalan yan... Molibden elementinin simgesi. 8/ Bolivya’nın başkenti... Tanrı. 9/ İçkiler hakkında yazılan kitap. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Birtakım bitkilerden elde edilen mavi boya maddesi. 2/ Güzel kadın... Takılmış ad. 3/ Limanlarda kıyı ile gemi arasında yük taşımada kullanılan altı düz tekne... İtalya’nın en uzun ırmağı. 4/ Ahmaklık. 5/ Toprak, kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur... Yunan rakısı. 6/ Tırpana balığına verilen bir başka ad... Azerbaycan’ın plaka imi. 7/ Dolma yapmak için hazırlanan karışım... Asya’da bir çöl... Romanya’nın plaka imi. 8/ Kişinin öz benliği... Bir kimsenin ya da toplumun başkalarında bıraktığı izlenim. 9/ Âşık olmaktan duyulan korku.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle