23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EKİM 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 The Economist Editörü Peet: YEREL SEÇİME DOĞRU... İşin sırrı yerel değerler Haber Merkezi Beylikdüzü Belediye Başkanlığı için CHP’den aday adayı olan Ekrem İmamoğlu, yerel yönetimlerdeki sistem çöküşünün yerel bir felakete dönüştüğünü bu yüzden belediyelerin vergi, borç batağından kurtulamadığı gibi halkın beklediği hizmeti de yerine getiremediğine dikkat çekerek ortak aklın ve yerel değerlerin hâkim olduğu kurumsal bir yönetim anlayışını gerçekleştirmek için hizmete talip olduğunu söyledi. “Bir yönetimin içinde halk yoksa o yönetim şekli demokratik açıdan da topaldır, verimlilik açısından eksiktir diyen İmamoğlu, Beylikdüzü’nde dört yıl boyunca yürüttüğü ilçe başkanlığı döneminde de örnek bir ilçe örgütü oluşturdu. Ekrem İmamoğlu, CHP’nin Beylikdüzü’nde adalet ve sosyal barış esasına dayalı bir iktidar anlayışıyla tüm yerel yönetimlere örnek teşkil edeceğini söyledi. BEYLİKDÜZÜ Başbakan Erdoğan ile saygın İngiliz haber dergisi The Economist arasındaki ilişki son 11 yılda oldukça inişli çıkışlı bir seyir izledi. AKP iktidarının daha ilk günlerinden itibaren dergi, Erdoğan’a tam destek verdi. Ancak 2010 referandumu sonrasında AKP’nin ‘otoriter eğilimleri’nin gözle görülür biçimde belirginleşmesi üzerine dergiyle AKP’nin yolları ayrıldı. Hatta öyle ayrıldı ki, dergi, 2011 seçimlerinde okurlarına CHP’ye oy vermeleri çağrısında bile bulundu. ErdoğanEconomist ilişkisinde son sürpriz gelişmeyi ise hafta sonu yapılan uluslararası bir toplantıdan öğrendik. ‘Sultan’ Kapağı Yazarı İşinden Etti bilinmeyenleri, hafta sonu Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi’nin (EDAM) Bodrum’da düzenlediği ‘Yuvarlak Masa Toplantıları’nda ortaya çıktı. Toplantıya hükümet ve muhalefet temsilcilerinin yanı sıra derginin Avrupa editörü John Peet de davetliydi. Türk ve yabancı katılımcılardan edindiğimiz bilgilere göre, CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, makalenin yayımlanmasında ve kapak seçiminde en üst düzey sorumluluk sahibi isimlerden olan Peet’e, “Başbakan ve kurmayları bu tür haberlerde doğrudan o kuruluşun patronunu arayarak tepki gösterir. Sizi de aradılar mı” sorusunu yöneltti. İngiliz gazeteci ise bu soruya, “Beni arayan olmadı. Ama dergimizin Türkiye’deki muhabirinin, çalışmakta olduğu Türk gazetesinden çıkarıldığını öğrendik” yanıtını verdi. Peet, konuşmasında, derginin AKP’deki değişime bakışını da şu sözlerle dile getirdi: “Biz, başta AKP’ye, AB yolundaki kararlılıkları ve askeri vesayete karşı takındıkları demokratik tutum nedeniyle genel olarak destek verdik. Ancak özellikle 2010 referandumundan sonra ‘otoriter ve çoğunlukçu’ bir yaklaşım içine girerek demokrasiden uzaklaştılar. Hâlâ da böyle olduklarını düşünüyorum.” Bakan, medya patronlarını şikâyet etti Basın özgürlüğüyle ilgili tartışma sırasında AB Bakanı Egemen Bağış’ın da söz alarak özellikle medya patronlarına yönelik eleştiriler dile getirdiği öğrenildi. Başbakan ve ekibinin gazetecileri işten attırmadığını savunan Bağış’ın, “Medya sahipleri kamu ihalelerine talip oluyor ve bunun için ellerindeki medyayı güç gibi kullanmak istiyor. Başbakanımız ise bu konuda hassas ve onlara boyun eğmiyor. Birçok tartışma bu yıpranmış ilişki nedeniyle yaşanıyor” değerlendirmesini yaptığı belirtildi. Bu seçim ulusal siyasetin aynası İstanbul Haber Servisi CHP’den Avcılar Belediyesi Başkan aday adayı Erhan Bozan, yerel seçimlerinin ulusal siyasetin aynası olduğunu belirterek “Gençlerimizin Türkiye’de şimdiye kadar siyasette pek de söz hakkı olmadı, biz CHP olarak bunu değiştirdik. Türkiye’yi hak ettiği yere yönetime gençlerimizi de dahil ederek getirebiliriz” dedi. CHP İstanbul İl Genel Meclisi üyesi ve CHP grup sözcüsü olan işadamı Erhan Bozan, 2014 yerel seçim döneminde CHP Avcılar Belediye Başkanlığı aday adaylığını açıkladı. Yaklaşan yerel seçim arifesinde değerlendirmelerde bulunan Bozan, “Yerel yönetimler, ulusal siyasetin aynalarıdır. Türkiye’nin tam da şu anda CHP’ye yani Cumhuriyetin kurucu partisine ve ilkelerine sıkı sıkıya ihtiyacı var. Biz kadrolarımızı yeniledik, filizlerimizi öne çıkardık ve küskün gençlerimizi CHP çatısı altında topladık ve toplamaya devam ediyoruz” dedi. Haziran ayı başındaki Gezi Parkı protestolarına hükümetin orantısız şiddetle karşılık vermesini, Economist ‘Demokrat mı Sultan mı?’ HApİstEKİ GAZEtEcİLErE başlıklı bir İtALYA’DAn ÖDÜL makaleyle eleştirdi. Dergi, o Türkiye’de gazetecilerin özgürlüklerinin sayının kapağına kısıtlanması sorununun Avrupa’da da Erdoğan’ı ne kadar yakından takip edildiğini üzerinde padişah gösteren bir örnek de İtalya’dan geldi. kıyafetleri, İtalya Muhabirler Sendikası, ülkenin elinde ise bir en büyük basın ödüllerini dağıtırken gaz maskesi ile ‘Uluslararası Basın Özgürlüğü Ödülü’ resmeden bir için Türkiye Gazeteciler Sendikası’nı karikatür koydu. (TGS) değer gördü. TGS Başkanı Derginin o sayısı Ercan İpekçi, geçen hafta İtalya’da Türkiye’de yapılan ödül töreninin fotoğraflarını, gündem olmakla ‘ödülün gerçek sahipleri’ dediği kalmadı; hapisteki gazetecilere ‘bayram dünyada da kutlaması’ olarak gönderecek. Bir büyük yankı bayramı daha özgürlüklerinden yarattı. mahrum geçirmek zorunda bırakılan İşte o kapak meslektaşlarımızla birlikte tüm sonrasının okurlarımızın bayramını kutlarız. ‘Yazarımızı işten çıkardılar’ ‘Demokrasiden uzaklaştılar’ AB ÜYELİğİ İçİn ArA FormÜL İki gün süren EDAM toplantılarına İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, eski Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş ile Avrupa ve ABD’den çok sayıda siyasetçi ve düşünce kuruluşu temsilcisi davet edildi. Hükümeti Bağış temsil ederken, Meclis’te grubu olan partilerden AKP, CHP ve MHP de toplantıya üst düzey temsilciler gönderdiler. Toplantıda, AB içindeki yeni gelişmelere paralel, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda uluslararası arenada ortaya çıkmakta olan yeni fikirler de geniş biçimde tartışılmış. AB’nin önümüzdeki dönemde ‘Avro bölgesi içindeki ülkelerin oluşturacağı çekirdek kadro (Almanya ve Fransa’nın başını çektiği) ile bunun dışında kalan ülkelerin yer alacağı dış çember (İngiltere ve İsveç gibi ülkelerin başını çektiği) ikili bir yapılanmaya dönüşmekte olduğu’ öngörüsünü gündeme getiren, aralarında Kemal Derviş’in de bulunduğu birçok katılımcının, “Bu yeni yapılanma Türkiye’nin AB üyeliğinde yaşanmakta olan tıkanıklığın aşılmasını sağlayabilir. İlk aşamada dış çemberin bir parçası olarak Türkiye AB’ye girer. Bu hem Türkiye’yi rahatlatır hem de Türkiye karşıtlarının işine yarayacak bir formül olur” değerlendirmesini yaptıkları bilgisine ulaştık. surİYE poLİtİKAsı DEğİŞİYor Bölgesel konuların da ele alındığı EDAM toplantılarında Avrupa ve ABD’den gelen katılımcılar, “Türkiye’nin Suriye politikasında son dönemlerde değişim yaşanmakta olduğuna” dikkat çektiler. Bu gözleme karşın, katılımcılar, “Türkiye’nin ‘Esad’ın düşmanı benim dostum’ anlayışıyla aşırı İslamcı güçlere destek vermesinden de kaygı duyduklarını” vurguladılar. AVCILAR Ev içi hizmet sektöründe tercih edilen yabancı uyruklu çalışanların durumu içler acısı Lüks villalarda hapisler MELTEM YILMAZ ‘BİZE FAHİŞE GÖZÜYLE BAKIYORLAR’ Moldovalı hemşire Anna, Türkiye’ye ilk kez 1998’de turist olarak gelmiş. “Çok sevdim ve burada çalışmaya karar verdim. Bir yıl sonra da İzmir’de bir villada hasta bakıcısı olarak iş buldum. Ülkemde aldığım maaş o zaman 30 dolarken, burada 300 dolara işe başlamıştım” sözleriyle anlatıyor gelme nedenini. Anna, kızının üniversite giderlerini buradan kazandığı parayla karşılamış, ancak yaşadığı hayat çok da kolay sayılmazmış: “Yabancıysanız fahişe olmak zorundasınız gibi bir durum var Türkiye’de. Bunu ben daha ilk anda, otobüsten iner inmez yaşadım. Kimi zaman fiziksel şiddete varan olaylara maruz kaldım. Ayda bir gün iznim vardı ama çıkamazdım, kaçak olduğum için yakalanmaktan korkardım. İki yıl İzmir’de yaşadım ama hiçbir yerini bilmem, neye benzediğini bilmem.” Türkiye’de en çok polisten dertli olduklarını söylüyor: “Yolda bizi çeviriyorlar, bazı polisler arkadaşlarımızın kaçak olduğunu anlayınca, arabaya bindiriyor, çantada ne varsa el koyuyorlar. Beş parasız bir halde bir yere bırakıp gidiyor. İtiraz edersek yabancılar şubesine götürecek, o yüzden susuyoruz.” İlçeye cemevi yapma sözü İstanbul Haber Servisi Kadıköy ilçesinde CHP’den yarışa katılan aday adaylarından biri de CHP İstanbul İl Yönetiminden, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevinden ayrılan inşaat mühendisi Aykurt Nuhoğlu oldu. Nuhoğlu, Tüketici Derneği ve İnşaat Mühendisleri Odası gibi üyesi olduğu birçok dernek, vakıf ve meslek örgütü bünyesinde çalışmaları ile tanınıyor. Yerel yönetim anlayışını “Aklımızdaki Kadıköy” sloganıyla seçmenlere ileten Nuhoğlu, aklındaki Kadıköy’ü şöyle anlatıyor: “Aklımızdaki, dinleyen, duyan, üreten ve aktaran bir yönetim anlayışı ile daima yenilenen bir Kadıköy... İnsanların doğaya ve yaşam alanlarına sahip çıktığı, her yeşil alanın rant kapısı olarak görülmediği bir Kadıköy...” KADIKÖY Türkiye’ye kaçak yollarla gelen yabancı uyruklu çalışanlar, ceza ödememek için yine kaçak yollarla ülkeden ayrılmaya çalışıyor. Emniyet güçleri zaman zaman bu yolu seçenleri sınırı geçmeden yakalıyor. 5 diplomalı Gürcistan’dan gelen Nona. Onun aslında 5 farklı diploması var, biyoloji, muhasebe, hemşirelik, güzellik uzmanlığı ve piyano öğretmenliğinden mezun. Nona, “15 yıl önce çalışmak için Rusya’ya gittim, ama orada hep yabancıydım, bir süre sonra Gürcistan’a geri dönmeye karar verdim. Ama bir baktım ki Gürcistan zor durumda, orada da iş yok. Örneğin en son çalıştığım işte, bir hastanede hemşirelik yapıyordum, aylık kazancım 250 Lari’ydi (yaklaşık 280 lira). Ben de çevremdeki arkadaşlarım gibi Türkiye’ye gelmeye karar verdim. Eşimle ayrı olduğum ve bırakacak kimsem olmadığı için 2 çocuğumu da yanıma alıp geldim” sözleriyle anlatıyor süreci. piyano öğretmeni Türkiye’den çalışma ve dolayısıyla oturma izni alarak bir müzik merkezinde piya Nona no öğretmenliği yapmaya başladığını anlatan Nona, yasalar gereği çocuklarının okula gidemediğini, Türkçe de bilmediklerini, bu nedenle gelişimleri açısından büyük sorunlar yaşadıklarını söylüyor. Nona, bu durumda çok fazla tanıdığının bulunduğunu anlatıyor. Yalnızca Gürcistan’dan 100 bine yakın kişinin Türkiye’de çalıştığı düşünülürse, çocukların okula gidememesinin yarattığı sorunların önümüzdeki dönemlerde katlanarak büyüyeceğini tahmin etmek zor değil. AKP’ye ‘dur’ diyeceğiz İstanbul Haber Servisi Beykoz ilçesinde CHP’den belediye başkan adayı adayı Şaban Tören, ilçede AKP’ye “dur” diyeceğini, bölgenin daha fazla yağmalanmasının önüne set çekeceğini belirtti. Tören, “AKP’de kentsel kalkınma kavramının olmadığını, imar yolsuzlukları ile yandaşa para akıtmak olduğunu” vurgulayarak şunları kaydetti: “AKP bilime, bilgiye, tecrübeye, yeteneğe sağırdır. Türkiye’yi ‘liyakatsızlık’ batağına sürüklemiş bir ‘sandık yanılgısı’dır. Bu yanılgıyı ilk Beykoz’da düzelteceğiz. Beykoz’un kentsel gelişmesini insançevre duyarlı bir sosyal programa bağlayacağım. Kentsel dönüşüm ve 2B süreçlerinde hak mahrumiyetine uğratılan Beykozlularla birlikte belediyem omuz omuza mücadele edecek ve gasp edilen haklar kazanılacaktır. Özel Proje alanlarında oturan yurttaşlarımın mağduriyetlerine onlarla birlikte oluşturacağım telafi projeleriyle son vereceğim..” Türkiye’deki ev içi hizmet sektöründe giderek artan bir eğilimle yabancı uyruklu çalışanlar tercih ediliyor. Öyle ki, bugün itibarıyla bu sektörün neredeyse yarısı yabancı uyruklu çalışanlardan oluşmuş durumda. En önemli gerekçe ise maddi. Zira yabancılar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla kıyaslandığında neredeyse yarı fiyatına hizmet veriyor. Ancak her geçen gün büyüyen bu sektör, başta “kaçak işçi” statüsü olmak üzere, birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Bu durum her ne kadar son dönemde kamuoyunda, “Kaçak yabancı temizlikçi çalışanlara yüksek cezalar geliyor” gibi söylemlerle dile gelse de, asıl mağduriyeti ceza ödeyenler değil, yaşamlarını kaçak bir şekilde idame ettirmeye çalışanlar yaşıyor. Biz de, ev içi hizmet sektöründe çalışan yabancı uyruklu kadınlarla konuştuk. Bir dokunduk bin ah işittik. Kimi, çalıştığı evde sözlü ve fiziksel şiddete maruz kaldığını anlatırken kimi işini kaybetmemek için çocuğunu 3 yıldır göremediğini söylüyor. Kimiyse “Yolda bir polise denk gelmeyelim. Anında alır arabaya, çantama el koyar, 5 kuruşsuz bir kenarda bırakır” diyor… Önce genel profil ile başlayalım... Temizlik, çocuk ve hasta bakıcılığı başta olmak üzere, ev içi hizmet sektöründe çalışmak üzere Mol dova, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Gürcistan ve Ermenistan gibi ülkelerden Türkiye’ye her yıl ortalama 10 bin kişi geliyor. Gelenlerin neredeyse tamamını kadın nüfusu oluşturuyor; çünkü bu ülkelerdeki kadınlar çalışmak için Türkiye’yi, erkekler ise Rusya’yı tercih ediyor. Kendi ülkelerinde yaptıkları işlerden aylık 100 ile 350 dolar arasında kazanabilen bu insanlar, Türkiye’nin büyük şehirlerinde aylık 800 dolara kadar iş bulabiliyor. Türkiye’ye girişler ise çoğunlukla burada çalışan kişinin ülkesindeki arkadaşlarını davet etmesi yoluyla gerçekleşiyor. Çalıştıkları evlerde yatılı kalıyorlar, kazandıkları parayı ise genellikle çocuklarının okul masrafında kullanılmak üzere ülkelerine gönderiyorlar. Yeterince kazanç elde ettikten sonra ise ilk iş, ülkelerinden bir ev alıyorlar. Bu işin iyi tarafı… İşin kötü tarafı ise gelenlerin neredeyse tamamının ailesini geride bırakmış olması nedeniyle, eşler arasındaki ilişki zamanla bozuluyor, bir süre sonra da yuvalar dağılıyor. Yalnız kalan çocuklar ise lise diplomasını alır almaz Türkiye’nin yolunu tutmaya başlamış bile. Çocuklarının gelmesiyle birlikte Türkiye’ye aidiyet duygusu artan bu kadınların büyük bir çoğunluğu ikinci bir evlilik deniyor. Ancak bu evlilikler, kendilerinin “kültür farkı” olarak gösterdiği gerekçelerle pek yürümüyor... BEYKOZ ‘24 saat çalışıyoruz’ Bir başka Moldovalı, Katya, bir hayli dertli durumda: “Ben 3 yıldır Türkiye’den çıkış yapamıyorum çünkü kaçağım ve ceza kesilecek. Bu nedenle çocuklarımı, ailemi göremiyorum. Çünkü bir yandan çalışmak zorundayım, ailede benden başka çalışan yok. Kocamdan yıllardır haber alamıyorum. İstanbul’da bir evde hasta bakıyorum ama ne sigortam var ne bir güvencem. 4 katlı bir villada bir Türk vatandaşını 16 saat çalıştıramazsınız ama biz 24 saat çalışıyoruz çünkü mecburuz.” Katya, çalıştığı yerde aşağılandığını da söylüyor, “Dil bilmemem ‘geri zekâlılık’ olarak karşılanıyor” diyor ve şöyle devam ediyor: “Seni polise vereceğim tehditleri oluyor. Gittiğim evlerde ‘Sana çocuğumuzu emanet ediyoruz, sen de bize pasaportunu ver’ diyerek pasaportuma el konulmak istendiği çok oldu.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle