19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EKİM 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Taksim Rehabilitasyon Merkezi’ndeki fuhuş soruşturması yeni skandalları ortaya çıkardı 7 Bir yatakta iki çocuk İKLİM ÖNGEL Görüşmeler başlıyor ada’da çözüm fırsatı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kıbrıs sorununun çözümü için tarafların bayram sonrasında bir araya gelmesi bekleniyor. Kıbrıs Rum Kesimi lideri Nikos Anastasiadis, cuma günü Atina’da Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras ile yaptığı görüşmenin ardından, “Yeni bir müzakere turu için iyi hazırlanmak zorundayız. Müzakerelerde yeni bir ivmeye ihtiyaç olduğu konusunda Atina ile tam mutabakat içindeyiz” demişti. Türkiye ve KKTC de müzakerelerin hızlı bir şekilde tamamlanarak 2014’ün ilkyarısında sonuçlandırılmasını istiyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Yunan mevkidaşı Evangelos Venizelos ile New York’ta kararlaştırdığı, Kıbrıs’ta Türk ve Rum liderlerinin temsilcilerinin çapraz bir şekilde Ankara ve Atina’yı ziyaret planının, Kurban Bayramı’nın ardından uygulamaya konması bekleniyor. Davutoğlu, adada iki kesimin liderlerinin 4 Kasım’da bir araya geleceklerini açıklamıştı. KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami ise tarafların yol haritasını yıl sonuna kadar belirleyip, üzerinde uzlaşılan planı halklarına anlatmaları halinde Mart 2014’te referandum yapılabileceğini söylemişti. AFP’ye konuşan Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Gümrükçü ise “Müzakerelerin en kısa sürede başlamasını ve bir takvim çerçevesinde hızlıca sonuçlanmasını istiyoruz. Tekerleği yeniden icat etmiyoruz. Kıbrıs sorunu 50 yıldır çözülemedi ve hem değinilmesi gereken konular hem de çözüm parametreleri belli” dedi. “Karşı taraftan olumlu sinyaller alıyoruz” diyen Gümrükçü, “Çözüm için önemli bir fırsat penceresi var... Bu şansı iyi kullanabilirsek, şu an enerji kaynakları gibi riskli olarak kabul edilen birçok konu tüm Doğu Akdeniz’de barış ve işbirliği için bir fırsat olabilir” diye konuştu. ANKARA İstanbul Taksim Rehabilitasyon Merkezi’ndeki fuhuş skandalının altından yeni yeni skandallar çıktı. Açılan soruşturma kapsamında açığa alınan merkez müdürü A. K’nin ifadesi sorunun boyutlarını ortaya serdi. Müdür, yasaya göre cinsel saldırıya uğramış ve küçük yaşta seks işçiliğine itilmiş çocukların merkezde en fazla bir hafta kalabileceğini, ancak yetersizlik nedeniyle sürenin çok çok uzadığını söyledi. Müdür, fuhuşa zorlanan kız çocuklarıyla cinsel saldırıya uğrayan kız çocuklarının “ayrı ortamlarda” barındırılması koşulunun sağlanamadığını, bir yatakta iki çocuğun yatmak zorunda olduğunu, üst makamlara yazdıkları yazıların dikkate alınmadığını kaydetti. Müdürün ifadelerinden, yurttaki kız çocuklarının sık sık intihar girişiminde bulundukları da ortaya çıktı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı faaliyet gösteren Taksim Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezi yöneticileri, çocukların yurttan kaçmalarına ve fuhuş yapma ‘YURTTA KALANLAR İntİharı DEnİYOrDU’ A.K. ifadesinde, çalıştığı yıllar içinde kurumda pek çok kez intihar girişimi yaşandığına dikkat çekerek çalışanların yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar meydana geldiğini kaydetti. A.K, yurttan kaçışların çok olması nedeniyle il müdürlüğüyle, “Yurdun daha iyi şartlarda bulunan başka bir kuruma taşınması, kızların daha az süre ile yurtta kalmalarının sağlanması ve nakillerin hızlı olması” için yazışmalar yaptıklarını ancak sonuç alamadıklarını dile getirdi. larına göz yummaları iddiaları nedeniyle gözaltına alınmış, yurdun müdürü Emniyet’te verdiği ifadenin ardından serbest bırakılmıştı. Olayın ardından soruşturma başlatan bakanlık, müdür A.K. dahil, 3 kişiyi açığa almıştı. Cumhuriyet, merkezdeki fuhuş skandalına ilişkin ifade tutanaklarına ulaştı. Müdür A.K’nin Emniyet’te verdiği ifadelerden basına yansıyan küçük bir kısmının dağın görünen yüzü olduğu ortaya çıktı. A.K ifadesinde, yurtta kız çocuklarının zaman zaman kaçtığını ve bunların gerekli yerlere iletildiğini kaydetti. Kaçışların, çalışanların kastıy la yapılmadığını söyleyen A.K, bir personelin daha önce kaçan kızlardan birini eğlence merkezinde gördüğü ve yurt yönetimine bunu bildirmemesi nedeniyle işine son verildiğini söyledi. Kurumun “ilk adım istasyonu” olduğunu söyleyen A.K, kızların merkezde yasal olarak 1 hafta kalması gerektiğini belirtti. A.K, “Ancak kurum yetersizliğinden dolayı kız çocukların diğer kurumlara nakledilmemesi nedeniyle uzun süre kurumumuzda kalabilmekte ve kız çocukları zaman zaman 1 yatakta 2 kişi halinde ya da kanepede yatırılmak zorunda kalıyorlar. Bu durumu il müdürlüğüne defaatle bildirilmiş, ancak çözüme ulaşılmamıştır” ifadelerini kullandı. Fuhuşa zorlanan kız çocuklarıyla cinsel saldırıya uğrayan kız çocuklarının “ayrı ortamlarda” barındırılması kuralının sağlanamadığına dikkat çeken Müdür A.K, “Kurumumuza çocuklar ayrıştırılmadan getirildiği için suç mağduru çocukla, suça sürüklenen çocuklar aynı çatı altında kalmak zorundalar. Bu durum suç mağduru çocukların olumsuz etkilenmesine neden oluyor. Aslında suça sürüklenen çocukların ‘BKRM’ adını verdiğimiz bakım koruma ve rehabilitasyon merkezine teslim edilmesi gerekir. Ancak yine kurum yetersizliğinden dolayı bunun gerçekleştirilmesi mümkün olamamıştır” dedi. Koyun Sürüsü Millet “Ulu hakan” sanını, padişahların adına ekleme modası İkinci Abdülhamid’le son bulmuştu. Atatürk’ü küçümsetmek için uyduruk belgelere yorumlarını eklemeyi iş edinerek son dönemde ortaya dökülen yeni Osmanlıcı yazarlar, bu sanı Vahdettin için de piyasaya sürdüler. Oysa Türk milletini yücelten Atatürk’e karşın İngilizlere sığınan Vahdettin öyle biri değildi. HHH İstanbul’un işgal edildiği gün, Meclis’i temsil etmekle görevlendirilen Meclis İkinci Reisi Abdülaziz Mecdi Efendi, Mehmet Vehbi Efendi ve Hamidiye Kahramanı Rauf (Orbay) Bey, saraya gittiler ve bekletilmeden huzura alındılar. Kabul sırasında yaşananların bir bölümünü Rauf Bey’in ağzından aktaralım: (1) “Fakat Vahdettin bu heyecan ve ümit ummanından nasipsizdi. Gözleri yarı kapalı, aynı şeyi tekrar ediyordu. Korku yüreğinde yer etmişti. Tekrar ediyorum akıl için yol birdir. Vaziyet meydandadır. İsterlerse yarın Ankara’ya girerler.. dedi. Bu adamın endişelerini yenmenin ve ıslahın (düzeltmenin) mümkün olmadığını bilmekle beraber kendimi tutamadım. Müsaade buyurun, dedim. Misaki Milli ile tespit edildiği veçhile hilafet ve saltanat makamı ile memleketin kurtarılması mücadelesi yapılmaktadır. Eğer bizleri milletin mümessilleri addediyorsanız, milletin sizden istediği, Meclis kararı olmadan herhangi bir milletlerarası vesikayı imzalamamanızdır. Aksi takdirde istikbali (geleceği) çok karanlık görüyoruz. O kadar ki akıbetin ne olacağı şimdiden kestirilemez. Vahdettin bu sözlerin üzerine sinirlendiğini açıkça belli eden bir tavırla oturduğu yerden kalkıp bakışlarını üzerime dikti: Rauf Bey... dedi. Bir millet var koyun sürüsü... Buna bir çoban lazım. O da benim. Bu ibret tablosu önünde gayri ihtiyari dudaklarımda hazin bir tebessümün dolaştığını hissettim. Bu adam bana bu sözleri Bahriye Nazırı olarak bulunduğum son İzzet Paşa kabinesini, Ahmet Rıza Bey’le beraber tazyik ettikleri (baskı yaptıkları) zaman, tuttukları yolun, kabinenin istifası ile memleketi yeni bir krize sürüklemekten başka netice vermeyeceğini söylemek için Sadrazam İzzet Paşa ile beraber geldiğimiz zaman bir daha söylemişti. Demek ki Vahdettin’e göre millet koyun sürüsü idi, kendisi de sürünün çobanı.” HHH Ulu hakanları bu kafada olduğuna göre, Bandırma Vapuru’nu neredeyse transatlantik yapan, Atatürk’ü vatanı kurtarmak için binlerce altın vererek Anadolu’ya gönderdiğini yazarak Vahdettin’i temize çıkarmaya çalışanlara da şaşmamak lazım. “Andımız”ın kaldırılmasında da bu kafaların çabaları ve katkıları var. HHH Atatürk de, Vahdettin’le Yıldız Sarayı’ndaki son görüşmesini şöyle değerlendiriyor: (2) “Memleketi kurtarmak gerekiyor, istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim. Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a egemen olanların siyasetine uymaktır. Benim görevim onların yakındıkları sorunları çözmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri uslandırırsam Vahdettin’in isteklerini yerine getirmiş olacaktım.” HHH Görüyorsunuz. Türkiye’ye karşı düzenlenen dolapların 100 yıla yakın bir geçmişi var. Ama bir türlü yıkamıyorlar, yıkamayacaklar. 1) Bilinmeyen Tarihimiz / Cemal Kutay 2) Atatürk’ün İstanbul Günleri / Niyazi Ahmet Banoğlu. Personel teşvik etti ‘Çözüm belli’ hollanda Başbakanı İncirlik’te Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Adana’daki İncirlik Üssü’nü ziyaret etti. İncirlik Hava Üssü’ne özel bir uçakla gelen Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve Genelkurmay Başkanı Tom Middendorp’u, apronda Adana Valisi Hüseyin Avni Coş ve 6’ncı Mekanize Piyade Tümen ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Satı Bahadır Köse ile 10. Tanker Üs Komutanı Tuğgeneral Serdar Gülbaş karşıladı. Vali Coş ile bir süre sohbet eden Hollanda Başbakanı Rutte, daha sonra İncirlik’te ve Recai Engin Kışlası’nda Hollanda tarafından konuşlandırılan Patriot füze savunma sistemlerini inceledi. 250’ye yakın Hollandalı askere moral veren Rutte, akşam saatlerinde İncirlik’ten ayrıldı. Bu arada ziyaret sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Rutte ile telefon görüşmesi yaptığı açıklandı. Görüşmede Türkiye’nin sınır güvenliğinin önemi üzerinde de durulduğu belirtildi. Erdoğan, Rutte’ye Adana’da konuşlandırılan Patriot füzeleriyle Türkiye’nin sınır güvenliğine sağladığı katkıdan dolayı teşekkür etti. Rutte’nin de NATO müttefiki olan Türkiye’nin sınır güvenliğine büyük önem verdiklerini vurguladığı bilgisi edinildi. Öte yandan bir dönem kurumda çalışan bir kişinin ifadesinde yer alan, “Burada kızların yaşadığı travmalarını düzeltmek için uğraşan çalışanlar olduğu gibi duyarsız, hatta kaçmalarına imkân sağlayan personel de bulunduğunu, bu durumun il müdürlüğü içinde pek çok kişi tarafından bilindiği” sözleri ise dikkat çekti. Yurt çalışanı, “Çevrede pek çok bar bulunduğu gibi yakın civarda uyuşturucu satıcılığı ve fuhuş yapıldığını” kaydetti. imkân sağlayanlar vardı’ ‘Kaçmalarına Okurlardan Kısa Kısa TV kanalları Bu size 3. mailim. Daha önce de belirttim. Aylardır televizyon sayfasında aradığım hiçbir şeyi bulamıyorum. 32 yıllık Cumhuriyet okuru olarak gerçekten büyük üzüntü duyuyorum. Televizyon programlarını takip etmek için neden başka bir gazete almak zorunda bırakılıyorum! Saygılar. Ufuk Tansever Sayın Öz, gazetemizdeki TV programlarının eksik yayımlanması hakkındaki uyarı/dileğimi anında yetkililere iletmeniz sayesinde yayın akışlarını izleyebiliyoruz. Bizleri mutlu ettiniz. Bu kadar kısa zamanda, bu duyarlılığı göstermeniz ülkemizde alışmadığımız bir durum. Sonsuz teşekkürlerimle. Nurhan Balım Not: okurlarımızın yakınmaları da övgüleri de geçerli. Çünkü zaman zaman tüm TV kanallarının akışına arkadaşlarımız yer veremiyorlar. Bu durumun nedeni sayfa sayısının sınırlılığı. Bu durumu aşabilmek ise ne yazık ki her zaman mümkün olmuyor. Konu arkadaşlarımızın ve yönetimin gündeminde. ‘Sosyal Medya’ da Tehdit Altında Medyada özgürlüğün farklı yöntemlerle sınırlandırıldığını biliyoruz artık. Bunun temel aracı, eleştirinin temel görev olduğunu anlamayan basının TV kanallarının ölçü tanımaz, etik bilmez bir şekilde tek yanlı yayın yapması, farklı seslerin susturulması, yazarların, muhabirlerin, hizaya gelmez yöneticilerin işlerine son verilmesi, akıl almaz suçlamalarla başlatılan soruşturmalar, gözaltılar ve kuşkusuz açık sansürdür. Bütün bu yöntemlerin yarattığı korku ise otosansürü tetikliyor. Gazeteler, TV kanalları, bir politikacının, hükümet üyesinin bir konuşmasıyla programlarını değiştirebiliyor, sunucuların işine son verebiliyor. Yazarlar yazarken artık daha dikkatli olmak durumunda kaldıklarını açık açık söylüyorlar. Kuşkusuz kime sorsanız ifade özgürlüğünden söz ediyor, ama gerçekte yazarlar konularını seçerken de yazarken de “acaba zülfü yâre dokunur mu” kaygısından kurtulamıyorlar. Onlar kurtulsa şefler, şef editörler, patronlar kurtulamıyor. Peki bu tuhaf durum yalnızca TV kanalları, yazılı, sözlü basınla mı sınırlı? İnternet ortamı, “sosyal medya” sansürden azade mi? Her ne kadar böyle bir iddia varsa da ne yazık ki gerçeği yansıtmıyor. Yazılı, sözlü ve görsel medyada ne varsa internet aracılığı ile yayın yapan sitelerde de aynı engellemeler söz konusu. Türkiye’de yönetenler sosyal medyaya, Facebook, Twitter dahil müdahale konusunda oldukça başarılı. Engellenen site ve haber sayısı on binleri aşıyor. Daha da önemlisi, bu konuda hukuka sığmasa da yasal önlemler için çalışma konusunda da yetkililer çok kararlı görünüyor. Sansüre karşı mücadelede internetin bir sığınma olanağı sağlamadığı, sağlayamayacağı ortada. O nedenle ulusal, yerel, sosyal her türlü medya araçları bu gerçeğin bilinciyle hareket etmek zorunda. Hatay’da bir yaralı daha O kur Temsilcisi köşemizin çok sayıda tutuklu, hükümlü okuru var. Ceza ve tutukevlerinden yazan okurlarımızın mektuplarını Yazıişleri’ne iletiyoruz, onlar da gazetemizde değerlendiriyorlar. Avukatlarının tutuklanmasını protesto eden okurumuz Tolga Bülbül’ün bu karikatürüne köşemizde yer vermek istedik. Kendisine teşekkür ediyoruz. Tartıştığı eşini öldürdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, Hatay’daki Hacıpaşa Hudut Karakolu sorumluluk bölgesinde, gözetleme faaliyetleri kapsamında, Suriye tarafından 45 el silah sesi geldiği belirlendi. Olay yerinde tarlada çalışan köylülerden alınan bilgiye göre, R. F. isimli kişi, Suriye tarafından açılan ateş sonucu göğsünden hafif şekilde yaralandı. c kazandı Cumhuriyet gazetesine uygulanan sansürü basın özgürlüğüne aykırı bulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gazetemizi haklı buldu. Bir emsal olma özelliği taşıyan bu karar nedeniyle bizi kutlayan okurlarımıza teşekkür ediyoruz. Basın özgürlüğü bu dava ile önemli bir kazanım elde etti. Tasarruf değil zorunluluk Yerel seçim ortamına girildiği bir dönemde bölge eklerinin kaldırılmasının ya da sayfa sayısının azaltılmasının (nedenini bilmiyorum ama) tiraj kaybına neden olacağını düşünüyorum. Adayların ve projelerinin tanıtılacağı bir dönemde tasarrufa gidilmesi gerçekçi bir yaklaşım değildir. Selam ve saygılarımla. Nejdet Özer Okur Temsilcisi’nin notu: Gazete yönetimine sorunuzu ilettim. Yanıtları şöyledir. “Adaylarla ilgili yayınları gazetemizde sürdürüyoruz. Kâğıt fiyatlarındaki dövize bağlı artış ne yazık ki bu türden önlemler almamızı gerektiriyor. Kısacası bu bir tasarruf olmaktan öte bir zorunluluk.” Okurlarımıza iletiyorum. Grup Yorum konseri 5 Ekim’de Grup Yorum “Ekmek, Adalet, Özgürlük için Ankara’da Anadolu Halk Konseri” düzenledi. Açık havada on binlere ücretsiz verilen konserle ilgili 6 Ekim tarihli Cumhuriyet’te hiçbir haber yoktu. Ne kültür sayfasında ne de Ankara sayfalarında, konserle ilgili bir haber olmamasını açıkçası yadırgadım. Tekin Özmen İstanbul Haber Servisi Başakşehir’de önceki gün bir inşaatta karot ustası olarak çalışan Adil Kaplan, 24. katta bulunan karotları keserken henüz belirlenemeyen bir nedenle aşağıya düştü. Kaplan feci şekilde can verirken, rüzgâr ve yüksekliğin de etkisiyle cesedi inşaatın yaklaşık 35 metre uzağında bulundu. 24. kattan düştü DENİZLİ (AA) Denizli’de Sevda Y. (19), 1 yaşındaki kızına şiddet uyguladığını ileri sürdüğü eşi Nail Y. (30) ile tartışmaya başladı. Tartışmanın kavgaya dönmesi üzerine Nail Y, eşini çeşitli yerlerinden bıçakladı. Nail Y, olayın ardından kızıyla gittiği komşusuna durumu anlattı. Komşusunun ihbarı üzerine eve giden polis ve sağlık ekipleri, Sevda Y’nin öldüğünü belirledi. Kuyumcu soygunu İstanbul Haber Servisi Ataşehir’de önceki gün bir alışveriş merkezinde bulunan kuyumcu dükkânına gelen biri erkek 3 kişi, 20 bin TL değerinde bileklik çaldı. Görüntülerden bilekliği alan şüphelinin kimliğini tespit eden polis ekipleri, kadının kaldığı eve baskın düzenledi. Düzenlenen baskında H.G. adlı şüpheli kadın yakalandı. Polis, güvenlik kamerasında tespit edilen diğer 2 şüpheliyi ve çalınan bilekliği arıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle