19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 OcaK 2013 cUMa cUMHURİYET SaYFa 15 İnanmayan ile iddiaya varım!! HHH Başka unvanları da olsa... Abdullah Öcalan artık, devletimizin meşru makamlarınca “kabul edilmiş” bir siyasi liderdir. “Hür” değildir, o kadar! Zaten “hür” olsaydı çok sıkıntı yaratırdı... Masonluğun en üst örgütü “Hür” ve “Kabul edilmiş Masonlar Büyük Locası” ile bağı araştırılabilir ve bir karışıklığa neden olabilirdi. Öcalan da tüm “büyük” liderler gibi, fevkalade ölçekte de gündem yaratma veya gündem değiştirme olanağına sahip. (Bunu mayınla cinayetle gerçekleştiriyor. Ama yiğit ve yoğurt meselesi...) Ancak artık bu yeteneğini barışçıl yollarla kullanmasını milletçe temenni ediyoruz. Bunu yaparsa, gücünü daha artıracaktır. En büyük rakibi Recep Tayyip Erdoğan’dır. “Rekabet” şimdilik “vekâlet” ile yürüyor. Ama yürüyor! Erdoğan’ın “gündem değiştirme” yeteneği herkesin malumu. Ancak bu yeteneğini, mahpus birisine karşı yürütmek Kasımpaşalılığına... “Harbi karakterine” pek uygun değildir. Bu nedenle olacak.. PKK’ye karşı içtenlikle bir “fair play” sergilemeye çalışıyor. Ne kadar inkâr etse de bunda Kılıçdaroğlu’nun açtığı “kredi”nin payı var. İmralı’da müzakere sürerken, TBMM’den alelacele “Kürtçe savunma hakkı” ve “Cezaevinde eşlerle özel odada 24 saate kadar birlikte olma hakkı” yasası çıkarıldı. Bu “fair play”in bir ön ödemesidir. (Sözlükler bu deyimi, “kurallara uymaktan da öte belli bir davranış tarzını da cık” bir söylem değil. Kürtlerin Şeyh Sait’ten sonraki en önemli lideri bile bu söylemin eylemine kurban olmuş bile... “Kötü evlilik” konusunda Türk’ün Kürt’e söyleyecek fazla bir sözü yok. “Ayda 1 gece” 14 yıldır kadın kokusuna hasret bir insan için büyük bir nimet! Çok kısa içeriyi bilen birisi bile bunu çok iyi bilir. Erdoğan, İmralı sürecine bir jest olsun diye, önce TV verdi... Şimdi de “Ayda 1 gece eş ile baş başa!” jesti... Üstelik bundan hapisteki cümle Muhammet ve İsa ümmeti yararlanacak! Hiç fena değil. Öcalan’ın daha önce dili yandığı için belki yoğurdu fazla üfleyecek... Ama sonunda mutlaka yiyecek... Evet, Öcalan nikâhlanırsa.. Türkiye’de, medya “30... 29... 28...” diye her ay, gün sayacağı için... Başbakan da artık kolay kolay gündeme hâkim olamayacaktır. Çankaya’da imzadan bugün yarın çıkacağına göre... İş, İmralı’ya helal süt emmiş bir gelin bulmaya kaldı... Sürecin “happy end” ile bitmemesi için hiçbir neden kalmıyor... Nikâh şahitliğini Öcalan’ın adaşı Gül ile... Bendenizin adaşı Türk yaparsa.. O iş tamam! Ama nikâh cüzdanını Tayyip Bey’in vermesi biraz riskli. “Üç değil! En az dört!” derse Türkler bu kez de “demokratik ve dömografik” olarak yandı.. Ama olsun.. Riske değer! Çocuklar Ada’da “olacakları” için.. Burak’ın gemiciğinde süvari olur yaşar giderler.. Otonom bölge sevdasına neyim düşmezler! GÖRÜŞ ERcan YEŞİLYURT Sarp Kuray ve Yargı Gerçekten çok çarpıcı bir dava olduğu ve ülkemizdeki yargı mağdurlarının durumunu izah edebileceği için örnek alınmıştır. Hikâye çok çarpık bir “devlet gücü” kurgusudur. Dava 1993 yılında başlıyor ve 17 yıl sürüyor. Silahlı örgüt iddiası ama ceza alan tek kişi. Silah yok, örgüt mensubu yok, eylem de yok. Ama aynı mahkeme önce beraat diyor, Yargıtay bozuyor. Bu sefer 168’den ceza veriyor, Yargıtay yine geri gönderiyor. Aynı mahkeme 17 yıl sonra müebbet veriyor ve Yargıtay bu sefer tamam diyor, hak yerini buldu ve onaylıyor. Sarp Kuray gidip teslim oluyor. Bu sefer avukatı AİHM’ye götürüyor davayı. AİHM, böyle yargılama olmaz deyip kararı bozuyor ve yeniden yargılansın diyor. Ama daha önce tutuksuz yargılayan aynı mahkeme, tutuklu yargılanmasına karar veriyor. Ve 29 Ocak’ta ilk duruşması yapılacak. Durumu anlamak için hukukçu olmaya gerek yok. Bu ülkede gözleri görmeyen Eşber Yağmurdereli’ye soygunda gözcülük yaptığı için ceza verilmişti. Tayyip Erdoğan şiir okuduğu için ceza aldı diye ortalığı birbirine katmışlardı. Sonra ülkenin muktediri, Başbakan’ı oldu ama yargıyı “evrensel hukuk” kurallarına tabii kılacak hiçbir adım atmadı. Bugün hapishanelerde olan sanıkların çoğu daha önce olduğu gibi beraat edecekler ama yıllarca içeride yattıktan sonra. Bugünkü durum en çok 12 Eylül yargılamalarına benziyor. O zaman da on binlerce kişi idam ya da ağır ceza talepleriyle yargılandı ve mağdur edildi. Tanıdığım, 12 Eylül’de tutuklanan Murat Toros Gürkaya var. En ağır işkencelerden geçtikten sonra 10 yıl tutuklu kaldı ve devrimci diye 30 yıl yargılandı. Yargılama sonucunda beraat etti. Karardan sonra bana bu kararın ne olduğunu izah etmemi istedi. Takıldım ve mahkemenin onun “devrimci” olmadığına karar verdiğini söyledim. Çılgına döndü, şaka yaptım diyerek yatıştırdım ama mahkeme gerçekten Murat’ın devrimci olmadığına hükmetmişti. Şimdi ellisini geçmiş, giden gençliğine mi, ideallerine mi, mahvolan hayatına mı, neyine yansın, kime başvursun? Kimsenin bu sorulara verilecek cevabı var mı? Mahkemelerde “Adalet mülkün temelidir” diye yazar. Osmanlı’da mülkün sahibi, yani vatanın sahibi padişahtır. Bugünkü dille “Adalet vatanın temelidir”. Mülk, alışveriş merkezleri, plazalar falan değildir. Uğur Mumcu 20 yıl önce katledildi ama daha davası sonuçlanamadı. Mahkeme, parçalanan arabasının hurdasını ailesine vermeye karar vermiş. İnsan inanamıyor ama karar böyle. Ben halkın sağduyusuna ve atasözlerine değer veririm, onlar insanlığın birikimidir çünkü. Bizim insanımız kızdığında “Ulan seni mahkemeye veririm, sürüm sürüm sürünürsün” der. Ne kadar doğru bir tespit olduğu açık değil mi? Hani Laz, birisiyle tartışırken adam demiş ki: “Git mahkemeye ver!” Laz vurmuş adamı, “Ula git sen beni mahkemeye ver!” demiş. Zor iştir mahkemeye derdini anlatmak. Mahkemelerde savcı ve avukat kanunen eşittir. Hâkim, münasip olmayan hal ve tavırda bulunan her şahsı dışarı atabilir. Savcı da “her şahıs”tan birisidir ama bugüne kadar hiçbir savcı dışarı atılmamıştır. Mahkeme teşekkülünde savcı ne ise avukat da odur ve avukatın atılması kesin bozma sebebidir. Ki, bazen avukatlar zorla dışarı atılmışlardır. İktidara gelmek için çalışan siyasilerin, toplumsal vicdanı yaralayan bu durumların yaşanmaması için bir şeyler yapması gerekir. Sarp Kuray’ın 20 yıllık davasında, AİHM’den döndükten sonra avukatı Görkem Gürcan yapılan haksızlıklara karşı “Peki, biz adalet için kime gidelim?” diye isyan etti. Bu isyana verecek cevap var mı? Artık olmalı, yetti artık denebilmeli de… ‘ayda 1 Gece Yasası’ Öcalan’ı nikâha Yöneltecek benimseme” diye tanımlıyor.) Kürtçe savunma ile eş ile sabahlama aynı yasada nasıl birleşir? Birleşir... Analar ağlamasın da... Bu yasa, eğer iyi kullanabilirse Öcalan’a da en az Erdoğan kadar gündemle pinpon topu gibi oynama olanağı sunuyor. Erdoğan belki bir cinlik içinde olabilir: Apo, bir gün “iadei muhakeme” fırsatı elde ederse, Kürtçe bilmediği için “Kürtçe savunma” yapamayacak böylece Kürtlerin gözünde itibarını kaybedecek! Öyle ya... Kürtçe bilmeyen bir Kürt liderin saygınlığı... Türkçe bilmeyen bir Türk liderin de gerisinde kalabilir... “Eşlerle bir gece geçirme hakkı” ise gündem değiştirme ve hatta gündemin tepesine oturma konusunda Öcalan’a eşsiz bir fırsat sunar. Muhteşem Yüzyıl’a bile nal toplatabilir. “Ayda 1 Gece Hakkı” şu anda “bekâr” olan PKK liderini “evlenmeye” yöneltecektir. Öcalan, TC yasalarına göre ilk evliliğini bir MİT yöneticisinin kızı (Kesire) ile yapmıştı. Ama belli ki, çok pişman oldu. 1990’da Bekaa’da gazeteci Hakan Aygün’ün, “Nasıl bir eş idi” sorusuna Öcalan şu yanıtı vermişti: “Allah öyle bir karıyı (kendi deyişi) kimsenin başına vermesin!” “Peki MİT’çinin kızı da MİT’çi olabilir miydi?” “Sanmıyorum ama içimize sokulmuş olabilir.” “Nasıl yani?” “Yani MİT bizi, biz de MİT’i karşılıklı kullanmışlığımız olabilir! Karşılıklı yani!” Türk’ün Kürt’ü ile Kürt’ün Türk’ü gerçekten et ile tırnak. “Kız aldık, kız verdik!” ise hiç de “gı Bir Gecenin Beyliği Kadere Bakar mısınız? MERİÇ VELİDEDEOĞLU Kırk Katır mı Kırk Satır mı? Yaklaşık beş yıl önce bu İmam Hakyemez bir cuma “hutbe”sinde; “Ey Erkekler! Eşlerinizi çalıştırmayın. Çalışan kadın aldatır!” diyerek “fetva” vermeye kalkışmıştı... Ne var ki, bu denli ağır bir yüklenişe, elle tutulup gözle görülecek, yaygın, etkin “ses” getirecek bir “yanıt” gelemeyince, gelmeyince kısa bir süre “konu” yine gündeme oturtuluverdi. Bu kez de kadın çalıştığında “bir erkekle aynı odada yalnız kalabilir ki, bu ‘din’en bir ‘halvet’tir, ‘caiz’ değildir!” gibi yine kadının çalışmasını önlemeğe yönelik göndermeler ortalara salıverildi. Verilen bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, “kadın”ın “erkek”lerle “eşit” olarak dışarda çalışmasına “din”sel engellerle “karşı” çıkmalar, “AKP” iktidarının son beş yılında kamuoyu gündemine kondurulmuştur ve iktidardan hiç sesseda çıkmaması da bu “engeller”i onayladığının göstergesidir. Bu “tutumu”yla “AKP” iktidarı; kadın ile erkeği “eşit”lediğinden dolayı “seçim”lerin “haram” olduğunu belirten “Müftü A. Barrak”ın ülkesi, şeriatla yönetilen Suudi Arabistan ile, aynı çizgide buluşmuş olmuyor mu? (Yurt, 17.1.2013) “Cinsel” eşitliğin “kâfirlik” sayıldığı; İslamda yeri olmadığı, köküne dek şeriatçı bir ülke için geçerlidir kuşkusuz. Ama bir “devrim” geçirmiş, ancak bu “devrim”le kadınerkek “eşit”liğine kavuşmuş olan bir ülkede, bu “eşit”liğin sözü edilen konuda engellerle “yok” edilmesine tepkisiz kalan bir iktidarla yönetilmek, o ülke için “katlanılamaz” bir durum olmalıydı. Ne var ki, son beş yıl içinde “çalışan kadın”la ilgili bu olumsuz gelişme; bu “olupbiten”e gereken boyutta, yoğunlukta karşı durulmamasının “da” bir “sonucu”dur. Nitekim, geçen hafta boyunca; yazılı görüntülü basında yer alan “Bay Bulaçlar”ın, vö’lerin bu konudaki söylemlerine yanıt veren bir “gündem” oluşturulacak, “örgüt”sel ve “toplum”sal gerçek bir “çaba” içine girdik mi? Belki kaçırmışımdır; ama izlediğim kadarıyla pek bir kıpırdanma olmadı. Ne dersiniz? KİM KİME DUM DUMa BEHİÇ AK [email protected] Paris cinayetinin yarattığı toz duman altında kaldı, kadınların erkekler gibi çalışma yaşamında yer almalarının “dini öğreti”ye “ters” düştüğü söylemi. “Kadın”ın dışarda çalışması, “din”in ona biçtiği “çocuk doğurma, evinin, ev halkının hizmetinde olma rolü”nü kaybetmesine neden oluyormuş Zaman gazetesi yazarı “Ali Bulaç”a göre. (14.1.2013) Yazar, “kadın”ın bu “rol”e başkaldırışını “Havva ile Adem”in cennetten atılma “neden”ine benzetiyor. Tek Tanrılı her üç “din”in “inanç”ında da cennetten atılma “ceza”sına, “Havva” kadının “söz dinlemeyip” yasaklı ağaçtan meyve koparıp yemesi, bu yetmezmiş gibi eşine de yedirmesinin “neden” olduğu yer alır. Tanrı, “kadın”ın bu “kural dışı”na çıkmasını, “Havva ile Adem”i cennetten atarak “ceza”landırmış... Kuşkusuz “kadın”ın “dünya” yaşamındaki bu dışarda çalışmabaşkaldırısı da “ceza”landırılmalıydı; zaten “kadın”ın bu karşı gelişlerine verilecek “ceza”nın ne olduğu ve nasıl “uygulanacağı” belirtilmişti kutsal kitapta. “Bay Bulaç” bunu dile getiriyor; “acı meyve” yiyen, kısacası dışarda çalışarak “din”sel kurala başkaldıran “kadın”ın “dövülme”yi hak ettiğini belirtiyor; dolaysiyle “öldürülmeyi” de... Bir bakıma, “Kırk katır mı, kırk satır mı?” Peki, dünyasal yaşamda bunu “kim” uygulayacak? Kuşkusuz “kaburgası”ndan “kadın”ın yaratıldığı “erkek” kul... Bunları pek de belirginleştirmeden ustaca dile getiren Bay Bulaç, konuyla ilgili “ayet”lerden birkaç “örnek” verseydi daha da “inandırıcı” olmaz mıydı? Ne dersiniz? “Kadın”ın “çalışma” yaşamında yer alma konusu sık sık gündeme getirilmeye çalışılır. Kuşkusuz Bay Bulaç’ın söylediği gibi “dini öğretimin tamamı”na, “din havzası”na (içeriğine) dayanılarak; ama ayrıca “yorumlanarak” da demeliydi. Bilmem ki; İmam H. Hakyemez’in Beylikdüzü Fatih Camisi’nde bu “konu”yla ilgili konuşması, daha doğrusu “sabuklama”sı (hezeyanı) anımsanır mı? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] UYDUDan naKLEn HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN T.C. SİNCAN/ANKARA 4. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZ AÇIK ARTIRMA İLANI Satılmasına Karar Verilen Taşınmazın Cinsi, Kıymeti, Adedi, Evsafı: Taşınmazın Bilgileri: Ankara ili, Sincan ilçesi, Törekent Mahallesi, 2175 ada, 5 parselde kayıtlı, bodrum kat. 16 No’lu dükkânın içi boş, keşif sırasında kullanılmadığı görülmüş, camekânlı profil doğrama, zeminleri seramik kaplı, duvarları ve tavanı alçılı plastik badanalı, tavanları kartonpiyer köşelikler bulunan taşınmazın geniş evsafı ve özellikleri bilirkişi raporunda yazılıdır. Taşınmazın Adresi: Sincan ilçesi, Törekent Mahallesi, 265. sokak ile 268. sokağın kesiştiği, 265. sokak bina No:4, Fatih Apartmanı, bodrum kat, No:16 Sincan/ANKARA Taşınmazın Yüzölçümü: Brüt 75 m2. kullanım alanlı. Taşınmazın Özellikleri: Törekent Mahallesi, 265. sokakta 16 No’lu dükkân. Takdir Olunan Kıymeti: 90.000,00 KDV Oranı: %18 1. Satış Günü: 18/03/2013 Pazartesi 09:30 09:35 saatleri arasında 2. Satış Günü: 28/03/2013 Perşembe 09:30 09:35 saatleri arasında Yukarıda özellikleri yazılı taşınmaz/lar bir borç nedeni ile açık artırma suretiyle satılacaktır. Satış Şartları: 1 Satış yukarıda belirtilen gün ve saatte Sincan 4. İcra Müdürlüğü mezat salonunda açık artırma sureti ile yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmaz ise en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile yukarıda belirtilen gün ve saatlerde ikinci artırmaya çıkılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememiş ise taşınmaz en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmaz ise satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, 1/2 tapu harcı ve masrafları, KDV alıcıya aittir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususu ile faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır.4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenleri şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2011/1065 sayılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 28/12/2012 (İc.lf.K.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. 2011/1065 TLMT. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 4364) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Cemal 1 Nadir’in 2 yarattığı bir tipin 3 ve çıkardığı 4 mizah dergi 5 sinin adı. 2/ 6 Kenar süsü... Balık yumur 7 tasıyla yapı 8 lan bir tür 9 meze. 3/ Hükümdar baş1 2 3 4 5 6 7 8 9 lığı... Bir tartma 1 Ç U L L A M A O aygıtının kaldıra 2 U L A R E S İ M bildiği ağırlık mik 3 A K tarı. 4/ Bir şeyin 4 L A V T A L T A K A L A K içindeki öz... Al 5 A R A K I Y E A ile kır arası bir at A Y T A V rengi. 5/ Burun il 6 M E L A tihabı... Jokeyle 7 A S A L E T İ K A A L A T rin giydiği kenar 8 sız başlık. 6/ İyilik, 9 O M K A V A T A lütuf... Bir nota. 7/ Güney Anadolu’ya özgü, cevizli bir hamur tatlısı. 8/ Kısa reklam tümcesi... Elma, armut, kayısı gibi meyvelerin kurutulmuşu. 9/ Kalın bükülmüş sicim... Artırma ile satış. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ GoscinnyUderzo ikilisi tarafından yaratılan ünlü çizgi roman. 2/ Yardımcı... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 3/ Lüfer balığının küçüğü. 4/ Satrançta bir taş... Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme. 5/ Osmanlılarda gümrük vergisi... Deriden sızan tuzlu sıvı. 6/ Maksat... Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan yarımadanın adı. 7/ Değerli bir süs taşı... Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde. 8/ Üflemeli ve klavyeli bir çocuk çalgısı. 9/ İzmir’in Seferihisar ilçesinde bir kaplıca.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle