19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MAYIS 2012 CUMARTESİ 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y 23 29 21 23 25 26 25 20 19 21 20 22 22 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y PB PB PB Y Y Y Y PB PB Y 21 24 21 26 25 27 26 26 26 28 23 20 18 Oslo PB Helsinki Y Stockholm Y Londra PB AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn PB Münih Y Berlin PB Budapeşte Y Madrid B Viyana Y HABERLER 13 14 13 14 12 13 15 14 14 15 31 33 24 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B PB B PB Y B PB B PB Y Y B B 30 25 23 26 17 25 32 26 28 22 26 34 34 Ülke genelinin parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Kuzey ve İç Ege, Göller Yöresi, İç Anadolu, Karadeniz bölgesi, Güneydoğu Anadolu’nun doğusu ile Şanlıurfa, Ardahan, Kars ve Iğdır çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Mayıs GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Meclis ve Komisyon Başkanı Cemil Çiçek yeni anayasanın yazımına başlandığını müjdelediği ve ilk aşamada temel özgürlüklerin alt komisyonlarda tartışılıp yazılacağını açıkladığı gün; laiklik ve devletin resmi dili üzerinde kuşku içeriğindeki açıklamalar izlendi. CHP’nin komisyondaki temsilcisi Atilla Kart; basına laiklik konusunda belirsizliğin giderilmesi gerektiğini ve… “Devlet düzeninin din esaslarına dayandırılmayacağının” yeni anayasaya yazılmasını istediklerini söyledi. Kart, bu temel ilkelerin yeni anayasada yer almasını neden dayatıyor? Dayatıyor, çünkü Atilla Kart, AKP hükümetlerinin, partisinin zamanında yeterince karşı çıkmadığı kimi uygulamalarla laik devleti din kurallarıyla kuşattığını görüyor, biliyor. Ne yazık ki ana muhalefet; dine karşı olmadığını kanıtlamanın peşine düştü. İktidarın bilinçli biçimde laikliğe vurduğu darbelere beklendiği ölçüde karşı koyamadı. ??? Partiler arası çatışmaların anayasanın ilk üç maddesi üzerinde yoğunlaşacağına işaret eden izlenimler alınıyor. Örneğin BDP’nin resmi dil Türkçenin yanı sıra Kürtçenin de anayasada yer almasında direneceğini komisyondaki temsilcisi… Sırrı Süreyya Önder açıkladı. Resmi bayramlarda bile Atatürk adını rafa kaldıran AKP zihniyetinin anayasanın ilk üç maddesindeki Cumhuriyetin niteliklerini saptayan birinci fıkrasındaki “Atatürk milliyetçiliğine bağlı” ifadesinin (diğer partilerin de onayıyla) yeni anayasada yer almayacağına bugünden kesin gözle bakabilir... ... devletin temel görev ve amaçlarını saptayan 5. maddedeki “Türk milleti” sözcüklerinin de yeni anayasada zinhar yer almayacağına bahse girebilirsiniz. Atatürk’ün, ümmetten ulus yaratırken söylediği, etnik grupları bir bayrak altında toplamayı amaçlayan; “Türkiye’de yaşayanlara Türk milleti denir” sözü iktidar ve muhalefet liderlerinden, yöneticilerden duyulmuyor. Çoktandır Türk ve Türk’üm sözcükleri de yok ağızlarında; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var! ??? Yeni anayasanın kimliği AKP’nin dayatmalarının ne ölçüde kırılacağına bağlı. Partiler arası komisyonun uzlaşmadığı konuların daha sonraya bırakılacağı açıklandı. AKP’nin uzlaşılmayan konuların çözümünü çoğunlukta olduğu Meclis genel kuruluna bırakmayı öngören bir strateji izlemeyeceğine kim güvence verebilir?.. Köprülerin altından daha çook sular akacağa benziyor... ??? İçerikle ilgili tartışmalar henüz başlamadı. Ne ki, AKP’nin yeni anayasanın kendine özgü biçimde olması için bugün akla gelmeyen olasılıkları gerçekleştirmeye çalışacağının kanıtı AKP’nin darbeleri araştıracak komisyondaki tutumu. Darbeler komisyonunda 1960, 1980, 12 Mart, 28 Şubat darbeleri gündemde. Ama AKP’nin yıllarca dilinden düşürmediği, hatta genel seçimlerde koz olarak kullandığı 27 Nisan emuhtırasının nedenlerini, sorumlularını araştırmayı reddediyor. Öne sürdüğü gerekçe: 27 Nisan muhtırası başarısız bir girişimdir! 27 Nisan muhtırası başarısız darbe girişimi ise: Bir seminerdeki görüşmelere, sanal planlara dayanan Balyoz davası, anı ve not defterlerindeki yazımlara, izlenimlere dayanarak, hükümeti devirme iddiası ile yıllardır süregelen 1’inci ve 2’nci Ergenekon davaları… … tıpkı 27 Nisan emuhtırası gibi... başarısız girişimler değil mi?.. Ama AKP’nin ikiyüzlü mantığına göre hayır! ??? Falih Rıfkı Atay ve arkadaşları mehtaplı bir gecede Kalamış koyunda kayıktalar. Ressam Çallı; bir ara “Şu anda içimden geçenleri bilseniz, kendinizi denize atarsınız” diyor. Atay, “Sen atsana!” deyince, Çallı’nın yanıtı: “Yooo! Siz bana bakmayın!” AKP mantığı da bu hesap. İşine gelen darbe, işine gelmeyen başarısız darbe girişimi! RAHMETLİ Özal’la başlayan bir hastalık zamanla ulusal bünyemize işlemiş olmalı ki, bir türlü kurtulamıyoruz rejimle oynama hastalığından. Rastlantıların, beklenmedik seçim sonuçlarının, daha çok da siyasal kayırmaların ya da başkalarını yerlerinden kaydırıp mevki sahibi olmanın yarattığı “sözde önemli” birtakım adamlar, sanki yapacak işleri yokmuş gibi Cumhuriyetin kaderi üzerine iri laflar etmeyi marifet saymaya başlıyor. Yaşını başını almış koskoca adamların harika çocuk olma hastalığı da diyebilirsiniz buna. Ne yazık ki, bu hastalık aslında büyük özverilerle sağlam temellere oturtulmuş bir Cumhuriyetin görüntüsünü de zayıflatmakta ve içteki bilinçsizlerle dıştaki kötü niyetlilerin “Türkiye’de rejim sallanıyor” izlenimine doğru kaymalarına yol açmakta. Aslında sallantı falan yok. Şom ağızlılar dillerini tutsalar, bu, Cumhuriyetin bütün Rejimle Oynamak tehditleri rahatça atlattığını herkes görecek. Rejime ilişkin laf kalabalığıdır görüntüyü bozan. eki, bu tedirginlik verici “rejim üstüne laf etme” hastalığı niçin? Birinci neden, galiba olmadık vesilelerle başkanlık sistemi gibi rejim ve anayasa değişikliğinden söz etme, hatta yeni anayasa yapma türünden engin konularda “fikir ileri sürme” alışkanlığını bir çeşit patavatsızlığa ve P kendini bilmezliğe dönüştürme eğilimi olsa gerek. Özüne bakılırsa, belki ölçüsüzlük sayılması ve doğru eğitimle mutlaka düzeltilmesi gereken bir kusur söz konusudur. Bunu müthiş bir özgürlük olarak görmek, yığınların söz sahibi olmasına bakıp sevinmek ve bütün bunları demokrasinin gelişmesi, yayılıp yerleşmesi saymak kendimizi aldatıcı bir ulusal avunma değil midir? Derin düşünülmeden söylenmiş sözleri övüp göklere çıkarmak rejimle oynama hastalığını hayli azdırmışa benziyor. alnız, hep birlikte itiraf etmeliyiz ki, en küçük kuşkunun üzerine sanki bir felaket habercisiymiş gibi çullanmak, kuşkuları birbirine ekleyip dramatik senaryolar oluşturmak da kolay önlenemez bir paranoya yaratarak bütün ağızları devletin ve Cumhuriyetin geleceği konusunda bir şeyler söylemeye itiyor olamaz mı? Kalem... Memleket bizim kalemle uğraşırken, arkadaşın kalemi bastı imzayı: “Yabancılara Mülk Satışı Yasası” çıktı... Zengin yabancılar gelip Türkiye’nin en bulunmaz cennet yerlerinden 30 hektara kadar mülk satın alabilecekler... Tatillerini 30 hektar üzerinde yapabiliyorlar anca... Kalem, oturup büyükelçilerimize de mektup yazdı, özellikle Arap ülkelerindeki büyükelçiliklerimiz işi gücü bırakıp emlak satışı yapacaklar... Elçilerimiz emlakçi çünkü... ? Benim kalem ile uğraşırken memleket... Bir imza daha atıverdi kalemi: “Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı...” Ağacı kesip de üzerine kooperatifin, şirketin, fabrikanın betonunu dökünce, orman vasfı kalıyor mu?.. Kalmıyor... Çam aradan kafasını uzatsa, müdüriyetten çıkacak... ? Arkadaşın kaleminden hadi bir imza daha... “Kent içindeki askeri alanların belediyelere ve TOKİ’ye devri...” Askeri alan olduğu için dokunulmamış ve şehirlerin içinde kalmış yeşil alanların tümü... Boğazların iki yakası... Başta Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere kentlerin soluk alacak nefes borusu gibi kalmış yeşil bölgeler... Bu alanların birinci sınıfları aynalı kule yapmak isteyen yerli ve yabancılara satılabileceği gibi, kalanına da TOKİ o çirkin apartmanlardan yapacak size... ? Memleket benim kalemle uğraşırken bunlar oldu... Daha önce kalem kalem satıldı; liman, fabrika, işletme, rafineri, kurum, tesis, banka, maden, telefon, santral kalmadı çünkü... Sıcak para gelmiyor artık... Satılacaklar bitti... Oysa, ekonomi sallanıyor, ama acele para lazım... O zaman sıra geldi çocukların oyun bahçelerine, kışlanın bahçesine, doğaya, sulaklara, kıyılara, koylara, yeşil alanlara, ormana... Düşman yapmaz... Ama bastı imzayı kalem... ? Dönüp benim kaleme bakarım... Bir halta yaramaz... Mahkemeye celp kâğıtlarını imzalamaktan başka... Kırasım gelir... Kırasım... Y Üniversite öğrencisi Kırmızıgül hapse mahkum edildi Poşuya 11 yıl 3 ay HİLAL KÖSE Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi Cihan Kırmızıgül, Kâğıthane’de bir markete düzenlenen molotoflu saldırıya katıldığı, PKK/KONGRAGEL terör örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle 11 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. Mahkeme heyeti, Kırmızıgül’ün yargılanmasına neden olan ve adli emanette bulunan poşuya ise suçta kullanıldığı gerekçesiyle el koydu. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma, 25 ay tutuklu yargılandıktan sonra 8. oturumda tahliye edilen Cihan Kırmızıgül katıldı. Cumhuriyet Savcısı İsmail Tandoğan, daha önceki mütalaayı yineledi. Kırmızıgül’ün avukatı Hasan Fehmi Demir, iddianamenin gizli tanık ifadesine dayandığına ancak gizli tanığın mahkemede ifadesinden döndüğüne dikkat çekerek “Savcı mütalaasında buna hiç değinmemiş. Olay yerinde bulunduğu iddia edilen şişeler üzerinde Cihan’ın parmak izi yok. Savcı kanıtları bir bütün olarak değerlendirmeden ve hiçbir gerekçe göstermeden eski mütalaayı tekrarladı. Savcının bu tutumu hukuki temel ilkelere aykırıdır” dedi. Ortada ciddi bir şüphe olduğunu ve şüpheden sanığın yararlanacağını vurgulayan Demir, beraat talep etti. Cihan Kırmızıgül de iddianameyi ve suçlamaları kesinlikle kabul etmediğini belirterek beraatını istedi. Kırmızıgül, son sözü sorulunca da “Bana destek olan Kırmızıgül’e büyük destek “Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi” ve “Öğrencime Dokunma Kampanyası”, Kırmızıgül hakkındaki kararı yüzlerce kişinin katılımıyla protesto etti. Boyunlarında poşularla Taksim’den Galatasaray Lisesi önüne yürüyen grup, Kırmızıgül’ün aleyhinde delil namına sunulan tek şeyin “poşu” olduğunu vurguladı. Yürüyüşe birçok kurum destek verdi. (Fotoğraflar: KAYHAN AYHAN) hocalarıma ve arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum” dedi. Mahkeme heyeti, Kırmızıgül’ü PKK/KONGRAGEL terör örgütünün çağrısı ve amaçları doğrultusunda 20 Şubat 2010 tarihinde yasadışı gösteriye katılarak etrafa molotofkokteyli attığı ve böylece örgüte yardımcı olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapse mahkum etti. Kırmızıgül’e “patlayıcı madde bulundurmak” suçundan 4 yıl 2 ay hapis ve 100 TL adli para cezası, ayrıca olay tarihinde BİM mağazasına taş ve molotofkokteyli atarak zarar verdiği gerekçesiyle 10 ay hapis cezası verildi. Kırmızıgül, “kamu görevlisine direnme, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından” beraat etti. Çağlayan Adliyesi’ne gelen öğretim üyeleri ve arkadaşları, Kırmızıgül’ün suçsuz olduğunu vurguladı. GÜ öğretim üyesi Mustafa Karlı, “Cihan’ı ortada tek delil olmadığı halde suçlayan mahkeme, Dink cinayetinde örgüt bağı bulamayan mahkeme. Cihan poşu taktığı için suçlanıyor” dedi. Kırmızıgül ise kararı öğrendikten sonra mide rahatsızlığı yaşadı. 44 kişi hakkında hazırlanan 800 sayfalık 3. KCK iddianamesi kabul edildi ‘Apocu basın militanları’ İstanbul Haber Servisi PKK’nin şehir yapılanması olduğu öne sürülen KCK’ye üye oldukları gerekçesiyle çoğu gazeteci 36’sı tutuklu, 44 kişi hakkında hazırlanan 800 sayfalık iddianame İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. 12 gazetecinin örgüt yöneticisi olmakla suçlandığı iddianameye ilişkin yargılama, 1014 Eylül 2012’de başlayacak. Savcı Bilal Bayraktar’ın hazırladığı iddianamede, tüm örgüt basın yayın çalışmalarının tek elden koordine edildiği, örgütün talimatı haricinde bilginin dışarıyla paylaşılmadığı iddia edildi. Örgütün kararlarına paralel olarak KCK/PKK terör örgütünün Kuzey Irak kırsalında Gurbetelli Ersöz Basın Akademisi ve Mazlum Doğan Basın Akademisi kurulduğu ileri sürüldü. Örgütün kendine bağlı basın ağını Suriye, İran, Irak, Rusya, Ermenistan ve AB ülkelerine kadar genişlettiği, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için faaliyet yürüttükleri kaydedildi. Basın faaliyetlerinin, Basın Komitesi içinde faaliyet gösteren Demokratik Aydınlanma Birliği’ne (YRD) bağ HABERLER SUÇ DELİLİ GÖSTERİLDİ İddianamede, Nurettin Fırat, Ertuş Bozkurt, Mazlum Özdemir’in de aralarında bulunduğu örgüt yöneticiliğiyle suçlanan 12 kişinin, 15 ile 22.5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Tutuklu gazeteciler Çağdaş Ulus ve Zeynep Kuray’ın da aralarında bulunduğu 32 şüphelinin ise örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngörüldü. 3 sanık için de örgüt üyeliği ve izinsiz gösteriye katıldıkları gerekçesiyle 20 yıla kadar hapis cezası istendi. Vatan gazetesi muhabiri Çağdaş Ulus’un, terör örgütünün ulusal basındaki temsilcilerinden biri olduğu, Ulus’un “Basın Komitesi” yöneticilerinden firari şüpheli İsmet Kayhan’la irtibatlı olduğu ileri sürüldü. Suç delili olarak gösterilen bir telefon konuşmasında Kayhan’ın Ulus’a “cemaatin İstanbul’da Emniyet’teki adamlarını bana yazsana” dediği, Ulus’un da “tamam hallederim” dediği belirtildi. Fırat Haber Ajansı’nda muhabir olarak çalışan Zeynep Kuray’ın da örgüt üyesi olduğu öne sürüldü. Kuray’ın, İsmet Kayhan’ın talimatıyla yapıldığı ifade edilen bir haberin, devletin kimyasal silah kullandığına dair kamuoyunu manipüle edecek içerikte olduğu öne sürüldü. Suç delili: Yazar cenazesine katılmak MAHMUT ORAL KCK’de 22 tutuklama ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Geçen salı günü Şanlıurfa merkezli, İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Eskişehir ve Muş’ta gerçekleştirilen KCK operasyonunda gözaltına alınan 28 kişiden 22’si tutuklandı. Zanlılardan 24’ü sorgularının ardından Diyarbakır Adliyesi’ne sevk edildi. Burada özel yetkili savcı tarafından ifadesi alınan şüpheliler, tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye çıkarıldı. Mahkeme 2 şüphelinin tutuksuz yargılanmasını kararlaştırırken aralarında 3 BDP’li başkanın da bulunduğu 22 kişi ise tutuklandı ve Diyarbakır Cezaevi’ne konuldu. Devrimci Öğretmen Dergisi ? İstanbul Haber Servisi Bir grup öğretmenin bir araya gelerek hayata geçirdiği “Devrimci Öğretmen Dergisi”, Nisan 2012 itibarıyla demokratik eğitim ve güvenceli bir yaşam için yüreği çarpanların ortak sesi olma iddiasıyla yayın hayatına yeniden başladı. Yazıişleri Müdürü Abdullah Aydın, derginin 4+4+4 eğitim sistemine ve eğitimdeki piyasalaşmaya karşı, eğitimcilerin çıkarlarını düşünen öğretmenler tarafından hazırlandığını belirtti. lı olarak yürütüldüğü iddia edildi. YRD sorumlusunun KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu olduğu ifade edildi. YRD çatısı altında faaliyet gösterenlerin “Apocu çizginin basın militanları” olarak kabul edildiği anlatıldı. İddianamede terör örgütünün basın yayın organları başlıklı bir şema da yer adı. Roj TV, Gündem, Azadiya Welat, Dicle Haber Ajansı ve Fırat Haber Ajansı da şemada örgütün Basın Komitesi’ne bağlı olarak gösterildi. “Bahar” ve “Cemile” kod adlı gizli tanıkların, Dicle Haber Ajansı’nın ölen örgüt men suplarının isimlerini açıklayarak, ailelerin cenazeleri almaya gelmelerini sağladığını, araç yakma, kundaklama gibi eylemlerin eposta yoluyla ajansa bildirildiğini söyledikleri belirtildi. Üst düzey yönetici olduğu belirtilen gizli tanık “Bahar”ın ifadesinde “Öcalan, yakalandığında Türk bayrağını öpmüştür. Derin devlet adamına sahip çıkmış ve onu Kürtlerin gözünde sıfıra indirecek görüntüleri elinde koz olarak tutmuştur. Öcalan PKK’ye derin devlet de Öcalan’a hükmetmektedir” ifadelerini kullandı. Örgütün basın yapılanmasında Avrupa sorumluları olan İsmet Kayhan ve Celil Demiralp’in Fırat Haber Ajansı’nın üst düzey yöneticileri olduğu belirtildi. Karasu’nun Toplumsal Demokrasi, Gündem, Özgür Ülke’de yazdığı, Cemil Bayık’ın Azadiya Welat ve Ali Haydar Kaytan’ın da Ülkede Özgür Gündem’de yazılarının olduğu belirtildi. Basın komitesinin, ülke güvenliğini tehlikeye düşürecek çok sayıda askeri gizliliğe sahip fotoğraf ve video elde ettiği, belgeler arasında jandarma istihbarata ait gizli verilerin bulunduğu ifade edildi. DİYARBAKIR Diyarbakır’da aralarında milletvekilleri ve belediye başkanlarının da bulunduğu 152 sanıklı KCK ana davasına devam edildi. Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, dünyaca ünlü yazar Mehmed Uzun’un cenaze törenine katılmayı örgütsel faaliyet olarak değerlendirince itiraz eden sanığın mikrofonu kapatıldı. Diyarbakır Özel Yetkili 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 50. duruşmada kapatılan DTP’nin PM üyesi Musa Farısoğulları ile ilgili deliller okundu. Mahkeme Başkanı Yılmaz, DTP’nin kadın örgütü olan Demokratik Özgür Kadın Hareketi tarafından Koşuyolu Parkı’nda meydana gelen patlamada yaşamını yitirenler için düzenlenen anma ile Halepçe Katliamı’nı anmak için çeşitli örgütlerin birlikte düzenledikleri etkinliklere katılıp katılmadığını sordu. Bunun üzerine Farısoğulları Kürtçe yanıt vererek katliamlarda yaşamını yitirenleri anmanın suç olmadığını kaydetti. Mahkeme başkanı ardından Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasını protesto eylemi ve dünyaca ünlü yazar Mehmed Uzun’un cenaze törenine katılmayı da örgütsel faliyet olarak nitelendirince Farısoğulları, Kürtçe konuşarak Uzun’un Kürt halkı için önemli bir isim olduğunu ifade etti. Bunun üzerine mahkeme heyeti mikrofonu kapattı. Sanık avukatlarından Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, “Mehmed Uzun, Kürt halkı için önemli bir şahsiyettir. Ben de o cenazede bulunmuştum. Eğer bu bir suçsa bunu iddianameye koyun, savcı bunu da dikkate alsın” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle