17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MAYIS 2012 CUMARTESİ 6 1 Mayıs katliamı tartışmaları HABERLER Evren ve Şahinkaya’nın yargılandığı davanın 4. duruşması yapıldı Mumcu sormuştu: Kim bu Alaattin? MİYASE İLKNUR 1 Mayıs 1977 katliamına ilişkin Taraf gazetesi yazarı ve tarihçi Halil Berktay’ın olayı solun iç çatışmasına bağlamasına yönelik tartışmalar sürerken Berktay’ı destekleyenler bu olayda kontrgerillayı aklama yarışına girişti. Yıllardan beri o gün TakANKARA (Cumhuriyet Bürosu) sim’de olan ve bu iki sol gruptan hiçbi Kenan Evren ve Tahsin Şahinrine mensup olmayan başta dönemin kaya’nın sanık olduğu 12 Eylül asİstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan, keri darbesinin davasının görülmesine CHP İl Başkanı Aytekin Kotil, gazeAnkara 12. Ağır Ceza Mahkemeteciler Nail Güreli, Şürkan Soner gierzi Fikri lakaplı eski Fatsa si’nde devam edilirken önceki dubi tanıkların sözlerine itibar etmeyenBelediye Başkanı Fikri Sönruşmada iddianamenin bir örneğinin ler Halil Berktay’ın tanıklığını yetermez’in oğlu Naci Sönmez, 12 gönderildiği Cumhurbaşkanlığı, duli buldu. Üstelik solun kendi içinde bir Eylül döneminde Fatsa’da halka ruşmaya müdahil olmak için temsilbüyük bir zulüm yaşatıldığını belirçatışma ihtimali olsa devletin bunu ci göndermedi. Cumhurbaşkanlığı, terek “Mahkeme müdahillik için büyük bir zevk ve çaba ile aydınlabizden belge istiyor. Babam cezaBaşbakanlık ve TBMM de mahketabileceği bilinmesine rağmen. Anevinde beş yıl işkence gördü. Ölmeye, MİT’in darbeyi önceden kencak Uğur Mumcu, 15 Mayıs 1977 düğünde otopsisine dahi izin verildilerine haber verdiğine ilişkin ellegünü yazdığı yazıda ilginç ayrıntımedi. Müftülük hoca vermedi, selası rinde belge olmadığını bildirdi. Dular var. Mumcu, yazısında Interyarıda kesildi. Fatsa operasyonu ile ruşmada konuşan 12 Eylül mağdurcontinental Oteli’ne ve otelin önündeki beyaz 12 Eylül darbesinin provası yapıldı. ları, iki sanığın mahkemeye getirilBen o dönem 17 yaşındayken barenkli Renault marka araca dikkat çebamla cezaevinde yattım ancak 20 mesinde ısrar ederken unvanlarının kiyor. Otelin güvenlik amiri Mehmet yaşında çıkabildim. Eğer benim geri alınması ve mal varlıklarına el Akzambak ile beyaz renkli Remüdahillik talebim kabul edilmeyekonulmasını istedi. ault’dan ateş eden “Alaattin” adlı cekse, bu gerçek bir darbe yargıla2 Eylül davasının 4. duruşmasına, şahsın kilit isimler olduğunu belirması olmayacaktır. Şaibeli bir dava müdahillik talepleri kabul edilen ten Mumcu, otelin 510 ve 511 No’lu olacaktır. Aksi takdirde dava gösTBMM, Başbakanlık, CHP, MHP, termelik olacaktır”. odalarında kimlerin kaldığını, o iki Diyarbakır 5 No’lu Askeri CezaHakİş, DİSK’in avukatları ile yaodanın camlarında kurşun delikleri evi’nde kardeşi Orhan Keskin’i ölüm olup olmadığını, camlardaki kurşun kınları işkencede öldürülen Ahmet orucunda kaybeden İpek Keskin deliklerini manüple etmek için bir Cihan ve Hüseyin Doğan ile Cemil Gür, Evren’in duruşmaya getirilgün sonra otelin önünde bomba Kırbayır’ın annesi Berfo Ana katılmesini ve gözlerine bakarak sormak patlatılarak bazı camların kırılmasını dı. Mahkeme Başkanı Süleyman İnistediğini belitti. Gür, “Kenan Evkimlerin sağladığını ve otelden o gün ren’in Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’ni ce, duruşma öncesinde Mustafa Çamutlaka görmesini istiyorum” dedi. yapılan şehirler arası ve uluslararalışkan adlı kişi ile Prof. Dr. Celal Aysel Yukarıgöz de oğlu Raması telefon görüşmelerini kimlerin Şengör’ün, Evren lehine tanıklık zan’ın darbe sonrası idam edildiğiyaptığını soruyordu: yapmak için mahkemeye başvurduni belirterek “Evren, buraya gelip “Intercontinental Oteli’nin güğunu kaydetti. Mahkeme, geçen duyaptığı işlere sahip çıksın” dedi. Darvenlik amiri eski İstanbul Emnibe döneminde Alanya’da 40 gün her ruşmada Cumhurbaşkanlığı, TBMM yet Müdür Vekili Mehmet Aktürlü işkence gördüğünü anlatan İsve Başbakanlık’a yazı göndererek mail Uyar, suçsuz yere 3 yıl yattızambak’tır. 1 Mayıs günü olay saMİT’in 12 Eyül darbesinin hazırlık ğını belirterek “Ben kaçınca babaatlerinde otele girip çıkanlar kimçalışmalarını darbe öncesinde kenlerdi? Bunu en bilecek kişi Akdilerine bildirip bildirmediğini sorzambak’tır. Olay günü otelin bemuştu. Bu üç kurum, mahkemeye ar Ocak 1980 ile, TBMM Başbanlık Dişinci katında kimler kalmıştır? Ne şivlerinde MİT’in darbeyi önceden vanı’nın oluşturulduğu 6 Aralık 1983 bileyim ben, örneğin 510 ve 511 haber verdiğine ilişkin bilgi ve bel arasını kapsadığına dikkat çekilirken numaralı odalarda kalanlar kimsuç tarihlerinden sonra kurulan BDP, ge bulunmadığını bildirdi. lerdi? Belki 1 Mayıs günü bu İHD, BBP, Devrimci 78’liler FedeMahkeme, 18 Ocak 2012’de haodalarda kimse kalmamıştır. Öyrasyonu ve EDP’nin de arasında buzırladığı duruşmaya hazırlık tutaleyse olay sırasında bu odalarda lunduğu 21 dernek ve partinin münağında Genelkurmay’dan darbe bulunanlar kimlerdi acaba? Peki dahilik talebi reddedildi. öncesi Genelkurmay Başkanı ve ya, beşinci katın oda pencerelekuvvet komutanlarının yaptığı toprinde kurşun izleri varsa? lantılarının tutanaklarını gönderilrdal Eren’in ailesi müdahil Bu pencere camlarını Türkimesini de istemişti. Genelkurmay ise ye’den satın alma olanağı yoktur. Tüzelkişiler olarak Diyarbakır, mahkemeye bu tutanaklar yerine, 4 Belki kurşun izi bulunan camlaMersin ve Muğla Baroları, TÖBDER, cilt halinde Sıkıyönetim Koordirın yerine yenisinin alınması için Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vaknasyon Kurulu toplantılarının yazıAvrupa’ya siparişte bulunulfı, Çağdaş Hukukçular Derneği’nin, ya dökülmüş bant kayıtlarını gönmuştur. Olaydan bir gün sonra bireysel olarak da dönemin MHP derdi. Belgeler arasında Bayrak Hakimliği bilinmeyen kişiler otele Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in rekât Planı’nın güncellenmesine bomba attılar, bazı camlar kırıloğlu Ahmet Kutalmış Türkeş’in dı. Hangi camlar kırılmıştı acaba? 104 yaşındaki Berfo Ana, gözaltınilişkin belgeler de yer aldı. (Şu an AKP milletvekili) ve Baskın da kaybedilen oğlu Cemil Kırbayır Acaba bazı güvenlik elemanları, Oran’ın da arasında bulunduğu 8 kiiçin duruşmaya geldi. Kenan Eveski meslektaşları Mehmet Akal varlıkları araştırılacak şinin müdahillik talebi kabul edildi. 12 ren’in peşinde olduğunu belirten zambak’tan izin alıp otelin belli Eylül darbesinden sonra “TBMM kaMahkeme, Evren ve Şahinkaya’nın Berfo Ana, “Ben anayım. Çocuğuodalarına yerleşmiş olabilir mi? rarı olmaksızın” idam edilenlerden eş ve çocuklarının mal varlıklarının mun cenazesini istiyorum. OğluOlay anında herkes can derdiErdal Eren, Serdar Soyergin, Nearaştırılmasına karar verdi. İddianamun gözü bantlı, eli bağlıydı, nasıl ne düşmüştür. Fakat şimdi yavaş cati Vardır, Veysel Güney, Ramamede suç tarihinin Fahri Korukarakoldan kaçabilir?” dedi. yavaş geriye doğru dönersek düzan Yukarıgöz, Mustafa Özenç, türk ’e uyarı mektubunun verildiği 2 şünelim. Olaydan yarım saat sonra otelden kimler telefon görüşmeleri yaptılar? Kimler nerelere telefon ettiler? Şehirlerarası ve uluslararası telefon görüşmelerihalesinden önce komutanıma gittim, İZMİR (AA) Eski Genelkurmay Başni kimler yaptı? Böyle büyük ‘Ayrılmayı düşünüyorum’ dedim. ‘Bilgikanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, 12 otellerde sık sık uluslararası topsayar yazılımcılığı yapacağım’ dedim. Eylül darbesi öncesinde askerlikten ayrılantılar düzenlenir. Bu arada böyMeğer ihtilal olacakmış haberim yok. larak bilgisayar yazılımcılığı yapmak le toplantılar düzenlenmiş miSonra ihtilal oldu. İstifalar durduruliçin komutanına başvurduğunu ancak dir? Olay günü kaç yabancı uydu” dedi. Özkök, Windows’un istihbari darbenin ardından istifaların durdurulduruklu kişi otelde kalmaktaydı? açıdan bazı açık kapılar bırakabileceğini ğunu söyledi. Emekliliğini geçirdiği UrBunlar sorgulanmış mıdır? belirterek milli işletim sisteminin önemine la’daki evinde Anadolu Ajansı’nın sorulaVe bir küçük soru daha... dikkat çekti. rını yanıtlayan Özkök, “12 Eylül müdaOtelin önünde beyaz Renault arabadan ateş açanın adı Alaattin miydi? Kimdi bu Alaattin?” MİT darbeyi bildirmemiş ‘EVREN BURAYA GELSİN’ T mı karakola götürdüler, her türlü işkenceyi yaptılar. Hatta babamı kızlarına tecavüz ederiz diye tehdit ettiler. İnançlı biri olan babam, daha sonra çıkınca baskılara dayanamayarak kendini caminin minaresinden atarak intihar etti” dedi. 78 yaşında olduğunu söyleyen Sakine Arat, oğulları Cemal, Murat ve Tacettin’in 12 Eylül’ün kurbanları olduğunu söyledi. Arat, “Ben çocuklarımın hakkını istiyorum. Ama 12 Eylül halen devam ediyor. Halen insanlar işkencede” ifadesini kullandı. Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nin bütün vahşetini iliklerine kadar yaşadığını söyleyen Recep Şeftalidalı, 4 arkadaşının acılara dayanamayarak kendilerini ateşe verdiğini söyledi. Şeftalidalı, BDP Milletvekili Altan Tan’ın babası Bedii Tan’ın işkence ile katledilmesinin bire bir tanığı olduğunu da kaydetti. Sabriye Tuncay, kardeşi Özgüç’ün Fatsa’da işkenceyle katledildiğini belirterek “Kardeşim kimsesizler mezarlığına gömüldü. 4 ay sonra 4 kızkardeş gidip kardeşimi çıkardık. Mezarı açtığımızda kardeşimin üzerinde kefen yoktu sadece alt çamaşırı vardı. Benim Evren ile meselem yok. Sistem zaten kendine hizmet edecek kişileri buluyor. Ben o dönemin sisteminin yargılanmasını istiyorum” diye konuştu. Pislik ve Boğulmak Üzerine Başbakan’ı bir yönden kutlamak gerekir. Sadece söyledikleri değil, bunları söylerken kullandığı sözcükler de gündem oluşturuyor. Son birkaç gündeki demeçlerinde yer alan sözcükler için de böyle oldu. Diyeceksiniz ki asıl önemli olan sözcük değil, söylenen şeyin içeriğidir. Öyle de olsa, söylenen şey kadar, kullanılan sözcük de önemlidir kuşkusuz… ??? Pislikten başlayalım. Bir yazının başlığı olamayacak kadar bahtsız bir sözcük. Bazen şakacıktan, bir yakınımıza takılmak için de söyleyebiliriz gerçi... “Mikrop”, “alçak”, vb. gibi… Fakat hakaret amacıyla söylendiğinde, daha ağırını bulmak zordur. Nefret edilen, dokunulmayacak kadar kirli, kötü, aşağılık bir şey demektir. Başbakan bu sözcüğü bu ülkenin gelmiş geçmiş en duyarlı, en duygulu, en zeki, en vicdanlı, en namuslu, en yetenekli yazarlarından biri için kullanıyor. Sevgili yazarımız gerekeni yapacaktır, yapmalıdır da. Fakat mademki Başbakan bu sözcüğü kullandı, biz gerisini getirelim… ??? Ülkemiz gerçekten de pislik içindedir. Pisliğin bulaşmadığı bir kurum bulabilmek güçtür… “Deniz Feneri” denilen davayı düşünün… Bir başka ülkede ağır hapis cezalarına çarptırılan sanıkların bizim ülkemizdeki uzantıları, neredeyse kahraman ve kurban sayılacak… Onların yerine, davayı yürüten savcılar sanık sandalyesine oturtuluyor… “Ergenekon” ve “Balyoz” denilen davaları düşünün… Soner Yalçın’ın “Samizdat”ından bir kez daha söz edeceğim… Okurken, kimi yerlerde, kendinizi bir akıl hastanesinde gibi hissediyorsunuz… Çünkü bir akıl hastasının sayıklamaları, hezeyanları denebilecek birtakım tanık ifadelerinin bu davaların iddianamelerinde nasıl yer alabildiğini anlamakta zorlanıyor, siz de aklınızı kaçıracak gibi oluyorsunuz. Böylesi, bu kadarı, dünyanın herhalde hiçbir ülkesinin sözüm ona siyasal davasında görülmemiştir, görülemez. Bu, adaletin pislenmesi, gırtlağına kadar pisliğe batmasıdır… ??? Başbakan pislik arıyorsa yandaş denilen medyaya baksın. Ekranlardan, sütunlardan pislik akıyor. İnsanın ne kadar alçalabileceğini, tiksindirici bir yaratık olabileceğini gördüğünüzde, ister istemez kendi insanlığınızdan da utanç duyuyorsunuz. Pislikle bu kadar çok kuşatılmış olmak, sanki sizi de kirletiyor. Ekranlardan, sütunlardan taşan pislik, yalan, riya, utanmazlık; tıpkı bir çöplük alanından, bir lağım çukurunun yanından geçiyormuşsunuz gibi, üstünüze başınıza bulaşıyor. ??? Başbakan sanırım aynı demecinde ya da İtalya dönüşü gazetecilere söylediği (imlası da bir hayli bozuk) sözlerinin arasında, bir başka davadan söz ederken, ülkenin boğulmakta olduğundan söz etti… Ülke boğulmaktadır evet… Onu her yönden, her alandan kuşatan bir pislik; Türkiye Cumhuriyeti’ni, bu ülkenin çağdaş olmak, uygar olmak, çağdaş ve uygar ülkelerin insanları gibi özgür, mutlu, sakin, gerilimsiz bir yaşam sürmek isteyen masum insanlarını, emekçilerini, kadınlarını, çocuklarını, gençlerini, yurtseverlerini, bu toplumun sağduyu sahibi büyük çoğunluğunu boğuyor…. Bir ülke pislik içinde boğulmaktaysa eğer, sorumlusunu herhalde o ülkenin siyasal yönetiminden başka bir yerde aramamak gerekir… E M Cengiz Baktemur, Ömer Yazgan, Halil Esendağ’ın yakınlarının müdahilliklerinin “suçtan zarar görmüş olma ihtimali ve usulüne uygun olarak yapılan talep doğrultusunda” kabul edilmesine karar verildi. Darbe sonrasında işkence gördükleri iddiasıyla ilgili olarak Erdem Şenocak, Ali Sarıbal, Zeynep Abidin Ceylan, Satılmış Şahin, Hasan Asker Özmen, Abdullah Gülbudak’ın yakınlarının katılma talepleri de kabul edildi. Katılma talepleri reddedilen isimler arasında 1980 öncesi öldürülen gazeteci Abdi İpekçi, sosyologyazar Cavit Orhan Tütengil ve savcı Doğan Öz’ün aileleri de yer aldı. Oysa bu cinayetler, 12 Eylül iddianamesine girmiş ve darbeye zemin hazırlayan olaylar olarak nitelendirilmişti. Ülkü Ocakları’nın müdahillik talebini kabul eden mahkemenin, ülkücü Mehmet Ali Ağca’nın öldürdüğü İpekçi ailesinin başvurusunu reddetmesi dikkat çekti. Duruşma 29 Haziran’a ertelendi. Özkök, 12 Eylül’den önce istifa etmek istemiş C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle