25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2012 ÇARŞAMBA 2 kaçıp Türkiye’ye sığınan ve Birleşmiş Milletler’ce uygun bulunmuş kamplarda barındırılan sığınmacıların varlığı da bu görevin yerine getirildiğini doğrulayan kanıt olarak yabancı ziyaretçilere gururla gösterilmekteydi. e var ki, genellikle insan haklarını korumak amacıyla yapılacak müdahalelerin uluslararası kuruluşlarca ya da uluslararası anlaşmalara dayanan devletlerce yapılması beklenir. Suriye sınırları boyunca Türk makamlarının muhalif Özgürlük Ordusu’na sağladığı açıkça söylenen desteğin böyle bir zemine oturduğuna ilişkin resmi bir bilgi yok. Böyle durumlarda doğru düşünebilmenin sağlıklı yolu, “başkasına yapmak istediğiniz başkasınca size yapılırsa ne düşüneceğinizi kendinize sormak”tır. Aynı nedenle, “biz kurtuluş yahut bağımsızlık gerillasıyız” diyen, ama aslında terörist olan ya da öyle bilinenler başkalarınca desteklenirse o başkalarına nasıl bakacağınız da belli değil midir? Beşşar Esad ve çevresinin ya da onların propagandası etkisinde kalmış olanların Ankara’ca sürdürülen tutuma uzun süre böyle bakması ve yeniden kurulacak dostluk ilişkisinin bu yüzden gecikmesi şaşırtıcı olamaz. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yaranın Sonrası SONUNA yaklaşıldığı söylenen Suriye sorununda Ankara’nın aldığı, daha doğrusu kendi kendisine açtığı bir yara var ki, sorun bittikten sonra bile başkalarınca kurcalanacak ve mutlaka aleyhimize kullanılacaktır: Suriye hükümetinin iç işine karışmanın ve Şam’ın kendi devletini korumak için yürüttüğü politikayı ters yönde etkilemeye çalışmış olmanın bıraktığı yara. erçi ora hükümeti kendisinin ve politikasının meşru olduğunu, Türk müdahalesinin ise uluslararası hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekteydi, ama Ankara’nın iddiası hep bundan çok farklı oldu. Başbakan ve Dışişleri, Şam’ın tutumunu evrensel insan haklarına aykırı buldu ve öyle durumlarda zalimce yapılanları önlemeye çalışmanın bir insanlık ödevi olduğunu savunageldi. Hatta Suriye’nin sınırlarını zorlayan ve hükümetin etkinliklerine aynı gerekçelerle karşı çıkan “Özgürlük Ordusu”na açıkça yardımcı olmayı bu ödevin kapsamında görmekteydi. Beşşar Esad’ın “zulm”ünden ODTÜ Öğrencilerinin Demokratik Direnişi ODTÜ eylemleri giderek otoriterleşen, demokrasiden uzaklaşan bir rejime karşı direniş ve bir toplumsal muhalefet yaratmanın tohumlarını taşıyor. O nedenle ODTÜ’nün yiğit öğrencilerini ve onları yetiştiren öğretim üyelerini kutlarım. Rıza TÜRMEN CHP İstanbul Milletvekili, Emekli AİHM Yargıcı ce olumlu karşılanan, zararsız ya da kayıtsız kalınan değil, aynı zamanda yetkilileri ya da toplumu incitici, şoke edici ya da rahatsız edici” düşünceleri de kapsar. Bu, “demokrasinin koşulu olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin” bir gereğidir. İfade ve toplanma özgürlüklerine devletin yaptığı müdahaleler de demokratik bir toplum için gerekli ve orantılı olmalı. Kaldı ki siyasetçilerin eleştiri sınırı daha geniş. Siyasetçiler bu eleştirilere katlanmak ve hoşgörü ile karşılamak zorunda. Eleştiriler kamuoyunu ilgilendiren konulara ilişkinse, devletin takdir yetkisi, dolayısıyla müdahale alanı daha dar. Başka bir deyişle, polisin Başbakan’ı protesto eden öğrencilere karşı orantısız güç kullanması hem ifade hem de toplanma özgürlüğünün ihlali. Öte yandan, bir öğrencinin ağır yaralanarak hastanelik olması, pek çok öğrencinin dövülmesi, aşırı ölçüde göz yaşartıcı bomba kullanılması, işkence ve kötü muamele yasağının ihlali. Ancak bunu yargı organları önünde ileri sürebilmek için öğrencilerin izler silinmeden doktor raporu almaları gerekli. Bu raporlara dayanarak ceza ve tazminat davası açabilirler. Otoriter rejimlerin ortak özelliği, sessiz, tepkisiz bir toplum yaratılması ve insanların kamusal alanda kendilerini ifade etmelerinin engellenmesi. Böylelikle topluma yöneticilerin ideolojisi egemen olur ve yöneticilerin bu egemen ideolojiye uygun olarak topluma biçim vermeleri kolaylaşır. Böyle toplumlarda, kitlelerin ilgi alanları, ekonomik çıkarları ile sınırlı olur, insanlar siyaset dışında kalırlar, baskıyı, antidemokratik uygulamaları kayıtsız bakışlarla seyrederler. Ama böyle toplumlarda bile bağımsız düşünen, baskıya karşı direnen, siyaseti terk etmeyen, gerçeği arayan bireyler ve gruplar çıkar. Bu bireyler ve gruplar bağımsız siyasal düşüncenin sürekliliğini sağlar. Demokrasi, bağımsız düşünen kişilerin direnişlerinden çıkan bir kıvılcımla kurulur. Bu kişilerin direnişleri parlamento dışı bir muhalefet niteliği taşır. Ancak parlamento içi muhalefetle dayanışma halinde olabilirler. Sistem dışı olduklarından oyunu mevcut sistemin kuralları ile oynamazlar. Güçleri biraz da buradan gelir. ODTÜ öğrencilerinin eylemleri işte bu özellikleri taşıyan bir muhalefet. Bu eylemler kitleleri etkilediği oranda bir toplumsal muhalefete dönüşebilir. ODTÜ eylemleri giderek otoriterleşen, demokrasiden uzaklaşan bir rejime karşı direniş ve bir toplumsal muhalefet yaratmanın tohumlarını taşıyor. O nedenle ODTÜ’nün yiğit öğrencilerini ve onları yetiştiren öğretim üyelerini kutlarım. Başbakan ve Böcekleri... Başbakan’ın odasına “böcek” koymuş dinliyorlarsa, dinlenenin alması gereken pratik önlemler... H Konuşurken gürültü çıkarma yöntemi: Televizyonun sesi yükseltilir... Böylece böceğin nasılsa televizyonda olan Bülent Arınç’ı dinlemesi sağlanırken, Başbakan dinlenmekten kurtulur... Televizyon yoksa, dinlenen kişinin kendisinin çeşitli sesler çıkarması... Diyelim ki gizli konuşmalarda kalem kutusunu sallaması, palto askılığı ile çöp sepetine vurması yararlıdır... H Durduğun yerde zıplama yöntemi: Etkili bir yöntemdir... Dinlenmekte olan kişinin pıtır pıtır zıplaması yanında, konuştuğu kişinin de zıplaması ile önlem iki kat artırılır... Grup halinde zıplandığı takdirde, önlem insan sayısı çarpı önleme katsayısıdır... H Hareket halinde konuşma yöntemi: Konuşan yerinde durmaz... Böcek peşinde gezemeyeceği için mağdur kayıt dışıdır... Koridorda gidip gelmek, bir merdivenden inip öbüründen çıkmak, toplantı masasının etrafında grup halinde dolanmak netice veren yöntemlerdir... H Burun sıkma yöntemi: Bu en etkili önlemdir... Gizli konuşurken işaret ve başparmağı ile zeytin tutar gibi burun yanlardan sıkılır... Aynı anda muhatap da sıkmaktadır... Böcek ayırt edemez... Kim kimdir... H (Yıllardır insanların evleri, büroları, arabaları, yatak odaları dinlendi... En sıradan vatandaşlar, yönetimden yakınan konuşmalar yaptıklarında seslerini alçalttılar... İnsanlar ağızlarını açmaktan korktular bu ülkede... Devlet bütçesinden dünyanın en gelişmiş dinleme sistemlerini getirten Başbakan, suçu üzerinden atmak için “beni de dinliyorlar” derse kim inanır?.. Ya da Türkiye’nin başına bunca çorap örülürken, Başbakan dinlendiyse, niye kıyamet kopmadı?..) H Önlemlere devam... H Susma yöntemi: En yararlı ve bulunmaz bir çözümdür... Mağdur ağzını açmaz... Dilini biraz tutar... Öyle oturur... Böcek prizin içinde beklemektedir... Bu sesini keser... Susar artık biraz... N O G DTÜ’deki olaylar nasıl bir Türkiye’de yaşadığımızı ve nasıl bir rejimle yönetildiğimizi daha iyi anlayabilmek açısından çok öğretici. Olay şöyle gelişiyor: Sayın Başbakan, Göktürk2 uydusunun uzaya fırlatılmasıyla ilgili olarak ODTÜ’ye gidiyor. Kendisine 105 koruma aracı, 20 zırhlı araç ve 3 bin 600 polis eşlik ediyor. Sanırsınız ki ODTÜ’ye karşı bir sefer başlatılmış. Bu operasyonun amacı öğrencilerin protestolarını önlemek. 1000 kadar öğrenci barışçı bir protesto hazırlığı içinde. Daha eylem başlamadan polis şiddet kullanmaya başlıyor. Gaz bombaları, coplar… Bir öğrenci polisin gaz bombasının başına isabet etmesi sonucu beyin kanaması geçiriyor. Sayın Başbakan ise uydunun uzaya atılmasını takdir etmedikleri, gerekli heyecanı göstermedikleri için hem öğrencilere, hem de üniversite yönetimine karşı tepkili. Öğrenciler bunu takdir edecekleri yerde neden protesto ediyorlar? Öğrencilerin Başbakan’dan farklı öncelikleri olabileceği, farklı heyecanlar duyabileceklerini anlamakta güçlük çekiyor Sayın Başbakan. Oysa Sayın Başbakan, “Bu öğrenciler, dövülmek, cezaevine konulmak, öğrenimlerini tehlikeye atmak pahasına neyi protesto ediyorlar” sorusunu sorabilseydi daha anlamlı olurdu. Bu sorunun yanıtını ararken görürdü ki, öğrenciler Türkiye’deki düzeni, baskıyı, antidemokratik uygulamaları, eşitsizliği protesto ediyorlar. Bunu yaparken çok temel insan haklarını kullanıyorlar. Düşünce ve ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olan eleştirmek, protesto etmek özgürlüğü ile toplantı özgürlüğü. Bu iki özgürlük birbiriyle yakından ilintili. Eleştirel görüşleri belirtmek için kamusal alanları kullanma hakkı engelleniyorsa ifade özgürlüğünün anlamı kalmaz. AİHM’nin ifade özgürlüğüne ilişkin hemen her kararında altını çizdiği gibi ifade özgürlüğü “Sade
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle