16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2012 ÇARŞAMBA 14 DİZİ ‘Vatan şairi demek büyük tahrik’ Nâzım’ı hainlikle suçlayan politikacılar gün geldi onun dizelerini okudu milletine ihanet etmiş bir Kızıl Şair’in şiirleri, memleketçi şiirler iddiası ile altında imzası ve yanında büyük Atamızın silueti bu memlekette neşrolunamazlar. Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali ortak hayranlarına ‘dur’ deyip hadlerini bildirecek kanun ve makamın işlemesini bugüne kadar sabırla bekledik” der. Tutanaklara sadece ibretlik ifadeler düşmüyor. Bazen şaşırtıcı, zamanının ötesinde siyasetçilerin de sözleri yer alıyor. 31 Mart 1964 tarihinde Cumhuriyet Senatosu’nda İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndaki olaylar gündeme gelir. Brecht’in “Sezuan’ın İyi İnsanı” sahnelenmektedir. 23 Mart 1964 günü bir grup genç sahneye çıkarak “komünizm propagandası” yapıldığı gerekçesiyle sahneye çıkarak oyuncuları kovalarlar, oyunun afişlerini yırtarlar ve tiyatronun camlarını kırarlar. Diyarbakır senatörü İhsan Hamit Tigrel’in bu baskından kısa süre sonra yaptığı konuşma tutanaklara şöyle yansır: “Bu piyesin, propaganda, komünist propagandasına cevaz verecek bir mahiyet taşımadığı bundan birkaç sene evvel mahkeme kararıyla sabit olmuştur. (...) Merak ettim, aradım kitapçılarda bulamadım. Bir arkadaşımın himmetiyle kitabı ben de okudum. Bunda böyle bir şey yoktur. Farz edelim ki vardır, olsa bile tutulacak yol bu değildir. (...) 30 sene evvel bugün en şiddetli bir komünist olarak damga yemiş olan Nâzım Hikmet’in eserleri kütüphanelerde serbestçe satılmaktaydı. Bugün ben Karl Marks’ın ‘Capital’ini tercüme etmeye kalksam, beni derhal komünist damgası ile damgalarlar. Ben bugün Nâzım Hikmet’in son şiirlerini böyle neşretmek değil gizliden gizliye, tıpkı istibdat devrinde vatan şairi Namık Kemal’in, Abdülhak Hamit’in, Ziya Paşa’nın eserlerini karanlıkta okur gibi okumak vaziyetine düşmüş bulunuyorum.” ‘Okulumuzu yıktırmayız’ ? İstanbul Haber Servsi Şişli Endüstri Mes Edebiyat parçalayan nutuklar TÜREY KÖSE 2 Mutlugil’in, yüzünde Stalin resmi bulduğu Atatürk resmi... Cumhuriyet’te Stalin resmi! ? Askeri yargıç Şevki Mutlugil, “komünizm propagandası” konusuna özel bir önem verir. “Vaktiyle Komintern ihtiyaca göre taaddut etmek üzere; Kızıl gençlik, kızıl öğretmen, kızıl tiyatro, kızıl edebiyat, kızıl kadınlık, kızıl spor dalları, dinsizler, seksüel işler gibi şubeleri ihtiva ederdi” derken, “komünizm propagandasının neşir şubelerinden” söz eder. “Sabahattin Ali’nin eserleri bu şekilde güya İsviçre’ye satılmış. Fakat hakikatte yardım olsun diye bunları Moskova satın almıştır” derken, Cumhuriyet gazetesine “sinen ajanların” bir faaliyetini de anlatır: “Hemen her gündelik gazetede birkaç sinmiş ajan vardır. Bu ajanlar, fırsat buldukları vakit, Cumhuriyet gazetesinin, geçen Cumhuriyet Bayramı nüshasında görüldüğü gibi en yüksek sembollerimizle dahi istihza etmekten çekinmezler. 1950 senesi Cumhuriyet Bayramında neşredilen Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfasında Atatürk’ün alnı üzerine Stalin’in resmi oturtulmuştur.” Mutlugil, McCarthy’cilik dönemini örnek gösterir: “Holivut kendi bünyesinde bir temizleme yapmaya mecbur olmuş, bu suretle kızıl propagandanın dünyaya yayılmasına vasıta olmak durumundan uzaklaşabilmiştir.” Nâzım Hikmet, afla cezaevinden çıktıktan sonra 49 yaşında askere çağrıldı. Sağlık sorunları, baskı ve tehditler üzerine, Refik Erduran 17 Haziran 1951’de Nâzım Hikmet’i bir motorla kaçırdı. 19 Kasım 1951 tarihinde Türk Ceza Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin tasarı görüşülürken gizli oturumda askeri yargıç Şevki Mutlugil “hükümet adına memleketteki komünizm cereyanları hakkında izahat” veriyordu. 45 yıl sonra, 10 Nisan 1996 tarihinde bu görüşmeler yayımlandı. Şevki Mutlugil “Bizde komünizm var mıdır” sorusuyla başlattığı konuşmasında, “Evet, memlekette komünizm vardır. Hatta elle tutulmaktadır” yanıtını veriyor ve uzun uzun “istikbalimizi yakından tehdit eden” bu tehlikenin vardığı boyutlar hakkında açıklamalar yapıyordu. Şevki Mutlugil, “Nâzım Hikmet’in İngilizce ve Fransızcaya çevrilerek dünyaya yayılan şiirinden şu satırları dikkatle gözden geçirelim” derken, büyük şairin şu dizeleri tutanaklara geçer: “Kalbimin yarısı burada ise Doktor/ Diğer yarısı da Çin’dedir./ Ordular sarı ırmağa iniyor / Ve sonra bütün sabahlar doktor / Her sabahlar şafakda / Kalbim vurulmuştur / Yunanistan’da (....) Çok uzakta bir yıldızla kalbim atıyor” Şevki Mutlugil son dizeyi “Yani Rusya ile” diye açıkladıktan sonra şiiri şöyle yorumlayacaktır: “Nâzım Hikmet ise kalbinin uzakta bir yıldızla beraber vurduğunu, yani Moskova ile beraber olduğunu ifade ettikten sonra, bütün varlık ve hislerinin Çin’de ve Yunanistan’daki mücadelelerle beraber olduğunu söylüyor. İşte orduyu demokratlaştırıp nizam ve disiplininden mahrum etmek isteyen direktif bu suretle kalıbı bizde, fakat kalbi bizimle beraber olmayan insan yığınları tasavvur ediyor.” ‘Nâzım’ı Anadolu’ya göndermenin günahı!’ Başbakan Adnan Menderes, “Arkadaşlar; bugün komünizm bir fikir hürriyeti mevzuu olmaktan çoktan çıkmıştır” derken, DP Gümüşhane milletvekili Ahmet Kemal Varınca, Nâzım Hikmet’in Anadolu’ya geçişiyle ilgili bir pişmanlığını dile getirir: “Ben o vakit İnebolu’da kaymakamdım. Bana rapor verdiler, şu gelen vapurda üç şairimiz var, dediler. Ben o zamanki endişeleri nazara alarak her üçünü de İstanbul’a iade etmek istedim. Adnan Adıvar Dahiliye Vekili’ne vekâlet ediyordu. Bana dedi ki, sen bunların ikisini iade et ama Nâzım Hikmet’i iade etme dedi. Nâzım Hikmet’i çağırdım. Niye geldin, Anadolu’da ne hizmet edeceksin? Şiir söyleyeceğim dedi. Getir dedim getirdi ve şiirlerinin bir iki tanesini okudum. O zamanki Bolşevik terennümü hislerinden ibaretti. Anadolu’ya gidemezsin dedim. Ben gideceğim orduya şiir söyleyeceğim, onları cesarete getireceğim. Türk köylüsü senin şiirlerinle harp edecekse etmesin, sen gideceksin birader, dedim. (...)Halide Hanımefendi, kendileri de buradadır, onun anasını tanırmış, ahbabı imiş; bu gençtir, yetişir, ıslahıhal eder dediler. Nâzım Hikmet’i Ankara’ya gönderdik. Onun günahını hâlâ çekmekteyim.” Yargısız infaz iddiası lek Lisesi ile Bahçeşehir Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nun bulunduğu arsanın tapusunun Bulgaristan Ortodoks Kilisesi Vakfı’na verilmesi üzerine, alan içerisinde otel rezidans ve konutun da bulunacağı dev tesisin yapılacağı iddiaları, öğretmen, öğrenci ve velileri ayağa kaldırdı. Şişli Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi önünde bir araya gelen Şişli Endüstri Meslek Lisesi Mezunları, velileri, öğretmen ve öğrencileri eylem yaptı. Grup adına açıklama yapan Şişli Endüstri Meslek Lisesi Mezunları sözcüsü Ercan Bodur “Vakfa başka bir bölgede bir arazi tahsis edilebilir” dedi. ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Sur ilçesinde polisin dur ihtarına uymadığı iddia edilen Özgür Arda, vurularak öldürüldü. 22 Aralık’ta gerçekleşen olayın tanıklarından Fuat Tahir, polisin kimlik sorması üzerine Arda’nın eve doğru kaçtığını ve polisin doğrudan ateş ettiğini belirterek, “Yarım saat can çekişti. Polis, Özgür’e ‘Kalk ambulansa kadar yürüyeceksin’ dedi. Kimseyi Özgür’ün olduğu yere sokmadılar. Ambulans bekletildi. Olay sonrası polis benimle birlikte diğer görgü tanığını gözaltına aldı. Biz alınırken darp edildik” dedi. Emniyet’in “Arda cezaevinden kaçmıştı” açıklamasına tepki gösteren baba Mehmet Arda ise oğlunun cezaevinden izinle çıktığını belirtti. ‘Konuşmayın unutulsun’ ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 14 Temmuz 2011’de 13 askerin şehit edildiği, 7 askerin de yaralandığı PKK saldırısında ihmalleri olduğu iddiasıyla yargılanan komutanların davasına tanık askerler, yorgun askerlerin araziye çıkarıldığını, askerin aç ve susuz olduğunu, askerlerde çelik yelek bulunmadığını anlattı. Tanık askerlerden Mehmet Çeltikoğlu ise “Çatışmadan sonraki gün Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu geldi. Olayla ilgili buraya bir heyet geleceğini, çok konuşmamamız gerektiğini ve bu olayın bir an önce unutulması gerektiğini söyledi. Sorumlu Karaosmanoğlu’dur” dedi. ‘23 Nisan başbakanı mısın?’ ‘Gebermiş Kızıl Şair’in ardından Nâzım Hikmet 3 Haziran 1963 tarihinde Moskova’da yaşamını yitirdi. Ancak bazı kesimlerin ona karşı öfkesi, nefreti dinmedi. 10 Kasım 1964 tarihinde AP’den Samsun cumhuriyet senatörü olan Fethi Tevetoğlu, senatoda Atatürk’ü anarken “Geberdiği ana kadar Türk ? YALOVA (Cumhuriyet) Partisinin Yalova İl Başkanlığı’nda bir basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ofisinde dinleme cihazlarının bulunmasıyla ilgili, “Başbakan Erdoğan mağduriyet mevsimini yeniden açtı. Şimdi gündeme böcek geldi. Sen 23 Nisan başbakanı mısın? Sen kendini koruyamıyorsan milleti nasıl koruyacaksın?” dedi. İÜ’de öğrenci kavgası ‘Yaşamak güzel şey’ paçavrası ? 26 Ekim 1972 tarihinde Cumhuriyet Senatosu’da Fethi Tevetoğlu, “Başta Kızıl Şair Nâzım Hikmet Verzanski’nin 1964’te Sofya’da basılmış ‘Yaşamak güzel şeydir kardeşim’ paçavrası olmak üzere yüzlerce beyin yıkayıcı kızıl matbuanın Bulgaristan’da hazırlanıp gaflet içinde Türkiye’ye sokulduğunu” söyler. 22 Şubat 1978 tarihinde AP’li Ömer Barutçu, “Ankara sokaklarının Nâzım Hikmet’in resmiyle doldurulması çok talihsiz bir rastlantı mıdır, yoksa bir tertip midir” diye sorar. YARIN: Tutanaklarda Sabahattin Ali, Necip Fazıl ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi’nde Anadolu Gençlik Derneği’nin afişlerine müdahale eden bir grup öğrenciyle dernek üyeleri arasında kavga yaşandı. Alınan bilgiye göre, Anadolu Gençlik Derneği çıkardığı yayınlarda devrimci öğrencileri karalayan yazılar yayımladı. Buna tepki gösteren öğrenciler de derneğin afişlerini söktü. Bunun üzerine Anadolu Gençlik Derneği üyeleri, devrimci öğrencilere saldırdı. Dernek üyelerinin çoğu yaralanırken Anadolu Gençlik Derneği üyeleri, özel güvenlik görevlileri korumasında kampustan çıktı. 3 asker mayından yaralandı ? HAKKÂRİ / MARDİN (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi Dağlıca bölgesinde askerlerin, terör örgütü PKK’nin kış üslenmelerini engellemek için operasyon yaptığı sırada bir asker, teröristlerce yerleştirilen mayına bastı. Meydana gelen patlamada 3 asker yaralandı. Mardin’in Mazıdağı ile Derik ilçeleri arasında bulunan Erciler köyündeki jandarma karakoluna önceki gece PKK’li teröristler tarafından roketatarlı saldırı düzenlendi. Teröristlere, karakolda nöbet tutan askerler ateşle karşılık verdi. PKK’liler, karanlıktan faydalanarak dağlık alana kaçtı. Türkeş: İhanet etmiş ? 27 Şubat 1966 günü bütçe görüşmeleri sırasında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) Genel Başkanı Alparslan Türkeş kürsüdedir: “Bu memlekette aklı başında hiç kimse yoktur ki, Nâzım Hikmet’in komünist olduğunu ve bütün eserlerinde komünizmi yaymaya çalıştığını bilmesin. Böyle bir adamı, halka ve gençliğe, büyük milli şair olarak tanıtmak istemelerinin ve bu maksatla gazetelerinde ve dergilerinde geniş yayın yapmalarının sebebi açıktır. Onu bir kere sevdirip beğendirdikten sonra, onun felsefe ve doktrinini de kabul ettirmek kolay bir iş olur ve esasen kendiliğinden meydana gelir. Halbuki Nâzım Hikmet açık bir komünist olduğu gibi, vatanına da hıyanet etmiş bir kimsedir.” Sağcı politikacılar Nâzım’ın en çok Kuvayi Milliye Destanı’ndaki “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan / Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan / bu memleket bizim / (...) Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine, / bu hasret bizim” dizelerini sever. Alparslan Türkeş, partisinin 9 Ekim 1994’teki kurultayında Nâzım Hikmet’in bu dizelerini okuyacaktır... O Allahsız adam Nâzım’dan alıntı yapıyor Demirel 20 Aralık 1979 tarihinde CHP’li Mustafa Gazalcı, Demirel hükümetinin Kültür Bakanı Tevfik Koraltan’ı eleştirirken “Bakan ve Müsteşar el ele vererek ünlü büyük ozanımız Nâzım Hikmet’in yazdığı...” der demez AP ve MHP sıralarından “Yuh” sesleri yükselir. AP’li İhsan Ataöv “Atatürk, Atatürk diye diye Atatürk’ün mahkum ettiği, vatan hainliğinden dolayı mahkum ettirdiği Nâzım Hikmet’i ‘Vatanım Moskova, Allahım Stalin’ diyen o Allahsız adamı Millet Meclisi kürsüsünden methetmek kimsenin ne hakkıdır, ne haddidir” diye gürler. ? Takvimler 19 Şubat 1968’i gösterdiğinde yine bir Nâzım Hikmet kavgası yaşanır. Ancak bu kez sözle değil, yumruklarla. İçişleri Bakanı Faruk Sükan, TİP’lileri eleştirirken “Siz Türk mahkemelerinin mahkum ettiği Nâzım Hikmet’i vatan şairi gösterdiniz mi” diye sorar. Çetin Altan, “En büyük şair idi Nâzım” karşılığını verir. Bundan sonrası tutanaklara “Arka sıralardan bağrışmalar ve TİP sıralarına doğru koşuşmalar. TİP sıraları önünde döğüşmeler” olarak geçer. Ertesi gün Başbakan Süleyman Demirel, Çetin Altan’ı hedef alır: “Bir üye buradan çıkıyor. Cumhuriyeti, Türk adliyesini hiçe sayarak Nâzım Hikmet için büyük vatan şairidir, diyor. Bunun adına büyük tahrik derler. Türk parlamentosunun zabıtlarında geçen 45 sene içinde Nâzım Hikmet’e hain diyen yüzlerce sayfa bulursunuz, ama esefle söyleyeyim ki, Nâzım Hikmet’i büyük vatan şairi diye tanıtan ilk cümle dün akşam zabıtlara geçmiştir.” Faruk Sükan “Nâzım Hikmet’i milli şair, vatan şairi olarak gösterdiniz mi” diye bir kez daha sorar. Çetin Altan “En büyük şair idi Nâzım Hikmet” der. Yine ortalık karışır. Cumhuriyet gazetesi 21 Şubat 1968 günü “AP’liler Meclis’te TİP’lileri dövdü”, “Sükan TİP için takibat açıldığını söyledi. Demirel’e cevap veren İnönü dedi ki: Zorbaların gözleri kararmıştır” manşetiyle çıkar. 11 Kasım 1969’da Cumhuriyet Senatosu’nda Başbakan Süleyman Demirel, “toplum suçları, gençlik hareketleri”nden söz ederken “Lenin’in resmini köşe yapan, Nâzım Hikmet’i vatan şairi yapan, Ce Govera’yı kahraman yapan, Hoşimin gecesi yapan kimselere nasıl bakacağız” diye sorar. Takvimler 19 Kasım 1999’u gösterdiğinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, AGİT zirvesinin açlışında konuşur: “AGİT bölgesinin her köşesindeki insanların bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi birleşmiş ve bütünleşmiş yaşayabileceği güne kadar bu amaç uğruna çalışmalıyız.” MLKP operasyonu: 5 gözaltı ? KONYA (Cumhuriyet) Konya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) örgütüne yönelik, dün sabah saatlerinde daha önceden belirlenen adreslere operasyon düzenlendi. Aralarında üniversite öğrencilerinin de bulunduğu ve örgüt üyesi olduğu öne sürülen beş şüpheli gözaltına alındı. Soruşturmanın sürdüğü öğrenildi. ÇHD’li avukatlara hapis ? İstanbul Haber Servisi Beşiktaş’taki eski adliye binasında 2008 yılında meydana gelen olayda tutukluları darp eden jandarma görevlilerine müdahale eden Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı avukat Taylan Tanay ve dernek üyeleri Oya Aslan ile Nazan Yaman hakkında açılan dava İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlandı. Mahkeme avukatları jandarmaya direndikleri ve hakaret ettikleri gerekçesiyle 1’er yıl 2’şer ay 17’şer gün hapis cezasına çarptırdı. Tanay, bu kararla işkenceyle mücadele eden avukatlara gözdağı verilmek istediğini savundu. Arkadaşını traktörle ezdi ? BURSA (Cumhuriyet) Bursa’nın İnegöl ilçesinde traktörle taşımacılık yapan Orhan Mete ile Saffet Karataş, taşımacılık yapma konusunda tartıştı. Dün öğle saatlerinde yine traktör durağında karşılaşan iki arkadaş tekrar tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine Orhan Mete traktörü Karataş’ın üzerine sürdü. Kaldırıma çıkınca tekerleği koparak sürüklenen traktör Karataş’ı ezdi. Traktörün altından ağır yaralı olarak çıkarılan Karataş hastaneye kaldırılırken, olaydan sonra kaçan Orhan Mete yakalandı. ? İstanbul Haber Servisi Kuruçeşme Arena’da iki yıl önce verdiği konserinde gürültü kirliliği oluştuğu gerekçesiyle Volkan Konak’a ceza kesen İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürlüğü görevlilerinin açtığı tazminat davası sonuçlandı. Konak’a, 6 bin TL tazminat cezası verildi. Konak’a 6 bin lira ceza
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle