19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 KASIM 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] DIŞ HABERLER 13 Silahlı gruplarla görüşme Türkiye’de İngiltere Başbakanı, amaçlarının muhalefeti Esad’a karşı birleştirmek olduğunu söyledi Silahlı İBRAHİMİ UYARDI: gruplarla hükümet güçlerinin çatışmaları sürerken BMArap Birliği Özel Temsilcisi İbrahimi, ülkenin Somali gibi çökmesi tehlikesine dikkati çekti. (Fotoğraf: AFP) Obama’nın Balkon Konuşması “Balkon” dediysem balkon değil tabii. Sade otoriter liderler/diktatörler güç tapınmasını öne çıkartan balkonlardan, yurttaşa tepeden bakan mekânlardan konuşur. Zafer konuşmasını Obama, baş karargâhının bulunduğu Chicago’da, “seçmenlerinin arasından” yaptı. Obama’nın ikinci zafer konuşmasını dinlerken dikkatimi çeken ilk husus bu güç mimarisi ile demokrasi koreografisi arasındaki çarpıcı fark oldu. Bu rastlatısal bir ayrıntı değil. Seçmenle aynı hizadan göz göze yapılan konuşma ile yukardan yapılan konuşmanın tonu bir olmuyor. Biri eşitlik ve tevazu dili kullanırken diğeri en fazla kendisiyle dolu bir âlicenaplık sergiliyor. Obama’nın dün sabahki konuşmasını dinlerken Beyaz Saray’ı ikinci defa alan başkanın sürekli olarak “Sizin sayenizde buradayım!” vurgusuna tanık oldum. “Oyunuzu kazansam da kazanmasam da hepinizi dinledim” diyordu ABD Başkanı; “(Oy vermeyenlerden de!) bir şeyler öğrendim. Siz beni daha iyi bir başkan yaptınız!” Türkiye’de ABD benzeri bir başkanlık sistemi için her fırsatta bastıran Erdoğan oysa balkon konuşmasında ne demişti: “Biz herkesi kucakladık. Kimseyi dışlamadık, kimseyi ayırmadık. Milletin fertleri arasında hiçbir ayrım yapmadık. Kibirden sakınıyorduk, bugünden itibaren daha büyük hassasiyetle sakınacağız. Gururu, böbürlenmeyi hiçbir zaman kafamızdan içeri almadık, bundan sonra daha hassas olacağız. Tevazu bizim şiarımız! Bize oy vermeyenlerin de yaşam tarzını şerefimiz, onurumuz olarak göreceğiz.” Yandaşlarınca en demokratik olduğu iddia edilen anında dahi; TC Başbakanı aslına bakarsanız yalnız kendisini övmekteydi. Kendisine oy vermeyenlere çiçek atmak adına dahi, sade kendisi ve partisini methetmekteydi… “Biz kucakladık”, “biz dışlamadık”, “biz ayırmadık”, “tevazunun büyüğü de bizdedir!” vs. diye gerçeklerle örtüşmeyen bir propagandayı sürdürmekte ve üst perdeden bir âlicenaplıkla (!) yaşam farkı teminatı(!) lütfetmekteydi. ABD demokrasisinin lideri Obama ise; “Ben sizlerden öğrendim. Sayenizde daha iyi bir başkan oldum” diyor. Şu ton farkına bakın! Günlerden bir gün “Bana oy vermeyen Aleviler, Kürtler ve laiklerden öğrendiğim şeylerle sayenizde daha iyi bir başkan oldum!” diyen bir Erdoğan düşünebiliyor musunuz? ABD Başkanı’nın bu “eşitlik” ve “demokrasi dili”nin uzantısı olan diğer önemli nokta; Amerikalılara yönelttiği “ortak yazgı” vurgusuydu: “Bu ülkenin diğer tüm ülkelerden daha fazla serveti var ama bizi zengin yapan bu değil. En kuvvetli orduya sahibiz ama bizi kuvvetli yapan bu değil. Üniversitelerimize, kültürümüze tüm dünya imreniyor ama dünyanın bizim kıyılarımıza gelmeye devam etmesinin nedeni bu değil. Amerika’yı istisnai yapan, dünyadaki en fazla çeşitliliğe sahip milleti bir arada tutan bağlar, ortak yazgıyı paylaştığımıza dair, bu ülkenin sadece birbirimize ve gelecek nesillere karşı belli yükümlülüklerimizin olduğunu kabullenmemiz halinde işleyebileceğine dair inançtır. Amerika’yı büyük yapan bunlardır!” dedi Obama. Seçmeni bölen üst düzey kutuplaşmanın tansiyonunu indirmek için ilave gayret sarf edeceği anlaşılan Başkan Obama, “ortak yazgı” adına muhalefete de el uzatacağını belirtti. Bizde kullanılan “bahtsız bedevi” söylemine taban tabana ters bir üslup farkıyla rakibi Romney’yi hiç yüksünmeden taltif etti ABD Başkanı: “Romney güçlü bir kampanya yürüttü. Bunun için onu tebrik ettim” dedi: “Önümüzdeki haftalarda kendisiyle bir araya gelip ülke geleceğiyle ilgili görüş paylaşacağız” diyerek sözlerini tamamladı. Dış Haberler Servisi İngiltere Başbakanı David Cameron, SuriyeÜrdün sınırındaki Suriyeli mültecilere ziyaret ederek, silahlı Suriyeli muhaliflerle doğrudan görüşmelere başlayacaklarını söyledi. Cameron, görüşmelerin Ürdün ve Türkiye’de yürütüleceğini açıkladı. Suriye’ye parlak bir gelecek hazırlamaya kararlı olduklarını belirten Cameron, muhalifleri Beşşar Esad yönetimine karşı birleştirmek amacında olduklarını vurguladı. Ürdün’deki Za’atri kampına günde 500’den fazla mültecinin geldiğini söyleyen Cameron, bazı mültecilerin kampa ulaşmak için 15 gün yürüdüklerini belirtti. Mültecilerin durumunun “korkunç” olduğunu söyleyen Cameron, ülkesinin mültecilere yardımı 80 milyon dolar arttıracağını duyurdu. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ise Suriyeli muhaliflerle görüşmeleri ayarlaması için özel temsilci John Wilkes’i görevlendirdiğini açıkladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü de İngiltere’nin Suriyeli muhalifleri silahlandırmayacağını ve askeri danışmanlık hizmeti vermeyeceğini belirtti. Şam’da ise dün bir yargıç öldürülürken, muhaliflerin, Beşşar Esad yanlısı Filistin Halk Kurtuluş CephesiGenel Komutanlık (FHKCGK) Cameron örgütünden 10 kişiyi öldürdükleri bildirildi. Resmi SANA haber ajansı, Şam’ın Barzeh bölgesinde, bir “terörist” grubun, yargıç Abad Nadhvah’ın arabasının altına patlayıcı yerleştirdiğini ve bombanın uzaktan kumandayla patlatıldığını duyurdu. Önceki gün de yine Şam’da, Meclis Başkanı’nın kardeşi vurularak öldürülmüştü. Muhalif kaynaklar, Şam yakınlarındaki FHKCGK kampında dün, muhaliflerle Filistinliler arasında çıkan çatışmalarda 10 Filistinlinin öldüğünü bildirdiler. Çatışmalar sürerken Suriye ordusunun top ateşi açtığı ve muhaliflerin mevzilerini havadan bombaladığı da belirtildi. Somali’ye dönebilir Dış Haberler Servisi Birleşmiş Milletler (BM) ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Lahdar İbrahimi, Suriye’deki gelişmelerin büyük bir yıkımla sonuçlanabileceği ve ülkenin Somali’ye dönebileceği uyarısında bulundu. Londra’da Arapça yayımlanan El Hayat gazetesine konuşan İbrahimi, Suriye’de etnik ya da mezhepsel bölünme beklemediğini söyleyerek, “Benim beklediğim daha kötü. Devletin çöküşü ve Suriye’nin yeni bir Somali’ye dönüşmesi” dedi. Suriye, ‘Sizden bir şeyler öğrendim!’ AnkaraNATO hattında Patriot bilmecesi Dış Haberler Servisi Türkiye’nin Suriye ile olan sınırına “NATO şemsiyesi” altında Patriot füzeleri yerleştirmek için NATO’ya başvuru yapacağı ileri sürüldü. İddiayı ortaya atan Reuters’in bir Türk Dışişleri yetkilisine dayandırdığı habere göre Türkiye, ABD ve diğer müttefikleri ile söz konusu füzelerin Suriye içindeki bazı bölgeleri koruma amaçlı kullanılması olasılığını görüştü. Aynı kaynağa göre, seçimler nedeniyle askıya alınan konu seçimlerden sonra yeniden gündeme getirilecek ve Türkiye’nin füzeleri NATO şemsiyesi altında yerleştirilebilecek. Haberde, Suriye’den Türkiye’ye yönelik bir füze tehdidi olduğunu söyleyen Dışişleri yetkilisinin bu nedenle Türkiye’nin bu tür bir tehdide karşı “adımlar atmaya” hakkı olduğunu söylediği de kaydedildi. Endonezya’da temaslarda bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan, “Karar verici ‘Boşluğu milisler doldurur’ Erdoğan: Haberim yok makam biziz. Benim böyle bir şeyden haberim yok. Sağır duymaz uydurur cinsinden Reuters böyle bir haber yapıyor. Para ödemek suretiyle Patriot alma durumunda, düşüncesinde değiliz” dedi. NATO’nun tüm üyelerini korumak için kendi hazırlıklarını yaptığına işaret eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise NATO’nun füze sistemi dahil her türlü önlemi değerlendirdiğini söyledi. Davutoğlu, NATO’yla istişarelerde Patriot füzelerinin gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine, her türlü riske karşı alınacak her türlü savunma tedbirinin konuşulmasının normal olduğunu söyledi İbrahimi, “Mesele doğru biçimde ele alınmazsa, beklenen tehlike ülkenin Somalileşmesidir. Devletin çökmesiyle oluşan boşluğu savaş ağaları, milisler ve savaşçı gruplar doldurabilir” diye konuştu. BM Güvenlik Konseyi’nden Suriye’de siyasi geçiş sürecinin ana hatları konusunda bağlayıcı bir karar çıkarma arayışında olduğunu ifade eden İbrahimi, “Bu tür bir kriz, doğru biçimde ele alınmazsa bir yıl, iki yıl ve daha uzun sürebilir. Suriye’nin içinde ve dışında herkes yapması gerekeni yaparsa böyle bir durum yaşanmayabilir” dedi. Somali’de eski Devlet Başkanı Siad Barre’nin 1991’de devrilmesinin ardından rakip kabileler ve savaş ağaları arasında süregelen çatışmalar, kıtlık ve hastalıklarla mücadelenin yetersizliği nedeniyle ülkede bir milyondan fazla kişi ölmüştü. Ortak yazgı inancı Tarihi Haydarpaşa Garı’nda çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu kalabalığın arasında Türkiye’de kısa süreli eğitimlerine devam eden ABD’li gençler de vardı. Heyecanla ülkelerinin geleceğini belirleyecek seçimlerin sonuçlarını bekleyen 5 kişilik genç bir grupla yaptığımız keyifli sohbette ortaya çıkan genel görüş, Obama’nın bir 4 yıl daha iktidarda kalması ve vaat edip ilk döneminde tamamlayamadığı sözlerini yerine getirmesiydi. Yeni dönemin yeni bir enerji getireceğini düşünen gençler arasında biri hariç tamamı Obama cephesini desteklerken gruba “Obama’yı nasıl tanımlarsınız” diye sorduğumuzda, çoğu “entelektüel, karizmatik, insanlarla iletişimi başarılı” derken bazıları ABD’nin tarihe geçen ilk siyahi başkanı için “inatçı” yorumunu yaptı. Uzun geceden ilgi çeken görüntülerden biri de gençlerin çoğunun gelişmeleri Twitter dahil, sosyal paylaşım sitelerinden an be an takip ederek yorumlarıyla sanal âleme katılmalarıydı. SURİYE’DE HIZLI GEÇİŞ Lidersiz değişim BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Mısır ve İran arasındaki yürütülen üçlü görüşmelerde Suriye’de “hızlı geçiş, hızlı seçim” önerisini getiren Ankara, geçiş döneminde muhalefetin “evet” diyeceği Beşşar Esad dışında bir ismin bulunması koşulunu da ortaya koydu. Suriye’de muhalefetin başına geçecek güçlü bir ismin olmamasını sorun olarak görmeyen Ankara’ya göre Suriye’de değişim “lidersiz” olacak. Ankara’nın bu süreçte ileri sürdüğü görüşler şöyle: ? Suriye’de mevcut yönetimden rızasını çekmiş bir halk var. Bu ikili yapı, hükümet ve kaderine yön vermek isteyen halktan oluşuyor. Bu gayrimeşruluk devam edemez. Geçiş dönemi hızla ve mümkün olan en kısa sürede sağlanmalı. ?Geçiş süreci Esad’sız olmalı ve muhalefetin kabul edeceği isimler ya da isimler üzerinde uzlaşılmalı. Halkın rıza gösterdiği isim meşru olur. ?Suriye’de istikrarlı bir yönetim, meşruiyeti olan ve seçimle iş başına gelmiş hükümetle olur. Hızlı geçiş dönemiyle birlikte Suriye’de hemen seçim yapılmalı. ? Suriye muhalefetinin başında mutlaka bir lider olmasına gerek yok. ? Suriye’ye ilişkin gelişmeler Türkiye için bir ulusal güvenlik sorunu. Bu sorunun aşılabilmesi, Suriye’de istikrarlı ve meşruiyeti olan bir hükümetin kurulmasına bağlı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK) etkisiz ve başarısız olduğunu belirtmiş ve adı muhaliflerin kuracağı geçiş hükümeti başkanlığı için geçen Suriyeli eski milletvekili Riyad Seyf’in planına destek vermişti. Ricciardone: Dış politikada keskin değişiklik olmaz MİNE ESEN ‘Partiler üstü işbirliği’ vurgusu özler seçim sonrasında Washington’ın yeni dönem politikalarına çevrilirken ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’den Türkiye ile ilişkiler ve Suriye konusunda çok büyük değişimlerin yaşanmayacağı mesajı geldi. ABD diplomatik misyonunun önceki geceden dün sabaha kadar tarihi Haydarpaşa Garı’nda seçimleri izlemek üzere düzenlediği etkinliğe aralarında Ricciardone, ABD İstanbul Başkonsolosu Scott F. Kinler’ın yanı sıra çok sayıda gazeteci ve öğrenci de katıldı. İstanbul’un sağanağa teslim olduğu saatlerde başlayan etkinlikte katılımcıların birçoğunun ortak kanısı Cumhuriyetçi rakibi Romney’ye karşı yarışın sonunda, Demokrat aday Obama’nın bir 4 yıl daha koltuğunu koruyacağı yönündeyken hiç kuşkusuz uzun gecenin en ilgi gören ismi ise Ricciardone oldu. Ga G zetecilerle pek çok kez sıcak sohbetler gerçekleştiren Ricciardone, seçim sonrasında alınacak sonuçların iki ülke ilişkilerine nasıl yansıyacağı sorusuna “Kim seçilirse seçilsin, zaten üst düzeyde olan ilişkilerimiz çok daha ileri noktalara taşınacaktır” yanıtını verdi. Türkiye ile ABD’nin ortak stratejik çıkarlarına vurgu yapan Ricciardone, Suriye konusunda Washington’ın askeri bir müdahaleden yana olmayan tutumuna atıfta bulundu ve seçimden sonra, ABD’nin Suriye politikasında dramatik bir değişiklik beklemediğini kaydetti. Türkler gibi Amerikalıların da askeri müdahaleye çok hevesli olmadıklarını, yaşanan şiddetten derin üzüntü duyduklarını söyleyen Ricciardone, Suriye meselesinde Ankara’nın yalnız kaldığı yö nündeki görüşlere katılmadığını dile getirdi. ABD’li diplomat, “Türkiye, uluslararası toplumla birlikte duruyor. İzole olan Esad. Suriye halkına tüm dünyadan destek var. Sadece Türkiye’den değil, NATO ülkeleri ve dünya çapındaki demokrasilerden de destek var” dedi. çlık grevleri daha fazla acıya neden olmasın mesajı Çeşitli kez verdiği demeçlerde ABD’de sandıktan kim çıkarsa çıksın, Türkiye ile işbirliğinin devam edeceği vurgusu yapan Ricciardone, işleyen bir demokraside seçimlerin ardından dış politikada değişen en önemli şeyin enerjinin yenilenmesi olduğunu belirtti. Ricciardone, Türkiye’nin yakıcı gündemi açlık grevleri ile ilgili soruya ise bu konunun daha fazla acıya neden olmadan bir an önce çözüme ulaşması gerektiğini vurguladı. Ancak kendisinin bir yabancı olduğunu, bu nedenle soruna ilişkin cevapları bilmediğini söyleyen Ricciardone, konunun çözümüne ilişkin Türkiye’nin demokrasisine güvendiğini belirtmekle yetindi. A Obama’dan önce yenilgiyi teslim eden Mitt Romney de Başkan Obama’ya paralel biçimde; yaşamsal öncelik olarak “partiler üstü işbirliğini” öne çıkarttı. Romney’nin konuşmasını da dinledim. Seçmeniyle “vakur” bir edayla vedalaşan ve onlara “siyasi rakiple işbirliği” mesajı veren Cumhuriyetçi aday; “Partizanca kavgaları burada sona erdirmek gerekir” dedi: “Ben insanı, siyasetin üstünde tutuyorum ve Amerikan halkına inanıyorum. Seçimler geçici, ilkeler kalıcıdır. Bundan böyle bir arada çalışmak gerekiyor. Bu kampanyaya ben her şeyimi verdim. Keşke başkanlığa çıkabilseydim ama olmadı! Şimdi başka bir yola gitmek (makas değiştirmek!) gerekiyor. İyi dualarım artık başkanladır!” Nasıl? Şapka çıkarılacak konuşma değil mi? Görüldüğü üzere ABD ile benzeştiğimiz hiçbir yanımız yok. Biz birbirini yemeyi görev belleyen bir milletiz. Siyasi kültüründen bu denli uzak olduğumuz bir ülkenin sistemine özenmek şuursuzluk olmuyorsa ne oluyor? Gürcistan’da kritik gözaltı Haber Merkezi Gürcistan’da, Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili hükümetlerinde üst düzey görevlerde bulunan Baço Akhalaya ile Genelkurmay Başkanı Giorgi Kalandadze, ‘görevi kötüye kullanmak ve aşırı güç kullanımı’ nedeniyle açılan bir soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Bazı Savunma Bakanlığı çalışanlarının işlerini kaybetmesinin sorumlusu olarak Akhalya’yı gösterdiği ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle