27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 KASIM 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 19 Avrupa turnesini İstanbul’dan başlatan topluluk Borusan Müzik Evi’nin konuğuydu Ceramic Dog sarsıntısı ZÜLAL KALKANDELEN 3. Malatya Film Festivali başladı Hababam’lı açılış CEREN ÇIPLAK MALATYAAna teması “Ortadoğu ve Barış” olan Malatya Uluslararası Film Festivali, önceki gece düzenlenen açılış töreniyle başladı. Festivalin Yaşam Boyu Onur Ödülü Münir Özkul’a ve “Bay Sinema” Türker İnanoğlu’na verildi. Rahatsızlığı nedeniyle festivale katılamayan Münir Özkul’un ödülünü kızı Güner Özkul’a sunmak amacıyla, Ertem Eğilmez’in Rıfat Ilgaz’ın romanından sinemaya aktardığı “Hababam Sınıfı” film serisinin öğrencileri Malatya’da bir araya geldi. İnanoğlu ise “Bu ödülü Kemal Sunal’ın adını taşıyan salonda almak bana büyük onur verdi” dedi. Festivalin onur ödülleri ise Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Amerikalı yönetmen John Sayles’e verildi. Açıldığı günden bu yana müziğe deneysel yaklaşımlarıyla bilinen isimleri İstanbul’a getiren Borusan Müzik Evi, önceki akşam yine heyecanla beklediğimiz bir grupla buluşturdu bizi. Amerikalı gitarist ve besteci Marc Ribot’nun Ches Smith (davul) ve Shahzad Ismaily (bas, klavye, perküsyon) ile kurduğu Marc Ribot’s Ceramic Dog, Avrupa turnesini İstanbul’dan başlattı. Tom Waits, John Zorn, Elvis Costello, Medeski, Marianne Faithfull, Elton John ve Robert Plant’in de aralarında olduğu birçok müzisyenle kayıtlar yapmış, saygın bir yetenek Marc Ribot. Aynı zamanda etkileyici bir solo kariyeri var... Caz, soul, rock ve Küba müziğine ait standartları özgün bir bakış açısıyla buluşturan geniş paletiyle yıllardır çok sayıda albüm yayımladı. Cazfüzyon grubu Ceramic Dog, dinleyiciye ilk kez 2008’de çıkan “Party Intellectuals” albümüyle merhaba dedi. Ribot’nun kendisinin “serbest/ punk/ funk/ deneysel/ saykedelik/ post elektronika kolektifi” diye tanımladığı üçlünün performanslarının başarısı, kısa sürede kulaktan kulağa yayıldı... Borusan Müzik Evi’nde konser için hem oturmalı hem de ayakta dinleyicinin olduğu karışık bir düzen kurulmuştu. Üç müzisyen hemen önümüzdeki sahnede yerlerini aldığında, ilk duyduğumuz parça, Marc Ribot’nun filmler için yaptığı müziklerden oluşan 2010 tarihli solo gitar albümü “Silent Movies”den “Fat Man Blues” oldu. Gri takım elbisesi ve mavi kareli gömleğinin içinde, sandalyeye oturup başı önüne ? Başı önüne eğik gitarını çalarken bu dünyadan kopmuş gibiydi Ribot. Ches Smith ve Shahzad Ismaily’nin de ondan farkları yoktu; üç virtüöz, adeta enstrümanlarının içine girmiş, sesler dünyasında birbirleriyle söyleşiyorlardı. eğik gitarını çalarken bu dünyadan kopmuş gibiydi Ribot. Ches Smith ve Shahzad Ismaily’nin de ondan farkları yoktu; üç virtüöz, adeta enstrümanlarının içine girmiş, sesler dünyasında birbirleriyle söyleşiyorlardı. Ribot’nun hiç durmadan zil gibi çalan gitarına, Smith’in güçlü vuruşları ve Ismaily’nin çarpıcı bas riffleri karışınca, dereler gürül gürül akan görkemli bir nehre dönüştü. Konserin en güzel anlarından birisi, Amerika’da birkaç sene önce yaşanan ekonomik yıkımın izlerini yansıtan “Postcards from N.Y.”da, müziğin hüznüne eklenen ter damlaları oldu. Gitarına usulca dokunarak herkesi etkilediği dakikalar da vardı; ama an geldi, “Girlfriend”de kız arkadaşının en iyi arkadaşıyla yatmak istediğini söylerken veya “ Commit a Crime ”da “Gördüğüm en kötü insansın” diye çatlak sesiyle haykırırken gitarına punk’ın isyanını katmayı da bildi. Konserin sonunda Jimi Hendrix’in 45 yıllık şarkısı “The Wind Cries Mary” ve ardından Dave Brubeck’in meşhur ettiği “Take 5” için yaptıkları müthiş yorumları da dinledikten sonra, ayakta alkışladık bu kolektifi. www.zulalkalkandelen.com Taksim Meydanı! Ah Yüreğim! Bakmayın başlık kısa olsun diye böyle dediğime, söylemek istediğim, ah yüreğim, ah belleğim, ah ruhum, ah aklım, ah geçmişim, ah geleceğim! Taksim Meydanı benim sevincim, coşkum. Çocukluğumun milli bayramları, törenleri, dalgalanan bayrakları, Atatürk heykeline çelenkleri, rengarenk ışıkları… Taksim Meydanı gençliğimin isyanı, direnişleri, dayanışmaları, hak arayışları: On binlerin omuz omuza söylediği türküler, “Kerem Gibi”ler, 1 Mayıs’lar… Taksim Meydanı, aşklar ve ölümler… Buluşmalar ve sonsuz ayrılıklar… Umutlar ve hasretler… Başbakan istedi diye Taksim Meydanı’nın kesinlikle ele alınması, otobüs garajı durumundan çıkarılması gerekiyordu. Buna kimsenin karşı çıktığı yok! Ancak bir kentin en önemli alanı salt Başbakan istedi ya da buyurdu diye, yangından mal kaçırılır gibi değiştirilmez… Bu değişim, İstanbul halkının düşüncesi, görüşü alınmadan, sivil toplum kuruluşlarına, ilgili meslek kuruluşlarına danışmadan gerçekleştirilemez. Bu değişim, uzmanlık alanı doğayı, kentsel yerleşimi, kültür birikimini korumak olan örgütlerle tartışmadan, kamuoyuyla paylaşmadan yapılamaz. Günlerdir Taksim alanıyla ilgili haberleri okuyoruz. “Taksim Meydanı Yayalaştırma” tasarısının ayrıntılarını öğrendikçe; Sütlüce, Haliç gibi, Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu Lütfü Kırdar arasındaki meydan gibi ölüme mahkum edileceği korkusu içime yerleşti. İşkence sürecek Tamam, Taksim’in kapatılacağı önceden belirlenmiş, millet bilgilendirilmişti. Ancak bir haftadır yaşanan işkence, ön hazırlık yapılmamış olduğunu da ortaya koydu! Şimdi “bu işkence şunca gün sürecek sonra bitecek” demenin hiçbir âlemi yok! Kimse yemez, yemiyor! Çünkü artık söylenenlere inanmıyoruz! Bugün söylediğinin tam tersini yarın söyleyebilen yetkililer var karşımızda! Bugüne dek binlerce dilekçeye karşın; otellerin, esnafın, ev sakinlerinin suç duyurularına ve yürütmeyi durdurma kararlarına karşın, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun araya girmesine karşın, barikatların şimdiden kırılmasına karşın; hâlâ bir yılda biteceğine inanmak gerçekten gülünç! Topcu Kışlası’nı yeniden yapmak… İçine yok buz pisti, yok panayır çadırları yerleştirmek… Kışla da olsun, cami de olsun, AVM de demek… Tanrım bu ne ilkellik! Nedir meydanı bunca küçültme telaşı! Tamam, araç trafiği yer altına alınsa bile, bence Taksim Meydanı’nın ihtiyacı olan tek şey var: Ağaç, ağaç, ağaç! Bu kente ağaç gerek! Bize ağaç gerek! Yeşil alan gerek! Soluk alıp verebilmek için hava gerek! Kenti beton çelik bloklarla, kulelerle sarıp sarmaladınız! Nefes alacak tek yer bırakmadınız! Kıymayın Taksim Gezisi’nin ağaçlarına! Bunu da inada ve ayırımcılık kavgasına dönüştürmeyin! Buradan da rant elde etmeyiverin! Zeynep Oral’a Fransa’dan nişan ? Kültür Servisi Gazetemiz yazarı Zeynep Oral, Fransa Kültür Bakanlığı tarafından verilen Sanat ve Edebiyat Şövalyesi nişanına değer görüldü. Oral’a ödülü 16 Kasım günü Fransız Sarayı’nda düzenlenen bir törenle Fransa Başkonsolosu Herve Margo tarafından takdim edilecek. ? Kültür Servisi Türkçeden İngilizceye çevrilen edebiyat kitaplarının sayısını artırmayı ve genç çevirmenleri teşvik etmeyi amaçlayan British Council’in genç çevirmenlere yönelik çeviri yarışmasının ödülleri sahiplerini buldu. Düzyazı kategorisinde John Angliss, şiirde Derick Mattern çeviri ödülünün sahibi oldular. Çeviri Ödülleri sahiplerini buldu Picasso eserine 74.5 milyon TL ? Kültür Servisi Pablo Picasso’nun “Nature Morte aux Tulipes (Laleli Natürmort)” isimli tablosu, New York’ta yapılan açık artırmada 41.5 milyon dolara (74.5 milyon TL) alıcı buldu. Picasso’nun sevgilisi MarieTherese Walter’ın resmettiği 1932 tarihli eserini, Sotheby’s’deki müzayedeye telefonla katılan ve adının açıklanmasını istemeyen bir koleksiyoncu satın aldı. Açık artırmada sanatçının “Femme à la fenêtre (Penceredeki Kadın)” adlı eseri ise 17.2 milyon dolara satıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle