26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Basın örgütlerinden ‘Davalar caydırıcı oldu’ sözüne tepki var ‘Utanç verici itiraf’ FIRAT KOZOK Her Şeyi ABD’ye mi Bağlıyoruz? Türkiye’de politikalardaki değişiklikleri, siyasete yön veren gelişmeleri dış güçlere bağlamak kimi zaman kolaycılıktır, kimi zaman gerçeğe tutulan güçlü bir ışık. İç dinamik dış dinamik meselesi bu nedenle her zaman şehvetle tartışılmıştır. AKP iktidarının Doğucu mu, Batıcı mı olduğu konusu da bu nedenle teşrih masasında enine boyuna, tüm yönleri karşılıklı etkileşimleri içinde ele alınmazsa kolayca çözülemiyor. ??? Muhalefet partileri, CHP ya da parlamento dışındaki sol partiler, sayıları gittikçe azalan kimi yazarlar AKP’yi ABD’nin taşeronu olarak tanımlıyorlar. Öyle midir? Tahlillerde dikkate alınmayan kimi gerçekleri ihmal etmezseniz, bu partinin Batı politikalarını dikkatle uyguladığı, ama farklı bir izlenim yaratmayı da başardığı görülebilir. Çünkü emperyalist ülkelerin kendi içlerindeki politik farklılaşmalar, uluslararası güç dengeleri emperyalistlerin mutlak etki alanlarını kısıtlıyor, daraltıyor; bu nedenle bağımlı olanlara belirli nefes alma alanları ortaya çıkıyor. Bu, bir şeyleri değiştirir mi? ??? Suriye meselesinde kafaların karışmasının nedeni budur. Kabaca şöyle deniyor: “ABD Türkiye’yi durdurmaya çabalıyor. Türkiye ise daha atak bir tutum içinde. Bu nedenle de taşeronluk teorisi zayıf bir teoridir.” Öyle midir? Tablonun geneline bakmazsanız, büyük tablodaki ayrıntıyı esasın yerine koyarsanız öyledir. Genel olarak Ortadoğu’da olup bitenleri içdış dinamik ilişkilerini görmez, ABD ile, Batı’nın büyükleri ile bağlantısını es geçerseniz, büyük devletlerle ilişkilerde Türkiye’yi kafa tutan ülke konumuna bile yerleştirirsiniz. Keşke öyle olsaydı, olabilseydi. Türkiye, tarihinin çok kısa bir dilimini, kurtuluş sonrasının ilk yıllarını, bir dönemeç olarak kendine özgü bir sistem arayışı yıllarını saymazsanız bağımsız politikaların ülkesi olamamıştır. Batılı, çağdaş olma heves ve çabasının Batıcılığa dönüşmesi de ABD muhipliği ve NATO üyeliği ile pekişmiştir. Nefes alma fırsatları, karşı çıkış denemeleri hep oldu. Olduğu zaman da cezası hemen gelmiştir. Afyon meselesi desem, Kıbrıs desem, çuval desem yeterli olur mu? Taşeronluk hikâyesine, eğrisine doğrusuna böyle bakmakta yarar vardır. ??? Peki, AKP nereye gidiyor? Batı’ya giden bir geminin içinde Doğu’ya mı? Yoksa Doğu’ya giden bir geminin uygar görünüşlü, her şeyi “kanun dairesinde”, “özel yetkiler” kapsamında “serbest” bırakan, “özgürlüklerin de bir sınırı var” diye bağıran, takıyyeci kaptanıyla baş başa mıyız? Dış politikada atılan adımlar, içeride maharetle yürütülen büyük değişimin hizmetindedir. AB ile gittikçe, sessizce, karşılıklı onayla açılan mesafe, İsrail’le gürültüsü büyük kavga, İran’la, Rusya’yla şeker rengini almaya başlayan ilişkiler bunu gösteriyor. AKP, Büyük Ortadoğu Projesi’nin pek elverişli lideri olma hevesiyle, nefes alma noktalarını iyi kullanarak, Türkiye’yi dönüştürüyor. Bu dönüşüme emperyalistlerin herhangi bir itirazları yoktur. Olsaydı duyardık. ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP Genel Merkezi’ndeki avukatlarından Ali Özkaya, Erdoğan’ın basına açtığı davaların etkili olduğunu söyleyerek “Basına yönelik açtığımız tazminat davaları önemli ölçüde caydırıcı rol oynadı. Artık yazarlar ve yorumcular eleştiri sınırını dozunda tutuyorlar” dedi. Basın örgütleri bu sözleri “medyaya uygulanan baskının utanç verici bir itirafı” olarak yorumladı. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay, Özkaya’nın sözlerini “Demek ki neymiş, iktidar, Başbakan basına baskı uyguluyormuş. Demokrasiye, insan haklarına, basın özgürlüğüne değil, para ve hapis cezalarına güveniyormuş. Bu durum Başbakan’ın demokrasi kavramından habersiz olduğunu gösteriyor. Demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde böyle alaturka işler yoktur. Başbakanlar ya da ülkeyi yönetenler kendisi gibi düşünmeyenlere dava açmakla değil basın, düşünce, ifade özgürlüğüne saygı ve tahammülle övünmelidirler. Keşke Başbakan da demokrat olabilseydi ve bununla övünebilseydi yazık.. Yazık ki Türkiye böyle yöneticilerle idare ediliyor” diye yorumladı. Medyada nefret söylemi artıyor LGBT ve kadınlara yönelik nefret ? Nefret söyleminin en fazla rastlandığı yayınlar sırasıyla şöyle: Milli Gazete, Yeni Akit, Ortadoğu, Yeniçağ, Yeni Mesaj, Anayurt, Milat, Aydınlık, Vatan, Takvim, Sözcü, Önce Vatan, Hürriyet. Türlere göre nefret söylemi %1 Yargıtay’dan Zana’ya Dokuz kez ceza verilsin ANKARA (AA) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’ya, çeşitli tarihlerde yaptığı dokuz konuşma nedeniyle “terör örgütü üyesi olmak” suçundan verilen 10 yıl hapis cezasının bozulmasını istedi. Başsavcılığın tebliğnamesinde, Zana’nın “terör örgütü üyesi olmak” suçu yanında ayrıca 9 ayrı tarihte işlediği “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan da zincirleme suç kapsamında cezalandırılması istendi. Başsavcılık, Zana’nın “terör örgütü üyesi olmak” suçu yanında ayrıca, 9 ayrı tarihte işlediği “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan da 9 kez ayrı ayrı cezalandırılmasını istedi. Tablo korkutuyor Ulusal basında Haber Merkezi Hrant Dink Vakfı’nın, 2009’dan bu yana yürüttüğü ‘Medyada Nefret Söylemi’ projesi kapsamında 2012 yılının Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarına ait medya izleme raporu açıklandı. “Medyada Nefret Söylemi İzlenme Raporu”na göre, üç aylık dönemde dini ve etnik grupları hedef alan 101 köşe yazısı ve haber yayınlandı. “nefretsoylemi.org” sitesi tarafından, mayıshazirantemmuzağustos aylarında basında yayımlanan köşe yazısı ve haberler incelenerek rapor haline getirildi. Raporda, medyada yer bulan etnik grup ve inançlara yönelik nefret söylemlerinin hedef gruplarında ilk sırada Ermeniler yer aldı. “Medyada Nefret Söylemi İzlenme Raporu”nda Ermenilere yönelik nefret söyleminde en fazla öne çıkan öğenin, “Son dönemde yoğunlaşan çatışma ortamı üzerinden Ermenilerin PKK ile ilişkilendirilmesi” olduğu belirtildi. Rapora göre nefret söylemi kapsamında değerlendirilen içerik sayısı yükselirken, bu dönemde de köşe yazıları yüzde 74 oranla nefret söyleminin en sık rastlandığı tür. ? ‘Türkiye’nin sicili lekeleniyor’ Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel de bu açıklamaların, iktidarın gazetecileri nasıl yıldırdığının en somut göstergesi olduğunu söyledi. Sertel, “12 Eylül döneminde uygulanan işkenceler bu ülkenin sicilini lekeledi ve o leke hâlâ temizlenemedi. Şimdi ise bu iktidarın gazetecilere uyguladığı baskı, benzer şekilde bu ülkenin sicilini çok uzun süre lekeli bırakacak. İnsanlara yapılandan ziyade, Türkiye’ye yapılan bir kötülük var ortada” diye konuştu. Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın daha önce “Bu ülkede sansür var diyen yalan söyler” sözleriyle sansür iddialarını yalanladığını anımsattı. İpekçi, şöyle devam etti: “Ama şimdi Başbakan’ın avukatı sansürün başarıyla uygulandığını, gazeteciler üzerinde, işten atma, tehdit, şantaj, tutuklama, şahsi davalar ve ceza davaları açarak gerekli baskıyı kurduklarını itiraf ediyor. Bunu bir hukukçu söylüyor. Bu tam anlamıyla Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün baskılarla sindirildiğinin, medyanın susturulduğunun açık bir ifadesi.” Hedef gruplara göre CHP lideri ? Nefret söylemi içeren haber ve köşe yazılarında en sık hedeflenen gruplar, sırasıyla Ermeni, Hıristiyan, Yahudi ve Rumlar olarak yer aldı. Bu bölümde Kürtler 5., Aleviler ise 9. sırayı aldı. Nefretten trans bireyler de ‘payına düşeni’ aldı. Başbakan Erdoğan’ın ayrımcı ifadeleri bilindik Erdoğan’a tazminat ödeyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na grup toplantılarında yaptığı konuşmalarında kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle açtığı tazminat davası sonuçlandı. Avukat Alper Yılmaz, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının ülkenin sorunlarına ilişkin eleştiri niteliğinde olduğunu kaydederek Başbakan Erdoğan’ın şahsına bir hakaret içermediğini söyledi. Hâkim Yıldıray Sarıkaya, 5 davanın 4’ünden toplam 20 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan için kullandığı “Deveyi havuduyla götürme kültüründen geliyorlar” sözüne ceza verilmedi. Sürçülisan değil ERDEM GÜL ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Elazığ’da PKK’ye yönelik suçlamalarda bulunurken, Güneydoğu’da yaşayan ve nüfusu da gittikçe azaldığı belirtilen Yezidileri hedef alarak kullandığı ifadeler, bu konuda daha önce de sergilediği açıklamaları gündeme getirdi. Erdoğan, geçen hafta Elazığ’da Yezidilere yönelik büyük tartışmalara yol açan şu ifadelerle konuşmuştu: “Ey benim Kürt kardeşim. Sevgili kardeşim. Bu teröriste tavrını koy ve ‘oralar da abad olsun’ diyorum. Çünkü bunlar seni insan yerine koymuyor. Ama biz seni ‘yaradılanı severiz yaradandan ötürü’ anlayışıyla seviyoruz. Bunların yaradan ile zaten ilgisi yok. Bu teröristlerin yeri belli, bunlar Zerdüşt. İşte şimdi kendileri açıklıyor, Yezidilikten bahsediyorlar. Onlardan öğreniyoruz, bu tür ayinleri yapıyorlar. Sevgili kardeşlerim. Biz Yezidi de olsa teröre bulaşmadığı sürece insana insan olduğu için yine değer veririz.” Erdoğan’ın benzer ifadeleri şöyle: Affedersiniz Rum 12 Haziran seçimine bir gün kala bir televizyon programında kendisine yönelik eleştirileri nasıl karşıladığı hakkında görüşlerini açıklarken, gazete manşetlerinin ve bazı kitapların ağır hakaret içeren ifadelerle dolu olduğunu belirterek “Bu kitaplar içerisinde ne Yahudiliğimiz, ne Ermeniliğimiz ne affedersiniz Rumluğumuz hiçbir şeyimiz kalmadı. Düşünebiliyor musunuz? Adam şu anda içerden cayır cayır kitap yazıyor. Ne yapacaksınız bu adamları? Tek yolu var, yargı. Başka yolunuz var mı?” ifadesini kullandı. Biliyorsunuz Alevi Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin genel başkanı olmasıyla birlikte Erdoğan’ın seçim kampanyalarının önemli malzemelerinden biri de Alevilik oldu. Erdoğan 12 Haziran kampanyası boyunca mitinglerde Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğunun altını çizdi. Hatta bir mitinginde “Biliyorsunuz Kılıçdaroğlu Alevi” diye söze başlayınca mitingi izleyen partililer yuhalayarak destek verdi. Erdoğan, seçim mitingleri boyunca sık sık, “Biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir”, “Hani Alevilik kültüründen gelen birisidir ya, hani Alevilik vardır ya kendisinde”, “Herhalde Alevi olduğuna göre bunu iyi bilir” şeklinde cümleler kurdu. Boy değil soy Referandumda Kılıçdaroğlu’nun anayasa değişikliklerini eleştirirken kullandığı, “Başbakan’ın boyu ne kadar, boyu yeter mi” eleştirilerine ise Erdoğan, “Tutturmuşlar ‘Başbakan’ın boyu ne kadar?’ Çok merak ettin, söyleyeyim; 1,85. Tepe tepe kullan. Peki benim boyuma yetişemezsen halin ne olacak? Ben buradan muhaliflere sesleniyorum; önemli olan boy değil, önemli olan soy, soy” ifadeleriyle karşılık verdi. ? ‘Niteliksiz yayıncılık ayrı, özgürlük ayrı’ Meslek örgütlerinin yıllardır dile getirdiği baskıcı ortamın bizzat Başbakan’ın yakın çalışma arkadaşı tarafından dile getirildiğinin altını çizen İpekçi, “Bu ülkede basın ve ifade özgürlüğü böyle bir ortamda nasıl sağlanacak? Biz özgürlük derken insanların kişilik haklarına saygı gösterilmesin, hakaret edilsin demiyoruz. Biz niteliksiz yayıncılığı savunmuyoruz. Biz AİHM kararları çerçevesinde her türlü görüşün ifade edilebilmesini savunuyoruz. Ama avukat bey böyle bir basın özgürlüğünü değil, kendilerine göre bir özgürlük çerçevesi sağladıklarını söylüyor; bu da ayrı bir utanç vesilesidir” dedi. Valilik inşaatı istemiyor Dersim anıtı restleşmesi Uzman çavuş ve polis intihar etti İSKENDERUN / İSTANBUL (Cumhuriyet) Hatay’ın İskenderun ilçesindeki Remzi İlboğa Kışlası’nda görevli Uzman Çavuş İlker Bilgin (35), tabancasını şakağına dayayıp ateşledi. Ağır yaralı olarak İskenderun Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Uzman Çavuş Bilgin, doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Bilgin’in borçları olduğu için uzun zamandır bunalımda olduğu belirtildi. İstanbul Kartal’da ise 15 yıllık polis memuru Cengiz Demirci, gece saatlerinde Rahmanlar Mahallesi polis lojmanlarındaki evinde beylik tabancasıyla başına bir el ateş ederek yaşamına son verdi. TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli’de 1937 38 yıllarında yaşanan Dersim katliamı sırasında öldürülenler için, Mazgirt Belediyesi tarafından Kırklar Dağı’nda yaptırılan Dersim Katliamı Anıtı’nın inşaatı kaymakamlık tarafından hazine arazisinde olduğu gerekçesiyle durdurulmak istendi. Mazgirt Bağımsız Belediye Başkanı Tekin Türkil, her şeye rağmen anıtı yapacaklarını, Seyit Rıza ve 7 arkadaşının idam edilişlerinin yıldönümü olan 17 Kasım’da açacaklarını söyledi. Anıt için bütün yasal işlemleri yerine getirdiklerini anlatan Türkil, “Kararı kabul etmiyoruz” dedi. Tutuklu sendikacılara bayram kartı ADANA / DİYARBAKIR (Cumhuriyet) KESK’e bağlı sendikaların üyeleri Adana Büyük Postane önünde toplanarak “KESK’li tutuklular serbest bırakılsın” pankartı açtı. HaberSen Şube Sekreteri Yusuf Kösele, Türkiye’de 54 bini tutuklu 125 bin kişinin cezaevinde olduğunu belirterek, “Gelişmiş ülkelerde cezaevlerindeki mahpusların toplam nüfusa oranı binde 1 iken, ülkemizde bu oran binde 2 düzeyinde. AKP iktidarının antidemokratik yaklaşımından biz sendikacılar da nasibimizi alıyoruz” dedi. Sendikacılar daha sonra Büyük Postane’ye girerek cezaevlerindeki arkadaşlarına, dayanışma içinde olduklarını belirten bayram kartlarını gönderdi. Polis noktasına silahlı saldırı TUNCELİ (AA) Tunceli kent merkezine yaklaşık 3 kilometre mesafede bulunan Pülümür polis noktasına dün akşam saat 21.00 sıralarında bir grup PKK’li uzun namlulu silahlarla ateş açarak sızmaya çalıştı. Noktadaki polislerin anında karşılık vermesiye çıkan çatışmada 4 PKK’li etkisiz hale getirildi. Özel Harekât polislerinin sevk edildiği bölgede çatışmalar geç saatlere kadar sürerken çatışmanın başlamasıyla birlikte sokaklar boşaldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle