19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EKİM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 anikeizmin Ortodoks M Hıristiyanlığa bir aktarımı sayılan Bogomil mezhebi, Rumeli’den mi Anadolu’ya yayıldı, yoksa tersi mi, bilinmiyor. Ama Bogomil inancının İsa’dan sonra 8. yüzyılda Balkanlar ve Makedonya’dan Avrupa’ya sıçradığı ve Fransa’da Kathar, İtalya’da Patarin diye anıldığı kesin. O çağlarda Protestanlık, henüz sahneye çıkmamıştı. Hıristiyanlık, Katolik ve Ortodoks mezheplerinden ibaretti. Ve Doğu Roma’yı simgeleyen Ortodoks Kilisesi ile Batı Roma’yı simgeleyen Katolik Kilisesi arasında büyük bir husumet vardı… Katolik Batı’nın genelinde Ortadoğu’daki İslam egemenliğini kırmak, özelinde Kudüs’ü geri alabilmek amacıyla topladığı Haçlı ordularının ilki, 1209’da Avrupa’nın göbeğinde Katharların soyunu kırmak için sefere çıktı. ??? Dahası, Haçlı ordularının bu ilk seferini kapsayan Kathar soykırımı, aynı zamanda Engizisyon diye anılan dehşet tarihinin ve 1199’dan öteye “din sapkınlarını” cezalandırmakla görevli özel yetkili (ve seyyar) Engizisyon mahkemelerinin başlangıcı olmuştur. Fransa’daki Katharlar, Avrupa tarihinin ilk hayvan hakları savunucuları ve vejetaryendiler. Kathar, eski benzerlikler gösterir, ancak Zerdüştlüğün bir türevi değildir. Her iki inancın beslendiği bölge ve kültür kaynakları aynıdır, o kadar. Yezidiler de tıpkı Bogomiller gibi yayıldıkları bölgeye hâkim resmi din tarafından “sapkın” yaftasıyla tacize uğrayan müminlerdir. Onlar da Müslümanlar tarafından güneşe, ateşe ve iblise tapmakla suçlanmış ve Osmanlı şeyhülislamları tarafından verilen fetvalarla bulundukları yerler “dar’ül harp” ilan edilmiş, İslam askeri üstlerine salınmıştır. ??? Yezidilik, bir başka tek tanrılı inançtan ne daha doğru, ne daha yanlış; efsaneleri ve ritüelleri açısından da çok insancıl, hatta modern, çünkü doğayı kutsayan bir dindir. Türkiye’de Kürtlerle barış içinde yaşayabilsinler diye zaten görüşülen PKK ile yeniden diyalog kurmanın tartışıldığı bir ortamda, PKK’lilerin Yezidi ayinini bir sapkınlık gibi vurgulamak, yanlış ve yakışıksız bir yaklaşımdır. İslamcılıkta “benim dinimden olmayan düşmandır” demek olan taassubun, Osmanlının “dar’ül harp” fetvalarından beri değişmediğini gösterdiği gibi, etnik bir savaşı din savaşına dönüştürmekten başka bir amaca hizmet etmez. *Gülün Öteki Adı/Literatür Yayınları, 2010 “Kendimize duyamadığ ımız nefreti, başkalarına be slemek çok rahatlatıcıdır.” JACQUES DEVAL Taassup Cephesinde Yeni Bir Şey Yok Yunancada “temiz ve saf” anlamına geliyordu. Oysa Engizisyon tarafından “kat” kökeni Latincede kedi demek diye kedi kıçı öpmek, dolayısıyla şeytana tapmakla suçlandılar. Et yemedikleri, dolayısıyla hayvan boğazlamayı reddettikleri için de şeytanın dölü ilanıyla, korkunç işkencelerle “temizlenip” meydanlarda yakıldılar. Avrupa’da Bogomil soykırımı yüzyıllar sürmüş, örneğin Boşnaklar, Fatih Sultan Mehmet’in 1463 yılında Osmanlı topraklarına kattığı Bosna Hersek’te, Sırpların daha o zamanlar yaptığı mezaliminden kurtulabilmek için Müslüman olan Bogomillerdir.* ??? Çok tanrılıdan tek Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN tanrılıya, tarihteki tüm dinler birbirinden alıntılar yapmış, her yeni din bir öncekinin mabedi üstünde yükselmiş, taşlarını kullanmıştır. Roma tanrıları Yunan tanrılarına öykünmüş, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet, yayıldıkları bölgelerde kendilerinden önce varolan dinlerin kutsal mekân ve tapınaklarına yerleşmiş, ritüellerini de öğretilerine uyarlamışlardır. Zerdüştlük, dünyanın en eski tek tanrılı dinlerinden biridir. Manikeizm dahil, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyete aktarımları vardır. Tek tanrılı Yezidilik de bu anlamda Zerdüştlükle ürkiye’nin gerek siyasal, gerekse sosyal alanda temel sorunu, zihniyet geriliğine yol açan dil ve düşünce yoksulluğudur. Duygularını söze dökemeyen toplum, ya hakaret ya da şiddetle ifade eder. Sözün zenginleşmesi, duyguların düşünce ve ifadeye dönüşmesini sağlar ki, bu da ancak doğru bilgi, özgür öğretiyle mümkündür. İstanbul Maltepe’de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün emriyle öğrencilere dağıtılan kitaplarda; Anglikan Hıristiyanı olup, hatta Cambridge Üniversitesi’nde papazlık eğitimi alan Darwin, Yahudi diye tanıtılmakla kalmayıp, tıpkı Nazilerin Yahudileri betimlediği gibi çıkık alınlı, iri burunlu, şekilsiz diye tarif ediliyor. Yetmiyor, okul arkadaşları tarafından “Maymun Charles” diye çağrıldığından Evrim Teorisi’ni oluşturduğu iddia ediliyor! Abes ötesi yalan ve çarpık bilgilerle biçimlenen dünkü kuşakların, bugün hangi üslubu geliştirip, nasıl bir zihniyete vardıkları, bu kitapları yazanlardan ve çocukların önüne bilgi diye koyanlardan zaten belli. Ve yarınki kuşaklar, gerek üslup, gerekse bağnazlıkta çağdışı savaşlara girecek kadar, zaten belki de bu amaçla cahilleştiriliyorlar. T Eritre’ye Fark Atmak Gazetemiz, Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) Türkiye Raporu’nu dünkü sayısında “Eritre’ye fark attık” manşetiyle verdi. Türkiye, meslekleriyle ilgili çalışmaları nedeniyle tutuklanan ya da yargılanıp hüküm giyen gazetecilerin çokluğu açısından dünya birinciliğini yakalamış. İktidar ve iktidar destekçisi medya söz konusu raporu eleştiriyor; raporda yer alan 61 gazetecinin meslekleri nedeniyle değil, başka adli suçlara karıştıkları nedeniyle yargılandıklarını savunuyor. Bu suçlar arasında gizli örgüt üyeliği ve terör suçlarının ilk sıraları aldığı söyleniyor. Bu savunma doğru değil; çünkü Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Odatv sanıkları ve daha birçoklarının salt meslekleri nedeniyle yargılandıklarını biliyoruz. Öte yandan bu davalarda mahkemeye delil diye sunulan belgelerin “özel teknolojik imalat” yoluyla edinildiği de ayyuka çıkmış bir gerçek. Gazetecileri Koruma Komitesi görevlileri, bir yıl boyunca yaptıkları araştırmalar sonunda kimi sanıkların ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda bulunan silah ve patlayıcı maddelerin yargılanmaları ve hüküm giymelerinde belirleyici kanıt olarak değerlendirilmelerinin evrensel hukuk açısından bir dayanağı olmadığı; bu sanıkların esas olarak gazetecilik çalışmaları nedeniyle yargılandıkları sonucuna varmışlar. Dolayısıyla Yargıtay’ın kimi sanıkların cezalarına ilişkin onama kararlarına da bu bağlamda bir önem yüklemiyorlar. Bu yazıyı yazarken bir yandan da CNN Türk’teki Medya Mahallesi programını izliyorum. Radikal yazarı Akif Beki, program konuğu olan Gazetecileri Koruma Komitesi üyesi üç gazeteciye, kaleme aldıkları raporun “dengesizliğinden”, Türkiye’nin “gazetecilerin mesleklerini yaparken korku duymaları için bir neden bulunmayan” bir ülke olduğundan söz ediyor. Sözlerini de “Bakın, bizler burada nasıl rahat ve korkusuzca konuşuyoruz” yaklaşımıyla gerekçelendiriyor. O, Zaman, Kanal 7, Yeni Şafak geleneğinden gelen, bir süre Başbakan’a danışmanlık yapmış bir gazeteci ve yazar; dolayısıyla iktidarı savunuyor. Karşılarındakiler de onu anlattıklarından etkilenmeksizin dinliyorlar. Gerçekleri onlar da en az bizler kadar biliyorlar çünkü. Türkiye’de son yıllarda 100’e yakın gazeteci iktidar baskısıyla işinden olmuş. Gazeteciler, yazarlar, yayıncılar her gün mahkeme kapılarını aşındırıyor. Çağımız iletişim çağı, dünya bu ülkede neler olup bittiğini bizlerle aynı anda öğreniyor. İktidar sözcüleri ise hâlâ hukuksuzlukları, yanlışları savunmakta direniyorlar; direnirken de gülünç duruma düşüyorlar. Son zamanlardaki “Ama o gazetecilerin sarı basın kartları yok ki!” gülünçlüğü gibi… Dayatmacıdevletçilik içlerine öyle işlemiş ki gazeteciliği “devlet belgesiyle” yapılan bir iş sanıyorlar. Aslında neyi ne sanırsa sansınlar, umurumuzda değil, tek bizi dünyaya rezil rüsva etmesinler. Ama olmuyor, olamıyor, en iyi becerdikleri iş bu ne yazık ki! Eritre’ye fark atmak yani! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] ‘İsmail Bayramı’nız Mübarek! Eziz ohurlar; bilirsiz “anadil”imdeki bu yazılarımı 50’lerde Kars’ta Cengiz Ekinci’nin Azeri lisanında neşrettiği “Ayhavar” gazetinden ilhamla galeme alıram... Sabah (yarın) Gurban Bayramıdı. Size Azarbaycan’daki gurban bayramları hegginde malumat vermeh istiyirem. Sovyet devrinde sanatta, edebiyatta çoh ilerlemeler olmuşdu. Baku’daki hem uşahlar (çocuklar) hem yekeler için tiyatrolar, sinemalar, konsert salonları, Azeri ve Batı musikisi mektepleri; heveskârlar (amatörler) üçün akademyalar böğün de şeherin kültür heyatındadılar. Ancah dini bayramlar resmi olarah gutlanmazdı. Azarbaycan “müstagil” (bağımsız) olanda, Müsülmanlarla barabar öbür dinlerden olanlar da öz bayramlarını azadlık içinde (özgürce) gutlamaya başladılar. Azeriler gurban bayramına “İsmail Bayramı” diyerler. Belelihle babası Hz. İbrahim terefinden gurban edileceği zaman göğden tüşen üç koç sayesinde heyatı gurtulan Hz. İsmail’i de yâd ederler.. Azarbaycan’da gurbanlar küçede (sokakta) kesilemez; evlerin hususi heyatlarında (özel bahçelerinde) veya şeherden uzah “düz”lerde (kırsal alan) olabiler. Uşahlara (çocuklara) ise asla görsetilmez... Demem o du ki ülkemizde her gurban bayramında gözlenen o ganlı menzaralar “İsmail’in bayramı”nda görülebilmez; çünkü “heyat gurtaran” gurban, heç üreh (yürek) dağlayan olabiler mi? İndi men de bu manalı bayramımızı üstad Can Yücel’den miras “Bayram” şiirinden deyişlerle gutluyuram: “Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan. Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık... Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır. Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek… En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, bayramdır. Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır. Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram... Her gününüz bayram olsun!..” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 1/ Konya’nın De 1 rebucak il 2 çesinde bir 3 mağara. 4 2/ Adapa5 zarı Ovası’na veri 6 len bir baş 7 ka ad... En 8 küçük izci 9 kuruluşu. 3/ Alüvyon... Sod1 2 3 4 5 6 7 8 9 yum elementinin 1 P İ G M E N T Ş simgesi... Aldatma 2 S A R A T O Y A işi, hile. 4/ Okut 3 İ D A E V L E K man. 5/ Uzak... “ 4 K E B E R E İ L manaya derler / 5 O E L N İ S A Suret ile kaş değil” 6 P Ö N M E T B (Kaygusuz Abdal). 7 A D K A D A N A Ü N 6/ Havuçla yapılan, 8 T E R A Z İ 9 M E T İ K A L lokuma benzer bir tatlı. 7/ Tarlalar arasında sınır çizgisi olarak kullanılan ekilmemiş bölüm... Bir soru sözü... “Git, defol” anlamında argo sözcük. 8/ Balıkesir ilinde bir kaplıca. 9/ Çevik... Başında ok biçiminde bir tel demeti bulunan balıkçıl kuşu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tokat’ın Pazar ilçesinde, sarkıt ve dikitleriyle tanınmış bir mağara. 2/ Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi... Açık yeşil renkli, mayhoş ve kokulu bir elma cinsi. 3/ Halk dilinde fasulye ya da börülceye verilen ad... Bir nota. 4/ Tuzağa düşürülen şey... Düzenli olarak ekim yapılan arazi. 5/ Metal sarnıç... Batı Avrupa’da bir ırmak. 6/ “Falih Rıfkı ”: Gazeteci ve yazarımız... Bir nota. 7/ Japon lirik dramı... Bir iş için ayrılan belli para. 8/ Bir anlatımı oluşturan sözcük ya da tümcelerin tümü... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 9/ Arnavutluk’un plaka imi... İnsan topluluğu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle