19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER kapasitesiyle aynı hızda artmayan ücretlerine karşılık gelecek gelirlerini şimdiden harcamaya, bunun için de giderek daha fazla kredi almaya teşvik edilmesi yatar. Böylece sermayenin krizinin, ifadesi “aşırı birikim sorununun” finansal boyutuna da, bir kredi, balonu şişirme pahasına, büyük bir finansal patlamaya zemin hazırlasa da çare bulunmaktadır. Bu iki gelişmeyi, neoliberalizmin sosyal hizmetlerin, işçi haklarının tasfiyesine, iş güvenliğinin hızla ortadan kalkmaya başlamasına yol açan uygulamalarıyla birleştirdiğimizde, karşımıza depresyonu egemen iş hastalığı düzeyine yükselten ekonomik psikolojik dinamik çıkıyor. Birey bir taraftan sürekli mutsuzluğu körüklenerek sürekli mutluluk arayışı üzerinden metaların peşinden koşmaya, tüketmeye, bunun için gittikçe borca batmaya zorlanır. Diğer taraftan, neoliberal uygulamalara bağlı olarak bireyin işini koruma, sağlık, eğitim, çocuk yetiştirme, yaşlılık gibi alanlarda güvencesizlik duygusu artmaktadır. Böylece neoliberalizmin mutsuz ve depresif insan tipi ortaya çıkar. Bu insan her an işini, borç yükünden dolayı evini, tüketim, mutluluk mallarına ulaşma kapasitesini kaybetme RİSKİYLE yaşamaya mahkum edilmiştir. Bu birey yaşam kapasitelerini istediği gibi geliştirme olanaklarını giderek kaybetmekte olduğuna ilişkin ANKSİYETEYLE yaşamaya çalışmak durumundadır. Bu birey, var olan durumun bir başka seçeneği olmadığına, yalnızlığa, terk edilmişliğe ilişkin bir UMUTSUZLUKLA karşı karşıyadır: Bu risk, anksiyete, umutsuzluk üçlüsü neoliberalleşme sürecinde giderek yaygınlaşan “depresyon” olgusunun arkasındaki temel toplumsal dinamikleri oluşturur. Bu gözlemlerden hareketle, neoliberalizmin “yapısal şiddetin”, “simgesel” alanında “olağanüstü” olarak tanımlanabilecek bir şiddet üretmekte olduğu söylenebilir. İki konuya değinmeye yerimiz kalmadı. Bunlardan biri neoliberalizmin, körüklediği, kredi köpüğüyle finanse ettiği hızlandırılmış tüketim hummasının, iklim dengeleri, gezegenin doğal kaynakları üzerinde oluşturduğu yıkıcı basıncın şiddet üretme kapasitelerine ilişkindi. İkinci konu, neoliberalizmin, yeni piyasalar, tüketiciler üretme kaygısıyla, hazlara dayalı tüketim tarzını, kimi zaman zorla soktuğu çevre ülkelerde yarattığı fiziki, kültürel, psikolojik yıkım kültürel (simgesel) şiddet, bu bağlamda neooryantalizmin yerel entelektüeller arasında yarattığı “siyah ten beyaz maske” olgusuna ilişkindi. Ancak bu olgularla “başarısız devletler”, göçler, iç savaşlar ve “terörizme” kadar ulaşan yerel tepkiler arasında ilişki kurmak için hayalimizi çok fazla zorlamamız gerekmez diye düşünüyorum. AKP önerisini revize etti. Yeni tanımda ‘Türkiye Cumhuriyeti’ vatandaşlığı yer aldı ‘Vatandaşlığa’ yeni öneri AYŞE SAYIN NeoLiberalizm ve Şiddet II Araştırmalar, neoliberalizmin hızla yaygınlaştığı toplumlarda, 1980’lerde, 90’larda, “depresyonun” egemen meslek hastalığı haline geldiğini ortaya koyuyor. Bu araştırmalardan hareketle 1990’larda ve 2000’li yıllarda, özellikle ABD ve İngiltere’de, Cognitive Behavioral Therapy (Bilişsel Davranışçı Terapi), Mutluluk Ekonomisi, “Nudge” teorisi gibi yaklaşımların geliştiği, devletlerin bu yaklaşımlar zemininde uzmanlar aracılığıyla bireyin iş ve özel yaşamına müdahale, yönlendirme çabalarını yoğunlaştırdığı görülüyor. Tüm bunlar neoliberalizmin kriz yönetme tarzıyla, bu tarzın içerdiği paradoksla yakından ilişkili gelişmeler. ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Alt Komisyonu’nda, 4 siyasi parti en kritik düzenlemelerden “vatandaşlık” maddesinde tek kelime bile uzlaşma sağlanamayınca madde üst komisyona havale edildi. Önerisinde “vatandaşlık” tanımına ve “Türk, Türkiye” ifadelerine yer vermeyen AKP ise son anda önerisini revize ederek, “Türkiye Cumhuriyeti” vatandaşlığı önerisi getirdi. Anayasa Uzlaşma Komisyonu içinde oluşturulan Yazım Komisyonu, dün CHP’li komisyon üyesi Atilla Kart başkanlığında toplandı. Toplantıda, ilk gün yapılan müzakerelerin ardından yazım aşamasına geçildi ancak hiçbir parti kendi metninden geri adım atmadı. AKP ve BDP’nin “vatandaşlık” , CHP’nin “VatandaşlıkTürk vatandaşlığı” ve MHP’nin “Türk vatandaşlığı” başlığını önerdiği maddenin başlığı konusunda dün de uzlaşma sağlanamadı. Önerisinde “vatandaşlık” tanımına yer vermeyen AKP ise önerisini revize etti. Daha önce komis AKP iki fıkra ekledi yonda “Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiç kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz” tanımını yeterli bulan AKP, bu önerisine iki fıkra ekledi. AKP’nin, yeni önerisi şöyle: “Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ana veya babanın çocuğu doğumla vatandaşlık kazanır. Vatandaşlık temel bir haktır; kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kay bedilir. Hiç kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz.” CHP de kendi metninde değişiklik yaparak vatandaşlık tanımına “siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep” ifadelerini de ekleyerek tanımı genişletmiş oldu. Daha “Türk ananın ve Türk babanın çocuğu Türk’tür” ifadesini kullanan MHP ise “Türk vatandaşı babanın veya Türk vatandaşı ananın çocuğu Türk vatandaşıdır” diyerek daha kapsayıcı bir tanımı tercih etti. BDP ise ilk tanımında değişikliğe gitmedi. CHP ve MHP de düzeltti Hükümet, Necmettin Erbakan Üniversitesi’ne 9 kat artışla 145 milyon TL ödenek ayırdı ‘Milli Görüş’ duyarlılığı SİNAN TARTANOĞLU ir ‘mutsuzluk makinesi’ Neoliberal uygulamalar bir taraftan aşırı üretim krizine, talep yetersizliğine çözüm üretmeye, diğer taraftan, emeğin maliyetlerini düşürmeye yöneliktir. Fordizmin maddi gereksinimlere yönelik, işlevsel tüketim tarzı artık doygunluğa ulaşmıştı. Yeni tüketim alanları bulmak, yaratmak gerekiyordu. Böylece asla doygunluğa ulaşması söz konusu olmayan hazlara (mutluluk vaadine) dayalı bir “hedonist” tüketim tarzı gündeme geldi. Bu “hedonist” tüketim tarzının yaşayabilmesi için, metaların tüketiciye maddi gereksinimleri karşılayan işlevsel özellikleriyle değil, mutluluk vaat eden özellikleriyle sunulması gerekiyordu. Bu tüketim tarzı, tanımı gereği “mutsuzluğun” bir düzeyde üretilmesini (bu, hazlara yönelik tüketim açlığının üretilmesi anlamına gelecektir), yönetilmesini gerektirdi. Bu bağlamda 1980’lerden bu yana giderek artan oranda, hızda, medya/kültür endüstrisinin, gözlemlenebilir ama gerçekte ulaşılamaz nesnelerin imajlarını üretmeye odaklanması, bu imajları taşıyan “ünlüler” kültürünün, “gençlik kültünün” patolojik düzeylere ulaşması, bu mutsuzluğun üretilmesine, yönetilmesine, metaların haz / mutluluk / gençlik vaat eden nesneler olarak pazarlanmasına ilişkindi. Bu madalyonun öteki yüzünde, tüketicinin tüketim arzusuyla ve B ANKARA Üniversitelerin 2013 yılı bütçelerinde en büyük artışın “Necmettin Erbakan” adının verildiği Konya Üniversitesi’nde olması dikkat çekti. Necmettin Erbakan Üniversitesi’ne 9 kat artışla 145 milyon TL ödenek verilirken, aynı ildeki Selçuk Üniversitesi’nin bütçesi 345 milyondan 330 milyon TL’ye düşürüldü. 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Yasası Tasarısı’na göre, üniversitelere ayrılan bütçe 2011 yılına göre yaklaşık 2 milyar TL artırılarak 15 milyar TL’yi geçti. Necmettin Erbakan Üniversitesi’ne bütçeden ayrılan pay, 9 kat artırılarak 15 milyon TL’den 145 milyon TL’ye çıkarıldı. Buna karşılık Konya’nın Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden daha eski ve daha fazla öğrenci ve öğretim üyesine sahip Selçuk Üniversitesi’nin bütçesi, 15 milyon TL azaltılarak, 345 milyon TL’den 330 milyon TL’ye indirildi. Devletten aldığı desteği kat kat artıran üniversiteler listesinde Necmettin Erbakan Üniversitesi’ni Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi izledi. Diğer üniversiteler payını yaklaşık 1 kat artırırken bu üniversiteler desteğini 2 buçuk kat artırdı. Payını en çok arttıran yükseköğretim kurumlarından Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. Metin Doğan’ın AKP Genel Sekreteri Haluk İpek’in eşinin kardeşi olduğu belirtilirken, Doğan’ın akademik kariyer basamaklarını çok hızlı tırmanması ve rektör olması tartışma yaratmıştı. em vakıf hem devlet desteği Kayseri’de kurulan Abdullah Gül Üniversitesi’ne 2012 bütçesinde ayrılan paydan iki buçuk kat daha fazla kaynak aktarıldı. Abdullah Gül Üniversitesi’nin bütçesi yaklaşık 18.5 milyon TL’den, 47 milyon 723 bin TL’ye çıkarıldı. Abdullah Gül Üniversitesi, Kayserili işadamlarının üniversiteyi desteklemek için kurdukları Abdullah Gül Üniversitesi’ni Destekleme Vakfı ile gündeme gelmişti. Vakfın üyeleri arasında Gül’ün iki oğlu Ahmet Münir ve Mehmet Emre Gül’ün de bulunması tartışma yaratmıştı. Böylece, Cumhurbaşkanı Gül’ün “vakıf destekli devlet üniversitesi” olarak formüle ettiği Abdullah Gül Üniversitesi “hem vakıf hem de devlet desteği” almış oldu. Eski adıyla Rize Üniversitesi önceki yıl 70 milyon 246 bin TL alırken yeni adıyla Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi 2013 yılında 81 milyon 440 TL’ye çıktı. Bülent Ecevit Üniversitesi’nin bütçesi de 111 milyon TL’den 131 milyon TL’ye çıktı. H Şehit gözyaşlarıyla uğurlandı Hakkâri’de terhisine 19 gün kala şehit olan piyade onbaşı Engin Mayın, Ataköy 5. Kısım Camisi’nde düzenlenen törenin ardından toprağa verildi. Şehit oğlunun cenaze törenine sağlık ekiplerinin kontrolünde tekerlekli sandalye ile katılan acılı anne Hanife Mayın’ı eşi ve diğer oğlu teselli etti. Hakkâri Dağ Komando Tugayı Çobanpınar Karakolu’nda askerlik görevini yaptığı sırada geçen cuma günü nöbet değişimi sırasında kaza kurşunuyla şehit olan piyade onbaşı Engin Mayın için öğle vakti kılınan cenaze namazına ve düzenlenen törene Mayın’ın ailesinin yanı sıra CHP milletvekilleri Akif Hamzaçebi ve Oktay Ekşi, AKP Milletvekili Hüseyin Bürge, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş katıldı. Törenin ardından şehidin naaşı, Edirnekapı Şehitliği’ne götürülerek toprağa verildi. ‘Depresyon ekonomisi’ ARINÇ’IN YEĞENİ BOTAŞ’A GENEL MÜDÜR YARDIMCISI OLDU BÜYÜKŞEHİR REFERANDUMU Allah verdikçe veriyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay’ın ardından Danıştay’ın başına da sınıf arkadaşının seçilmesi üzerine söylediği, “Kurban olduğum Allah, verdikçe veriyor” sözü akıllarda kalan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yeğeni İbrahim Said Arınç, Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ) Genel Müdür Yardımcılığı’na getirildi. Kamu kurum ve kuruluşlarında yapılan atamalara ilişkin kararlar Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Buna göre daha önce Cumhurbaşkanı Danışmanlığı yapan İbrahim Said Arınç, BOTAŞ Genel Müdür Yardımcılığı’na atandı. Bilkent Üniversitesi mezunu olan İbrahim Said Arınç’ın, master tezinin de AB ve Rusya Doğalgaz İlişkileri konusunda olduğu öğrenildi. CHP’den AKP belgesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, Meclis gündemindeki Büyükşehir Yasa Tasarısı kapsamında kapanacak belediyelere ilişkin yapılan referandumda yüzde 96 “hayır” çıktığını açıkladı. Referandumda AKP’li il ve ilçe örgütü yöneticilerinin de olduğunu belirten Günaydın, referandum belgelerinin altında imzası olan AKP’lilere ilişkin belgeleri medyaya gösterdi. Günaydın, düzenlediği basın toplantısında, 13 ilin büyükşehir olmasını öngören, Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazın Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın yasalaşması halinde ülke genelindeki 2 bin 950 belediyeden 1582’sinin kapatılacağını söyledi. Günaydın, referandum olmaksızın belde belediyelerinin kapatılmasının ve sınırlarının değiştirilmesinin doğru olmadığını ifade etti. ‘MHP ve AKP’liler de katıldı’ Günaydın, partisinin “yaşanan açık hukuk ihlalini” deşifre etmek ve halkın iradesini ortaya çıkarmak için 14 ve 21 Ekim tarihlerinde çok sayıda belde belediyesinde, diğer partilerin yöneticilerinin de sandık kurulu üyesi olduğu “yerel referandum” yaptığını, bunun yalnızca CHP’li belediyelerde yapılmadığını, MHP ve AKP’li belde teşkilat yöneticilerinin de referanduma katıldıklarını söyledi. Günaydın, 14 Ekim’de 98 beldede oy kullanan 123 bin 608 kişiden 121 bin 561’nin ‘hayır kapatılmasın’, 1840 kişinin ise ‘evet kapatılsın’ dediğini; 21 Ekim’de ise 265 beldede oy kullanan 176 bin 148 kişiden 169 bin 940’ının ‘hayır kapatılmasın’, 5 bin 825’inin ise ‘evet kapatılsın’ dediğini anlattı. Günaydın, ortaya çıkan tabloya göre “parti bağlılığına bakılmaksızın yurttaşların belde belediyelerinin kapatılmamasını istediği” değerlendirmesini yaptı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle