23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EKİM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 12 yıldır pazarına girişi engelleyen Avrupa Birliği’nin önümüzdeki ay geri adım atması bekleniyor Süt savaşında son perde ? Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği, Avrupa Birliği’nin yeni kararının olumlu olmasını bekliyor. Türk şirketleri de bu pazara hazırlanıyor. Sütaş’ın Makedonya’da tesis almasının ardından Pınar da Avrupa marketlerinde yerini aldı. Ekonomi Servisi Türkiye’deki pek çok sektörü, pazarına almamak için direnen Avrupa Birliği’nin (AB) sonunda süt ve süt ürünleri konusunda geri adım atması bekleniyor. AB’nin kararının gelecek ay açıklanması öngörülürken süt ve süt ürünleri sektörünün oyuncuları AB pazarına hazırlık yapıyor. Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Genel Sekreteri İsmail Mert, Tarım Bakanlığı’nın denetim ve laboratuvar standartları konusunda her türlü önlemi aldığını belirterek AB’nin kararının gelecek ay açıklanacağını söyledi. 2001’den bu yana standartların üzerinde bakteri, antibiyotik kalıntısı gibi nedenlerle engellendiklerini kaydeden Mert, birkaç yıldır ASÜD’nin yoğun çalışmalar yaptığını belirtti. “Esasen AB, denetimde eksiklikler buldu. Tarım Bakanlığı’nın laboratuvarlarını yeterli bulmadı, bu da sertifika sorununu doğurdu” diyen Mert, bu süreçte AB uzmanları ile beraber çalıştıklarını anlattı. İsmail Mert, “Şimdi devlet, yani Tarım Bakanlığı istenen bütün önlemleri aldı. Uzmanları da hazır. AB uzmanları bu doğrultuda rapor hazırladı, kararı bekliyoruz” dedi. Bu arada Türk şirketleri de AB pazarına hazırlanıyor. Sütaş’ın Makedonya’da Swedmilk adlı tesisleri almasının ardından Pınar da Avrupa’da pazar payını artırmak üzere harekete geçti. Pınar, kendi markasıyla süt başta olmak üzere pek çok ürünün satışına başladı. Pınar kendine yer açıyor Yapılan açıklamaya göre, Avrupa’da yaşayan tüketicilere de daha geniş bir ürün portföyü sunmak için çalışmalar hızlandırılırken Pınar Süt, Avrupa marketlerindeki raflarda yerini aldı. Almanya’da Pınar Foods GmbH Şirketi tarafından satışa sunulan Pınar Süt, ilk aşamada 1 litrelik ambalajda Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç, İsviçre, Avusturya ve Yunanistan’da satışa başladı. Pınar Süt; Türkiye’deki üretim prensipleri doğrultusunda Avrupa’da üretildi. Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı, Pınar markasının bölgesel bir güç haline gelmesi için çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. Yiğitbaşı, “Pınar markası AB pazarına 1985’te Türkiye’den gerçekleştirilen Pınar Su ihracatı ile girdi. Avrupa Topluluğu mevzuatları dolayısıyla Pınar markalı gıda ürünlerinin AB ülkelerinde üretilmesi ve satışı hedefiyle 2000’de Pınar Foods GmbH şirketi kuruldu. Bu süre zarfında Pınar markalı ürünlerimiz özellikle Avrupa’da yaşayan Türkler tarafından yoğun talep gördü” dedi. Küresel İşsizlik Tehdidi ve İstikrar Sorunu Avrupa bölgesinde küresel kriz kendisini doğrudan doğruya istihdam krizi olarak gösteriyor. Krizin başlangıç yılı 2008’den bu yana Avrupa ekonomileri 3.5 milyon istihdam kaybına uğramış durumda. Ortalama işsizlik oranının yüzde 11; genç nüfus işsizlik oranının yüzde 22’yi bulduğu Avrupa’da istihdam yerine, mali disiplin ve istikrar arayışlarının biricik hedef olarak ilan edilmesi sadece sendikalar ve emek örgütlerince değil, bizzat IMF tarafından dahi sorgulanmaya başlamış durumda. Bu doğrultuda en beklenmedik (ve kuşkusuz en anlamlı çıkış) geçen hafta içinde toplanan IMF ve Dünya Bankası ortak toplantılarında konuşan IMF İcra Direktörü Christine Lagarde’den geldi. Lagarde konuşmasında “Devletlerin harcamalarını aşırı derecede kısmalarından dolayı küresel ekonomide büyümenin zayıflamakta olduğunu” vurgulayarak “IMF’nin ülkeleri istikrar arayışlarında frene basmaları gerektiği konusunda uyardığını” belirtti. Lagarde’ye göre, “ülkeler aşırı istikrar vurgusu yaparak istikrar arayışlarının büyüme üzerindeki olumsuz etkilerini yadsımaktaydı.” ??? IMF’nin öncelikle baş sorun olarak gördüğü borç krizi ve küresel enflasyon tehdidine görece istihdam ve büyümenin odağa yerleştirildiği bu inanılması zor çıkış, kuşkusuz, biraz da tarihe geri dönüş yapıldığında anlam kazanıyor. 1929 Buhranı da öncelikle mali istikrar ve dış ticaret açıklarının azaltılması hedeflerini her şeyin önüne koymuş ve işsizlik ile mücadeleyi ikinci plana itmişti. Oysa düşen istihdam, gerileyen ücretler ve artan yoksulluk ve sefalet giderek bir dünya savaşına dönüşecek şiddet ve uluslararası çatışmanın zeminini hazırlamaktaydı. IMF’nin bu denli geniş bir perspektif ile küresel ekonomideki gelişmeleri izlemekte olduğunu savunmak güç. Ancak şu var ki, dünyamızda çalışabilir nüfusun neredeyse yarısının günde 2 dolarlık yoksulluk sınırının altında olduğu bir dünyada, ekonomik büyüme ivmelendirilmeden sadece mali disiplin ve istikrar hedefine odaklanılmasının çok anlamlı olmadığını IMF’nin de görebilmekte olduğu söylenebilir. ??? Ne yazık ki, sorunun çözümü sadece büyümenin sağlanması üzerine cesaret verici dilekler ile mümkün gözükmüyor. “Çözüm”, öncelikle çarpık küreselleşme dalgasının üzerine inşa edildiği kırılgan finansal yapının reel ekonomik sektörlerle olan ilişkilerinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve “tıklama kapitalizminin” (capitalism on tick) hayali değerlere dayalı köpük ekonomisinin dizginlenmesinden geçiyor. Bu konuda IMF genellikle sessiz... Turkcell ve Telsim’e ceza Ekonomi Servisi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTK), 2006’da 484 adet baz istasyonuna ait ölçüm raporunu süresi içinde İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne göndermemesi nedeniyle Turkcell’e 2 milyon 57 bin TL tutarında idari para cezası verdi. Kurul, daha sonra Vodafone’a satılan Telsim’e de 2006’daki mevzuat hükümleri gereğince 23 adet baz istasyonuna ait ölçüm raporunu süresi içinde İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne göndermemesi nedeniyle 97 bin 750 TL tutarında idari para cezası kesti. Kararda, “5809 sayılı kanundan önceki mevzuata göre kurul tarafından uygulanması gereken idari para cezasının, İstanbul Bölge Müdürlüğü’nce tesis edilmesinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı” gerekçesi ile iptal edildiği vurgulanarak, söz konusu idari işlemin kurul tarafından yenilenmesi ihtiyacı doğduğu vurgulandı. Buna göre her iki kurum da o dönem her bir baz istasyonu için 85 lira olan ceza bedelini 50 katı oranında ödeyecek. AİHM’den Süzer’e piyango gibi karar Ekonomi Servisi Avrupa İnsan ciddi bir şekilde sarsılmıştı. Avrupa, Hakları Mahkemesi (AİHM), Bankanın öz kaynakları işadamı Mustafa işadamı Mustafa Süzer’in, süratle eriyince Kentbank, Süzer’in Kentbank’a el hisselerinin büyük bir 15 Mart 2001’de yakın çoğunluğuna sahip izlemeye alınmış, konulmasıyla ilgili şikâyetini olduğu Kentbank’a, iyileşme haklı buldu. Mahkeme, maddi Bankacılık Düzenleme ve gerçekleşmeyince 2001 tazminat talebiyle ilgili kararını Denetleme Kurulu yılı temmuz ayında ileri bir tarihte verecek. (BDDK) tarafından el Tasarruf Mevduatı Danıştay kararına konulmasıyla ilgili yaptığı Sigorta Fonu’na uyulmaması, ihlal için şikâyet başvurusunu haklı devredilmişti. gerekçe gösterildi. buldu. AİHM, Süzer’in Bankalar yeminli başvurusuyla ilgili olarak murakıplarının hazırladığı “Türkiye’nin, Avrupa İnsan raporlarda, bankanın mali Hakları Sözleşmesi’nin adil yapısındaki sorunların temel yargılanma hakkı ile mal ve mülkiyetin nedeninin grup kredileri olduğu belirtilmişti. korunma hakkıyla ilgili sözleşmelerini ihlal üzer, bankacılık yapmak istiyor ettiğine” hükmetti. Mahkeme, kararla ilgili maddi tazminat kararı Süzer Grubu, gelişmeyle ilgili için hazır olmadığını ve bu kararı ileri bir açıklama yaparak, tazminat tarihte vereceğini açıkladı. istemediklerini bankacılık yapmak AİHM gerekçeli kararında, Danıştay’ın, 2003 istediklerini dile getirdi. Açıklamada, ve 2004 yıllarında Kentbank’a el “Bu konuda Süzer Grubu’nun Türk konulmasıyla ilgili verdiği iptal kararına bankacılık sektöründe faaliyete uyulmamasının adil yargılanma hakkını ihlal başlayabilmesini sağlayıcı gerekli ettiğine hükmetti. Strasbourg mahkemesi, işlemlerin başlatılmasının en doğru Danıştay kararının bağlayıcı olmasına çözüm olacağı tavsiyesinde bulunarak rağmen, gereğinin yapılmamasını insan taraflara dostane çözüm üretmeleri hakları ihlali olarak yorumladı. konusunda 6 ay süre vermiştir. Bankaya el konulması ve daha sonra Konunun, mahkeme tarafından verilen 6 Danıştay kararlarına uyulmaması yüzünden aylık süre içerisinde çözüme ulaşacağına Süzer’in mağdur olduğuna hükmeden AİHM, inanıyoruz” denildi. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mal ve mülkiyetin korunmasıyla ilgili 1. protokolünün 1. maddesini ihlal ettiğine karar verdi. Süzer, 2005’te AİHM’ye yaptığı başvuruda, devletin haksız yere Kentbank’a el koyduğunu Usulsüz yapıldığı ve İstanbul’un siluetini bozduğu gerekçesiyle, iddia etmişti. Süzer, Türkiye’den yaklaşık 4 kamuoyunda Gökkafes olarak bilinen Süzer Plaza’nın yıkılması için pek milyar dolar tazminat talebinde bulunmuştu. çok protesto ve eylem düzenlenmiş, İstanbul Teknik Üniversitesi BDDK, 2001’de Kentbank’a el konularak fona tarafından da açılmış söz konusu davada ret kararı çıkmıştı. İTÜ devredilmesini kararlaştırmıştı. 1991’de Rektörlüğü, 2005’te 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak bina ve Mustafa Süzer ve Süzer Holding tarafından tesislerin tüm eklentilerinin yıkılması gerektiğini ileri sürerek dava kurulan Kentbank, 2000’de patlak veren krizde açmıştı. İTÜ’nün 24 ayrı kuruma karşı açtığı dava altı yıl sürmüştü. S Dava açılmıştı ITF: 305 THY işçisi işe dönmeli Yarın bayram... Türkiye sınırları içinde yaşayıp birbirlerine tahammül bile edemeyen insanlar yarın bayram kutlaması yapacaklar. Ortak değerlerin, kardeşlik, dostluk gibi bağların güçlenmesi gereken özel günler... Halbuki gittiğimiz istikamet tam aksi yöne... Ötekileştirmenin en uç boyutlarına doğru sürüklenen bir ülkeyiz ve toplumumuzun buluştuğu ortak nokta ne yazık ki artık nefret. Herkes birbirini sevmek zorunda değil, sevmeme hakkı da var; ama nefret bambaşka bir şey... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AKP kongresinde tuttu, nefret suçlarına karşı bir düzenleme yapılacağını duyurdu. Nefret suçuna karşı bir yasanın çıkarılması talebi yeni değil. Hrant Dink’in Ermeni kimliği nedeniyle hedef haline getirilip öldürülmesinin ardından, başta onun arkadaşları ve bazı akademisyenler bu konuda uzun süredir bir düzenleme yapılmasını istiyorlardı. Başbakan’ı galeyana getiren ise şüphesiz bu değildi; Batı’da gösterilen “Müslümanların Masumiyeti” filminin ardından çıkan olaylardan sonra yasa taslağını gündeme getirmiş ve “Dinlere hakaretin nefret suçu kapsamına alınması için öncülük edeceğiz” ifadesini kullanmıştı. Nefret suçlarından bahsederken bir yandan da kendisi ve kabinesi sürekli nefret suçu işleyen bir başbakan ne kadar inandırıcı peki? Tam da nefret suçları yasasından bahsettiği gün, aralarında Cumhuriyet gazetesinin de bulunduğu 5 gazeteye akreditasyon izni verilmemiş ve AKP kongresine alınmamışlardı. Aynı düşünceyi paylaşmadığı gazetecileri kongreye almamak da bir çeşit nefret söylemi değil mi? Nefret suçu, bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, Önlemede Yerel Yasaların Güçlendirilmesi Yasası Başkan Barack Obama’nın onaylamasıyla 2009’da yürürlüğe girdi. AGİT üyesi 22 ülkede (Türkiye de dahil) ise nefret suçu yasası henüz yürürlüğe girmiş değil. Tamam bunun yasalaşacak olması iyi hoş da, nefret suçlarını bizzat AKP hükümetinin politikalarının körüklediği gerçeğini de görmeliyiz. Sayın Başbakan’ın bizzat kendi ağzından çıkan “Biz Yezidi de olsa teröre bulaşmadığı sürece, insana insan olduğu için yine değer veririz” sözlerine ne demeli? Daha dün Van depreminin 1. yıldönümünde Erciş’te yaptığı konuşmada “Biz sizi Kürt olduğunuz için değil; sadece bizi yaratan Allah’tan ötürü seviyoruz” demesine peki? Yani Allah’ı sevmese Kürtlerden nefret mi edecek? Ya devletin bakanı İdris Şahin’in kurduğu cümlesinde eşcinsellikten bahsederken bile “Affedersiniz eşcinseller” diyerek aşağılaması… Evet bu ülkede nefret suçları giderek artıyor. Malatya’da Alevilerin kapılarının işaretlenmesi, kadınlara yönelik şiddetin artması en somut örnekler... İnsanların içlerindeki linççi her an tetikte... Önyargılar zaten kemikleşmiş, devletin ağzından çıkan küçük bir söz, ima hemen bunu harekete geçirmeye yetiyor. Minnacık bir anlaşmazlık kıvılcımı bile toplumsal lince dönüşebilecek bir potansiyele sahip... Önyargıdan kurtulmak ancak doğru bilgiye sahip olmakla, sorgulamakla, sevmese bile karşısındakini anlamaya hoşgörü ile yaklaşmaya açık olmakla yıkılır. Biz ise birlikte yaşayabilme kültürünü hızla yok ediyoruz. Bu yüzden bu bayram yine onlarca bilim insanı, onlarca gazeteci demir parmaklıklar arkasında olacak. Bu yüzden 51’i ölüm sınırında 1000’i aşkın insan açlık grevinde karşılayacak bayramı. Ne diyelim? Bayram, Erdoğan ve Nefret Suçları... genellikle şiddet içeren suçlar olarak tanımlanır. Terim, medyada ilk kez 1986’da Amerika’da, New York’ta beyaz bir grup öğrenci tarafından siyah bir kişiye yönelik gerçekleştirilen ırkçı saldırının haberlere yansıması sırasında yaygın olarak kullanılmaya başlanmış. ABD’de 1990’da federal düzeyde kabul edilen Nefret Suçları İstatistik Yasası’nın ardından 1994’te Nefret Suçlarında Ağırlaştırıcı Hükümler Yasası kabul edildi. 10 yıl kadar gecikmenin ardından 2007’de Senato’da onaylanan Nefret Suçlarını Ekonomi Servisi ITF (Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu) genel sekreteri David Cockroft, grev yasağına karşı eylemlerin amacına ulaştığını, yasada yer almayan yasağın neden olduğu atılmaların da telafi edilmesi gerektiğini dile getirdi. Cockroft, havacılık sektörüne dört buçuk ayı aşkın bir süre önce getirilmiş olan grev yasağının kaldırılmasıyla ilgili şu yorumu yaptı: “Böylece, Türkiye Çalışma Bakanı bana bu yasağın kaldırılacağı konusunda şahsen verdiği sözü yerine getirmiş oldu. THY’nin grev yasağı getiren değişikliği protesto ettikleri için işten çıkardığı işçilerin iadesini sağlamak sözünü yerine getirmesini bekliyoruz.” ITF başkanı Paddy Crumlin de grev yasağının ortadan kalkmışken, bu haksız düzenlemeye karşı çıkmış 305 kişinin işe iade edilmeleri gerektiğini dile getirdi. Yaz saati sona eriyor Ekonomi Servisi Türkiye ve Avrupa da yaz saati uygulaması bu hafta sonu sona erecek. ABD’nin yaz saati uygulamasını 4 Kasım’da sona erdirecek olması nedeniyle önümüzdeki hafta ABD piyasaları bir saat erken başlayacak. Buna göre normalde TSİ 16.30’da açılan borsalar 15.30’da açılacak. Türkiye ve Avrupa’da saatler 28 Ekim Pazar günü (cumartesi gününü, pazar gününe bağlayan gece) 04.00 te 1 saat geri alınacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle