17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EYLÜL 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA HABERLER Erdoğan’ın mitingindeki protesto gösterisinde çıkan olaylarda gözaltına alınan 7 kişi yargıç karşısına çıktı 7 Hopa davası başladı RECEP KAPUCU Şu anda fiziki işkence dışında o dönemi aratır hukuksuzluklar diz boyu ERZURUM Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mayıs günü Artvin’in Hopa ilçesinde düzenlediği mitinginde çıkan olaylarda gözaltına alınan ve haklarında örgüt propagandası yapmaktan dava açılan 7 kişi dün ilk kez hâkim karşısına çıktı. Duruşmanın tutuklu sanıkları Önder Öner, Görgü Demirpençe, ESP üyesi İbrahim Aksu, Ali Aksu, Erhan Köse, Şafak Ustabaş ve İdris Akbıyık yoğun güvenlik önlemleri altında Erzurum adliyesine getirildi. Polisler, tutuklu sanıklar için adeta etten duvar ördü. Erzurum Özel Yetkili 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmayı, CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ile İzmir CHP Milletvekili Musa Çam, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut ve tutuklu yakınları da izledi. Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı, soruşturma kapsamında tutuklu bulunan 36 kişi hakkında “örgüt üyeliği” suçundan takipsizlik kararı vermişti. Ancak “Mahir, Hüseyin, Ulaş, kurtuluşa kadar savaş”, “Hopa faşizme mezar olacak”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları nedeniyle 7 kişi hakkında örgüt propagandası yap maktan 4.5 yıl hapis istemiyle dava açılmıştı. Duruşma öncesi CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ile İzmir CHP Milletvekili Musa Çam parti binasında bir basın açıklaması yaptı. Bayraktutan, olayların Hopa’da olduğunu, yargılamanın Erzurum’da yapılmasına anlam veremediklerini belirtti. Bayraktutan, “Davalar başka illere kaydırılarak toplumdan kaçırılıyor. Bizler davaların takipçisiyiz ve buna göz yummamız mümkün değil. Erdoğan gittiği her şehirde kendine göre iyi bir şekilde karşılandı. Ama Hopa’da Sayın Başbakan’ın karizmasını çizdiler. Sayın Başbakan bunu kabul edemiyor” dedi. EMEK VE MESLEK ÖRGÜTLER : ‘Simge davadır’ İstanbul Haber Servisi DİSK İstanbul Temsilciliği, KESK Şubeler Platformu, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası, “Hopa davasının bir simge dava” olduğunu belirterek “Bizler, emek ve meslek örgütleri olarak ‘Yaşamı savunanlar yargılanamaz’ diyor ve bu davanın takipçisi olacağımızı bildiriyoruz” dediler. Emek ve meslek örgütlerince yapılan yazılı açıklamada, AKP mitingi öncesinde yaşanan Hopa halkının su ve yaşamı savunmak, emeklerine sahip çıkmak için gerçekleştirdikleri protesto esnasında polis saldırılarının; Metin Lokumcu’nun polis şiddeti sonucu öldürülmesinin ardından Hopa’ya yapılan “nokta operasyonu” sonucu 36 kişinin 4 günden fazla süren gözaltılar sonucu Erzurum’a sevk edildiği, 46 kişi hakkında çıkarılan yakalama kararları ile de aylardır bir sürek avının devam ettiği kaydedildi. Açıklamada özetle şu görüşlere yer verildi: “Türlü hukuksuzluklarla devam eden bu sürecin; AKP iktidarının; sermayenin talan politikalarının önündeki en büyük engel olan halk direnişlerini baskı ve zorla sindirmeye çalışma programının bir parçası olduğu Hopa’nın ardından Gerze’de ve Erzurum’da mücadele eden köylülere yönelik saldırılarla bir kez daha açığa çıktı. Hopa davası bir simge davadır.” MAMAK CEZAEV 12 Eylül yönetimi tutukluları gizlice dinlemiş ERDEM GÜL 4. Babıâli Günleri etkinliklerle devam ediyor. (Fotoğraf: AA BURAK AKBULUT) ANKARA Türkiye’de son yılların en ciddi gerçeği haline gelen dinlemelerin 12 Eylül döneminde uygulanan ilginç bir yöntemi darbenin 31. yıldönümünde ortaya çıktı. 12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi’nde yatan 46 tutuklu kadının anılarının yer aldığı yeni bir kitapta, cezaevi yönetiminin tutukluları gizlice dinlediği anlatıldı. 12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi’nde tutuklu kalan 46 kadının anıları, “Kaktüsler Susuz da Yaşar Kadınlar Mamak Cezaevi’ni Anlatıyor” adıyla kitap oldu. Tutuklu kadınlardan Sema Kanat Yiğit, Mamak Cezaevi’nde yönetimin tutukluları gizlice dinlediğini anlattı: “İdareyle yine kavgalıyız, onlar yine bir şeyler bulmuşlar, isteyecek; bizler de yine ‘hayır’lardayız. Günler böyle geçiyor. Ama bir anormallik var. Ne yapmaya kalksak, idare haberdar olmuş, gardını almış oluyor. Bu nasıl oluyor? Senelerin tecrübesiyle çok dikkatli davranıyoruz ama ne yaparsak yapalım, biliyorlar. Gülay idareye gittiğinde mi anlamıştı yoksa asker mi söylemişti hatırlayamıyorum, ama merakımız son buldu. Felicita’dan söz ediyorum. Felicita, koğuşa idarenin yerleştirmiş olduğu, sonradan varlığını keşfettiğimiz dinleme cihazıydı. Varlığından haberdar olduğumuz andan itibaren hayatımız değişti. Canı sıkılan yanına kuruluyor başlıyordu hayat hikâyesini anlatmaya. Ama ne hikâye, bildiği bulduğu ne kadar deli saçması varsa hepsini sayıp döküyordu... Sonra eylemlere dair ifşaatlarda bulunuyorduk, aklımıza esince sırlarımızı açıklıyorduk. Onlar bizi delirtemediler, ama biz eminim ki bu yolda epey bir mesafe aldık o dönemde...” ‘Gazetecilik üçüncü planda’ stanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, “Gazeteciliğin üçüncü plana atılmış olması, siyasetin ve ticaretin onun önüne geçmesi bugün yaşamakta olduğumuz sorunların başında yer alıyor” dedi. Sultanahmet Meydanı’ndaki 4. Babıâli Günleri kapsamında düzenlenen panelde konuşan Erinç, Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun görüşü ne olursa olsun yargılanan her gazeteciye destek vermeye çalıştığını belirtti. Erinç, bu desteğin sadece bilinen duruşmalarda verilmesinin önemli bir eksiklik olduğunu ifade ederek, bu konuda yayın organlarının gerekli çabayı göstermediğini söyledi. Erinç, TGC’nin anayasa çalışmalarında ne önerilebileceği konusunda bir çalışma başlattığını açıkladı. 12 12 Eylül sürüyor di, o yargıçlar iki gün sonra görevinden alınmadı. Hatta hiç beklenmedik uygulamalara bile tanık olduk. Örneğin, yönetim baskısı ile işkenceler konusunda birçok yargıç ve savcı işi yokuşa sürerken Yargıç Keskin Kaylan gibi yargıçlar da görev yapabildi o dönemde. Keskin Kaylan, işkencelerin yoğun bir biçimde gerçekleştirildiği Ankara Emniyet Müdürlüğü DAL (Derin Araştırma Laboratuvarı) bölümüne ilişkin yapılan başvuruları ciddi buldu ve bunu mahkeme kararına yansıttı. Keskin Kaylan’ın, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 3 No’lu Askeri Mahkemesi’nin 29 Nisan 1981 günlü oturumunda verdiği ve o günün koşullarında çok anlamlı ve cesur bir uygulama olan ara kararı, duruşma tutanaklarına göre şöyledir: “...sanıkların duruşmadaki savunmalarının fotokopilerinin onaylı örneklerinin eklenerek kendilerinin emniyet sarayından gözleri bağlı olarak Yusuf Kahraman Polis Okulu olduğunu söyledikleri yapıda garaj gibi bir yere götürüldüklerini, burada hücre ve işkence odaları bulunduğunu, kendilerine çeşitli işkenceler yapıldığını, işkence yapanların birbirlerine askeri rütbe ve adlarla hitap ettiklerini, zaman yer ve kişi de bildirmek suretiyle belirttiklerinden, işkenceye karşı olduklarını, bunu benimsemediklerini açık ve kesin olarak açıklamış olan Milli Güvenlik Konseyi yönetim ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne beslenen güven ve saygıyla, adalete gölge düşmemesi için gereğinin takdiri için Sıkıyönetim Komutanı’na duyurulmasına...” Sivil yargıç Keskin Kaylan’a, böyle bir karar verdiği için 12 Eylül’de bile kimse “Sen şuradan kalk, şuraya otur” demedi. Bir de bugüne bakın... Yargıçlar, savcılar oradan alınıp oraya veriliyor... 12 Eylül’den daha fazla baskı altındalar... Dedim ya, ayyuka çıkan insanlık dışı fiziki işkenceleri dışında 12 Eylül koşulları halen devam ediyor, hem de artarak devam ediyor. Yasalarla, kanun hükmünde kararnamelerle kalıcılaştırılarak devam ediyor. Şimdiki siyasi içerikli soruşturmalarla ilgili olarak gözaltına alınanlar ve tutuklananların fiziki işkence görmemeleri de statülerinden kaynaklanıyor, o kadar... B TT Alevi örgütleri isteklerini AKP’nin sürekli göz ardı ettiğini söyledi ‘Çalıştay sözde kaldı’ İstanbul Haber Servisi Alevi örgütleri, AKP hükümeti tarafından seçim zamanında gerçekleştirilen Alevi çalıştaylarının sözde kaldığını, Alevilerin isteklerinin sürekli göz ardı edildiğini, din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmadığını, cemevlerinin ibadethane sayılmadığını belirttiler. Alevi örgütlerinin görüşleri özetle şöyle: Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Fevzi Gümüş: Alevi açılımlarının başından beri samimiyetsiz olduğunu ve bir sonuç çıkmayacağını söyledik. AKP, Alevi açılımı yaptı ve bu açılımın sonunda Alevilerin devletleştirme politikaları yapılıyor. Cemevleri hâlâ yasal anlamda bir yere oturmuş değil. Alevi çocukları AİHM’nin verdiği karar doğrultusunda hââ zorunlu din dersi görüyor. Diyanetin ülke gündeminde söz yetkisi giderek arttırılıyor. Yine Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesine ilişkin somut bir adım atılmadı. Tüm bu sözler seçim dönemlerinde Alevilere şirin görünmek adına seçim meydanlarında dile getirilirken siyasiler seçim sonrasında Alevilerin taleplerini görmezden geliyor. Aleviler artık iki yüzlü siyaset istemiyor. Cem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hıdır Akbayır: Alevilerin sorunları birkaç oturumla çözülmez. Hükümetin konuya bakış açısı kişisel doğrultuda. Meseleyi baştan beri takip ediyoruz. Aleviliğin din dersi kitabında yer almasını Alevi toplumunu şimdilik susturmaya yönelik bir hareket olduğunu biliyoruz. Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül: AKP hükümetinin seçim döneminde raporlar hazırlayarak Alevilerin sorununu çözecekmiş gibi bir hava yarattı, ancak somut hiç bir adım atmadı. Bizi Alevi çalıştayları yaparak oyaladılar. Osmanlı’dan beri hep yakılıp yıkıldık. Türkiye gerçek anlamıyla demokratikleşmeden Alevilerin sorunu çözülmez. Bunu mevcut iktidar ise hiç gerçekleştiremez. Şahkulu Sultan Vakfı Müdürü ve Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Hüsniye Takmaz: Aleviler hep seçim döneminde hatırlanır, ancak kamu kuruluşları başta olmak üzere birçok alanda 2. sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz. Her şeyden önce en önemli sorunumuz Alevi gençlerinin kamu kurumlarında iş bulamaz hale gelmesidir. Yeni eğitimöğretim döneminde din dersi içinde imam hatip çıkışlı eğitimcilerin Alevi çocuklarına vereceği ders de en büyük sıkıntımız. Alevilik asimile edilerek Sünnileştirilmek isteniyor. Karacaahmet Sultan Vakfı dedesi brahim Bağrıyanık: Kimse bize gömlek giydirmeye çalışmasın. Ödediğimiz vergiler Diyanet’e akıtılmak yerine bizim ihtiyaçlarımız için kullanılsın. Seçim öncesi insanların ağzına bir parça bal çalarak susturmaya çalışıyorlar. Aleviler artık seçim döneminde verilen vaatlere inanmıyor. Yazar Alişan Birlik: Kendi siyasi iklimlerini gerçekleştirmek için Alevileri her seçim döneminde kullanıyorlar. Gündem yaratmak peşinde koşuyorlar. simsiz askerden mektup Mamak’ta yatan 46 kadın 2010 yılında kitabı yazmak için bir araya gelerek bir web sayfası oluşturdu. Mamak Cezaevi’nde tutuklu kadınlara iyi davranan ve yardım eden, isimlerini hiç bilmedikleri ve kendi aralarında “Küçümen” diye bir askerden 20 Ağustos 2011 tarihinde bir mektup geldi. Küçümen’in kitapta da yer alan mektubundan bazı bölümler şöyle: “İnsanlık dışı baskılara karşı kızların direnişlerine tanık oldum ve etkilendim. Kimi erkekler bile 6 copla bas bas bağırıyordu, ama kızlara 4050 cop vuruluyordu, sesleri çıkmıyordu. Bir gün 810 kız mahkemeden gelmiş, kafesin önünde kelepçelerinin açılmasını bekliyorlar. Pörtlek yüzbaşı, fırsat bu ya, kızın birinin sözde kelepçesini açmaya çalışırken bu işi uzatıp, kızın elini okşuyordu. Bunu görünce koşarak gidip elimdeki anahtarla çarçabuk kelepçeyi açtım. Bana ters ters bakmıştı.” Hüseyin Gülerce’den Çelik’e özür çağrısı Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “Acaba Kılıçdaroğlu, mezhep yakınlığı dayanışmasıyla mı Suriye’ye bu manada sahip çıkıyor” sözlerini köşesinde eleştirdi. Gülerce, dün gazetesindeki köşesinde “CHP, Baas, Aleviler ve Sünniler...” başlıklı yazısında, Çelik’in ifadelerinin maksadı aştığını belirterek “... sözleri Alevi vatandaşlarımızın bütününü üzmüştür, kırmıştır, rencide etmiştir, yaralamıştır. Tecrübeli bir siyasetçinin bunu görmesi lazım. Hatadan dönmek de fazilettir. Samimi bir özür, gönüllerin tamiri için bugün çok değerli hale gelmiştir. (...) Fakat özür dilemedikçe açılan yaralar kapanmıyor” dedi. Eylül bitti mi? Hayır bitmedi. Şu anda fiziki işkence dışında, 12 Eylül’ü aratır hukuksuzluklar diz boyu. 12 Eylül döneminde hukuk yoktu, ama kanun vardı hiç olmazsa. Şimdi o da yok. 12 Eylül’de en azından dava devam etmekteyken hasmı değiştiren kanun çıkartılmadı. Örnek mi istersin? Silivri’de görülmekte olan Ergenekon davasının iddianamesinde Atatürk’e hakaret edildiği savıyla ilgili savcılar hakkında davalar açtım. Bu davalar görülürken, “savcılar hakkında dava açılamayacağına” ilişkin kanun çıkarıldı. Biz avukatlar, 12 Eylül’de sıkıyönetim altında askeri savcılıklarda müvekkilimizin ifadelerini okuyabiliyorduk. O günlerde de hazırlık soruşturması gizliydi. Ama birtakım belgelerin, savunma açısından avukat tarafından incelenmesine kesinlikle engel olunmazdı. Askeriye savcıya gider, müvekkilimizin poliste, savcıda verdiği ifadeleri ve ilgili bir kısım evrakı inceleyebilirdik... Ya şimdi? Ergenekon davası ile ilgili olarak bir süre tutuklu kalan rahmetli dostum, hukukçu Engin Aydın’ın savcılık ifadesini, savunma avukatı olmama karşın vermedi o dönemin savcısı Zekeriya Öz. Niyeymiş? Gizlilik kararı varmış. Müvekkilimin ne ifade vermiş olduğunu bilmek zorunda olduğumu söyledim kendisine, bunun engellenemeyeceğini söyledim. “Engelliyorum işte, git bildiğin yere” diyerek çıktı işin içinden. Doğrudur, 12 Eylül, askeri mahkemelerle yargılama yaptı. Var olan mahkemelere sivillerden atama yaptı, askeri yargıda görevlendirdi. Ama, Yüksek Hâkimler Kurulu’na ehliyeti, liyakatı, atanma biçimi tartışılır üyeler getirmedi. 12 Eylül yönetimi, Yargıtay’ın yapısıyla oynamadı. Ehliyeti, liyakatı, kıdemi tartışılır kişileri Yargıtay üyeliklerine, Danıştay üyeliklerine topluca atamadı. Kenan Evren’in “Asmayalım da besleyelim mi?” gibisinden yargıya baskıları oldu, bazı hâkimler de durumdan vazife çıkararak bu görüşler doğrultusunda yanlı kararlar verdi belki ama, 12 Eylül’de bile “Sen ne biçim karar veriyorsun, sen ne biçim soruşturma yürütüyorsun” diyerek hâkimleri ve savcıları doğrudan görevden almalar olmadı. 12 Eylül’de sürpriz tahliyeler olduğunda, o tahliye kararlarını veren yargıçlara doğrudan müdahale edilme C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle