17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 15 EYLÜL 2011 PERŞEMBE 6 HABERLER ‘Öğrenciyi soymak harcınız değil’ stanbul Haber Servisi Üniversite öğrencileri, AKP’nin torba yasa ile getirdiği “harçlara” ve “yeni kayıtlara” yapılan zamları protesto etti, “Ferman Tayyip’in, üniversiteler bizimdir”, “AKP elini üniversitelerden çek” sloganları atan grup hükümetin içine düştüğü krizin bedelini öğrencilere ödetmeye çalıştığını bildirdi. Sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta “Öğrenciyi soymak ‘Harc’ınız değil” adıyla örgütlenen üniversite öğrencileri dün Taksim’de toplanarak Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Öğrenciler, “Öğrenciyi soymak harcınız değil” pankartı taşıdılar. Meydanda öğrenciler adına basın açıklaması yapan Dilek Yallı YÖK’ün yeni öğretim yılında harçlara zam yapılmayacağını belirtmesine karşın çok yüksek oranlarda zam yapıldığını söyledi. Yallı, “Farkındayız ki bunun yapılmasındaki amaç, Bologna sürecinin getirdiği bir sonuç olan eğitimin ticarileştirilmesi, hükümetin içine düştüğü krizin bedelini öğrencilere ödetme çabasıdır” dedi. Galatasaray Meydanı’nda çadır kuran ve imza toplayan GençSen yönetici ve üyeleri de üniversite öğrencilerine inanılmaz “Har(a)ç tuzağı!” kurulduğunu, 26 Ağustos tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla alttan ders alan öğrencilerin harçların katlanarak arttığını vurguladılar. Öğrenciler, normal, uzaktan ve ikinci öğretim arasındaki ücret farklarının kaldırılmasını, öğrenciyi mağdur eden uygulamaya son verilmesini istedi. Kabul Edilebilir Değil Savcılar ve Yargıçlar, ODATV sanıklarını neden içeride tuttuklarına ilişkin kamuoyunu ikna edici, bunun da ötesinde, kamuoyunun adalet duygusunu rahatlatıcı bir açıklama yapmak zorundalar. Bu yasal bir zorunluluk olmayabilir, ama insani ve vicdani bir sorumluluktur! Çünkü, 12 Mart askeri mahkemelerinde yargılanan bir insan olarak bakıyorum: İçinde delil sayılabilecek hiçbir belge, bilgi ve bağlantı, örgüt yapısı, örgüt ilişkileri, örgüt belgesi, örgüt eylemi, örgüt silahı, örgütle ilişkili somut bir kâğıt vb. belge olmadan, salt insanların, burada gazetecilerin, haber yazma, yazı yazma, kitap yazma gibi gazetecilik faaliyetlerini suçmuş gibi gösteren bir mantık var karşımızda! Ne iyi! Açık seçik gazetecilik faaliyetlerine bir “yasadışı silahlı örgüt” şapkası giydiriyorsun, insanları toplayıp içeri tıkıyorsun; üstüne üstlük tutuksuz bile yargılamaya yanaşmıyorsun... Bu kamuoyunun iyi niyetle açıklayabileceği ve algılayabileceği bir tutum değildir! Kabul edilebilir değildir, insanları, adaletten, mahkemeden, yargıççılıktan, hele hele savcılıktan soğutur, toplumda adalet duygusunu temelinden sarsar.. Mustafa, oradan sesleniyor, duyuyorum, biz de aynı durumda değil miyiz, diye... Sen ve oradaki hocalar, orada tutukluluk süreciniz dikkate alındığında ve uğradığınız haksızlığın büyüklüğü ve size yöneltilen suçlamaların tutarsızlığı ve kofluğu dikkate alınınca, dünyada büyük haksızlıklar grubuna girdiniz! Demek istediğim şu: Davanız, serbest bırakılmakla, tutuksuz yargılanmakla, mahkemenin sonuçlanmasıyla bile bitmeyecek büyüklüktedir! Vicdanlarınızı rahatsız edecek en küçük bir düşünce kalmayacak şekilde, sonuna kadar izlemek – gitmek zorundasınız.. ODATV davasında, iddianamenin dayandığı bir uyduruk metin var. Ne idüğü bilinmez, “Ulusal Medya Yapılanması2010” adında, sözde “gizli örgüt”ün (Ergenekon!!!) medyaya talimatlarını içeren dijital bir saçmalık! Böyle bir metnin suç belgesi olabilmesi için, en azından kimler tarafından yazıldığının, sahibinin gösterilmiş olması gerekir.. Ama suçlamayı yapanlar için böyle yasalhukuksal bir dert olabilir mi?! Bir bilgisayarın içine böyle bir metin yükle, sonra yüklediğini bul, arkasından da bir örgüt yarat ve insanları tutukla! Bir ihbar “epostası” yarat, kim ve ne olduğu bilinmeyen, sadece M. Yılmaz adına düzenlenmiş; üstelik iddianameye bile konmayan bir komplo ile, “Nedim Şener, Ergenekon’un propaganda biriminde çok gizli bir görevlidir” suçlaması oluştur! Buna dayanarak Şener’i içeride tut! Hadi bakalım ispat et gizli örgüt üyesi olmadığını, mantığını işlet! Hangi hukuk, hangi rejimin hukuku, nasıl bir rejimin savcılık ve adalet anlayışı, böyle hareket eder?! Nasıl bir hukuk düzeninde, siyasal rejimde yaşıyoruz? Bu komployu oluşturan iktidar içindeki resmi gizli yapılanmaların, ikitidarın ve adaletin her odağında kurdukları zincirin uzunluğuna ve “sağlamlığına” bakın... Bu yapılanmayla nasıl bir Türkiye oluşturduklarını, oluşturmak istediklerini anlayın. Yazının başında, bu tutuklamaların sürdürülmesine, akli, kamuoyunun vicdanını rahatlatacak bir açıklama gerekir, dedim Böyle talep olur mu, yargıya müdahale edilir mi, biçiminde sesler şüphesiz ki yükselebilir; hayır ben açıklanan iddianameyi okuyunca, akla yatkın ve ceza yasasında bulunabilecek herhangi bir suç unsuru göremeyince, savcı ve yargıçların bir açıklama borcu olduklarını düşünüyorum. Bu tamamen bir vicdanın isyanıdır. Bu adalet, bu anayasa, bu ceza yasası, onların babalarının malı değil, diye düşünüyorum. Sorumluluk, hukuk, adalet, insan hak ve özgürlükleri, vicdan diye bir şeyler var ortalıkta hâlâ! Bunlar var oldukça da, savunulacak ve dile gelecekler! İddianame, tamamen, gazetecilik faaliyetini suçmuş gibi gösteren ve öyle kabul eden bir anlayışta. Kendimi arkadaşlarımın yerine koyunca, kabul edilebilecek sıfır bir yönü olduğunu görerek, utanıyorum ve yazıyorum! Gazetecilik, suçmuş gibi gösterilemez.. Türkiye’nin üzerine örülmeye çalışılan hukuk dışı uygulama, yöntem, anlayış vb. kabul edilemez.. Yeni teşkilat yapısı yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı’nın görev tanımına ‘Atatürk tırpanı’ Eğitim sistemi sil baştan MAHMUT LICALI Topbaş: Salacak’tan bakınca bozulmuyor İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Dünya Su Konseyi Başkanı Lois Fauchon ve Marsilya Belediye Başkan Yardımcısı Martine Vassal’ı belediyenin Saraçhane’deki binasında kabul etti. Kabulün ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Topbaş, bir soru üzerine Zeytinburnu sahilinde özel bir firmaya ait inşaatı devam eden binaların İstanbul’un Salacak’tan bakılan şeklini etkilemediğini, başka noktalardan bakıldığında ise siluete giren noktaları bulunduğunu belirterek, “Bununla ilgili farklı girişimlerimiz var. Bunu daha sonra açıklarız” dedi. CHP: MEB’in ‘milli’ kısmı tarih oldu ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) teşkilat yapısı, dün Resmi Gazete’de yayımlanan kanun hükmünde kararname (KHK) ile sil baştan değişti. Bakanlık’ın hizmet birimlerinin sayısı 32’den 17’ye inerken daire başkanı ve şube müdürü kadroları yerine kariyer uzmanlık sistemi getirildi. İdari yöneticilere verilen ek ders ücreti uygulamasına da son verilirken düzenlemeyle MEB’in görev tanımındaki “Atatürk inkılap ve ilkeleri ile cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı öğrenci yetiştirme” ifadesi kaldırıldı. Bunun yerine, “öğrencileri, bedeni, zihni, ahlaki, manevi, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştirme, insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve beceriyle donatmak” amacı getirildi. Milli Eğitim Bakanı’nın Bakanlık hizmetlerini “milli güvenlik siyasetine uygun” olarak yapma görev tanımı da çıkarıldı. CHP Grup Başkanvekili Muharrem nce yaptığı yazılı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un KHK ile değiştirilmesine “Meclis’in devre dışı bırakılması, hükümetin Milli Eğitim Bakanlığı üzerinde 2002 yılından beri yürüttüğü özel politikanın finali olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘milli’ kısmı tarih olmuştur” diye tepki gösterdi. nce “Artık adı milli olan bakanlığın milli bir görevi olamayacağı bu hükmün çıkarılmasıyla ilan edilmiş bulunuyor” dedi. alma olanağı tanınmış oldu. MEB’de uzmanlık dönemi başladı: Şube müdürleri ve daire başkanlığı kadroları yerine kariyer uzmanlık sistemi getirildi. Bakanlık’ın yaklaşık uzman ve uzman yardımcısı kadrosunda 400 personel çalıştırılacağı belirtilirken, bu yıl bitmeden 50 ya da 100 uzmanın göreve başlayabileceği belirtiliyor. Uzmanların aylık ücretinin 3 bin 500 TL olacağı kaydedildi. Yöneticiye ek ders ücreti yok: Öğretmenler dışında yönetici ve personele verilen ek ders ücreti uygulamasına son verildi. TTK’nin yetkileri azaltıldı: MEB’in beyini olarak nitelendirilen Talim ve Terbiye Kuru Bakan Ömer Dinçer yeni teşkilat yapısının Bakanlık’ın merkezi ve büyük olan yapısından kaynaklanan koordinasyon ve bürokratik sorunları aşmak için yapıldığını belirtti. MEB’in KHK ile değişen yapısı bazı başlıklarla şöyle. Üst düzey yöneticilere sözleşme modeli: Bakanlık’ın merkez örgütünde uzman yardımcılığından müsteşara kadar olan üst düzey bürokratlar kadro karşılığı sözleşmeli olarak çalıştırılacak, bu statüdekilere yılda 4 ikramiye verilecek. Üstün gayret ve başarı gösteren üst düzey personele bakanın onayıyla 2 teşvik ikramiyesi ödenecek. Böylece üst düzey yöneticilere bir yılda 6 kez ikramiye lu’nun (TTK) üye sayısı 15’ten 10’a indirildi. Yöneticilere ‘performans’ kriteri: Bakanlık’ın her kademesindeki yöneticilere performans kriteri getirildi. Eski teşkilat yapılanmasında yöneticilerin görevlerine atanma ve bu görevlerde yükselmede ‘kariyer ve liyakat esas alınır’ ifadesi kaldırıldı. Rotasyon yasada: Öğretmenlerin özüre bağlı yer atamaları yalnızca yaz aylarında yapılacak. İl ve ilçe milli eğitim müdürleri ile okul müdür ve müdür yardımcılarına yönelik yönetmelikle düzenlenen rotasyon uygulaması KHK ile yasaya da girdi. Müdür ve müdür yardımcılarının atamasında hizmet süresi ve kıdemin yanı sıra performans da dikkate alınacak. Din Öğretimi meslek çatısına girmedi: Bakanlık’ın meslek eğitimine ilişkin birimleri Mesleki ve Teknik Eğitim Müdürlüğü çatısı altında toplanırken imamhatiplere yönelik faaliyet gösteren Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bu yapının dışında tutularak yapısı aynen korundu. Irkçı parti mitinginde özgürlük işareti Haber Merkezi Danimarka’da genel seçimler öncesi aşırı sağcı, göçmen karşıtı Danimarka Halk Partisi’nin (DPP) mitinginin ardından DPP başkanı Pia Kjaersgaard’la fotoğraf çektiren, Türk asıllı Danimarkalı Fatih Şen, yumruğunu havaya kaldırarak poz verdi. Ne yaptığının sorulması üzerine “Özgürlük işareti bu” yanıtını verdi. Daha sonra AFP muhabirine, yaptığı işaretin Türkiye’deki anlamını açıklayan Şen, “DPP çok ırkçı bir parti, onlara hiç saygı duymuyorum” dedi. Haşim Kılıç, yeniden Anayasa Mahkemesi başkanlığına seçildi Emekliliğe dek devam Arkadaşlarından sitem dolu mektup ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na Haşim Kılıç yeniden seçildi. Kılıç, 3.5 yıl sonra yaş haddinden emekliye ayrılıncaya kadar başkanlık görevini yürütecek. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na da Ahmet Akyalçın yeniden seçildi. Yapılan seçimde Anayasa Mahkemesi heyetinin hem Anayasa Mahkemesi başkanlığı hem de Uyuşmazlık Mahkemesi seçimi için oy kullandığını ifade eden Kılıç, “Yapılan oylamada 17 oydan 13 oy şahsıma verildi. Diğer 4 oy da arkadaşlara birer oy çıkması şeklinde dağıldı. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı için de 13 oyla Sayın Ahmet Akyalçın, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na yeniden seçildi” dedi. Oylamada, Başkanvekili Osman Paksüt ile üyeler Fettah Oto, Recep Kömürcü ve Burhan Üstün’e de 1’er oy çıktığı öğrenildi. Haşim Kılıç, kendisini hukukçu olmamakla eleştirenlere ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “1990 yılında ben mahkemeye seçildiğimden beri olumlu, olumsuz eleştirilerle karşı karşıya kaldım. Hiçbirine cevap vermedim. Demokratik ortamda bu eleştiriler olacaktır, biz bunları sabırla, anlayışla karşılamak zorundayız. Bu süreç içerisinde, 21 yıllık süre içerisinde 8 yıl başkanvekilliği yaptım. 2007’de 4 yıllık bir başkanlık görevi tevdi edildi. Şimdi de kalan 3.5 yılımı başkan olarak geçirmek üzere şahsıma böyle bir teveccüh gösterildi. Bu sonuç, beni eleştirenlerin, benim hukukçu olmadığım konusunda acımasızca, hiç de hak etmediğim şekilde yapılan eleştirilere verilen en güzel cevaptır diye düşünüyorum.” stanbul’da vahşet İstanbul Haber Servisi Bahçelievler’de para karşılığı ilişkiye girmek için anlaştığı 2 kişi tarafından Ayazağa Helikopter Pisti yakınlarındaki boş araziye götürülen, travesti Erol Ö’nün (29), gasp edildiken ve sırtından bıçaklandıktan sonra boğazı kesildi. Saldırganlar, kanlar içersinde yere yığılan Erol Ö.’nün cep telefonunu, kredi kartını ve parasını alarak kaçtı. Erol Ö, aldığı bıçak yaralarına rağmen yaklaşık 2 kilometre uzaklıktaki helikopter pistinin güvenlik kulübesine kadar yürüyerek yardım istemeyi başardı ve ardından hastaneye kaldırıldı. KORAM RAL ERENOĞLU CEZAEV NDE ‘Hukukçu değil’ iddialarına yanıt Balyoz’da dört subay daha tutuklandı İstanbul Haber Servisi Gölcük’te ele geçtiği ileri sürülen Balyoz Güvenlik Harekât Planı ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında dün 5 muvazzaf subay adliyeye getirildi. Aralarında Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Abdullah Can Erenoğlu ile Hava Pilot Tuğgeneral Mustafa İlhan’ın da bulunduğu 5 subay soruşturmayı yürüten Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından sorgulandı. İstanbul Merkez Komutanlığı’na bağlı bir araçla Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirilen Koramiral Erenoğlu, Tuğgeneral İlhan ile kurmay albaylar Önder Çelebi, Ender Kahya ve Yusuf Afat Çırağan Caddesi üzerindeki, savcı ve hâkimler tarafından kullanılan kapıdan binaya alındı. Adliyede Savcı Ayar tarafından ifadeleri alındıktan sonra mahkemeye sevk edilen 4 muvazzaf subay tutuklanırken Kurmay Albay Yusuf Afat serbest bırakıldı. Şans Topu çekildi Haber Merkezi Şans Topu oyununda kazanan numaralar 4, 9, 12, 24, 29 + 14 olarak belirlenirken 5+1 bilen 2 kişi 260 bin 212 lira kazandı. Çekilişte 5 bilenler bin 301 lira, 4 artı 1 bilenler 205 lira, 4 bilenler 16.35 lira, 3 artı 1 bilenler 12.25 lira, 3 bilenler 2.20 lira, 2artı 1 bilenler 3.95 lira, 1+1 bilenler 2.25 lira kazandı. stanbul Haber Servisi Silahlı saldırı sonucu öldürülen eski Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in arkadaşları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Hrant Dink’in doğum gününde mektup yazdı. Milliyet’ten Hasan Cemal, Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu, Birgün’den Ümit Alan ve Taraf gazetesinden Levent Yılmaz dün köşelerini Hrant’ın Arkadaşları’nın yazdığı mektuba ayırdı. “Sayın Başbakan, Nedir daha derine inmeyi engelleyen o ‘büyük kasabanın sırrı’?” sorusunun yöneltildiği mektupta, şu ifadelere yer verildi: “15 Eylül, Hrant Dink’in doğum günü. Yaşasaydı, 57 yaşına basacaktı. Böyle bir günde, Başbakan Erdoğan’a bir mektup yazdık. Beşinci yılına yaklaşan adalet arayışımız kadük kalmıştır. Dilekçe verdiğimiz topyekun devlet, kendini katile yakın gördü. Zaten; katil, polis, bayrak ve muzaffer gülümseme kahramanlık posterinde poz vermişti. Bir türlü ilamını malum edemediğiniz o kalabalık güruh, elbirliği ile kurşun sıkmışlar, kaçmışlar, saklanmışlardı. ‘Adalet, namus sözümdür’ diye ölü evinde ant içtiğiniz halde, Hrant Dink’i işaret parmağıyla gösterip ‘Bunu’ diyen yardımcınızı ‘Meclis Başkanı’, resmi makamda adamları resmen, ‘yakarız canını bak’ diyen valinizi vekil, emanet edilen canı kollamayan Emniyet Müdürünüzü vali, 17 yaşındaki O.S.’yi kocaman Ogün Samast ettiniz. Kan adaletle susar, şikâyetçiyiz. sim verdik soruşturun diye, çişleri Bakanınız, olmaz onlar bizim çocuklar dedi. Dışişleri Bakanınız A HM savunmasında bu toprakların yiğit evladına Nazi dedi...” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle