17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EYLÜL 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 13 Tören Çanakkale’de 18 aydır tutuklu olan Cihan Kırmızıgül, savcının beraat istemine karşın serbest bırakılmadı Dikmener Ödülü Küçükkaya’ya Haber Merkezi Eski Cumhuriyet Gazetesi Yazıişleri Müdürlerinden Bülent Dikmener adına bu yıl 32’ncisi düzenlenen “Bülent Dikmener Haber Ödülü” sonuçları açıklandı. Orhan Erinç, Turgay Olcayto, Ergin Konuksever, Ulvi Yanardağ, Yalçın Bayer, Fikret Dağlıoğlu, Müfit Alaçalı ve Yalçın Eryalçın’dan oluşan seçici kurul, ödülün Cumhuriyet gazetesinde 30 Nisan 2010 ile 16 Nisan 2011 tarihleri arasında yayımlanan Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgili haberleri ile Aykut Küçükkaya’ya verilmesini A. Küçükkaya kararlaştırdı. Hürriyet gazetesinde 18 Kasım 2011’de yayımlanan “Yanlış Çiçek dinlendi” başlıklı haberiyle Toygun Atilla’ya “Jüri Özel Ödülü” verildi. Gazetemiz Çanakkale muhabiri Turhan Narler adına bu yıl beşincisi düzenlenen “Turhan Narler Yerel Gazetecilik Ödülü”nü ise Çanakkale Ton TV’den Ogün İnal ile Batman Çağdaş gazetesinden Arif Aslan kazandılar. Ödüller 24 Eylül’de Çanakkale’de düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. ‘Her gelen vuruyordu’ H LAL KÖSE Çalışanlar yorum yapmadı Elkon nşaat çalışanları ise sorularımıza “yetkileri olmadığı” gerekçesiyle yanıt vermedi. Şirket çalışanları fotoğraf çekilmesinin de “gereksiz” olduğunu belirtti. ‘Can güvenliği yok’ İstanbul Haber Servisi Şişli Esentepe’de bulunan Gazeteciler Mahallesi’nde devam eden otel inşaatı, bölgeyi tehdit ediyor. Çevre sakinleri “Önce yol çöktü. Daha sonra evlerimizin duvarları çatladı. Can güvenliğimiz tehlikede” dedi. Yurttaşlar, inşaatın zemininde iki gün önce toprak kayması meydana geldiğini ve taşeron olarak çalışan bir işçinin yaşamını yitirdiğini öne sürdü. İnşaat yetkilileri ise bu konuda açıklama yapmadı. Yurttaşlar, “Burada zemin etüdü yeterince iyi yapılmadı. Evlerimizin duvarlarında çökme meydana geldi. Doğalgaz hattı zarar gördü” dediler. Şişli Belediyesi’nden yapılan açıklamada, “İnşaat, ruhsatlı, yasal olarak devam ediyor. Kazı çalışmaları yapılırken, kanalizasyondan geçen atık sularının toprağa sızması sebebiyle toprak yumuşamıştır. Toprağın yumuşaması nedeniyle çökme meydana gelmiştir. Fen İşleri ekiplerimiz tarafından yapılan yol onarım çalışması devam etmektedir” dedi. Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi Cihan Kırmızıgül (22) Kağıthane’de bir markete düzenlenen molotoflu saldırıya katıldığı iddiasıyla 18 aydır tutuklu yargılandığı davada, savcının beraat talebine karşın tahliye edilmedi. Üniversite sınavını 700. olarak kazanan Kırmızıgül, bir arkadaşını ziyaret ettikten sonra evine dönmek için durakta otobüs beklerken, 20 Şubat 2010’da Kağıthane’de gözaltına alındı. Kırmızıgül’ün molotof eylemine katıldıktan sonra kaçarken yakalandığı, üzerinde göstericilerin eylemde yüzlerini kapatmak için kullandıkları puşinin ele geçtiği iddia edildi. Kırmızıgül dün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde beşinci kez yargıç karşısına çıktı. Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta, yargılama süresince gizli tanığın çelişkili beyanları dikkate alındığında, şüphede kalındığını belirtti. Şüphenin sanık lehine yorumlanacağına dikkat çeken Savcı, yeterli delil elde edilemediğinden Kırmızıgül’ün beraatine karar verilmesini talep etti. Kırmızıgül de gözaltına alındığında yaşadıklarını anlattı: “Kaçmıyordum. Beklerken arabadan inen bir polis beni yere yatırdı. Lağımın içine soktu. Sonra bir arabaya koyup zemine yatırdılar. Polisler üzerime basıyordu. Karakolda küçük bir odaya koydular. Her gelen polis bir iki tane vuruyordu. Adli Tıp’a çıkarken de tehdit ettiler. Doktora ‘kapı çarptı’ diyeceksin dediler.” Mahkeme ise Kırmızıgül’ü kaçma ve kuvvetli suç şüphesi, delilleri karartma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle tahliye etmedi. Heyet davayı 16 Kasım’a erteledi. Kırmızıgül’ün ağabeyi Serhat Kırmızıgül, Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma Platformu adına yaptığı açıklamada “Cihan 16 Eylül’de 23. yaşına girecek. Çıksaydı güzel bir doğum günü olacaktı. Sadece İstanbul’da 100’den fazla öğrenci, böyle zorlama delillerle cezaevlerinde tutulmakta” dedi. Okuyun, Ağlayın!.. Yer: Oslo, Norveç... Tarih: Büyük olasılıkla 2010 yılı baharı... Toplantı odasındaki taraflar: Dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, MİT Müsteşar Yardımcısı (bugün müsteşar) Hakan Fidan, PKK Kandil yöneticileri Sabri Ok, Mustafa Karasu ile PKK’nin Avrupa’daki mensupları Zübeyir Aydar ve Adem Uzun... Bir de “Koordinatör Ülke Temsilcisi” sıfatını taşıyan, en az üç farklı tip İngilizce konuşan bir arabulucu.. Yapılan konuşmalardan, bu görüşmenin “Beşinci Oslo Toplantısı” olduğu anlaşılıyor. Yani iki tarafın uzun bir süredir buluştuğu, konuştuğu, “siyasi çözüm” aradığı kolaylıkla görülebiliyor. Zaten iki tarafın kullandığı pek samimi ifadeler de bunu doğruluyor!.. Oslo’daki beşinci toplantıya ilk kez katılan Hakan Fidan’ın şu “açılış” konuşması, buluşmanın ne denli önemli olduğunu gösteriyor: Tanıştığımıza memnun oldum. Bu ekibin yeni üyesiyim. Yaklaşık bir ay önce İmralı’da Sayın Öcalan’la bir araya geldik... Müsteşar yardımcısıyım ama Sayın Başbakanımızın özel temsilcisiyim... Olayın teknik görünen bir çalışmadan öte daha siyasi içerikli bir boyuta taşınması ihtiyacı hasıl olunca Sayın Başbakanımız beni bu konuda görevlendirdi... Nasıl? Gayet net ve açık değil mi?!.. Başbakan’ın siyasi olarak görevlendirdiği temsilcisi, PKK’nin lider kadrosuyla Oslo’da siyasi çözümü tartışıyor!.. Sorunlu Konuların Çaresizliği çindeyiz PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Hangisinden başlamalı bilmem ki! Konuların tümü de öncelikli nitelikte. Atatürk’ün laik demokratik Cumhuriyeti emanet ettiği yurtseverlerin beynine ve içine oturan ilk konu; Silivri Zulümhanesi’ndeki yapay adıyla Ergenekon davasıdır. Çünkü; başı sonu belirsiz bu düzmece senaryolu davada dayanaksız, kanıtsız dört seneye varan tutukluluk infaza dönecek biçimde uzatılıp gitmekte. Suçlamaların içeriğinde iktidara muhalif olmak yatıyor. Görünür açıklıktaki bu suçlamalar Sayın Başbakan’ın “Taraf olmazsan bertaraf olursun!..” tanımında belirginleşmiyor mu? Bu durumu içlerine sindiremeyen hâlâ suçları kanıtlanamamış olanlarla savunmanların baştan beri davanın savcı ve yargıçlarından istemleri tutuksuz yargılanmak. Devamlı ret gören bu hukukun üstünlüğünün gereği olan istem, sayısız oylamada mahkeme Başkanı’nın oluruna karşın üyelerin olumsuz oylarıyla reddediliyor. Onur kırıcı bu tutumlara dayanamayıp yaşamını yitiren, onulmaz hastalıklara yakalanan, intihar edenler bile bu yargıçların vicdanlarını hiç rahatsız etmiyor. Öyle ki Cumhuriyet gazetesine saldırının nasıl ve kimlerce kurgulandığının polisteki faillerini kanıtlamasına ve bu açıklamalarındaki kişilerin takibe uğratılmalarını yüreklice istemesine karşın savcı ile yargıçlar küçülmeyi kabullenerek oralı olmuyorlar. Bu hukuksuzluğa isyan eden tutuklu yakınları ki daima kendilerini de içerdekilerle birlikte hissederler, “Vardiya Bizde Platformu”nda bir araya gelen tutuklu eşlerinin öncülüğünde Silivri Tutukevi önündeki meydanda 10 Eylül 2011 günü saat 11.00’de basın bildirisiyle yakınlarının tutuksuz yargılanmaları isteğini toplumun ilgisine sundular. Bu haklı istekleri yerine getirilinceye kadar orada kalmak için çadırlar oluşturdular. Başta İP ve Öncü Gençlik üyeleri olmak üzere tüm siyasi parti temsilcileri ile duyarlı yurttaşlar, eyleme hak vererek katıldılar. İsyanları bu satırları yazdığım anlarda da devam ediyor. Dileğim bu eylemi kulakları var duymazlar, gözleri var görmezlerin işitip görerek hukukun üstünlüğünü ve adil yargılamayı kanıtlamalarıdır Ayrıca Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun İzmir’de yaptığı 35. Başkanlar Konseyi toplantılarına katılan Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a bu haksız uy gulama iletilmiş. Bakan da “İster gazeteci, ister sade vatandaş olsun, uzun tutukluluk sürelerinin bir hükme, infaza dönüşmemesi lazım” cevabıyla haklılığı kabul etmiş. Hadi sevgili öğrencim, bakanlıktaki başarılı çalışmalarının yanına bu inancını da işleme koyma gücünü kullanarak bir de demokratik hukuka imzanı at! Niyetim, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’ın kısa bir süre önce has dostu saydığı Suriye’yi şimdi suçlayıcı duruşunu eleştirmesine tepkiyle “Sayın Kılıçdaroğlu, mezhep yakınlığı nedeniyle mi Suriye’ye sahip çıkıyor?” diyen Çelik’in siyasetindeki bölücü duruşunu kınamazken, yazmayı sürdürürken salı sabahı PKK’nin Şırnak’ın İdil ilçesinde ve Şemdinli’deki saldırı haberiyle gene sarsıldım. Devlet nerede, demekten kendimi alamadım. Acımasız PKK’nin sempatizanları, suratlarını maskeleyip caddelerde lastik yakma eylemiyle Apo lehine sloganlar atarak öğretmenevine yürüyerek pencerelerine molotofkokteyli atmışlar. Kalacakları ev bulamadıklarından orada barınmakta olan 50 öğretmeni yeni bir Madımak yangını örneği öldürmeye kastederek hakaretle, kovucu naralar atıyorlar. Yani kabadayılıkla meydan bizim demek istiyorlar. Bu yetmiyor. Şemdinli’de teröristler meydanda yapılmakta olan düğüne davetli sıfatıyla katılıp düğün sahiplerinin arasından yakın uzaklıktaki Emniyet Müdürlüğü’yle Jandarma Komutanlığı’nı yaylım ateşine tutuyorlar. Orada görevli bir polisle askeri şehit ederlerken, iki ateş arasında kalan konuklardan iki amcaoğluyla 14 yaşında liseli erkek öğrencinin de yaşamının yitirilmesine neden oluyorlar. 10’nun üstünde insanı da yaralıyorlar. Devlet nerede derken, haklı değil miyim? Bu olayların üzüntülerini yaşarken halkımızın yurt ve dünya hakkındaki kayıtsızlık ve bilgisizliklerinin de acılarını yaşıyorum. Örneğin; Pakize Suda televizyon ekranından Türkiye Konuşuyor adlı programının birinde sokakta, özellikle kadınlara ve genç kızlara “Meclis’te kaç kadın bakan var?” diyor, ikincisinde de önüne gelen herkese “Gazze nerede”diye soruyor. Cevaplar eğitimli eğitimsiz hepsinde sıfır. Demek ki bütün gün dizi ve internet oyunlarını izlemek onlara yetiyor. Yazık ki yazık derken elimden üzülmekten başka bir şey gelmiyor! Pekii, siyasi çözümü ne üzerinden tartışıyorlar? Önderlik’in o pek meşhur “Yol Haritası” üzerinden tabii!.. Önderlik kim mi?.. Pek cahilsiniz, Abdullah Öcalan tabii ki!.. Zaten toplantının tümünde, MİT ya da PKK adına konuşanlar “Önderlik” demediklerinde de “Sayın Öcalan” diye söz ediyorlar, İmralı mahkumundan.. Hele Hakan Fidan, İmralı’daki görüşmeyi PKK’lilere anlatırken Öcalan’ı öve öve bitiremiyor: Hapishanede geçen on senenin ve okumanın verdiği çok ciddi bir transforme edici gücü var... Şimdi bulunduğu yerden çok daha sağlıklı, çok daha objektif, çok daha nesnel, var olan sıcak şartlardan etkilenmeyen çözümlemelere ulaşıyor. Bunu sürekli satır aralarında felsefi olarak görmek beni memnun etti!.. Şu memnuniyete, şu hazza bakın!.. Böylece, Öcalan’ın tüm sıfatlarının yanında “felsefeci” kimliğinin de günümüzün MİT Müsteşarı tarafından eklendiğini öğrenmiş bulunuyoruz!.. PKK’li Mustafa Karasu’nun, “Dördüncü Oslo görüşmesinde somut karar alınmıştı, önderlik yol haritası verecekti ve müzakere edecektik” demesi üzerine bu kez diğer MİT görevlisi Afet Güneş atılıyor: Tamam ben de diyorum ki, önderliğin yol haritası elimde. Maddeleri de belli. Hadi buyrun müzakere edelim!.. Yani bize o zamanlar pompalanan, “Öcalan’ın 150 sayfalık yol haritasına el kondu” haberlerinin nasıl da palavra olduğu ortaya çıkıyor. Bırakın el konulmasını, üst düzey iki MİT görevlisi tarafından taa Oslo’ya servis edildiği görülüyor, üstelik üzerinde müzakere edilmek üzere!.. Bu görüşmenin tamamını anlatmak isterdim; Afet Güneş’in “Bir şeyler yazın da önderliğe götürelim ama n’olur kısa yazın. Ona da (Öcalan yani) yalvarıyoruz kısa yaz diye” şeklindeki eğlenceli anlatımını, Haburla ilgili diz dövmeleri, hepsini yazmak isterdim ama yerim dar... İbret için, nasıl güdüldüğümüzü, nasıl aldatıldığımızı görmek için, nasıl canciğer, kuzu sarması olduklarını anlamak için mutlaka bulun, okuyun, ağlayın!!! ki insan Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Biri taze milletvekili, Mehmet Metiner... Biri aylardır Silivri’de tutuklu gazeteci, Doğan Yurdakul... Biri, yıllar önce Tayyip Bey hakkında söylediği “ağır mı ağır” sözleri internete düşünce televizyona çıkıp, “Cahiliye dönemimdi, Başbakanımdan binlerce kez özür diliyorum” dedi... Diğeri, kanserin son aşamasında olan eşini hastanede ziyaret etmek istedi, “izin verilsin mi” kara komedisi oynanmaya başlanınca “Merhamet talep etmiyorum. Yasal hakkımı istiyorum” dedi... Kıssadan hisse: Duruş çok ama çok önemlidir... BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Süzülmüş et 1 ya da tavuk suyu. 2/ Hatay 2 ilinde bir ır 3 mak... Fayda. 3/ 4 Bir bağlaç... Bir dakikanın alt 5 mışta biri. 4/ 6 Haberci... Kö7 pek. 5/ Çingene çocuğu... Sat 8 rançta özel bir 9 hareket. 6/ Ka1 2 3 4 5 6 7 8 9 yak sporundaki yarışma dallarından biri. 7/ 1 T A T L A R İ N “Kışlanın önünde redif 2 U L A D İ R İ L sesi var / Bakın çanta 3 R E M B E T İ K O sında nesi var / Bir 4 N B A N A K G çift kundurayla bir de 5 A B U L İ A L O fesi var” (Türkü)... Te6 L O R T A R İ F mel niteliğinde olan. 7 I R A K T A T O 8/ “Biz kimseye A B tutmayız / Kamu âlem 8 K A T İ B E 9 N A Ş A A S İ birdir bize” (Yunus İmre)... Halk dilinde yağ tavasına verilen ad. 9/ Vücut ısısı... Birine dokunsun diye söylenen söz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türkülerde yinelenen dizelere verilen ad. 2/ Kürkü değerli bir yaban kedisi... ABD Merkezi Haberalma Örgütü’nün simgesi. 3/ Nikel elementinin simgesi... Pelinle kokulandırılmış sert bir içki. 4/ Düşmanın kafa derisini, savaş ganimeti olarak kesip alma eylemi. 5/ İnce dantel... Eski Mısır’da güneş tanrısı... Hayat arkadaşı. 6/ Halk edebiyatına özgü genellikle dört dizeden oluşan şiir türü... Parlak kırmızı renkte bir süs taşı. 7/ Alyuvar. 8/ Dünyamızın uydusu... Asma kütüğü. 9/ Yaş duvar sıvası üzerine yapılan resim... Kokmuş hayvan ölüsü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle