17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 HAZ RAN 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 FT: Enflasyon artıyor Merkez yeniden düşünsün Türkiye’de beklentilerin üzerinde gelen mayıs enflasyonu dışarıda da endişe yarattı. FT: Türkiye’nin alışılmamış para politikası konusunda yeniden düşünme zamanı. Ekonomi Servisi Tüm beklentileri aşan mayıs enflasyonuna ilişkin yurtdışında yapılan değerlendirmelerde, Merkez Bankası’nın alışılmamış para politikasının gözden geçirilmesi gerekip gerekmediği üzerinde duruluyor. Financial Times (FT) gazetesi, “Türkiye’nin alışılmamış para politikası konusunda yeniden düşünme zamanı mı” derken enflasyonun, Merkez Bankası’nın tartışmalı politikasının ekonominin ısınmasını durduramadığı korkularını körükleyeceğini yazdı. FT, “Türk politika belirleyicileri, seçimlere bir hafta kala yayımlanan enflasyon verileriyle hoş olmayan bir sürpriz aldıktan sonra ulusal seçimler sona erdiğinde faiz oranlarını yükseltme ve mali politikasını sıkıştırma yönünde artan bir baskı altında kalacak” yorumunu yaptı. İngiliz gazetesi, “Hızla genişleyen cari işlemler açığına işaret ederken iç talebinde, kredi patlamasında yansıyan hızlı büyümeyi sert bir inişin izleyebileceğinden korkan yatırımcılar, Türk ekonomisinin görünümü konusunda giderek daha tedirgin oluyor” dedi. Öte yandan Merkez Bankası tarafından mayıs ayı fiyat gelişmelerine ilişkin yayımlanan değerlendirmede, geçen ay tüketici fiyatlarının yüzde 2.42 arttığı ve yıllık enflasyonun yüzde 7.17 düzeyine yükseldiği hatırlatılarak bu yükselişte taze meyve fiyatlarında sezon geçişlerinden kaynaklanan yüksek artışlar ve baz etkisinin belirleyici olduğu bildirildi. Haziranda meyve fiyatlarındaki aşağı yönlü düzeltmeyle enflasyonun tekrar düşüş göstermesinin beklendiği kaydedildi. Kavramlar Tersyüz... “Bu seçim döneminin toplumsal kayıtlara, sivil tarihe tarafsız geçişi nasıl olabilir” sorusuna gerçekten tarafsız yanıt vermek olanaksız olsa da olabildiğince önyargılardan arındırılabilmiş altı çizilesi saptamaların başında, “Önyargıların, cepheleşmenin katılaştığı, çok gerilimli, bir o kadar da tersyüz edilmiş kavramların bir kez daha tersyüz olduğu...” cümleleri yer alabilir... Dünya ve Türkiye’de “Büyük değişim geçirmiş, geçmiş milli görüş kimliğinden kopmuş, Türkiye’yi AB’ye taşıyacak, muhafazakâr demokrat kimliği, liberal politikalar izleyicisi, yenilikçi, değişimden, sivilleşmeden yana, statükoya savaş açmış.. AKP iktidarı” gitti.. “Yasama, yürütme, yargıda elde ettiği büyük güçle yetinmeyen, özerk ve kamu kurumlarındaki kadrolaşmasını da yetersiz gören, başkanlık sistemi, daha otoriter bir iktidar gücü için istediği anayasa değişikliklerini yapmak üzere yetki, mutlak iktidar gücü isteyen AKP iktidarı” geldi.. ortak tanımlamaları kabul görüyor... AKP’nin “Statükoya, darbelere karşı güçlü, sivil iktidar, ileri demokrasi projeleri...” söylemleri ile “akıllıya 40 kere delisin denerek deliliğine inandırılması” yöntemli siyaset yapma süreci, AKP’nin 12 Eylül referandum süreci ile yürürlüğünü yitirdi. AKP, lideri, yönetim kadroları ile ilan edilmemiş olsa da yakaladığı çok etkin polisiye, iktidar gücünü kullanarak... baskıyla, her türden muhalefeti sindirerek oylarını tırmandırmayı yeni siyaset, strateji yöntemi olarak seçti. Başbakan Erdoğan’ın kontrol edilemez öfkesi, beklenmedik çıkışları ile açıklanabilecek bir seçim kampanyası, miting meydanları havasından söz etmiyoruz. Söylemlerin bütünlüğü, her olaya yönelik değerlendirmeler, çıkışlar, analizler, atılan adımlar... bir paket olarak, “Oy gücü, oy çoğunluğu her şeydir. İstenilen, yönetim hakkının halk tarafından iktidara, liderine teslimdir..” olarak açıklanabilecek, gerçek demokrasilerde yeri olmayan, ancak sivil diktatoryal gidişle tanımı yapılacak bir yolda hızla gidişin kaldırım taşları örülüyor... En somut kanıt Başbakan Erdoğan’ın en son miting meydanı söyleminde açık açık söylediği üzere, “Meclis’te istedikleri sayıda milletvekilini elde edebilirlerse, referanduma da gerek duymadan anayasa değişikliğini yapabilecekleri..” ilanı değil mi? Demokrasinin özünde, demokratik sivil anayasa metinlerinin içeriği kadar toplumsal uzlaşı aramak olmazsa olmaz koşullardan değil midir? İktidar, Meclis parmak sayısı gücü ne olursa olsun, sivil demokratik anayasa değişikliklerinden sözün açılabilmesi için, sadece Meclis’teki partilerin değil, dışında kalan tüm partiler, toplumsal sivil örgütlenmelerin uzlaşısını aramak önkoşul sayılmaz mı? Seçim kampanyası sürecinde iktidarın, liderinin tırmandırdığını kimselerin yadsıyamayacağı miting meydanlarının kavgacı, gerilimi tırmandıran üslubunun üzerine, seçim kampanyası süreci içinde yaşananları, tanıklıklarımızı şöyle bir yana koymaya kalkışsak... ortaya çıkan tablo, Cumhuriyetten günümüze mutlak iktidar gücü kullanma arayışlarında sınır tanımamada, AKP liderinin, Demokrat Parti dahil, geçmişin tüm iktidar partilerini mumla arattığı değil mi? En küçük bir karşı gösteri, pankart, söylemde orantısız polis gücü kullanma sadece bir boyut... Gaz bombası sonrası kalp krizi geçirerek ölen, kamera görüntüleri ile olayları yatıştırmaya çalıştığı sabit emekli öğretmenin arkasından, Hopa protestocularını çete ilan edip “içlerinden biri de kalp krizinden ölmüş..” diyebilen bir Başbakan, bu ülkenin geleceği, gerçek, sağlıklı demokratik gidişi için umut olmayı unutun, güvence olabilir mi? Ankara’da Hopa olaylarını protesto için eylem yapılırken polisin orantısız güç kullanması sürecinde, öfkesini denetleyememiş, panzer üzerine çıkmış bir genç kadından söz ederken “kadın mı kız mı bilemem..” vurgulaması ile ahlaki suçlama, cinsellik üzerinden ayrımcılık yapmaya, damgalamaya, bir biçimde hakarete kalkışan bir Başbakan, demokratik bir düzende kadın haklarının güvencesi olabilir mi? Kürt sorununun çözümünde, tüm lider kadrolarının söylemlerinin bütününde, sürekli “siyasal İslami kimliği, birlikte yaşamanın tek yolu olarak gösteren” bir reçete, demokrasinin olmazlarından laiklik ilkesinin ayaklar altına alınmasının çok ötesinde, din üzerinden siyaset yapma suçunun sürekli işlenmesi, inanç özgürlüğünün çiğnenmesi, dinler ayrımcılığının kendisi değil midir? Ve demokrasinin özü, felsefesi bir ülkede çoğunluğun, güçlünün değil, azınlıkların, ezilenlerin haklarının güvence altına alınması değil midir? Ezilenlerin hakları yeşil kartla, kömürle, sadakayla, ayrımcılıkla ne kadar abartılırsa abartılsın, hak düzeni, yasalar içinde, tarafsız, herkes için yasal sendikal haklar, sosyal devlet düzeni içinde sağlanmıyorsa rejim ayağı eksik demokrasidir. Oy çoğunluğu, Meclis çoğunluğuna dayanılarak hele de güçler ayrılığı düzeni kırılarak.. azınlık, bireyin hakları kısıtlanıyorsa... demokrasi katledilmiştir... Aksa’dan karbon elyaf anlaşması Aksa ve Dow Europe GmbH arasında, karbon elyaf ve karbon elyaf esaslı ürünlere ilişkin ortak girişim için ön anlaşma imzalandı. Aksa’dan yapılan açıklamaya göre, söz konusu anlaşmayla her iki şirket, karbon elyaf ve karbon elyaf esaslı yüksek teknoloji malzemelerinin üretimi ve dünya çapında pazarlanması amacıyla; tüm değer zincirini içeren entegre üretim tesisleri kurma olanaklarını araştırmak üzere birlikte çalışacaklar. Açıklamada Aksa ve Dow’un “geniş bir ürün yelpazesi ve teknik hizmet çözümleri” sunmak için iş fırsatlarını değerlendirecekleri belirtildi. Önlem beklentisi Yüzde 25’i aşmaması istenen banka kredilerindeki ortalama yıllık artış hızı yüzde 35’lerde Ekonomi Servisi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) haftalık raporunda yer alan kredi hacmine ilişkin verilerle cari açık konusundaki endişeler, bankacılık sektörüne yönelik yeni önlemler konusundaki beklentileri güçlendirdi. Reuters’ta Ebru Tuncay imzasıyla yayımlanan bir haber analize göre Garanti Yatırım stratejisti Tufan Cömert, 27 Mayıs tarihli BDDK verilerine göre kredi hacminde geçen haftalara göre belirgin bir değişim olmadığına dikkat çekerek, “Toplam kredilerdeki yıllık artış oranı yüzde 35 civarında dalgalanmaya devam ediyor. Ve Piyasa çevrelerine göre kredi hacmindeki artış hızı biraz tempo kaybedip yıl sonu hedefine düşmeyi başarabilse bile cari açığın mevcut kompozisyonu böyle gittikçe bankacılık sektöründe yeni önlemler alınması gerekecek. riler, arzu edilen kredi artış hızına düşülmesi için TCMB’nin munzam artışına devam etmesi gerektiğini gösteriyor. Ancak seçim sonrası alınması muhtemel bazı önlemler nedeniyle TCMB’nin 23 Haziran’daki toplantısında izlemede kalmayı tercih etmesi mümkün” dedi. BGC Partners başekonomisti Özgür Altuğ da yayımladığı notta, kredi hacmindeki büyümenin yavaşlamaya başladığına ilişkin değerlendirmelere karşın “cari açıktaki artış hızı sürüyor ve yeni önlemler gerekiyor” diye dikkat çekti. Bilindiği gibi bankacılar ve resmi kuruluşlar, yıl sonu itibarıyla toplam kredilerdeki artışın yüzde 25’i geçmeyeceğini belirtiyorlar. BDDK’nin haftalık bültenine göre 2010 sonunda 535.3 milyar lira olan krediler, 27 Mayıs itibarıyla yıllık bazda yüzde 35.6 artarak 602.96 milyar liraya yükseldi. Kredilerde geçen yıl sonundan bu yana artış hızı ise yüzde 12.6 oldu. Bu tempo tüketici kredilerinde daha yüksek. Tüketici kredileri geçen yıl sonuna göre yüzde 15.9, bir yıl öncesine göre de yüzde 42.2 artışla 27 Mayıs’ta 149.6 milyar dolara ulaşmış durumda. Aynı tarihte konut kredilerinde yıllık yüzde 35.6 (68.6 milyar TL), ihtiyaç kredilerinde yüzde 28.9 (56 milyar TY), taşıt kredilerinde yüzde 46 (6.3 milyar TL) artış var. Kamu bankaları kredileri yüzde 41.6 artışla 161.4 milyar, özel bankaların kredi hacmi yüzde 39.9 artışla 302.2 milyar liraya yükseldi. Yataş’tan kişiye özel yatak Yataş, kişiye özgü uyku sistemini Türkiye’ye getirdi. Türkiye’de 19 ilde 55 bayiden ulaşılabilen sistemin teknolojisi ABD’den geldi, üretimi ise Kayseri’de yapılıyor. Yataş İcra Kurulu Başkanı Serdar Kitapçı, “Sleep to Live” sistemiyle artık kişiye özel yatak üretileceğini belirterek iki sene içinde altyapı çalışmaları tamamlanan sistem için 4 milyon Avro’luk yatırım yaptıklarını bildirdi. şten atılan ve işsizlik maaşları da bu ay kesilecek olan eski Kardemir işçileri, yeniden işe alınmak için bir haftadır gecegündüz beton üzerinde eylem yapıyor. şçiler, bakkal borçlarından yakınıyor ve eş dost yardımları için geçindiklerini anlatıyor. Kardemir işçisi beton üzerinde yatıp kalkıyor Yeniden işe alınmaları için görüşmelerinden sonuç alamayan işçiler, işten çıkarmalara karşı açtıkları davaları kazandıklarını ancak temyiz aşamasının 4 aydır sonuçlanmadığını kaydediyor. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA İşten çıkarılan ve işsizlik maaşları da bu ay kesilecek olan eski Kardemir işçileri, bir haftadır Karabük’teki Atatürk Anıtı’nın önünde beton üzerinde yatıp kalkıyor. Yeniden işe alınmaları için aynı zamanda AKP Karabük Milletvekili adayı da olan TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ile görüşmelerinden de sonuç elde edemediklerini belirten işçiler, “Bakkala olan borçlarımız 2 bin3 binlere ulaştı. Eşdost yardımları ile geçiniyoruz. Ne yapacağımızı şaşırdık” diyor. Eylem yapan yaklaşık 100 işçi adına Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan Hacı Akbulut, 22 yıl çalıştıktan sonra işten çıkarıldığını, 13 aydır da işsiz olduğunu söyledi. Hakİş’e bağlı Çelikİş Sendikası’ndan, Türkİş’e bağlı Türk Metal Sendikası’na geçtiklerini bunun üzerine işverenin kendilerini izne çıkardığını dile getiren Akbulut, sonrasında da çeşitli gerekçelerle işten atıldıklarını anlattı. Geçen yıl haziranda önce 29 kişinin işten çıkarıldığını, ardından sayının her geçen gün artarak 307 kişiye ulaştığını belirten Akbulut, şimdiye kadar Ankara’ya yürüyüş de dahil olmak üzere çeşitli eylemler yaptıklarını, bunun sonucunda işten çıkarmaların durdurulduğunu söyledi. Akbulut, işten çıkarmalara karşı iş mahkemesinde açtıkları davaları kazandıklarını ancak temyiz aşamasının 4 aydır sonuçlanmadığını kaydetti. Doğalgazın altın çağı Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Nobuo Tanaka, halihazırda küresel enerji talebinin yüzde 21 düzeyindeki doğalgazın 2035’te küresel enerji talebinin üçte birini oluşturacağını bildirdi. Tanaka, Çin’in temiz enerji konusundaki iddialı politikaları ve bazı ülkelerin nükleer enerji kullanımından vazgeçmeleri nedeniyle doğalgazın yakında altın çağını yaşayacağını belirtti. Talebe cevap verebilmek için yıllık doğalgaz üretiminin 1.8 trilyon metre küpe yükselmesi gerekiyor. Sabancı ödülü Kemal Kirişci’ye Ekonomi Servisi Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri 6. kez sahiplerini buldu. Bu seneki araştırma konusu ‘Değişen Dünya Düzeninde Türk Dış Politikası İçin Yeni Yönelimler: Sorunlar ve Fırsatlar’ olarak belirlenen Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü’nde, birinciliğe ‘Türkiye’nin Yakın Çevresiyle İlişkisi: Türk Dış Politikasının Dönüşümüne Sentezci ve Çok Boyutlu Bir Bakış’ başlıklı makalesiyle Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Kemal Kirişci layık görüldü. Yarışmanın ikincilik ödülünü, Loyola University Chicago, siyaset bilimi öğretim üyeleri Güneş Murat Tezcur & Alexandru Grigorescu kazandı. Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 2006’dan bugüne, bu ödül kapsamında 283 araştırmacının çalışmaları değerlendirildiğini söyledi. Kemal Kirişci ARMA’ya ikinci büyük sipariş Otokar Otomotiv ve Savunma Sanayi, pazara sunulmasının üzerinden bir yıl geçmeden ARMA 6x6 Zırhlı Muharebe Aracı için ikinci siparişini de yurtdışından aldı. Otokar, 63.2 milyon dolarlık ihracat bağlantısı yaptığını duyurdu. Muhtelif tiplerde 6x6 Arma Taktik Tekerlekli Zırhlı Araç ile bu araçların yedek parça ve eğitimi ile özel ekipmanlarını kapsayan yeni bir ihracat bağlantısını kesinleştirdiğini bildiren Otokar, teslimatları 2012 yılı içinde partiler halinde gerçekleştirecek. Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, askeri araçlarının 20’den fazla ülkede hizmet vermesinden ve tercih edilmekten gurur duyduklarını belirtti. Havayolu şirketlerinin kârı eriyecek Ekonomi Sevrisi Türk Hava Yolları da dahil toplam 230 havayolu şirketini çatısı altında toplayan ve havayolu trafiğinin yüzde 93’ünü temsil eden Uluslararası Havayolu Taşımacılığı Birliği (IATA) havacılık endüstrisi için yaptığı 2011 kar tahmini 4 milyar dolara çekti. IATA, 4 milyar dolarlık kâr tahmininin Mart ayında yapılan 8.6 milyar dolarlık kâr öngörüsüne kıyasla yüzde 54’lük, 2010’da yapılan 16 milyar dolarlık kâr tahminine göre de yüzde 78’lik düşüş anlamına geldiğini açıkladı. IATA Başkanı Giovanni Bisignani, “Japonya’daki doğal afetler ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan karışıklıklara ilave petrol fiyatlarındaki keskin yükselişler sektörün bu yıl için kâr öngörülerini düşürmemize yol açtı” dedi. Oto pazarı 5 ayda yüzde 56 büyüdü Ekonomi Servisi Türkiye otomotiv pazarı yılın ilk 5 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 56.26 büyüdü. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) verilerine göre ocakmayıs döneminde otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı 339 bin 650 adet olarak gerçekleşti. 217 bin 359 adet olan 2010 yılı ocakmayıs dönemi otomobil ve hafif ticari araç pazar toplamına göre satışlar yüzde 56.26 oranında arttı. Bu dönemde pazarın yüzde 83’ünü yine vergi oranları düşük olan araçlar oluşturdu. Veriler segmentlere göre değerlendirildiğinde, en yüksek satışa 105 bin 381 adet ile yüzde 45 pay alan C segmenti ve hemen ardından 87 bin 872 adet ile yüzde 38 pay alan B segmenti ulaştı. Bu segmentlerin ardından yüzde 13 pay ve 29 bin 888 adet satışla D segmenti yer aldı. Mayıstaki satışlara göre Renault yerli araç satışında 8 bin 226 adetle birinci olurken, Fiat ise yerli ve ithal toplam 6 bin 997 adet satışla ilk sırayı aldı. Geçen ay 48 adet Porsche, 14 adet Infiniti, 4 adet Ferrari, 4 adet Maserati, 2 adet Lamborghini de satıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle