17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne B Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun PB B Ankara 29 34 31 31 35 35 36 26 25 26 26 26 31 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B A A A B B B B Y PB B 31 30 25 37 35 32 35 36 32 35 28 22 20 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki Y Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris B Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid B Viyana B 18 18 21 19 15 16 21 18 18 20 28 31 24 Belgrad Y 26 Sofya A 32 Roma A 29 Atina A 33 Zürih Y 19 Moskova B 24 Aşkabat Y 27 Taşkent A 40 Baku PB 24 Bişkek A 38 Tiflis PB 27 Kahire A 37 Şam A 37 Yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı bulutlu, Giresun, Trabzon, Rize ve Hopa çevreleri gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı mevsim normalleri üzerinde seyredecek. 24 HAZ RAN 2011 CUMA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Haziran GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada yazılı. Ulusal iradenin üstünlüğünü kesin bir dille saptayan bu ifadeyi, son yargı kararları dikkate alındığında, bundan böyle: “Egemenlik kayıtsız şartsız yargınındır” diye mi okuyup sindireceğiz? İki hafta önce 8 Haziran 2011’de Güncel’de yayımlanan yazımın başlığı şöyleydi: “Ulusal İradenin Üstünlüğü mü?” Bugünkü gelişmelere ışık tutan bu yazıyı birlikte okuyalım: “Bu memlekette ileri demokrasi var! Kimin iddiası bu söz? Başbakan ve AKP Genel Başkanı’nın. Oysa ileri dediği demokrasiyi geri vitese almış, alabildiğine gerilere sürüyor. RTE’ye göre; devletin bütün kurumlarının, yargının, medyanın, ordunun üzerinde yegâne güç ulusal iradedir. Ulusal iradeyle oluşan, yasaları yapan parlamentoya ve hükümetine karşı gelmek… …ulusal iradenin üstünlüğünü inkâr etmek demektir. Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur ve bu egemenliği ulusun hür iradesiyle seçtiği parlamento ve vekilleri temsil etmektedir. Başbakan’ın sözlerine, ulusal irade ürünü parlamento ve parlamenterleri savunan saptamalarına kim karşı çıkabilir diye zahmet edip soruşturmaya girişmeyiniz. Zira yanıt bizzat Başbakan’ın açıklamalarında: ‘Tutuklu aday seçilirse; parlamentoya gelir anlamına gelmez. Burada yargının bir defa bu işe müsaade etmesi gerekir’ diyor. Çevresinde söz sahibi iki numaralı sorumlu, yetkili kişilerin (Bülent Arınç, Cemil Çiçek) bugünlere dek açıkladıkları görüşlere bakılırsa; ulusal iradenin üstünde bir güç, bir kurum olduğunu değil düşünmek, söylemek, düşlemek bile, kuşkusuz olanaksızdır. Ama gel gör ki başbakanları bu demeciyle yıllardır savunageldiği görüşlerin tersineyargıyı ulusal iradenin üzerinde gördüğünü açıklamakta hiçbir sakınca görmediği gibi... …ulusal iradenin emrettiği sonuca, olur veya olmaz, doğrudur değildir diye yargının karar vermesini isteyebiliyor. Ovadaki AKP’li ile yukarıdaki AKP’linin demeçleri yan yana getirildiği zaman sonuç aynı kapıya çıkıyor. Ovadaki ile yukarıdaki tıpkının aynısı! Bakmayın Çankaya hesaplaşmasında zıtlaştıklarına. Bu ikili, kimi konularda birbirini tamamlıyor. Yukarıdaki AKP’liyi ovadaki AKP’liye oranla olaylara daha ılımlı bakıyor, olabildiğince doğruları söylüyor, savunuyor diye övmekte yarışan medya var ya: Çankaya’daki mantığa, hukuka, ulusal iradenin üstünlüğüne sığmayan söylemlerini... ...‘Dışarıda gazeteci diye geçinen bazı tutukluların, silah kullanan, şiddete başvuran ve şiddetin içinde olan yasadışı örgüt üyeleri olduğunu’ içeren demeçlerini yorumsuz yayımlar. Mesleğin emrettiği temel bir görevi yerine getirmeyi, hukuk otoritelerine sorarak söyleminin yanlış olduğunu duyurmayı değil, yerine getirmeyi düşünmez bile. Medyanın yanı sıra; baroların, hukuk adamlarının, partilerin de bu ikiliye anayasadaki bir maddeye dayanarak: Henüz ilgili mahkemece karara bağlanmayan, isnat edilen suçları kanıtlanmamış tutukluların elleri silahlı, şiddete başvuran yasadışı terör örgütüne bağlı terörist diye tanımlamayacağını… …hukuk devletinde yargı adına hüküm açıklayamayacaklarını, yargıyı etkileyecek demeçler veremeyeceklerini anımsatmaları gerekiyor. Ulusal irade üzerinde hiçbir güç, hiçbir kurum tanımadığını sürekli savunan iki AKP’li de tabii yutan olursa sureti haktan görünüp anayasa doğrultusunda konuşuyor izlenimi veren demeçlerden... …yargıyı ulusal irade kararını tanımamaya kışkırtmaktan vazgeçmelidir. Yoksa? Seçilmiş tutuklular yargı kararı ile içeride yatarsa; yukarıdaki ile ovadakinin ulusal iradenin üstünlüğünü savunan demeçlerinin beş paralık değeri kalmaz! Ha yargıyı emrine alan, istediği doğrultuda kararlar aldıran faşist Nazi Almanyası, ha demokrasiyle yönetildiğini iddia edenlerin iktidarda olduğu Türkiye! Yok birbirinden farkları diyenler bir kez daha haklı çıkar!” Bu yazıdaki geleceğe dönük uyarı niteliğindeki irdelemelerle ana muhalefet başta, tek bir destek yazısı yayımlamayan medya ilgilenmedi. Bugün ulusal iradenin üstünlüğünden söz ediliyor; TV’de, medyadaki yorumlarda 14 gün önce ulusal iradenin üstünlüğünü ağır basan dayatmalar gündeme getirilebilseydi, bugün yargının ulusal iradenin üstünde olduğu gibi bir açmazın içine düşmeyecektik. Ne hazin! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinden milletvekili seçilen tutuklu Ergenekon sanıkları Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerinin mahkeme tarafından reddedilmesini nasıl değerlendiriyor? Dün kurmaylarıyla yaptığı değerlendirmenin ardından gerçekleşen görüşmemizde “Bu sadece CHP sorunu değil, bir demokrasi sorunudur” dedikten sonra şunları söyledi: “Parlamento zemininde bu hukuk dışı uygulamanın giderilmesi için her türlü mücadeleyi vereceğiz. Bu ülkeye demokrasi eksiksiz gelmeli. İki yargıç kararıyla demokrasiye darbe vurulamamalı. Evrensel hukuk kurallarına uygun karar verilmeli. Aslında buna sadece biz değil başta yargıçlar olmak üzere hukuk devletine inanan herkes, barolar, hukuk fakülteleri de karşı çıkmalı.” Kılıçdaroğlu böyle bir karar bekliyor muydu? Yanıtı, “Hiç ihtimal vermiyordum doğrusu. Halkın iradesi ile seçilmiş ve YSK tarafından milletvekilliği resmen duyurulan bu arkadaşlarımızın yeminini engelleyecek bir şey yapılabileceğini düşünmüyordum. Hukukun galip geleceğine güveniyordum, hâlâ da güveniyorum” şeklinde. CHP’nin bundan sonraki tutumu ne olacak? “Az önce Sayın Balbay’ın eşi Gülşah Hanım’a (Balbay) söylediklerimin aynısını size de aktarayım” dedikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok üzgündü. Kendisine ‘üzülmemesi gerektiğini çünkü CHP olarak Balbay’ı mutlak surette gündür, olumsuz bir karar çıkması durumunda verilecek tepki senaryoları tartışılıyor. BALYOZ SANIĞI ÇET N DOĞAN ahliyelere kadar yemin yok’ CHP yönetimi önceki günkü MYK toplantısında “Balbay ve Haberal’ı Meclis’e mutlaka getirme” yönünde ilke kararına varmıştı. Şimdi bunun nasıl yapılacağı tartışılıyor. Birkaç hareket tarzı üzerinde duruluyor. Öne çıkan yöntem, Balbay ve Haberal tahliye olmadığı takdirde salı günü yapılacak Genel kurul toplantısında ‘CHP milletvekillerinin yemin etmemesi’ şeklinde. Genel kurul salonuna girilse bile yemin edilmeyecek. Parlamento çalışmalarına katılınmayacak. Böyle olunca Meclis Başkanlık Divanı oluşturulamayacak, komisyonlar kurulamayacak. Meclis resmen açılmış olsa da fiilen çalıştırılmayacak. Bu direnişin Balbay ve Haberal’ın tahliyesi için yargı karar verene ya da AKP hükümeti tahliyeleri sağlayacak yasal değişikliğin yapılacağını duyurana kadar sürmesi hedefleniyor. ‘T Kılıçdaroğlu: Balbay ve Haberal’ı Mutlaka Getireceğiz CHP’nin Gündemi, Yemin Etmemek Meclis’e getirmeye kararlı olduğumuzu’ söyledim. Bir üst mahkemeye yapılan itiraz var. Şimdi itirazın sonucunu bekleyeceğiz. İtiraz kabul edilir ve tahliye edilirlerse ne âlâ. Edilmezlerse parti yönetimimi toplayıp yeni bir değerlendirme yapacağız, yeni kararlar alacağız. Eninde sonunda Balbay ve Haberal’ı oraya getirip yemin ettireceğiz.” açıklamasının üslubunu kendi kurmayları arasından da ‘yumuşak’ bulanlar var. Ancak bu ilk açıklama bir ‘ara karar’ niteliğinde. Sert bir üslup kullanarak kamuoyunda ‘yargıya gözdağı veriyorlar’ algısı yaratmak istemiyor CHP lideri. İtirazın üst mahkemeden düzelmesini bekliyor. Ya düzeltilmezse? Asıl tepki o zaman gelecek. Kılıçdaroğlu, olası ‘yeni kararlar’ın ne olduğunu söylemekten kaçınarak, itirazın sonucunu bekliyor. CHP Genel Merkezi’nin 12. katındaki MYK Salonu’nda da iki ‘Belgeleri bir çete üretti’ HAT CE TUNCER ‘Hiç ihtimal vermiyordum’ özdağı algısı yaratmayalım’ Kılıçdaroğlu’nun dünkü basın ‘G AKP DE TEPK L : ÇÖZÜM MECL S’TE Gelinen noktada yeni Meclis’in ilk icraatı tahliye edilmeyen seçilen milletvekillerinin Meclis’e getirilmesi olacak gibi gözüküyor. AKP’den umut verici sesler de yok değil. Balbay gibi İzmir’den parlamentoya giren Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım, “Çıkan kararlar hukuken doğru olabilir, saygı duyalım. Ama ‘siyaseten doğru mu’ derseniz doğru değil. Milletten yetki alanların o yetkiyi kullanabilmesi lazım. Bizim arzumuz milletin iradesi ile seçilen insanların Meclis’e gelip hizmet etmesidir. Parlamentoda her türlü çözüm bulunabilir. Partilerin boykot düşünceleri duygusal. Partilerin biraraya gelip konuşarak bu meseleyi ele alması lazım. Kanunlar hoşumuza gitmiyorsa, değiştirmek Meclis’in işi. Meclis toplanıp yeminler edildikten sonra komisyonlar oluşturulur. Adalet Komisyonu, Anayasa Komisyonu teşekkül edilir. Ondan sonra parti grupları oturur konuşur, anlaşır. Zaten uzlaşmadan olmaz” dedi. DP ile CHP farkı: ‘Parlamento zemini’ Kılıçdaroğlu’nun ilk açıklamasında “parlamento zemininde mücadele” ifadesini ısrarla kullanması hem bu tür senaryoları ciddi biçimde düşündüğünü hem de BDP ile aralarındaki farkı gösterme amacını taşıyor. Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi kararı nedeniyle Meclis’i boykot kararı alan BDP çizgisinden ayrılan CHP lideri, mücadelesini parlamenter demokrasinin sınırları içinde vermeye kararlı. B Gülşah Balbay’a güvence ‘HÂK MLER K ME H ZMET ED YOR’ Kararı “skandal” ve “hukuk garabeti” olarak niteleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay “milli iradeye ipotek konulduğunu” belirtti. Altay, “Milli iradeye ipotek konulmuştur, işin tadı kaçmıştır. Bu hâkimlerin kime hizmet ettiğini anlamak mümkün değil” dedi. CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, “Madem öyle CHP olarak Meclis’e gitmeyelim” önerisinde bulundu. Balyoz davasının 1 No’lu sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan, “Davası bir çete tarafından üretilen belgelere dayanmaktadır” dedi. Davanın dünkü 36. duruşmasında Mahkeme Başkanı Ömer Diken, 2 haftalık yargılama sürecinin sonunda taleplerin alınacağını açıkladı. Doğan, 100’e yakın sanığın savunmasının alındığını belirterek “İddianamede atılı suçun işlendiğine dair somut delil yoktur. Zaten çapraz sorgularda somut soru sorulmamıştır. İddianamenin dayandığı dijital belgelerin yasal belge olarak kabul edilmesi hukuk cinayetinin başlangıcı olmuştur” diye konuştu. Doğan, belegeleri ürettiğini iddia ettiği çeteye ait parmak izlerini mahkemeye sunduklarını, ancak mahkemenin bir adım atmadığını belirterek şu ifadelere yer verdi: “Bu çete içerisinde Beşiktaş Adliyesi’nde olan insanlar da var. TEM de bu işin içerisindedir. Yandaş medya da bunun içerisindedir. TEM’in hazırladığı tespit tutanaklarında gerçekler tamamen çarpıtılmıştır. TEM Şube Müdürü imzalı belgelerde sahtecilik kanıtlanmıştır.” Tutuklu sanık Özden Örnek, hâkim Murat Üründü’nün bir sanığın çapraz sorgusunda “TSK içerisindeki çete” ifadesini kullandığını söyledi. Üründü ise bunun kendi ifadesi olmadığına dair açıklama yaptı. Örnek, “Ben de burada yargılanan birçok kişinin dile getirdiği çeteden bahsettim. Ancak bizim söylediğimiz, TSK dışındaki bir çetedir” diye konuştu. Jandarma Kurmay Albay tutuklu sanık Mustafa Önsel, “Bu 57. klasör. İçinde 77 liste var. 160’tan fazla tutarsızlık var. Bunları yapanların Allah’ın gazabı üzerine olsun” dedi. Tutuklu sanık Albay Cengiz Köylü, duruşma salonundaki perdelere yansıttığı slaytlar eşliğinde iddianame eklerinde tespit ettiği çelişkileri dile getirdi. Köylü “Gerçek belgelerin hepsinde yazdırma tarihi var. Bu CD’lerdeki sahte dijital belgelerin yazdırma tarihi yok. Sahte belgelerin tamamı 1. Ordu Komutanlığı’nda hiç kullanılmadığı halde ‘C Sürücüsü’nde hazırlandığı yazılmıştır” diye konuştu. ‘Allah’ın gazabı üzerine olsun’ Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklama öncesi Balbay’ın eşi Gülşah Balbay’ı arayarak üzüntüsünü iletti. ‘Sessiz kalmayacağız’ Kılıçdaroğlu, tutuklu vekiller gazetemiz yazarı Balbay ve Haberal’ın tahliyesine ilişkin ret kararını kurmaylarıyla MYK’de değerlendirdi AYŞE SAYIN Vardiya Bizde’den sessiz eylem Balyoz Planı davasında tutuklu bulunan askerlerin aileleri tarafından kurulan Vardiya Bizde Platformu, dün Silivri Cezaevi önünde ağızlarını bantlayarak sessiz protesto yaptı. KANSIZ’A FADE VERECEKLER ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mahkemenin tahliye taleplerini reddettiği gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’la ilgili kararı “demokrasiye, özgürlüğe, halkın iradesine indirilen darbe” olarak nitelendirerek bu durum karşısında “asla sessiz kalmayacaklarını ve parlamento zemininde sonuç alana kadar mücadele edeceklerini” belirtti. Kılıçdaroğlu, “Karar halkın iradesine darbedir. Arkadaşlarımız parlamentoya gelecek, yeminlerini içecek, milletvekili görevlerini yapacaklar” dedi. Olağanüstü toplanan MYK’de itiraz sürecinin beklenmesi, yeniden ret kararı çıkması durumunda yemin etmeme, Meclis’e gitmeme dahil her seçeneğin masaya yatırılması benimsendi. Kılıçdaroğlu, Balbay ve Haberal ile ilgili kararın açıklanmasının ardından MYK’yi olağanüstü topladı. Toplantıya, hukukçu kurmaylardan eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, eski YARSAV Başkanı Emine Ülker Tar Kırmızıdan önce ‘sarı kart’ formülü Edinilen bilgiye göre Balbay ve Haberal’ın itiraz sonucunda da serbest bırakılmaması halinde Genel Kurul’a katılıp yemin etmeme, hiç katılmama, yemin edip daha sonra çalışmalara katılmama, komisyonlara ve Meclis Başkanlık Divanı’na üye vermeme gibi seçenekler üzerinde duruldu. Hatip Dicle kararı sonrasında BDP’lilerin aldığı boykot kararı da dikkate alınarak CHP’nin de aynı kararı alması durumunda BDP ile aynı çizgide yer alınmış görüntüsü verileceği de değerlendirildi. Bu durumda CHP’nin farkı halka anlatabileceği de vurgulandı. tiraz sonuçlanmadan, bu kadar sert bir protestonun ortaya konulması “son kozu önceden tüketmek” olacağı değerlendirmesi yapılarak “kırmızı karttan önce, sarı kart” formülünün devreye sokulması benimsendi. Uluslararası kamuoyu oluşturulması için de girişimde bulunulması kararlaştırıldı. Generallere ‘Zirve’ çağrısı İstanbul Haber Servisi Zirve Yayınevi cinayetine ilişkin soruşturma kapsamında, ikinci “Ergenekon” davasının sanıkları emekli Orgeneraller Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Hasan Iğsız ve eski Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun ifadelerine başvurulmak üzere Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne davet edildi. “Ergenekon” soruşturması çerçevesinde sürdürülen Zirve Yayınevi cinayetine ilişkin soruşturmayı yürüten özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız’ın, Tolon, Eruygur, Iğsız ve Hilmioğlu’nun, “şüpheli” sıfatıyla ifadelerine başvuracağı öğrenildi. Zirve Yayınevi davasının müdahil avukatları, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmalarda, Tolon, Eruygur ve Hilmioğlu’nun dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız ile sık sık bir araya geldiklerini ve toplantılar yaptıklarını iddia etmişti. Avukatlar, 18 Şubat 2010 tarihinde özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne başvurarak, Zirve Yayınevi cinayetinin, “Ergenekon” örgütüyle bağlantılı olduğunu ileri sürmüşlerdi. han, eski Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in de çağrılması dikkat çekti. Balbay ve Haberal hakkında hiçbir mahkumiyet kararı olmadığını, Resmi Gazete’de yayımlanan kesin sonuçlarla milletvekili ilan edildiklerini belirten Kılıçdaroğlu, “YSK, üst yargı organı, bunun üstüne başka itiraz edecek makam da yok. Şimdi deniyor ki ‘efendim belgeler, deliller toplanamadı’ 3 yıldır delilleri toplamak için CHP mi görevliydi? Hangi evrensel demokrasinin, hukuk kurallarının geçerli olduğu bir ülkede 3 yıldır insanları içeri atacaksınız? 20 yıl olsa, 20 yıl mı içer de kalacak?” diye sordu. Cumhurbaşkanı Gül’ün de “tutukluluğun uzamasından rahatsızlığını” dile getirdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Balbay ve Haberal’ın dokunulmazlık istemediğine vurgu yaptı. ‘Halk iradesine darbe’ Milletvekillerinin parlamentoya gelmelerine engel konulmasını “halkın iradesini yok saymak” olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, “Hani halk en büyük güçtü, bunları başka ülkenin halkı mı gelip seçti?” diye sordu. Bu yargı kararıyla “halkın iradesine darbe vurulduğunu” ifade eden Kılıçdaroğlu, “Biz sukunetle itiraz sonucunu bekleyeceğiz ve umuyoruz ki evrensel hukuk galip gelir, bu ülkede yargıçlar da var diyebileceğimiz bir ortam tesis eder” diye konuştu. “Üç kişinin, iki kişinin iradesini halkın iradesinin üzerine tesis etmek demokrasi değildir” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Parlamento zemininde sonuç alıncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla ve azimle sürdüreceğiz. Güçler ayrılığı ilkesine hep önem verdik ama birinin kalkıp siyasi otoritenin beklentileri doğrultusunda karar verecek ve bunun karşısında CHP sessiz kalmayacak.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle