17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 24 HAZ RAN 2011 CUMA 2 ELBET, daha çok çocukların dilinde dolaşan bir sözcüktür ve onların oyunlarında kullanılır ama koskoca insanların, hem de ciddi yerlere gelmek isteyenlerin bazı davranışlarına tanık oldukça, aynı sözcüğü büyüklerin konularında da kullanılmaktan kendini alamıyor insan. Şimdi “bağımsız” sıfatıyla politika yapan Barış ve Demokrasi Partisi üyelerinin son günlerdeki tutumlarını yine çocukların dilinden alınma “mızımak” fiilinden başka bir sözcükle anlatmak git gide kolaylaşmakta. sterseniz, güncel mızıkçılıklardan biri olarak, TBMM’ye seçilenlerin açılış günü kürsüden seslendirmeleri gereken “and”ı örnek alarak konuya girelim. O ant içilmedikçe milletvekili olarak çalışmaya başlanmıyor. Ama bir yandan da “Meclis hemen çalışmaya başlasın ve tartışılan bir yığın sorunu çözecek yasal çareler bulunsun” deniyor, değil mi? İsterseniz, daha Hatip Dicle sorunu bugünkü sıcaklığıyla gündeme gelmeden, “Böyle bir metni okuyarak ant içme pahasına Meclis’e girmeyi kabul etmeyiz” diyenlerin ağızlarına almak istemedikleri ve herkesin eli altında bulunmadığı için “Neymiş ağza alınmayacak bu korkunç ant?” diye sorulan sözcüklere bir bakalım: “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik OLAYLAR VE GÖRÜŞLER itiraz edilmekteymiş: “vatan ve millet, Atatürk, büyük Türk milleti”. Bu sözcükleri faşistçe saymak, sadece mızıkçılık mıdır, yoksa ulus kavramını ve Cumhuriyeti reddetmenin çocukça açıklanması mı? icle konusunda da öz ve usul bakımından eleştirilse bile sonuçta uygulanması gereken bir karar ortadayken başvurulan protesto yolunun “Meclis’i toptan boykot etmek” biçiminde özetlenmesinde çocukça bir mızıkçılık yok mu? Üstelik, içtüzüğe göre, “özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam beş birleşim günü Meclis’e katılmayışın” milletvekilliğinden düşürülmeye yol açabileceğini ve anayasa gereği, “boşalan üyelikler sayısının üye tamsayısının beşte birini bulduğu hallerde veya bir ilin hiç üyesiz kalması durumunda ara seçimlere gidilebileceğini” bilerek. asif direniş mi? Sisteme meydan okuma mı? Bir yığın sorun yasal çözüm beklerken kargaşaya ve dolayısıyla şiddete yol açıcı davranışların gölgesinde kendi çözümlerini kabul ettirme tehdidi mi? Yoksa yanlış açılımlarla şımartılmış olmanın kaçınılmaz sonucu mu? Güneydoğu’nun insanlarını ve onların bütün yurda yayılıp ulusun bireyleri durumuna gelmiş olanlarını temsil ettiklerini söyleyenler, Cumhuriyeti ve demokrasinin olanaklarını kötü kullanmakla kendilerine zarar vermiş olmuyorlar mı? Ortak vatan kurtarılırken işgalcilere karşı bunun için mi omuz omuza vuruşulmuştu? P Mızıkçılık Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma, toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” “Faşistçe yazılmış” denen metinde galiba şu sözcüklere D Parmak... Yeni milletvekillerine “akıllı odalar” yapılıyor... Yeni dönemde Türkiye’nin tek parça kalıp kalmayacağı söz konusu olacağı için... Ne kadar çok akıl, o kadar iyi... Oda moda... Onda yoksa, odada olsun... Akıllı odalar yeterince akıllıysa, zaten oy vermiş her iki kişiden birisi olarak, ilk milletvekili ziyaretine gittiğinizde anlarsınız aklını... İçeri adım atar atmaz size “Çık dışarı..” demesinden... Oda akıllıysa bilir: Kim girsin, kim çıksın?.. Akıllı odalardan 520 tane yapılacak, kalan otuzu zaten kendileri akıllı oldukları için başbakan, bakan, TBMM Başkanı falan oldular... Odadan akıl alacak değiller... Akıllı odalarda “her şey parmakla” diyorlar... Milletvekili odaya daha yaklaşır yaklaşmaz parmağını hazırlayıp ilk gördüğü deliğe soktuğunda akıllı oda kapıyı açıyor... Işıklar parmakla... Pencere parmakla... Kahve, çay parmakla... Dosya parmakla... Odacı parmakla... Seçmeni ile ilişkiyi de parmakla yapacak milletvekili... Bunları başarıyla yapmaları için milletvekillerine tabii ki küçük bir eğitim semineri gibi bir şey verilecek: Bir çeşit parmak geliştirme... Ya da kısaca: Parmaklama kursu... Ki yeri geldiğinde “kanun teklifi veriyorum parmağı” yerine, yanlışlıkla kalkıp ilçe başkanına parmak atmasın... Zaten oda, parmak daha yaklaşırken tanıyor... Bakıyor: Parmak kimin?.. Parmak o mu?.. Parmak bildik mi? Akıllı olduğu için parmağı ayırt edebiliyor... Akılsız bunca yıldır tanımadı da parmağı... Bu da tanımadı... O da tanımadı... Oda tanıyor... İ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle