17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 HAZ RAN 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA 15 Üniversite sınav maratonu pazar günü bitiyor. Son sınavlar öncesi adaylara öneriler Kaygıyı azaltmak mümkün Genç oyunculara ödül En iyi web ödülü Bahçeşehir’in Doruk Net tarafından düzenlenen Altın Örümcek Web Ödülleri’nde, “okul” kategorisinde 2010 yılının “En İyi Web Sitesi” ödülü, Bahçeşehir Kolejleri’ne verildi. Bahçeşehir Kolejleri Kurumsal İletişim Direktörü Gülin Özkan, ödül töreninde yaptığı konuşmada, “Türkiye genelinde 40 anaokulu, 19 ilköğretim ve 9 lise ile hizmet veren Bahçeşehir Kolejleri’nde, eğitim sistemimizin aynı kurumsal standartlarda uygulandığını göstermek amacıyla tüm okullarımızı tek bir web adresinde topladık. Sayfa tasarımlarını anaokulu, ilköğretim ve lise öğrencilerine hitap edecek şekilde farklı yaptırdık” dedi. Üniversiteye girişte ikinci adım olan Lisans Yerleştirme Sınavları’ndan EdebiyatCoğrafya Sınavı LYS3 yarın saat 10.00’da yapılacak. Sınava, 679 bin 639 aday katılacak. LYS3’te Türk Dili ve Edebiyatı ile Coğrafya1 testleri yer alacak. LYS’ler, 26 Haziran Pazar günü yapılacak Fen Bilimleri Sınavı LYS2 ile tamamlanacak. Saat 10.00’da başlayacak sınava 293 bin 237 aday girecek. Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sami Gülgöz, öğrencilere, sınav öncesi ve sınav sırasında stresi azaltmak için şu önerilerde bulundu: “Öncelikle sınavın daha önce yaşanmış bir mesele haline gelmesi, sıradanlaştırılması çok önemli. Bunun için iki teknik bulunuyor. Birincisi dershanelerin yaptığı gibi; öğrenciyi üniversite sınavına benzer sınavlara sokarak, alışkanlıksıradanlık duygusu yaratmak. İkincisi, görsel imgeleme. Yani, kendinizi o andaymış gibi canlandırıp, o durumda yaşayabileceklerinizi düşünüp, o anda neler yaşayabileceklerinize dair olasılıklar kurmak. Bu yolla zaman içinde olayın gerginlik derecesi düşürülmüş olur ve gerçek hayatta o olayla karşılaşıldığında endişe düzeyinin azaldığını görürüz. Diğer bir konu ise, stresin vücutta yarattığı fizyolojik değişikliklerdir. Stresle birlikte beyne ‘tehlike var’ mesajları gidiyor. Tehlike algısıyla birlikte beyin gerekli gördüğü hormonları harekete geçiriyor. Daha fazla oksijen ihtiyacı doğuyor. Nefes alışverişleri sıklaşıyor. Kaslar güçleniyor. Kalp atışları artıyor. Öğrencinin konsantrasyonunu tersyüz eden bu durumu atlatması için yapması gereken şey ise bir an önce kaslarının gevşemesini, kalp atışlarının yavaşlamasını sağlayacak bir mekanizmayı kurmasından geçiyor. Bunun temelinde de nefes alma teknikleri yatıyor. Birkaç dakika burundan derin nefes alıp, ağızdan vererek vücuttaki devinimin eski haline dönmesi sağlanabiliyor.” İSTEK Okulları, İstanbul’daki 14 okulun tiyatro grubunu, “Dramafest”te t buluşturdu. Etkinliğin ödül töreni de Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. ; “ STEK Dramafest”; sanatın geliştirici ve değiştirici gücünden yararlanarak öğrencilere dayanışmayı, üretmenin güzelliğini öğretmek; onların yaratıcılıklarını ortaya çıkarmak, yeni dünyalar keşfetmelerini sağlamayı amaçlıyor. Festivalde sahnelenen oyunlar; en iyi oyun, en iyi dekor, en iyi kostüm, en iyi yönetmen, en iyi yardımcı kadın oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, en iyi erkek oyuncu, en iyi müzik, jüri özel ödülü ve mansiyon kategorilerinde değerlendirildi. GÖRÜŞ ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU Seçilen Milletvekilleri Tutukluluk ve Tahliye!.. Anayasanın 14’üncü maddesi kapsamında soruşturma ve yargılamaları devam eden kişilerin milletvekili seçilmeleri durumunda, tutuklu iseler tahliye edilmeleri konusu her zaman gündemde yer bulmuştur. 2007 yılında Sebahat Tuncel ile ilgili olarak böyle bir konu yaşandığında, mahkemenin sonuç tahliye gerekçesi, milletvekili seçildiği için “kaçmayacağı ve kanıt karartmayacağı” yolunda olmuştur. “Millet adına karar veren mahkemeler, milletin güvenini alarak onun temsilciğine seçilen ve güven tescil edilen bir kişi için, hiçbir biçimde soyut veya ezbere gerekçelerle, kaçma kuşkusu ya da karartma kuşkusu vardır diyemez. (Kuşkusuz soyut gerekçeler hiç kimse için kullanılmamalıdır.) Burada, çok somut bir biçimde kaçma veya karartma olgusu ortaya konulmalı, konulamıyorsa tahliye kararı verilmelidir ki, 2007 yılında da bu yapılmıştır. Yapılan o yorum ve uygulama hukuksaldır. Her olay kendi özelinde değerlendirilmelidir. Ancak yasalar geçmişte de şimdi de, ülkenin doğusunda da batısında da herkese eşit uygulanmalıdır. Bu nedenle ortaya bugün çıkan manzara hukuktan uzaklaşıldığını göstermektedir.” İkinci boyut ise tutuklama bir cezaya dönüşmemeli, peşin bir cezanın infazı niteliğine bürünmemelidir. Tutuklamanın ne zaman bir cezaya dönüştüğü, kişinin adeta “hükümlü gibi ceza infaz eder” konuma sokulduğu konuları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında ortaya konulmuştur. Orantısız, uzun süreli tutukluluklar bu şekilde değerlendirilmektedir. AİHM’nin bu konudaki yaklaşımından, iç hukukta da hareket edilmelidir. Anayasanın 90/son maddesi de bu yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. “İşte bu noktada, insan hakları yönünden özgürlüklerin geniş yorumlanması ana ilkesi devreye girmelidir. 2005 yılında yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Yasası’nın 309’uncu ve 310’uncu maddelerinde, hükümlülerin cezasının infazının kaldırılması ya da azaltılması konusunda, Adalet Bakanlığı’nın ya da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, tutuklulukla ilgili Yargıtay Ceza Dairesi’nden, bu yolda talepte bulunabilmesi söz konusudur. Hükümlülerin cezasının azaltılması ya da kaldırılması için geçerli olan bu yol, tutukluluk bir cezaya dönüşmüş ise sonuçta sanıklık hali de adeta hükümlülük haline dönüşmüş olacağından, cezaya dönüşen tutukluluk hallerinde de, etkin olarak devreye sokulmalı kullanılmalıdır. Özgürlükler lehine adım atılması esas ise bu yol açıktır. Şimdiye kadar da kullanılması denenmemiştir. Bu yol, hukuksal bir yoldur. Tutukluluk nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ihlal kararlarının çıkmasını önleyici ve hak arama özgürlüğünün alanını da evrensel ilkeler çerçevesinde genişleten bir yoldur. Tutuklama koşullarının varlığı ya da ortadan kalkması konusu ise genel hükümler çerçevesinde her zaman değerlendirilen bir durumdur. Hukukun üstünlüğü, etkinliği ve egemenliği amaçlanıyorsa, hukuksal bakış bu seçeneklerin değerlendirilmesini, devreye sokulmasını ve etkin olarak kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. ‘Matematik Yaz Okulu’ öğrenci bekliyor Nesin Matematik Köyü’nde, lisans ve lisansüstü öğrenciler icin “Matematik Yaz Okulu” düzenlenecek. Matematik öğrencilerine ücretsiz olan okulda, yaz boyunca 70 lisans ve lisansüstü ders yapılacak. Yaz okulunu desteklemek isteyenler, Nesin Vakfi’na bağışta bulunabiliyorlar. Parçacık Fiziği Konferansı Isparta’da, 30 Kasım 2007 tarihinde düşen uçakta yaşamını yitiren Doğuş Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri anısına düzenlenen “Parçacık Fiziği” konulu konferans, Gözaçan Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenleniyor. “2. Uluslararası Parçacık Fiziği Konferansı – Engin Arık ve Meslektaşları Anısına” başlığıyla gerçekleştirilen ve yarın sona erecek olan konferans, özellikle CERN (Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi) ve benzeri parçacık fiziği laboratuvarlarındaki deneylerin sonuçlarının paylaşılacak olması açısından önem taşıyor. 21. Yüzyılda Bir ‘Cülus’! MER Ç VEL DEDEOĞLU K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] [email protected] C MY B C MY B 12 Haziran seçiminin sonucu belli olduğunda dış basın, özellikle “AB” ülkeleri basını R.T. Erdoğan’ı, “sultan” ya da “yeni sultan” ilan etmişti. İçlerinden Le Figaro gazetesi ise, Başbakan’ı “veziriâzam” olarak karşılıyordu. Demek ki “Avrupa Birliği”, 88 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin bu Başbakanı’nı, Osmanlı Devleti’nin bir “sultan”ı, “hünkâr”ı gibi görüyordu. Bu durumda, 12 Haziran akşamı, Türkiye’de radyo ve TV’lerde açıklanan “seçim” sonucu, aynı zamanda, Sultan’ın “cülus”unu da mı duyurmuş oluyordu? İster istemez öyle görünüyor; böyle olunca da geleneğe göre yeni sultan adına “hutbe” gerekiyordu. “Hutbe”nin iki belirgin koşulu olduğu bilinir. “Yüksek”çe bir yerden, yeterli bir “din” adamınca seslendirilmek. Balkon hazırdı; “din” adamının da Erdoğan’dan “âlâ”sı olamazdı (!) İçeriğine gelince; genelgeçer bir “hutbe” değildi bu kuşkusuz; bir “cülusu hümayun” (tahta çıkış) “hutbe”si olduğuna göre, yüzlerce yıllık gelenekte olduğu gibi, bir “avfı hümayun” (sultan affı) içermesi de gerekiyordu. Öyle de oldu; Erdoğan yaptığı “affı”, “helalleşme” adıyla duyurdu. Ayrıca Osmanlı’da “avfı hümayun” ile sultan, hem “Devleti Osmaniye”nin “efendi”si, hem de Devleti Osmaniye “tebaa”sının, “kul”ları olduğunu vurgulama fırsatını yakalıyordu. Sultan, “Devleti Aliyyem Kullarım” diyordu, tıpkı Erdoğan’ın “i”leri uzatarak “Beniiim vatandaşlarımı”, “beniiim bakanım!”, “beniim polisim” demesi gibi. Sultanların “af” ettiği “kul”ları arasında başı çekenlerin özellikle sultanı “hicv” edenler olmak üzere türlü “kalem erbabı” olduğu dile getirilir; siyasetten affın, az da olsa görüldüğü de bilinir. “Erdoğan affı”nın da içeriği tam böyleydi; üç siyasetten, üç basından. Öte yanda, “sultan affı”nın, “şeriat hukuku”nun bir parçasını oluşturduğu belirtilir. Günümüzde de “davayı çekme”, “dava açmaktan vazgeçme”, “hukuk”la ilişkili bir konudur. Erdoğan bu “hukuksal” konuyu, daha çok “dinsel” alanda kullanılan “helalleşme”, “helal etme” gibi kavramlarla gündeme getirerek, tam “sultan”lara yakışan bir “şeriat” uygulaması havasını yaratmıştır. Öte yanda bu “balkan hutbesi”ni “eş”iyle birlikte yapmasını bir “açılım” diye değerlendirmek kimi “zorluk”ları da içeriyor olabilir. İleride, “dört” eşli “veziriâzam”lara sorun yaratabilir... Ama Türkiye’yi, özellikle de Erdoğan’ı örnek alan kimi İslam devletlerine kesinlikle sorun olabilir; bu gibi ülkelerde, eşlere yetecek büyüklükte balkon bulunmayabilir... Ne var ki, Erdoğan’ın “eş” katkılı “balkon hutbesi”, İran’da büyük bir olasılıkla dikkate alınmıştır.. Çünkü bu komşu ülkede, başörtüleri saçlarının bütününü örtmeyen kadınlara “ateş” püsküren “mollabaşı”na, Emine Hanım’ın “tesettür”ü somut bir “örnek” olmuştur sanırım. Doğrusu bu da, “dış ilişkiler”e azbuz bir katkı (!) değil... Ne yazık ki (!) AB basınının “sultan”ı Erdoğan’ın, bu “balkon hutbesi”yle teşekkür ettiği “tebaası”nın hazırladığı “Kanuni Esasi”yi (Anayasa) Meclis’te kabul edecek sayıda “mebus”u yok deniyor. Yine de dış basının kimi yazarları, muhabirleri, “Erdoğan Anayasası”nda “basın”la ilgili düzenlemeyi merak ediyorlardı. Sanırım haklılar; Sultan Erdoğan’ın ardıllarından (selef) Sultan 2. Abdülhamit’in, 1876 da yaptığı ilk anayasamız olan “Kanuni Esasi”ye, 1909 yılında yapılan “ek”in 12. maddesi: Matbuat kanun dairesinde serbesttir. Hiçbir vechile (nedenle) kableltab (basımdan önce) teftiş ve muayeneye tabi tutulamaz, der. Demek ki, “2011”de Sultan Erdoğan’ın yönetiminde, A. Şık’ın kitabı “İmamın Ordusu”nun başına gelenler, “102” yıl önce, Sultan Reşat’ın döneminde gelmezmiş; kitap basılırmış... Ayrıca 20. yüzyılın başlarının ünlü “hicv” ustası şair Eşref de, bu Sultan döneminde, hükümdara en ağır eleştirilerini yöneltmekten çekinmemiş. Örneğin: “Âsiyâbı devleti bir har da olsa döndürür” demesi pek ünlüdür. Daha sonraları, Eşref’in bu dizesini biri de şöyle yanıtlamış: “Döndürür ama, anasının cebine döndürür!”... Acaba bu yanıt, Sultan Reşat’tan sonraki “taklit”ler de içinde olmak üzeresultanlar için de geçerli midir? Ne dersiniz? Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Yazarımız Ahmet Tan rahatsızlığından dolayı yazısını yazamamıştır. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] 1/ Osmanlı hü 1 kümdar saraylarının ende 2 run denen iç 3 bölümlerinde 4 görevlendiril5 mek üzere yetiştirilen dev 6 şirmelere ve 7 rilen ad. 2/ Al 8 kollü bir içki... Bir anlatımı 9 oluşturan sözcük ya 1 2 3 4 5 6 7 8 9 da tümcelerin tümü. 1 K A R A K I Z K 3/ Antalya’nın tu 2 A R A K A E T A ristik bir ilçesi... Bir 3 R A A R A F A T renk. 4/ Önceden ve4A K A D EM İ A rilen güvence para5K A R E E R İ M sı... Orhan HanAME L K A çerlioğlu’nun bir ro 6 I 7 Z E F İ R B O R manı. 5/ Basımevinİ K ON A de harfleri dizen ve 8 T A satırları blok duru 9 K A T A M A R A N munda döken dizgi makinesi. 6/ Uzak... Afrika’da bir ırmak. 7/ Cemaate namaz kıldıran kimse... Mimarlıkta bir işlevi karşılamak amacıyla duvar içinde bırakılan girinti. 8/ İstanbul’un Güneşli köyünde bir dere. 9/ Bir tür ince meşin... Kalın bükülmüş sicim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Acil servise başvuran bir hasta için, gerektiği zaman evinden çağrılan doktora verilen ad... Tuzağa düşürülen şey. 2/ İpek, yün, pamuk gibi her türlü iplik kangalı... İkiyüzlülük. 3/ Yapılan bir işi doğru bularak kabul etmek. 4/ Yerine koyma, yerine kullanma. 5/ Sıcak bölge ormanlarında yetişen bir tür sarmaşık... Donuk renkli. 6/ Düğme ve süs eşyası yapımında kullanılan bir deniz kabuklusu... Fas’ın plaka imi. 7/ Sodyum elementinin simgesi... Özen. 8/ Karakter... Asya’da bir ırmak. 9/ Takım... Sığırlarda görülen bulaşıcı bir hastalık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle