16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 N SAN 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA HABERLER 1. Ergenekon davasında Arslan, Danıştay baskınından önce Birden ile konuşmayı düşündüğünü söyledi 7 ‘Konuşarak çözülebilir’ ESP’DEN İDDİA HAT CE TUNCER ‘Polis ajanlık teklif etti’ İstanbul Haber Servisi Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) İstanbul İl Örgütü yöneticisi Bilgi Tağaç, Terörle Mücadele Şubesi ve Ataşehir Emniyet Müdürlüğü’nden bazı polislerin Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki üyelerinin evlerine giderek ve yasadışı şekilde gözaltına alarak “ajanlık” dayatmalarında bulunduğunu açıkladı. İHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması yapan ESP üyeleri polisin ajanlık dayatmalarıyla karşılaştığını söyledi. İmran Aydın, “Aileme sürekli Emniyet’ten ‘Karakola gelin, görüşelim’ diye telefon gelmeye başladı. Ailem ‘Yok gelmeyeceğiz’ demesine rağmen bu aramalar, tacizler ve ısrarlar devam etti ve ‘Eğer siz gelmezseniz biz geliriz’ dediler. Arkadaşım Cihan’a da parti binasına gelirken sivil bir araca bindirilerek ajanlık teklif edilmiş” dedi. Mahir Babacan ise “Eve ‘Oğlunuz örgüt üyesi. Telefonu dinleme altında. Ancak bir şey çıkmadığı için dinlemeye son verdik’ diye tebligat gönderdiler. Sonra da eve sivil polisler gelerek anneme ajanlık teklif etti. Birinci Ergenekon davasında tutuklu sanık Alparslan Arslan, Danıştay saldırısını gerçekleştirmeden bir gün önce avukat Tarkan Toper ile yaptığı görüşmeyi “Belki bu meseleyi Mustafa Birden ile konuşarak çözebiliriz. ‘Bir tanıdık olur, meseleyi daha güzel, kardeşçe bir yere taşıyabilir miyiz? Gidip konuşabilir miyiz’ diye düşündüm. Tarkan bu buluşmaya vesile olabilir mi düşüncesindeydim” diye açıkladı. Birden Alparslan tarafından gerçekleştirilen saldırıda o dönem Danıştay 2. Başkanı olan Birden yaralanmıştı. Davanın dünkü 180. duruşmasında Arslan, Toper ve Danıştay baskınından bir gün önce Arslan ile buluşan Koray Yılmaz’ın tanık olarak ifadesi dinlendi. Başkan Köksal Şengün kürsüye çağırdığı Toper’e “Alparslan Arslan Ankara’ya geldikten sonra sizinle bağlantısını detaylı şekilde anlatı Yeniden tanık olarak dinlenen Toper, Danıştay saldırısı öncesi Alparslan Arslan ile görüştüğünü belirterek, “Görüşmemizde Danıştay konusu kesinlikle geçmedi” dedi. nız” dedi. Toper şunları anlattı: “Danıştay olayından bir gün önce öğle vakitleriydi Alparslan Arslan büroma geldi. Yarım saat kadar sohbet ettik. Da Vinci’nin Şifresi ve Kıyamet Gününün Alametleri kitaplarından bahsetti. Ülke meseleleri, siyasal konularda sohbet ettik. Çay dahi içmedi, midesinin ağrıdığını söyledi. Yorgun görünüyordu. ” Toper, şöyle devam etti: “Akşam bir lokantaya gittik. Ama daha önceden arkadaşım Koray Yılmaz’a da söz verdiğim aklıma geldi. Ama Alparslan oturdu oturmadı ‘Gitmek istiyorum’ dedi.” Başkan Şengün’ün “Koray Yılmaz’ın yanında bir bayan varmış. Tanıyor muydunuz? Gonca diye birinden bahsediliyor” sorusunu Toper, “Daha önceden hatırlamadığım bir bayandı. Kumral, beyaz tenliydi. Ya öğrenci ya da avukattı. Koray’ın sosyal çevresinden bir arkadaşıydı” diye yanıtladı. Başkan Şengün, “Alparslan Arslan, Ankara’ya gittikten sonra en yoğun görüşme trafiğini sizinle yaşamış. Hatta bir tek sizle yüz yüze görüşmüş. Üstelik sizle o kadar yakın da değil. Kardeşinizin arkadaşı” diyerek Toper’den açıklama istedi. Tarkan Toper ise şunları söyledi: “Hayatın normal akışı mı yoksa bir tesadüf mü diye düşünüyorum. Acaba Ankara’da böyle bir saldırı yapacaktı da neden gelip bizle görüştü diye soruyorum kendime. Görüşmemizde Danıştay konusu kesinlikle geçmedi. Acaba yanıma gelerek bana bir şey söyleyecekti de söyleyemedi mi? Benim kafama takılan da bu.” İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, 2006 tarihinde yaptığı basın toplantısında dile getirdiği “MOSSAD’a bağlı çalışan Gonca Bahar kimlikli kadının Alparslan Arslan ve ekibini Bulgaristan’da eğittiği” iddialarını duruşmalarda da yinelemesi ve Yılmaz’ın yanındaki kadının Gonca adını kullanan ajan olup olmadığını sorması nedeniyle, sorular yanındaki kadın arkadaşı konusunda yoğunlaştı. Böyle Demokrasi Olmaz! Sayın Başbakan, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin milletvekili adayları arasında Ergenekon davasında yargılanmakta olan kimi isimlerin bulunmasını, öyle anlaşılıyor ki 12 Haziran seçim kampanyasında bu iki partiye yüklenmek için başlıca kozlardan birisi olarak kullanmak istemektedir. Daha önce de değindiği bu isimler, CHP’den Prof. Dr. Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, İlhan Cihaner ile MHP adayı Em. Korgeneral Engin Alan olmalıdır. Kendisini Ergenekon davasının savcısı olarak ilan eden Erdoğan, dün AKP nin adaylarını açıklamak amacıyla yaptığı tanıtım konuşmasında bir adım daha atarak, iki partiye ağır suçlamalarda bulunmuştur. “Buradan MHP’ye, CHP’ye soruyorum, siz milletin iradesini mi temsil ediyorsunuz, yoksa çetelerin, mafyanın, cuntanın iradesini mi?” diye bu iki muhalefet partisine yüklenmek isterken, AKP Genel Başkanı’nın, ucu açık, yani ne zaman sonuçlanacağı belli olmayan politik bir davada “sanık” olarak yargılanmakta olan kişileri, çete, mafya ve katranlık örgüt temsilcileri olarak pervasızca suçlaması, bir hukuk devletinde her babayiğidin işi olmamalıdır. Tabii ülkemiz gerçekten bir “hukuk devleti” ise. Ülkemizin gerçekten bir hukuk devleti olduğu konusunda kuşku duyan sade bir yurttaş olarak, mahut davanın başlangıç anında Başbakan’ın, kendisini savcı konumunda göstermiş olmasını hâlâ anlamakta zorluk çektiğimi söylemekle kalmayacağım. Tam sırası diye kendisine şu soruları yönelteceğim: Olağanüstü yetkili mahkemelerin, İstiklal Mahkemelerini ve onların yetkilerini devralan devlet güvenlik mahkemelerinin devamı olduğunu bile bile ülkemizde özellikle terör konusunda hangi olağanüstü olayların gündeme getirildiğini düşünmekle yetinmiyor, doğal yargı mercilerini devre dışında bırakarak özel mahkemelerin çalıştırılmasında ısrar ediyorsunuz? Diyelim ki Sayın Başbakan, Sayın Zekeriya Öz’ün de önce içtenlikle söyleyip bir açıklama sonra devrilen çamı düzeltmek amacı ile inkâr ettiği gibi, “polis fezlekeyi gönderiyor biz de mahkemeye sevk ediyoruz” diye özetlenebilecek açıklamasını okumamış görünme stratejisini uygulamak istiyor. Lütfen dünkü birinci sayfamızın sağ yanında ve en altında her gün yayımlanan Balbay’la ilgili köşeye baksın ve bir nebze vicdan penceresini açsın. 774 gündür tutuklu, üstelik hücrede tek başına 50. gününü dolduran Balbay, 12 Haziran seçimlerinde İzmir milletvekili olarak TBMM’ye geldiğinde, onun elini sıkmayacak mı? Ve sıkarken neler hissedecek? ‘Tarkan’a anlatmadım’ Toper ile gittiği restorandan, hemen ayrılmasının nedeni sorulan Arslan ise “Belki Birden ile konuşarak çözebiliriz diye düşündüm. Tarkan bu buluşmaya vesile olabilir mi düşüncesindeydim. Bu düşüncemi Tarkan’a anlatmış değilim. Bu ortamda sağlanamayacağını gördüm” dedi. ‘Gonca kim?’ Gazeteci Nedim Şener, soruşturmanın gizliliğini ihlalden hâkim karşısına çıktı ‘Amacım gerçeğe ulaşmak’ Nedim Şener, “Üzerimize giydirilen deli gömleğini çıkarmaya çalışıyoruz” diye konuştu. İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturması kapsamında 44 gündür tutuklu bulunan gazeteci Nedim Şener, Milliyet gazetesinde 30 Eylül 2010 tarihinde “Şenay Avcı: Kimlikler görev gereğiydi” başlığıyla yayımlanan haberinde eski emniyet müdürü tutuklu Hanefi Avcı’ya ilişkin “soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği” iddiasıyla Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Silivri Cezaevi’nden getirilen gazeteci Şener, “Bir yandan gerçeğin peşindeyiz, diğer yandan komplolara kurban gidiyoruz” dedi. Avcı’nın evinin aranmasının ardından eşi Şenay Avcı’nın konuşmalarını haber yapması nedeniyle hakkında “soruşturmanın gizliliğini ihlal” davası açılan gazeteci Şener, davanın ilk duruşması için Bakırköy Adliyesi’ne getirildi. Hakkında 1.5 yıldan 4.5 yıla kadar hapis cezası istenen Şener’in adliyeye girişinde eşine sarıldığı ve gözyaşlarını tutamadığı görüldü. Şener duruşmadaki savunmasında 20 yıldır gazetecilik yaptığını anımsatarak, “Soruşturmacı gazetecilik yapıyorum. Ancak bu tür, Türkiye’de pek anlaşılamadı. Üzerimize giydirilen deli gömleğini çıkarmaya çalışıyoruz. Bu ateşten gömlek gibi birşey. Bir yandan gerçeğin peşindeyiz, diğer yandan komplolara kurban gidiyoruz. Bu davada Ergenekon üyelerini deşifre ettiğim gerekçesiyle yargılanıyorum. Diğer yandan Ergenekon sanığı olarak tutukluyum” diye konuştu. ‘GÖRÜŞMEDEN RET’ Özkan’dan CHP’ye sitem İstanbul Haber Servisi İkinci Ergenekon davasında 32 aydır tutuklu bulunan ve İstanbul 1. bölgeden bağımsız milletvekili adayı olan Tuncay Özkan, CHP’den aday gösterilmemesine tepki gösterdi. Özkan, avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada, CHP’ye başvurusunun MYK ve PM’de dahi görüşülmeden reddedildiğini kaydederek “Aylardır mahkemeye ve savcılara sorduğum soruyu Sayın Kılıçdaroğlu şimdi size soruyorum: Benim suçum ne? Benim adaylık başvurumu neden reddettiniz? Bu vefasızlık, bu sessizlik niye? Savcıların yapamadığını yapmak mı bunun adı? Halkın gönlünde de beni tecride koymak mı? Bütün dostları; bana oy vermeye çağırıyorum” dedi. Duruşmaya aralarında gazeteci Nail Güreli, Uğur Dündar, Ertuğrul Mavioğlu, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu’nun da bulunduğu çok sayıda kişi katıldı. Hanefi Avcı’nın kitabının 3. bölümünü yazmakla suçlandığına da dikkat çeken Şener, “Bu alçakça suçlamanın içinde bulunduruluyorum” dedi. Avcı’nın evinde çıkan silahlarla ilgili habere de Şener, “Avcı’nın eşi Şenay Avcı, silah bulunduğunu söyledi. Gerçeğin peşinde koşan bir gazeteci olarak Şenay Avcı’ya ulaştım. Evde çıkan Kalaşnikof marka silahın ve başka isimlerle verilen kimliklerin istihbaratçı olması nedeniyle devlet tarafından verildiğini ve silahın ruhsatlı olduğunu söyledi. Kanıtlayabilirse haber yapabileceğimi söyledim. Polisler ev arama tutanağını faksla gönderdi. Amacım gerçeğe ulaşmak. Gizliliği ihlal eden bir haber yapmadım” ifadelerini kullandı. Nedim Şener’in avukatları Şehnaz Yüzer, Yücel Döşemeci ve Günay Erkan ise müvekkilinin bugüne kadar yapmış olduğu çalışmaların sonucu olarak şu anda Ergenekon soruşturması sanığı olarak tutuklu bulunduğuna dikkat çektiler. Gizliliğin ihlali suçunun işlenmediğini belirten Yüzer, yazının yanında yer alan belgelerin ise okunmasının mümkün olmadığını söyledi. Yüzer, “Müvekkilim topluma ruhsatsız olarak lanse edilen silahların aslında ruhsatlı olduğu konusuna dikkat çekmek istemiştir” dedi. Duruşma 31 Mayıs 2011 tarihine ertelendi. rı kovanına çomak soktu’ Nedim Şener’e destek vermek için adliye binası önünde toplanan ve “Yansak da dokunacağız” yazılı pankart taşıyan grup adına basın açıklaması yapan Sedat Ergin, Şener’in aslında “iyi bir gazeteci olduğu” için tutuklandığına inandıklarını söyledi. Şener’in namuslu bir şekilde işini yapan, gözünü budaktan esirgemeyen soruşturmacı bir gazeteci ol ‘A duğunu anlatan Ergin, “Şener neden şimdi cezaevinde? Yanıtı, gören gözler için çok net. Nedim Şener, arı kovanına çomak soktu, doğru bildiğini söylemekten geri durmadı” dedi. Nedim Şener’in Hrant Dink cinayeti ile ilgili kitabının ardından zor günlerin başladığını anlatan Ergin, “Hakkında gizli kapılar ardında söylenen ‘ayağını denk alsın’ tehditlerine pabuç bırakmadı ve bu kez de ‘Ergenekon belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat’ isimli kitabı yazdı. Savcılık ifadesi ve mahkeme kayıtları, Şener’in gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandığını gösteriyor. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu kabul edilemez. Şener, Dink cinayetinin aydınlatılması istiyor. Biz de onu istiyoruz. Şener, Türkiye’nin 12 Eylül ile hesaplaşmasını istiyor. Biz de onu istiyoruz. Bugün buraya geldik. Çünkü adalet arıyoruz” dedi. DOKTOR OLCAN DAVACI OLDU Kenan Evren’e işkence davası Haber Merkezi 12 Eylül cuntası sırasında bulunduğu cezaevinde pislik yedirildiğini belirten Dr. Sinan Olcan, cuntanın lideri Kenan Evren ve arkadaşlarından davacı oldu. Diyarbakır Cezaevi’nde işkence gören pratisyen hekim Sinan Olcan, Kenan Evren ve ekibinden davacı oldu. Sinan Olcan dava dilekçesini Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulmak üzere Sapanca Cumhuriyet Savcılığı’na verdi. Dava dilekçesinde cezaevinde gördüğü işkenceyi madde madde sıralayan Olcan, darbecilerin anayasal düzeni zorla değiştirmek ve hükümeti yıkmak (darbe yapmak), sistemli bir şekilde planlayarak ve tasarlayarak adam öldürmek, kasten adam yaralamak, işkence yapmak, eziyet etmek, hürriyetten yoksun bırakmak, cinsel saldırıda bulunmak ve soruşturmada tespit edilecek diğer suçlardan yargılanmalarını istedi. İlhan Taşcı’nın bugün piyasaya çıkan İlahi Adalet kitabında, bir dönemin perde arkası açıklanıyor: HSYK’den Ergenekon’a özel izleme ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemiz muhabiri İlhan Taşcı’nın bugün piyasaya çıkan, “Yargının Siyasallaşma Günlüğüİlahi Adalet” kitabında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Ergenekon soruşturmasını önce olağan soruşturma kabul ettiği ancak süreç içerisinde, “vahamet” olarak değerlendirip özel olarak izlemeye başladığı anlatılıyor. Kitaba göre, kurulun kimi hâkim ve savcıların yerini değiştirmek istediğinde ise “gücünün yetmediği” itirafına yer veriliyor. Taşcı’nın kitabında, yargının yeniden yapılandırılması sırasında yaşanan olayların perde arkası ayrıntılı olarak kaleme alındı. Başlatıldığı Haziran 2007’den bugüne kadar gündemin odağında yer alan Ergenekon soruşturmasını dönemin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun nasıl değerlendirip izle MARMARA GRUBU VAKFI Taşcı’nın Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan yeni kitabında HSYK’nin Ergenekon soruşturmasını önce olağan soruşturma kabul ettiği ancak süreç içerisinde, “vahamet” olarak değerlendirip özel olarak izlemeye başladığı anlatılıyor. diği ve neler yaşandığı bilgilerine yer verildi. Kitaba göre, kurul 2007 yılında ilk Ergenekon operasyonuna başlandığında olağanüstü bir soruşturma sürecinin başladığı biçiminde algılamıyor. Ancak, 2008 yılının haziranından sonra yani soruşturmanın bir yılı geride bıraktığı günlerde HSYK, Ergenekon soruşturmasını “özel olarak izlemeye” başlıyor. 2009 yılında ise artık soruşturmadaki her iş ve işlem büyüteç altına alınarak izleniyor. Nedeni ise kurula göre, soruşturma artık “vahamet” arz eden bir noktaya gelmişti. Halen HSYK üyesi olan Ali Suat Ertosun, yaşanan sürece ilişkin “Başta Ergenekon davası olmak üzere pek çok hâkim ya da savcıya gücünüz yetmiyor mu? Denetlemeye ya da onun yerini değiştirmeye” sorusuna, “Gücümüz yetmiyor...” yanıtı veriyor. Hatta o dönemde, Ergenekon soruşturmasıyla ismi özdeşleşen özel yetkili savcı Zekeriya Öz’ün sicil dosyası da incelenir. yeniden gözden geçirmek üzere, hafta sonu tatiline başlanır. Hafta sonu üyeler vicdanlarıyla baş başa kalırlar. 11 Ekim 2010 Pazartesi günü sabah saatlerinde üyeler kurul toplantı salonunda yeniden bir araya gelirler. Kurul salonunda, Başkanvekili Kadir Özbek, asıl üyeler Ali Suat Ertosun, Musa Tekin, Suna Türkoğlu, Orhan Cem Erbük ile yedek üyeler Ayşe Albayrak Doğan, Fatma Anıl Genç, Ceyda Kerman vardır. Toplantıya yedek üyelerden Coşkun Öztürk ile Feyzi Altınok katılmaz. (Kurulda) Görev süreleri uzun olan asıl üyelerden Suna Türkoğlu ile Cem Erbük’ün kalmaları görüşü ortaya çıkar. Hatta eski sistemi bilenlerin kalmasının gele stifa günü tartışma HSYK üyelerinin 11 Ekim 2010 tarihinde istifa ettikleri gün üyelerin kendi aralarındaki tartışmalar anlatılırken kitapta şu satırlar öne çıkıyor: “Cuma günü yapılan bu değerlendirmelerde, kurul üyelerinin istifasının çerçevesi şekillendirilmişti. Ama hangi gün ve nasıl olacağı konuşulmadı. Pazartesi günü cek yeni üyeler açısından da yararlı olacağı konuşulur. Ancak, hem Suna Türkoğlu hem de Cem Erbük, kalmalarının ‘yanlış’ olacağını söylerler. Kendilerinin hem yeni kompozisyon içerisinde çalışma koşullarının olmayacağını, hem de kalmalarının ‘şık’ olmayacağı düşüncesiyle istifa etme düşüncelerini aktarırlar. Üyelerden Ali Suat Ertosun ise, istifa etmenin sakıncalı olacağını, ‘Her ne olursa olsun sonuna kadar kalınması ve mücadelenin sürdürülmesi zorunluluğuna’ işaret eder. Nedenini ise ‘Asıl şimdi mücadele edilmelidir. Onun yeri de kuruldur’ diye açıklar. Çünkü, kurulu terk edilmemesi gereken bir mevzi olarak görmektedir. İstifa görüşünü savunanlar ise, anayasa değişikliğiyle birlikte ‘mücadele etmenin anlamının’ kalmadığı görüşündedirler...” Zirveden ‘Diyalog, daha çok diyalog’ çıktı İstanbul Haber Servisi Marmara Grubu Vakfı tarafından düzenlenen 14. Avrasya Ekonomi Zirvesi sonuç bildirgesi açıklandı. Zirveden “Diyalog, daha çok diyalog” sonucu çıktı. Marmara Grubu Vakfı tarafından yapılan yazılı açıklamada, 14. Avrasya Ekonomi Zirvesi’ne katılan konuşmacıların dünyada yoksulluğu ortadan kaldırmadan barışı muhafaza etmenin imkânı bulunmadığına dikkat çekildiği belirtildi. Zirveden çıkan sonuçlara göre, Avrasya’nın bugün de büyük bir ekonomik potansiyele sahip olduğu ifade edildi. 25 milyon kilometrekarelik bir alana yayılan Avrasya’da, 400 milyona yaklaşan nüfus, 4 trilyon dolara yakın toplam milli gelir ve 1 trilyon doların üzerinde dış ticaret hacminin söz konusu olduğu gündeme getirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle