23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 30 MART 2011 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Gül: PR çalışması Ahmet Şık’ın basılmamış kitabı için yayınevinin basılmasını ve kitap taslağının toplatılmasını ‘10 bin satacak kitabı yüz binlerce sattıracaklar’ diye yorumladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ahmet Şık’ın henüz basılmamış kitabı için yayınevinin basılmasını ve kitap taslağının toplatılmasını “PR çalışması” (halkla ilişkiler) olarak niteledi. Gül ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen Çankaya Köşkü’ndeki baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin sorusu üzerine, Türkiye’de insanların istediğini yazıp istediğini söyleyebileceğini belirterek şu görüşleri dile getirdi: “Olup bitenleri yakından takip ediyorum. Benim açımdan doğru olmadığı kanaatindeyim ama mahkemelerin, savcıların bizim bilmediğimiz başka bir bildikleri varsa bunun da bir an önce mahkeme süreci içerisinde ortaya çıkmasını isterim. Bir insanın ‘gazeteciyim’ diye eğer başka bir suç işleme hakkı söz konusu değildir. Herhangi bir şekilde kitap yasak etmenin bugünkü Türkiye’ye hiç yakışmadığını, bağlantısı başka bir şey ise onu da bir an önce açıklamalarını ve bir an önce ortaya çıkmasını isterim. Daha da bir cümle söyleyeyim size, belki biraz çarpıcı olacak. Bütün bunlar herhalde o gazeteciler ve bahsedilen kitaplar için en büyük PR çalışmaları olmuş oldu. Ama savcılar bazen önlerinde ne yazıyorsa onunla hareket etme gibi bir durumları vardır. Siyasi değerlendirme yapma durumları savcıların bazen olmuyor herhalde. Herhalde 10 bin satacak kitabı şimdi yüz binlerce sattıracaklar.” Torba Zamanımızın hükümet etme, iş bitirme yöntemi budur, böyledir. Yasa mı çıkaracaksın, öyle uzun uzun komisyonlarla falan uğraşmıyorsun. Ne lazım mesela, vergi affı, at torbaya; ne lazım, askere cep telefonu, at torbaya; ne lazım, okuldan atılma kalksın, at torbaya; bir çırpıda 48 yasada değişiklik yapma olanağına kavuşuyorsun. Muhalefet istediği kadar “Bunlar birbirine benzemiyor, kimine evet diyebilirim, kimine kesin karşıyım” desin, hiç fark etmez; “kabul edenler etmeyenler, kabul edilmiştir.” Torba dava da böyledir. Susurluk davası bıçak gibi kesilip, olmadık yerlere dokunması önlenip tarihe havale edildikten sonra keşfedilmiştir. Darbe teşebbüsünde bulundukları iddia edilen emekli, muvazzaf askerler, daha önce emekli olup Susurluk’tan kalma kudretlerinin devam ettiğini zannedenler, Danıştay hâkimlerini öldürenler, yaralayanlar, katiller tetikçiler, gazete bombalayanlar bir torbaya konmuş, adına Ergenekon denmiştir. Ama torba büyük ve maksada uygun olduğu için gazetesi bombalananlar, “darbe teşebbüsüne yardım etme teşebbüsünde” bulundukları iddiasıyla muhalif aydınlar, gazeteciler de torbaya atılmış, dolmayınca Ergenekon’un nasıl bir dava olduğunu merak edenler, kuşkularını dile getiren, torba yöntemine dikkat çeken başka gazeteciler de torbaya eklenmiştir. Ama torba ya bu, tıpkı torba yasa gibi muktedirlerin istek ve arzularına göre genişleyebilmektedir. İlk başlarda iktidara muhalif olanları derleyip toplama amacına uygun olarak genişleyen torba, daha sonra “ama biz de iktidarın bir parçasıyız” diyenlerin isteklerine de cevap vermeye başlamıştır. Buna Pensilvanya boyutu deniyor. Bu boyutun veciz ifadesi Ahmet Şık tarafından dile getirilmiştir: “Dokunan yanıyor arkadaşlar”. Torba savaş da böyledir. Batı ülkeleri, başka ve daha gerçekçi bir ifadeyle irili ufaklı emperyalist ülkeler, bol bol silah sattıkları, petrol aldıkları ülkelerdeki yönetimleri değiştirmek isteyince, birdenbire o ülkelerde özgürlük olmadığını keşfetmekte, ülkeleri birer birer torbaya koyarak, kurdukları ittifaklarla silah sanayiini canlandırmaya, bir öfke demokrasi ihraç etmeye girişmektedirler. Kızıyorlar haklı olarak. Sattıkları silahlar orada öyle duruyor, durduk yerde paslanıyor. Bu nedenle önce onları imha ediyorlar. Onları imha ederken kendi silah depolarını da biraz boşaltıyorlar. Ulusal ve uluslararası ekonomi canlanıyor, krizden sararmış yüzlere kan geliyor. İtiraz eden olmuyor mu? Oluyor. Çaresi torbadır. “Ben kardeşime silah doğrultmam” diyene, “Sen duruma vaziyet et, bak bakalım yabancı uçak, gemi falan geliyor mu, diktatöre oradan buradan bizim dışımızda silah milah satan var mı”, çok hevesli olana da, “sen salla bombaları, aman ha cepheleri karıştırma” diyorlar. Böylece “çok barışçı” olup, “din kardeşlerine silah çekmeyeceğini” ilan ederek sorumluluktan kurtulanla, “vur tepesine” diyen, savaş torbasında buluşuyor. Torba da o halkın tepesine iniyor. Torba böyle bir şeydir. Hem karışık olmasında yarar bulunan kafaları güzelce karıştırır hem de muktedirin maksadına en uygun sonuçları verir. Aydınlar çil yavrusu gibi dağılır, muhalefet tuzaktan tuzağa savrulur. Torba davadan, torba yasadan, torba savaştan kurtulmanın, durumu açıklığa kavuşturmanın bir yolu yok mu? Var elbette. Aklını selim tutacaksın, elmalarla armutları birbirinden ayırmayı bileceksin. “Bak, ben kaç kişiyi hallettim” diyenin neden elini kolunu sallaya sallaya gezdiğine, “gazetecilik merakının kurbanı olanın, düşünme ve yazma hatasını işleyenin” neden içeride olduğuna bir bakacaksın. Aman ha, bir de meslek erbabından olup mesleğine torbacılığı eklemiş olanlara çok, ama çok dikkat edeceksin. Kısacası, önce kafanı torbadan çıkaracaksın. B ir gazetecinin BDP ve Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) “Sivil İtaatsizlik Eylemi”ni, DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün sözlerini anımsatması üzerine Gül, “Bunlar yersiz benzetmeler, doğru şeyler değil. Herkes kurallar çerçevesi içerisinde, kanunlar, nizamlar içerisinde demokratik hak ve hukukunu kullanabilir. Bu çerçeve içerisinde eleştirilerini yapar. Gösterilerini yapabilir, her şeyi yapabilir. Bunun ötesindeki davranışların bütün halkımız tarafından da Doğu’da da Batı’da da her tarafta hoş karşılanmayacağı inancındayım.” ABD’DE CHP’YE BÜYÜK LG Basın özgürlüğü soruldu ELÇ N POYRAZLAR WASHINGTON ABD yönetimi ve Kongresi’nden üst düzey isimlerle görüşmeler yapan CHP heyeti Washington’da büyük ilgiyle karşılandı. CHP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk ABD’lilerle görüşmelerinde Türkiye’deki basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar ve temel özgürlükler üzerindeki baskılarla ilgili kendilerine pek çok soru geldiğini ifade etti. Görüşmelerinin ardından basını bilgilendiren Korutürk kendilerine Washington’da büyük ilgi gösterildiğini ve pek çok kuruluşun onlarla görüşmek istediğini belirtti. Türkiye’den yapılan bu tür gezilerde genellikle Ermeni meselesi, Kıbrıs, Ege gibi konuların ele alındığını ifade eden Korutürk ancak bu sefer ağırlıklı olarak Türkiye’deki özgürlüklere yönelik kısıtlamaların gündeme geldiğini ifade etti. Yetkililerin kendilerine, “Hapiste 60 gazeteci varmış. Bu nasıl iştir” dediklerini aktaran Korutürk Washington’da “Türkiye’de demokrasinin geriye gittiği yönünde bir algı oluştuğunu ve her yerde bu tür sorularla karşılaştıklarını” söyledi. Görüşmelerinde Ergenekon davalarında suçlama olmadan uzun tutukluluk süreleri gibi konuların da gündeme geldiğini belirten Korutürk, “adil bir yargılama olup olmayacağı” gibi soruların yanı sıra görüştüler Korutürk’ün yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcıları Gülsün Bilgehan, Umut Oran ve Faik Öztrak ile Genel Başkan Danışmanı ve Parti Meclisi üyesi Faruk Loğoğlu’ndan oluşan heyet, ilk gün düşünce kuruluşlarıyla, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya dairesinden üst düzey yetkililer Tina Kaidanow ve Nancy McEldowney, Cumhuriyetçi Parti Arizona Senatörü John McCain ile de Kongre’de bir araya geldi. Heyetin Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı İleana RosLehtinen, Bağımsız Senatör Joe Lieberman, Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı John Kerry, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in dış politika ekibi ile görüşmelerde bulunması planlanıyor. Düşünce kuruluşlarıyla “Seçimlerde CHP’nin üzerinde baskı olup olmayacağı ve seçim güvenliğine” yönelik soruların geldiğini aktardı. Yeni CHP’nin Washington’da ilgi uyandırdığını söyleyen Korutürk, burada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu yakından tanıdıklarını ve izlediklerini kaydetti. Korutürk ayrıca düşünce kuruluşu Washington Enstitüsü’ndeki konuşmasında yurtdışında CHP ile ilgili ABD karşıtı, AB karşıtı, NATO karşıtı olduğuna yönelik yanlış bir algı olduğunu ifade ederek ABD ile yeni ilişkiler geliştirme olasılıklarını araştırdıklarını söyledi. Fırat Kozok ödülünü aldı Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) 2010 Yılının Başarılı Gazetecileri Yarışması’nın ödül töreni Devlet Tiyatroları Akün Sahnesi’nde sahiplerini buldu. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü’nü “Sipariş sorular” haberiyle gazetemiz muhabiri Fırat Kozok aldı. Törende “Özel Onur Ödülü”ne değer görülen ancak törene katılamayan Yaşar Kemal’in özgürlük mektubu okundu. CHP’li bazı milletvekilleriyle AKP Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan’ın katıldığı törene, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu mesaj gönderdi. ‘Üç ayda anlayış değişti’ Hukukçu Behiç Aşçı, cezaevlerinde son aylarda binlerce kitap toplatıldığını söyledi MELTEM YILMAZ Hukukçu Behiç Aşçı, cezaevlerinde kitaba el koyma ve toplatma kararlarının son üç aydır arttığına dikkat çekerek, “İçeride, kitaba yönelik artan bu baskı, Ahmet Şık olayında da görülebileceği gibi, dışarıya da yansıdı. Neden son üç ayda cezaevlerinde binlerce kitap toplatıldı ve el konuldu, merak ediyoruz, çünkü bu süreçte ne yasa değişti ne de yönetmelik. Görünen o ki, anlayış değişti” dedi. F tipi cezaevi uygulamasını protesto etmek amacıyla evinde yaptığı “ölüm orucu” eylemiyle tanınan Avukat Aşçı, son 3 aydır, bakanlığın baskısıyla cezaevlerinde kitap toplama olaylarının arttığını belirterek, “İçerideki baskı dışarıya da yansıdı. Cezaevi yönetimi, sınırsız bir yetkiyle, son 3 ayda binlerce kitaba el koydu” diye konuştu. 2005’te yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kanunu’nun cezaevi yönetimine sınırsız yetki veridiğine dikkat çeken Aşçı, şöyle devam etti: “Hepimizin bildiği gibi Türkiye’de tüm cezaevlerinde, ki tap avı olayları yaşanıyor. Ancak F tipi cezaevleri bu konuda en üst sırada. Cezaevleri bir kitaba yönelik iki türlü araştırma yapıyor. Öncelikle mahkeme tarafından verilmiş bir toplama kararı olup olmadığına bakıyor. Böyle bir karar yoksa, bu kez de cezaevi yönetimi kendi inisiyatifiyle, gerekli görürse kitaba el koyuyor.” Gerekçe gösterilmiyor Yönetimin kitaba el koyma gerekçesinde, bugüne kadar herhangi bir ölçü belirleyemediklerine dikkat çeken Aşçı, özetle şunları söyledi: “Örneğin Uşak Hapishanesi geçmişte, bir kitabın içinde Uşak Hapishanesi ile ilgili ifadeler var diye kitaba el koymuştu. Cezaevi yönetimi gerekçe göstermek zorunda değil. El koyma kararında, yalnızca yasanın kendilerine verdiği yetki yazılıyor. Tahliye olanların koğuş arkadaşlarına bıraktığı kitaplar toplanmaya başladı. İçeride, kitaba yönelik artan bu baskı, Ahmet Şık olayında da görülebileceği gibi dışarıya yansıdı.” Mahir Çayan ve 9 arkadaşı anılıyor İstanbul Haber Servisi 68’liler Vakfı Başkanı Sönmez Targan, Kızıldere katliamının emperyalizmin tuzağı olduğunu belirterek “Katliamda yaşamlarını kaybeden gençler bizim onurumuzdur. Kızıldere tam anlamıyla bir katliamdır. Emperyalizmin tuzağıdır. Verdikleri mücadeleyi hiçbir zaman unutmayacağız” dedi. Çeşitli sol örgütler bugün Taksim Meydanı’nda katliamının yıldönümüyle ilgili kitlesel açıklamalar yaparak, Mahir Çayan ve 9 arkadaşını (Saffet Alp, Hüdayi Arıkan, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Nihat Yılmaz, Ahmet Mahir Çayan Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, THKO militanları Cihan Alptekin ve Ömer Ayna) anacak. Kızıldere katliamı, 39. yıldönümünde İstanbul’da çeşitli örgütler tarafından lanetlenecek. El koymaya itiraza ret Mahkeme, Şık’ın kitap taslağında ‘eklenecek’, ‘çıkarılacak’ gibi notların yer aldığı, bunların ‘Ergenekon’un amaçları doğrultusundaki talimatlar olduğu kararına vardı İstanbul Haber Servisi Tutuklu gazeteci Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı kitap taslağının yayınevindeki ve avukatlarındaki örneğine el konulmasına yapılan itiraz reddedildi. Mahkeme, oybirliği ile aldığı kararda, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını öngören yasa maddelerini sıraladı. Şık’ın avukatları Fikret İlkiz, Bülent Utku ve Akın Atalay’ın itirazını değerlendiren İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, anayasanın 262. maddesi, Terörle Mücadele Yasası’nın 1. ve 7. maddeleri ve Basın Yasası’nın 32. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, ifade özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğü, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılmasının sınırlandırılabileceğini belirtti. Yıldız’dan ‘Kitap toplatılıyor mu’ sorusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız, Adalet Bakanı Ahmet Kahraman’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Cezaevindeki yasaklanmamış, tutukluların adına kayıtlı olmayan kitapların toplatılması için bakanlık baskı yapmış mıdır” diye sordu. Yıldız, özetle şu soruları yöneltti: Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde bu şekilde toplatılan kitap sayısı kaçtır? Türkiye’de bu uygulama varsa tüm cezaevlerinden şimdiye kadar kaç kitap toplatılmıştır? Cezaevlerinde en büyük ihtiyaçlardan biri olan kitapların bir hükümlüden başka bir hükümlüye bırakılmasının ve başkasının adına kayıtlı olan kitapların varlığının sakıncaları nelerdir? Cezaevi yönetimi tarafından toplatılan kitaplar ne yapılmaktadır? Farklı taslaklar ele geçti İmamın Ordusu adlı ‘taslak metnin’ ele geçirilen nüshalarının farklı içeriklerde olduğu, Ahmet Şık’ta ele geçirilen üç ayrı taslak metnin, 299, 301, 302 sayfalardan oluştuğu belirtilerek, Odatv’de bulunan taslak metnin ise 189 sayfa olduğu kaydedildi. Ahmet Şık’ta ve Odatv’de bulunan taslaklarda, farklı üçüncü şahıslar tarafından, ‘eklenecek’, ‘çıkarılacak’ ya da ‘değiştirilecek’ cümlelere ilişkin notlar ve çeşitli talimatların olduğu öne sürülen kararda, bu yazıların farklı yazı karakterleriyle ifa de edildiği, bir kısım notların emir kipi ile yazıldığı iddia edildi. Bu notların, iddia konusu ‘Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’nün’ amacına hizmet etmek düşüncesiyle özenle seçildiği, talimatlandırıldığı konusunda somut olguların bulunduğu ileri sürüldü. Kararda “Odatv’de ele geçirilen örgütsel dokümanlardan özellikle ‘Ulusal Medya 2010’, ‘Nedim’, ‘Hanefi’ ve ‘ŞıkSabri Kitap’ şeklindeki evrakların içeriği ile taslaklar üzerine düşülen notların içeriği değerlendirildiğinde, ‘İmamın Ordusu’ adlı taslak metninin, davaları etkilemek amacıyla bir ekip tarafından hazırlanmış proje çalışması niteliğinde olduğu” belirtildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle