18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MART 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA HABERLER 9 Başbakan Erdoğan, nükleer santral gibi yaşamsal bir konuda halkın görüşünü almaktan kaçınıyor Nükleerde AKP dayatması EMRE DÖKER İZMİR CHP’nin bedelli askerlik önerisini seçimden sonra referanduma götürebileceğini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, nükleer santral gibi yaşamsal bir konuda ise halkın görüşünü almaktan kaçınıyor. Oysa dünya genelinde birçok nükleer tesis için kurulmadan önce, referandumla ülke halklarının onayı alınmış. Mersin Akkuyu’ya nükleer santral yapmaya hazırlanan Rusya’nın, benzer özelliklere sahip bir santralı ülkesinde yaşama geçirmesine halkı ve yasaları izin vermemişti. Balakova’da da aynı sistem nükleer santral kurmak için 1980’de harekete geçen Rusya hükümeti, referanduma gitmişti. Halk burada yüzde 87.3 oyla bu projenin yapımına onay vermedi. Ancak Rusya hükümeti iki yıl sonra, iki reaktörü kurmak için yeniden harekete geçti. Uluslararası bilir Bedelli askerlik önerisini bile seçimden sonra referanduma götürebileceğini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, nükleer santral gibi çok önemli bir konuda halkın görüşünü almaya yanaşmıyor. Oysa dünya genelinde birçok nükleer tesis kurulmadan önce referandumla o ülke halklarının onayı alınıyor. kişi heyeti sistem için olumsuz rapor verince Moskova Kent Konseyi santralın durdurulması için dava açtı. Bu davanın sonucunda Rusya hükümeti, Balakova’da kurulacak olan bu iki reaktörün “kendi nükleer yönetmeliklerine uygun olmadığını” tespit ederek 2005 yılında projeyi iptal etti. Dünyada bu konuda halk onayına başvurulmasını içeren örnekler de dikkat çekiyor:  Mart 1997’de Monju’dan sonra Eylül 1999’da Tokaimura’da yaşanan nükleer kazalar nedeniyle Japonya halkı nükleer santrallara karşı çıkmaya başlamıştı. Japonya’da Maki kasabasında yapılmak istenen nükleer santral için halk, referandumda “hayır” dedi.  Avusturya’da yapımı 1978’de tamamlanan Zwentendorf Nükleer Santralı, referandum sonucu hiç çalıştırılmadan kapatıldı.  İsveç, 1980 yılında yapılan referandum sonucunda nükleer santralları kapatma kararı almıştı.  İtalya, 1987’de yapılan referandum sonucu nükleer enerjiden vazgeçti. Nükleer santrallarını kapattı.  Almanya’da on binler Neckarwestheim nükleer santralı ile Stuttgart arasında 45 kilometrelik insan zinciri oluşturdu. Hükümetten 17 nükleer santralın 12 yıl daha açık kalma kararını geri çekerek mevcut santralların kapatılmasını istediler. Almanya hükümeti şimdilik bu taleplere uymuş durumda. Finlandiya, Fransa, İngiltere ve İspanya hükümetleri de işin korkunç boyutlarını görerek temkinli olduklarını açıklamaya başladılar. Elektrik Mühendisleri Odası’ndan Arif Künar dünyanın terk ettiği nükleer santrallar konusunda şu bilgileri veriyor:  Kanada, 1997 yılında 21 adet CANDU nükleer santrallarından 7’sini, yapılan denetimler yetersiz, tehlikeli ve yönetim hatası bulunduğu için kapattı. 1975 yılından itibaren yeni bir nükleer santral siparişi verilmedi. ABD’de 116, Kanada’da 10 nükleer santral siparişinden vazgeçildi.  Rusya, hâlâ etkileri devam eden Çerno bil faciasından sonra daha önce planladığı onlarca santral projesini iptal etti.  Filipinler’de Marcos zamanında bitirilen Bataan Nükleer Santralı, yapılan binlerce mühendislik hatası ve güvenlik nedeniyle işletmeye alınmadı.  Brezilya, yapımı bitmekte olan ikinci santralından ve 1.1 milyar dolar harcadığı üçüncü nükleer santralından vazgeçti.  Çin, daha önce sipariş verdiği tüm nükleer santrallarını, Japonya’daki patmaların ardından tekrar gözden geçirme kararı aldı.  Endonezya, Tayland ve Vietnam, nükleer planlarını terk etti.  Küba, Portekiz, İrlanda, Lüksemburg, Danimarka, Yunanistan, İspanya, Finlandiya, Belçika, İsviçre, Hollanda, İngiltere, İskoçya, Yeni Zelanda tümüyle nükleer santrallardan vazgeçti. Künar, son dönemde nükleer lobilerinin gözü kulağının Türkiye’ye odaklandığına dikkat çekerek, “Hemen her konuda demokrasi, insan hakları, eskimiş zararlı kirli teknolojiler, atıklar konularında çifte standart uygulayan Batılı ülkeler, artık kendi halkına reva görmedikleri nükleer santralları, batmakta olan nükleer sektörlerini kurtarmak için Türkiye gibi ülkelere pazarlıyor” dedi. AKKUYU’YA B L MSEL ANAL Z STANBUL ‘30 yıllık lisansla santral kurulmaz’ Fotoğraf: ABİDİN YAĞMUR “Green Think Tank of Turunch Foundation” adlı nükleer karşıtı vakfın kurucularından olan Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, 30 yıl önce verilen lisansla Akkuyu’da bir tesis kurulamayacağını söyledi. Kılıç, “Rusya teknolojisi Japonlardan geride” dedi. EMRE DÖKER MERS N Halk: stemiyoruz! STANBUL’da Küresel Eylem Grubu, Yeşiller Partisi, Greenpeace ve DS P tarafından organize edilen “Nükleere zincirleme reaksiyon” eylemine katılan yaklaşık 2 bin kişi TaksimTünel arasında insan zinciri oluşturdu. Nükleer karşıtları, Türkiye’de kurulması planlanan reaktörler için seçilen Akkuyu ve Sinop’un sonunun Fukuşima gibi olmaması için hükümeti nükleer enerjiden vazgeçmeye çağırdı. Eyleme Prof. Tolga Yarman, Prof. Ahmet Ercan, oyuncu Pelin Batu da destek verdi. TMMOB nşaat Mühendisleri Odası stanbul Şubesi de Japonya’da yaşanan deprem, tsunami ve nükleer tehlikenin devam ettiğini belirterek, ölenler, yaralananlar ve kaybolanlar için “her can için birlikte mum” yaktı. Taksim Meydanı’nda toplanan TMMOB üyeleri, “Güneş var rüzgâr var. Niye bu nülkeer ısrar”, “Afet kader değildir” dövizleri taşıdı. nşaat Mühendisleri Odası stanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, santralın iptal edilmesi için daha yüksek ses çıkartacaklanı söyledi. MERS N Nükleer Karşıtı Platform bileşenleri de Akkuyu’da santral kurmaya çalışan AKP hükümetini ‘kefenli, tabutlu’ yürüyüş yaparak protesto etti. Eylemde ‘O zaman evimizde tüp de kullanmayalım’ diyen Başbakan Erdoğan’a da tepki vardı. Eylem, KESK binası önünde başladı. Burada beyaz kefenler giyinmiş bir grup, Mersin’in temsili tabutunu taşıdı. Büyükşehir Belediyesi önünde bir açıklama yapan Platform Sözcüsü Sabahat Aslan, nükleer enerjinin AKP’nin siyasi tercihi olduğunu belirtti. NÜSED, hükümetin halk sağlığını önemsemediğini vurgularken tehlikenin altını çizdi: ‘Santral kanser vakalarını arttırır’ H CRAN ÖZDAMAR İZMİR Türkiye’ye nükleer enerji santralı yapımının “faşizan” bir anlayışla dayatıldığı, Japonya’da yaşanan patlamalarla ortaya çıkan sağlık sorunlarının dikkate alınmadığı vurgulandı. Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre için Sağlıkçılar Derneği (NÜSED) üyeleri, ülkemizde santral kurulması durumunda kanser vakalarının artacağı uyarısı yaptı. NÜSED Genel Sekreteri Derman Boztok, nükleer santralların sağlık sonuçlarının kanser vakalarıyla kendisini gösterdiğini belirterek, “Hayata geçirilmek istenen santrallar için uzmanların görüşleri alınmıyor. Demokrasiye, bilime aykırı bir şekilde davranılıyor. Gizli süreçlerle tehlikeli girişimler yapılıyor. Hükümet halkın sağlığını hiçe sayıyor. İlkel bir anlayış gösteriliyor” dedi. NÜSED Üyesi Doç. Dr. Levent Tuğrul da, Japonya’daki felaketin yakın ve uzak gelecekte kanser vakalarıyla ortaya çıkacağını söyledi. Tuğrul, “Santral kazalarında ortaya çıkan nötron parçacıkları dikkate alınmamaktadır. Bu NÜSED Genel Sekreteri Boztok, “Gizli süreçlerle tehlikeli girişimler yapılıyor. lkel bir anlayış gösteriliyor” dedi. parçacıklar ulaştıkları hemen her molekülün enerji düzeyini değiştiren bir zincirleme reaksiyona yol açarlar. Canlılarda da aynı şekilde, zincirleme tepkimeyle molekülleri etkileyip, yaygın DNA bozulması yaratırlar. Canlılara olan etkileri, cansız maddelere olan yıkıcılıklarında çok daha fazladır” diye konuştu. Santral çevrelerinde oturan insanlara iyot içeren tuz tabletleri dağıtıldığını anımsatan Tuğrul, şunları söyledi: “Bu tabletler özellikle tiroid dokusuna radyoaktif iyodun bağlanmasını sağlar. Ancak asla sistemik bir koruma sağlayamaz. Çeşitli organların korunmasına yönelik ilaç seçenekleri de vardır. Ancak bunların da etkileri bazı organlarla sınırlıdır ve genel, güvenilir bir koruma sağlayamazlar. Tasarlanan tesisler ne denli modern olursa olsun, simülasyonlarda hesap edilemeyen ve geri dönüşü olmayan riskler mevcut olacaktır” dedi. nükleer felaketin büyük sorunları Japonya’da yaşananvurgulanıyor. yapılması planlanıyor.beraberinde getireceği Türkiye’de ise yaşananlara aldırmaksızın enerji santralları İZMİR Nükleer enerji santrallarının zararları konusunda uluslararası düzeyde çalışmalar yürüten ve Amerika’daki “Green Think Tank of Turunch Foundation” adlı nükleer karşıtı vakfın da kurucuları arasında yer alan Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, 30 yıl önce verilen lisansla Akkuyu’da bir tesis kurulamayacağını söyledi. Rusya teknolojisinin Japonlardan bile geride olduğunu vurgulayan Kılıç, Başbakan Erdoğan’ın nükleer patlamayla LPG tüpü patlamasını karşılaştırmasının da tüm dünyada şaşkınlık yarattığına dikkat çekti. Kılıç, Türkiye’ye kurulmak istenen santralın dünyanın hiçbir yerinde olmadığını, faylarında 500 yıllık enerji birikimi olan Akkuyu’da nasıl bir performans göstereceğinin bilinmediğini belirti. Akkuyu’da kurulacak sistemin İran’da 6 ay önce devreye alındığını ve önemli aksaklık ve arızaların meydana geldiğini anımsatarak, “Santralda eski malzeme kullanılmasından dolayı büyük titreşimler meydana geldiğini resmi sitelerinden kabul ettiler. Santral durduruldu. Ruslar eski model pompaların kullanıldığı kabul edip değiştireceklerini söylüyorlar. Akkuyu’da kurulacak sistem de aynı malzemeden” dedi. İran’da kurulan reaktörün aynısının Rusya’da Balakova’da 1980’lerde kurulmak istendiğini de dile getiren Kılıç, halkın referandumla bunu kabul etmediğini vurguladı. Rusya hükümetinin reaktörün tüm boyutlarının incelendiğini ve bilirkişi raporu hazırlandığını da dile getirerek şöyle dedi: “Raporla beraber Kent Konseyi Moskova’da dava açtı. Bu dava sonucunda Rusya hükümeti, Balakova’daki kurulacak bu iki reaktörün kendi nükleer yönetmeliklerine uygun olmadığını tespit ettiği için proje iptal edildi. Kendi nükleer yönetmeliklerine uygun olmayan sistemi Türkiye’ye kurmaya hükümet maalesef razı oldu.” Son iki yılda Akkuyu projesi için ihale yarışması açıldığını ve Elektrik Mühendisleri Odası’yla Çevre Hukuku Derneği’nin açtığı davaların devam ettiğini de anımsatan Prof. Dr. Kılıç, “EMO yapılan ihalenin usulsüzlüğünden dolayı davayı kazandı. Diğer dava da kaybedileceği anlaşılınca iptal edildi. Bundan sonra hükümet devletlerarası bir anlaşma yaparak Akkuyu projesinin hukuki platformda engellenmesinin önüne geçti. Devletlerarası anlaşma yapıldığı zaman tüm hukuki kapılar kapanıyor” dedi. Rusya’yla Türkiye arasındaki anlaşmadan Türkiye’nin hiçbir kârı olmadığını da belirten Kılıç, şöyle konuştu: “Rosaton firması tüm yatı Türkiye’nin kârı yok rımları yapacak. Kuracakları 2 nükleer reaktörden çıkacak elektriği, 15 yıl süreyle, kilovatsaatini 12.3 sent artı KDV gibi fahiş fiyattan satacaklar. Buna ek olarak da dağıtım şirketlerinden Mersin Akkuyu’daki sanayisine en az 30 – 40 kuruştan kilovat saatini satacaklar. Diğer iki reaktörün de alım garantisi yok. Ruslar yine devletlerarası yapılan anlaşmayla kurulacak nükleer yakıt fabrikasında gerekli olan elektrik ihtiyacını karşılayacaklar. Bu tesislerde üretecekleri nükleer yakıt çubuklarını dünya piyasasına satacaklar ve yapılan anlaşmalarla Türkiye’nin bu alışverişten hiçbir kârı olmayacak. Bu tesislerin yüzde yüz sahibi Rus Rosatom şirketi oluyor. Bu şirket eğer uygun görürse hisselerinin yüzde 49’unu kendi kontrolleri altında başka yatırımcılara satma hakkı var.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle