18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 20 MART 2011 PAZAR 6 HABERLER bardıman etti! Insanlar “kesin suçlu” yapıldı. Darağaçlarında hepsi idam edildi! Telefon dinlemeleri veya telefonda dinlenmiş gibi sürü sepet ses kaydı, yine yandaş basınca servis edildi… Bu çok yönlü “toplu suç işleme” eylemi sürüyor! Sadece bu nedenle bazı medya ve mensupları hakkında 5000’i aşan dava açıldığı savı doğruysa, bu rakam aslında işlenen hukuk ve yasa katliamının boyutlarını, büyüklüğünü, hacmini gösteriyor. Başka bir şeyi değil! Hele hele gazetecilik başarısını, hiç değil! Çünkü bu yayınlar nedeniyle, insanlar öl(dürül)dü! Ergenekon’un kasası (“örgüt”e bir de muhasebeci gerekiyordu!) ilan edilen kırk parasız Okkır ve daha niceleri! Aynı şekilde, ülkemizin en başarılı rektörlerinden Fatih Hilmioğlu’nu ve Mehmet Haberal’ı da yok etmek istiyorlar! Onlar da, büyük hukuk katliamının kurbanları! AKP, şimdi bu “toplu katliam”ı ortadan kaldırmak için, yasalarla oynuyor.. En çok kullandıkları adamı da milletvekili yaparak kurtaracaklar. Gazeteciliğin bir de böyle “gazetecilik olmayan” veya “haddini fersah fersah aşmış” boyutu var! Bu “gazetecilik” yapmak mıdır, yoksa iktidarın programladığı bir “siyasi linç” politikasının uygulamasına, bilerek ve isteyerek katılmak mı? Gazetecilik nedir, tamamen tartışmalıdır! “Eh ne yapalım, gazeteciler arasında bunların da olması normaldir, cebinde sarı basın kartı var..” bakışı kabul edilebilir midir? Zaten, iktidar basını ve kalemlerinin, Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun eylemlerine karşı aldıkları utanç verici tavırlarına, yazıp çizdiklerine bakacak olursak, “gazetecilik nedir” konusunda, birbiriyle taban tabana zıt, farklı görüşlerin varlığı net olarak ortadadır! Sapla samanı ayırmak gerekir! Bu arada, iktidar Meclis’te başka bir “medya oyunu” daha oynuyor: Yasadışı dinlemeleri ebedileştirecek ve insanların bütün özel hayatının deşifre edilmesini sağlayacak yasa değişikliği: “Dinlemeler bir yerde yayımlanmışsa, herkes alıp yayımlayabilir!” İnsanların bütün özel hayatını sergilemek artık yasal hale getirilmek isteniyor! İktidar, “nasılsa seçimleri garanti alacağım, dört yıl daha hepsinin canına okurum” diye düşünüyor! Nasıl bir dört yıllık iktidar dönemi daha planladıkları açık seçik ortada! Bakanlıkların istisnai memuriyet kadroları kurumda kadrolaşmanın kapısı haline geldi TRT’nin ‘özel’ kalemleri Mehmet Aydın, Bülent Arınç, Mehmet Şimşek, Nimet Çubukçu’nun özel kalem müdürleri ve basın danışmanlarının yanı sıra valilikler ve belediyelerde aynı kadrolarda görev yapan isimler bir bir TRT’ye geçiyor. FIRAT KOZOK ANKARA İstisnai memuriyet kadrosu olan özel kalem ve basın müşavirliği kadroları, TRT’de kadrolaşmanın en önemli yolu haline geldi. Bakan danışmanlarının da bulunduğu çok sayıda kişi, binlerce yurttaşın kapısında kuyruğa girdiği TRT’ye atan mak için özel kalem müdürlüğü ve basın müşavirliğini basamak olarak kullanıyor. Son olarak TÜBİTAK’ta görevli Arif Koyuncu, Körfez Belediyesi’nde özel kalem müdürü olunca TRT kadrosuna geçti. Binlerce kişinin kapısında kuyruğa girdiği, KPSS sınavlarında birbiriyle ‘Ruh sağlığımız bozuluyor’ S BEL BAHÇETEPE Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan telefon ve ortam dinlemeleri, çok sayıda gazetecinin gözaltına alınması ve tutuklanması gibi olayların toplumda korkuya ve paniğe neden olduğu belirtildi. Psikiyatrlar ve psikologlar, kişinin varlığını tehdit altında hissetmesinin anksiyete (kaygı) ve stres bozukluğu ile depresyona varan ciddi psikolojik sorunlara yol açabileceğini söylediler. Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi’nden psikiyatr Dr. Oya Bozkurt, korku mekanizmasının sürekli ya da aşırı uyarılması durumunda, yani kişinin kendi varlığını tehdit altında hissetmesi yoğunlaştıkça, kontrolden çıkmış bir korkunun söz konusu olacağını söyledi. Günümüzde insanların içsel kaygı ve korkularının ötesinde, toplumca paylaşılan ortak korkulara maruz kaldığını vurgulayan Bozkurt, “Güvenlik, ekonomik yeterlilik gibi en temel gereksinimler konusunda, ‘medyaendüstripolitika’ üçlüsünün ortak söylemlerinden şekillenen endişe verici imgelemler zihinlere yerleşmekte. Aile içi ve kadına yönelik şiddet, cinayetler, gasplar, terör, savaşlar, tutuklamalar gibi durumlar toplumun her bireyinde çaresizlik, güvensizlik duygusu yaratmaktadır. Olaylar karşısında, korku beslediği nesne ya da durumdan kaçınma, olaylar karşısında tepkisiz kalma gibi davranışlara Psikiyatrlar, korkunun anksiyete (kaygı) bozukluğuna ve depresyona varan ciddi ruhsal sorunlara neden olacağını söylüyorlar. yol açabileceği gibi, tersine ‘itaat eden, bağımlı, hayır diyem eyen ’ ruhsal tutumlara da yol açabilir” diye konuştu. Bozkurt, bu dur um d a b a ş ta p a n i k , anksiyete ve posttravmatik stres bozukluğu ile depresyon gibi çeşitli ruhsal bozuklukların da ortaya çıkabileceğini anımsatarak şunları kaydetti: “Toplumun pek çok kesimindeki bireylerde duymaya alıştığımız ‘Sıkıntı geliyor, boğulacak gibi oluyorum’, ‘Telefon ya da kapı çalsa hemen çok heyecanlanı mücadele ettiği TRT’de, yandaş kadrolaşması için akıllara durgunluk veren bir formül zinciri kullanılıyor. İstisnai memuriyet kadrosu olan ve KPSS gerektirmeyen özel kalem ve basın müşavirliği kadrolarına atanan isimler, hemen ardından TRT’nin kadrolu personeli oluyor. Bunun son örneği “Genel Müdür Müşaviri” kadrosu alan Arif Koyuncu’da kendini gösterdi. TÜBİTAK’ta yüksek lisans bursları ile ilgili birimde çalışan Koyuncu, 6 Mayıs 2010 tarihinde görevinden ayrıldı. Koyuncu, görevinden ayrılır ayrılmaz, Körfez yorum, kalbim hızla çarpmaya başlıyor’, Belediyesi’nde özel ka‘Çocuklarımın ya da yakınlarımın başına lem müdürü olarak işe kötü bir şey gelmiş olabileceği düşüncebaşladı. si ile çok endişeleniyorum’, ‘Öyle şiddetli 12 Mayıs 2010’da sıkıntı basıyor ki öleceğim, çıldıracağım ya da aklımı kaybedeceğim diye çok korTRT’ye naklen geçiş kuyorum’, ‘Yerimde duramıyorum, titriyapmak için kuruma diyorum, ürperme geliyor, başım dönüyor. lekçe veren Koyuncu, Bu nedenlerle acil servislere koşturduğum TRT Genel Müdürü İboluyor’ gibi söylemler, korku kültürürahim Şahin’in 15 Hanün bir mirası olarak bizleri kuşatziran 2010 tarihli oluru makta. Kederli ve karamsar bir duygu ile kuruma girdi. hali, kötümser düşünceler, gelecek hakKoyuncu, atandığı takında umutsuzluk, hayattan zevk alarih itibarıyla 6100 ek mama, enerji azlığı, psikomotor yagöstergeye ve özel hizvaşlama, iştah ve uyku düzensizlikleri met tazminatı ve fazla de ortaaya çıkabilir.” mesai hariç 3 bin 33 liHisar Intercontinental Hastanesi klinik ra brüt sözleşme ücretipsikologlarından Dr. Sedef Akbay da ne sahip oldu. günümüzde toplumun içinde bulunduğu Ancak Şahin’in Kokoşulların insan psikolojisine ağır geldiğini, yuncu’nun kuruma atanruh sağlığındaki dengeyi korumakta zormasına ilişkin onay imluk çektiğini söyledi. Bireylerin önce iç huzası, bir skandalı da orzurlarını ve psikolojilerindeki dengeyi taya çıkardı. kaybettiğini anımsatan Akbay, “İnsan Şahin’in imzasının ilişkileri bozulmakta, insanlar evlerinüzerinde 15 Haziran de veya işyerlerinde verimsiz ve kaygı2010 tarihi yer almasına lı zaman geçirmekte, başkalarına gükarşın, atamaya onay isvenmekte çok zorlanarak toplum hateyen yardımcısı Ahyatına ayak uydurmakta ciddi zorlukmet Koyuncu’nun imlar yaşamaktadırlar. Bu durum giderek zasının üzerinde 18 Haçevredeki birçok kişiyi etkiler duruma ziran 2010 yazması dikgelerek, ruh sağlığı alanında çalışan bizkat çekti. lerin karşısına büyük bir sorun olarak çıkmaktadır” diye konuştu. Medya, ktidar ve Sapla Saman Gazetecilere Özgürlük Platformu (92 meslek örgütü) 4. büyük yürüyüşüyle, iktidarın ve emri altındaki polis ve yargının gazeteciler üzerindeki sansürleyici ve özgürlükleri yok edici baskılarını protesto etti. Gazetecilere özgürlük sesleri, bu kez Ankara’da yankılandı! Başbakan’ın kulaklarında yankılanmış mıdır “özgürlük” sesleri? Dünya duyuyor, ama o duymuyor mu? Başbakan ne demişti: Cezaevinde gazetecilikleri nedeniyle yatan kimse yok.. Hepsi, ya anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak ya silahlı terör örgütüne üye olmak…tan yatıyor.. Başbakan’a en etkili ve doğru yanıt, dışarıdaki bizlerden değil, haksızlığı ve isyanı bütün ruhuyla yaşayan içerideki Mustafa’dan (Balbay)’dan gelmişti. Sayın Başbakan, eğer iddianamede yazılı suçlamalar doğrudan insanlara yaftalanacaksa, siz şiir okuduğunuz için yargılanmadınız. 1998’de hazırlanan iddianameye göre “halkı ırk farklılığı gözeterek, açıkça kin ve düşmanlığa tahrik etmek”ten yargılandınız… (Ne şiirdi ama!! “Minareler süngümüz..” Toplumdaki bugünkü derin yarılma ve bölünme olgusu, Başbakan’ın bu şiire olan inancı ve bu şiirin politik ürünü olabilir mi!?) Ve bu suçtan üstelik 10 ay hapse mahkum oldu Başbakan. Yani sabıka aldı.. Silivri’ye tıkılan gazetecilerin ise kesinleşmiş hiçbir hükmü yok… Acaba Mustafa’nın mektubu, Başbakan’a iletildi mi, yoksa “yüreği sızlar ve gerçeği görür, üzülür” düşüncesiyle ondan gizlendi mi? O mektubu okumalı! Soruşturma aşamasında olan bilgileri medyada yaymak suçtur. Bu genellikle bilinir. Bunu göze alan gazeteciler ve gazeteler hakkında dava açılır. Olağan dönemlerde bu davaların sayısı azdır... Türkiye üç yıldır toplumsal bir Ergenekon (ve Balyoz) medya terörü yaşıyor. Polis+savcılık+iktidar+yandaş medya marifetiyle, hazırlık aşamasındaki bütün veriler ortalığa döküldü. İktidar medyası bütün toplumu bom C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle