18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y 11 10 12 11 16 16 16 11 11 10 14 13 13 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y PB PB PB PB B B B 13 15 13 16 22 19 20 22 19 21 14 10 7 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra PB AmsterdamPB Brüksel PB Paris B Bonn B Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid B Viyana B 4 2 4 11 10 12 12 9 7 10 7 19 8 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB Y Y Y B K PB B PB B Y PB Y 4 7 14 16 10 3 17 13 12 5 20 27 22 Ülkemizin geneli parçalı çok bulutlu, Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun batısı ile Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Erzurum ve Ardahan çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar genellikle yağmur ve sağanak, Erzurum ve Ardahan çevrelerinin yükseklerinde karla karışık yağmur şeklinde olacak. 20 MART 2011 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Mart GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada başlamaz, göğsünü gere gere Ergenekon davasının savcısı benim diye konuşan bir Başbakan; önceki gün “Biz hiçbir zaman savcı olmadık” diyebildi. Yargı bağımsızlığını yegâne savunan kişiymiş gibi ortalıkta dolaşıp duran Başbakan, dün Cumhuriyet’te yayımlanan İlhan Taşcı’nın, kuşkusuz içeriğinden daha önce bilgi sahibi olduğu haberini bir zahmet okuyuversin. Başbakan yargının bağımsızlığını koruyacağı iddiasıyla üye sayısını ve çalışma düzenini kendi amaçları doğrultusunda değiştirerek bir başka kimliğe çevirdiği Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu… …Ucube diye ilan ettiği Kars’taki anıtın yıkılmasına ilişkin yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme başkanını üye olarak başka bir ile gönderdi. Durdurma kararını kaldıran üyeyi de mahkeme başkanlığına atadı. Garip bir çelişki sergiliyor Başbakan: Yargıçlara, savcılara güvendiğini her fırsatta açıklıyor ve sonra, övdüğü savcılara güvenemediğini şöyle itiraf ediyor: “Bir başbakan olarak bir adım atsa, bir savcı hissi olarak hakkında dava açsa, ülkenin başbakanının o savcının elinde oyuncak olacağını” söylüyor. Bu açıklama bir bakıma yasaların emrindeki savcıların duygusal nedenlerle ya da başka nedenlerle veya bugün olduğu gibi iktidardan esinlenerek hareket edebileceklerini doğrulamıyor mu? Üstelik bir hukuk devletinde başbakanlar hakkında savcılar gerekli gördükleri zaman soruşturma yaparlar, dava da açarlar. Bir savcının bir başbakana dava açması, o başbakanın savcıların elinde oyuncak olması anlamına gelen açıklamaları RTE’yi özetliyor: Bana dokunmayan yargı bin yaşasın! Yalnız başbakanları değil, Çankaya’daki AKP’li de aynı anlayışta. Çankaya’daki de kendisiyle ilgili olumsuz irdelemeleri, haberleri, raporları ve belgeleri yazanı suçlayarak yorumlamakta usta. Taraf gazetesi WikiLeaks’in Türkiye’yle ilgili belgelerini yayımlıyor. Gazete önceki gün Çankaya’dakinin 2003’te başbakan iken Irak’ı işgali öncesi ABD ile yaptığı pazarlığın belgelerini açıkladı. Başkan Bush, Türkiye’nin olası Irak savaşına katkısı karşılığı yılda iki milyar dolar vereceğini, bu önerinin üç gün içinde yanıtlanmasını bildiriyor. Yılda iki milyar dolara Türkiye; Güneydoğu’da topraklarımızdan çıkacaklarının süresi, zamanı belli olmayan koşullarda binlerce Amerikan askerinin Türk topraklarında sürekli konuşlanmasına izin veriyor. Birçok havaalanı ve limandan dilediği gibi yararlanmasına yeşil ışık yakıyor. WikiLeaks belgelerine göre, bugün devletin tepesinde oturan o günlerin Başbakanı Abdullah Gül, Bush’la aynı kulvarda koşmaya dünden hazır. Bir koşulu var, “siyasi karar vermek için biraz zamana ihtiyacı olduğunu” söylüyor ABD heyetine. Her ne kadar Milli Savunma ve Dışişleri bakanlarının ABD pazarlığından, Başbakan’ın ABD’lilere verdiği söz ve güvenceden haberi yoksa da… varsın öyle olsun. Olayın hükümet yanı kolay. Ama… anayasaya göre ülkenin dörtte birine yerleşecek “yardım” konusunda TBMM’den izin almak gerekli. AKP’nin çoğunlukta olduğu Meclis’ten de kaygılı değil. ABD belgelerine göre“Türkiye’nin bu taleplere evet diyebileceğini” iki kez tekrarlıyor. Tek kaygısı “askeri harekâtın ekonomik reformlarda sağlanan ilerlemeye zarar vermesi” olasılığı. Ama Amerika’yı rahatlatıyor: “İşbirliği yapacağız, işbirliği yapacağız!” Bu bilgileri veren gazetedeki haberin başlığı: “Vira Bismillah... Hadi savaşalım.” TBMM, tarihsel bir davranışla 1 Mart’ta hükümetin ABD işgaline olanak sağlayan önerilerini reddediyor. Savaşa bismillah demiyor! Bir başka gerçek önceki gün sırıttı. Türkiye ile ilgili WikiLeaks belgelerinin yayımlanmasından sonra açıklama yapan Çankaya’dakine göre: “Bunların bazıları doğru, bazıları yanlıştır. Bunlar rapor eden diplomatların bilgileri, anlayışları, algılamaları ve çaplarıyla ilgilidir.” Çankaya’daki de Başbakanı gibi kendisiyle ilgili haberleri ve belgeleri yazanları suçlayan bir anlayış sergiliyor. Onların söyledikleri gerçek. Gerçekleri yazanlar, konuşmaları belgeleyenler suçlu! Yok birbirlerinden farkları! Balyoz soruşturması duruşmalarında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün ismi yeniden gündeme geldi. Darbe planı iddialarıyla açılan davanın bir numaralı sanığı konumundaki dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, savunmasında o sırada sıralı komutanları olan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ile Genelkurmay Başkanı Özkök’ün de mahkemede tanık olarak dinlenmesini istedi. Hilmi Özkök: Ergenekon ‘Çatı’ Oldu mesela bazısı ‘Ben orada yoktum’ diyor. Kimilerinin terfisi etkileniyor. Bazıları yurtdışı görevlerini bırakarak geldi, mahkemeye katıldı. Türkiye’nin yurtdışı taahhütleri de bozuluyor. Toptan tutuklama ve bırakılma gibi konular biraz anlaşılması güç. Kamuoyunda da bazı tereddütler var. Bunları söylerken yargının işine karışmak niyetinde değilim. Mahkemeler bağımsız. İnanıyorum ki hukukçular konuyu ve hassasiyetleri en iyi şekilde değerlendirecektir” diye konuştu. Özkök, YAŞ kararıyla terfi kararı alan ancak Balyoz kapsamına girdikleri için kesinleşmiş AYİM kararlarına rağmen terfi ettirilmeden açığa alınan üç amiral ve generalin durumu hakkında ise “Herkesin bilmesi gerekir ki, askerlikte istikrar çok önemli. Meseleleri bu noktaya getirmemek lazım. Bu gibi şeyler kurumların işleyişinde sıkıntı yaratabiliyor” yorumunu yaptı. arttığını anımsattığımda da Özkök, “Global dünyada, ‘onlar bizi ilgilendirmez’ demek pek mümkün değil. Tabii ki öncelikle kendi hukukumuzun, Meclisimizin kurduğu hukuk sistemimizin egemenliğine inanmalıyız. Sorunlar kendi hukuk sistemimiz içinde çözülecektir. Zaten yargı ile ilgili uluslararası taahhütlerimiz de anayasamıza göre bizim milli hukukumuzun da üstündedir” değerlendirmesini yaptı. AKP ŞÇ NAK LLER N ERTELED ‘Sürgün’e seçim arası MUSTAFA ÇAKIR yargıç karar verir Doğan’ın hakkıdır, Ergenekon altında Dördüncü yılındaki Ergenekon soruşturması hakkındaki şüphe ve eleştiriler gazetecilere yönelik son tutuklama dalgalarıyla iyice artmış durumda. Özkök’ün Ergenekon davasına bakışı ise şöyle: “Başta ‘terör örgütü’ filan dendi. Ama Ergenekon şimdi ‘çatı’ olmuş durumda. Birçok konu bunun altında toplanarak çözülmeye çalışılıyor. Altına bir sürü konu konuyor. Bunlar doğru mu yanlış mı onu bilemem. O yargının ortaya koyacağı konu. Bu nasıl biter o da ayrı bir konu? Dışarıdan bakan için sevk ve idaresi, yönetimi zor gözüküyor. Ama savcılar ve hâkimler zor görmüyor olabilir, ona bir şey diyemem.” Ergenekon ve diğer darbe iddialarına ilişkin soruşturmalar kapsamında yaşananlara uluslararası kamuoyundan gelen eleştirilerin son dönemde Bir sürü konu bedelliye karşıyım Türk ordusunun çeşitli birimlerine on yıllarca komuta eden Özkök ile son günlerin güncel tartışmasını da konuştuk. Daha önce AKP’li siyasetçiler tarafından değişik dönemlerde gündeme getirilen ‘bedelli askerlik’ konusu son olarak CHP tarafından bir önergeyle Meclis’in gündemine taşındı. Emekli bir Genelkurmay Başkanı olarak Özkök şu değerlendirmeyi yaptı: “TSK’de komutanken askeri mantık olarak bedelli askerlik önerisine mutlak karşıydım. Şimdi emekliyken de aynı düşüncedeyim. Böyle düşünmemin de çok sağlam gerekçeleri var. Öncelikle TSK’nin ihtiyaçları. Sonra moral değerler. Bunların yan etkileri de ihmal edilmemeli. Bir kez vergi affı çıkınca birileri nasıl başlıyor vergi vermemeye. Bu da onun gibi. Biz askerler soğuk bakarız bu tür önerilere. Ama siyasetçi bakışı farklı olabiliyor.” Emekliyken de Emekli Orgeneral Özkök, telefonla yaptığımız görüşmede Doğan’ın talebi konusunda şu değerlendirmeleri yaptı: “Savunmanın böyle taleplerde bulunma hakkı vardır. Buna gerek var mı yok mu, mahkeme sürecinde savcılar, yargıçlar bakar ve karar verir. Benim hukuka ne kadar saygılı olduğum bilinir.” elafisi olmayan kayıplar Balyoz Planı kapsamında, o dönem TSK’nin çeşitli kademelerinde görev yapan ve bugün kimi emekli kimi muvazzaf durumdaki 169 subayın tutukluluğu konusunda ise Özkök, “Tutukluluklara üzülmemek mümkün değil. Çünkü bazılarının telafisi mümkün olmayan kayıpları oluyor. Öyle iddialar var ki T WikiLeaks belgelerine göre polis, FBI’ya Ergenekon operasyonunu anlatmış ANKARA Hükümet, sendikaların tepkisini çeken yaklaşık 50 bin belediye işçisinin Emniyet ve Milli Eğitim’in taşra teşkilatlarına gönderilmesine ilişkin düzenlemenin uygulamasını yeni torba yasa ile seçim sonrasına bırakıyor. Yeni torba yasa yürürlüğe girdiğinde işçilerin nakilleri 1 Ağustos sonrasına kalacak. DİSK’e bağlı Genelİş Sendikası Başkanı Erol Ekici, “Değişen bir şey yok. Bu aldatmacadır, kandırmacadır” dedi. TBMM Genel Kurul gündeminde bulunan yeni torba yasada yer alan bir maddeyle önceki torba yasanın il özel idareleri ve belediye işçileri ile ilgili maddesinde değişiklik yapılıyor. Yürürlüğe giren önceki torba yasada, il özel idarelerinin sürekli işçi kadrolarında çalışan ihtiyaç fazlası işçilerin Karayolları Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatındaki sürekli işçi kadrolarına, belediyelerin sürekli işçi kadrolarında çalışan ihtiyaç fazlası işçilerin de Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatlarına atanmaları öngörülüyordu. Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından valiliklerde komisyonlar oluşturulacak ve 45 gün içinde ihtiyaç fazlası işçiler belirlenecekti. Ataması yapılanlar 5 gün içinde görevlerine başlamazlarsa, atamaları iptal edilecek ve iş sözleşmeleri de sonlandırılacaktı. Bu durumda 50 bin işçinin yer değiştirmesi gündeme gelecekti. ‘Asker kıstırılacak’ İstanbul Haber Servisi WikiLeaks belgelerini yayımlamaya devam eden Taraf gazetesi bu kez de Washington’ın büyükelçileri ile yapılan yazışmaları açıkladı. Gazete, bir Türk polisinin 24 Kasım 2008’de ABD diplomatlarına verdiği brifingi yayımladı. Bu kapsamda diplomatların Washington’a yolladığı telgrafta ise, “Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Özdemir Sabancı’yı vur emrini verdi, Dink ve Duyar cinayetlerine karıştı” ifadelerinin kullanıldığı ortaya çıktı. Brifing Washington’a rapor edilirken Emniyet teşkilatı içindeki bazı kişilerin, Ergenekon gözaltıları konusunda Amerikan Büyükelçiliği’ne önceden haber verdiği iması dikkat çekti. Türk polisi brifingde ABD’lilere, Ergenekon soruşturmasının Anayasa Mah ‘Zamanla anlaşılacak’ Ekici, iktidarın seçim öncesinde oluşacak tepkilerin önünü kesmek için erteleme kararı aldığını belirtti. Başından bu yana torba yasanın çalışanlar açısından “tarihin en büyük sürgünü” olduğunu söylediklerini dile getiren Ekici, zamanla kamuoyunda da düzenlemenin neler getirdiğinin daha iyi anlaşıldığını belirtti. PAKSÜTBAŞBUĞ GÖRÜŞMES Belgede,“Üst düzey bir Türk Milli Polisi yetkilisi, gözaltıların önizleği olarak, geçen hafta büyükelçilik Federal Soruşturma Bürosu’nun temsilcisiyle dönemin Kara Kuvvetli Komutanı lker Başbuğ ile Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün 4 Mart 2008’deki görüşmesinin yarattığı tartışma bağlamında konuşurken, Türk Milli Polisi’nin birkaç gün içinde Ergenekon kapsamında gözaltılar gerçekleştirmek suretiyle karşılık vereceğini söylemişti” denildi. nın ön plana çıktığı görüldü. Bu kapsamda 24 Kasım 2008 tarihinde polis, ABD’li diplomatlarla Federal Soruşturma Bürosu yetkilisine brifing verdi. Polisin brifinginde “Küçük, birkaç cinayetin emrini şahsen verdi” açıklaması yer aldı. Çamurda Kara Zambak * IŞIL ÖZGENTÜRK ABD’nin ikili bakışı Belgelerde Türk polisinin FBI temsilcilerine Ergenekon kapsamında Anayasa Mahkemesi’nin bazı hâkimleri ile muvazzaf askerlerin “kapana kıstırılabileceğini” söylediği de ortaya çıktı. Belgelerde ABD’nin sürece ikili bir bakışı olduğu ortaya çıktı. Derin devletten hesap sorulması anlamında davaya güçlü bir destek veren ABD, polisin bazı taktiklerini, her taşın altında Ergenekon’un görülmesini ve davanın siyasi manipülasyona açık olmasını eleştiriyor. Baş tarafı arka sayfada Ferdi Tayfur’la arabeske hafif müzikten ayrıntı yansıları da geldi. İbrahim Tatlıses ise spor bağlamında olmayan bir koşu içinde belirdi. Aslında arabeskin bir örneği, uyması gereken biçimleri, göndermeleri yoktur. Tatlıses’te hiç yok. Kendi kendinin taklidi. Yine de Yılmaz Güney söylencesini içinde taşıyıp durduğu bir gerçek. Gencebay sanki öç alarak mazoşisttir; Ferdi Tayfur sadece kendisinden öç alınarak da mazoşist... İkisi de acıdan söz eder, ama acıyı somut duyguya, hatta duyuma indirgemişlerdir. Tatlıses’te ise büyük bir yaşam itisi var; acı da, hüzün de bir yerde yakınmanın yerini, hatta bir bakıma kaba bir mizahın da yerini tutuyor gibi. Lümpenin ‘zampara’ sözcüğünde ‘lider’ anlamı ve tadı bulan, Ümit Besen’deki Batı, Metin Milli’deki alaturka yansısına aldırmayacak kadar kendine güvenen bir adam karşısındayız. Başarıyla başı müthiş dönmüş. Öyle ki yarın alt kültürdeki yerini değiştirivermesi, başka planlarda boy göstermesi de beklenebilir. Büyük ‘ilk rastlantı’dan sonra hiçbir şey rastlantı olamaz artık onun için. Buradan alırsak, Aydınlar Dilekçesi’ni imzalamasını da rastlantı ya da politika olarak görmemek gerekir. Atina ve Paris zaferlerini doğal, sıradan işler gibi karşılayacak kadar megaloman. Skandal, olay, yankı, Tatlıses’te önceden tasarlanmaz. Her şey olup bittikten sonra doğal şeylermiş gibi algılar onları. Adam kaldırma, kadın dövme, Kürtçe şarkı söyleme de öyle... … Çamurda kara zambak. Bilisiz, cüretli, dobra ve içten. Ününde hiçbir söylence payı olmayan ‘kıro çocuk’. Ünlü bir sanatçıya Sezar’lar, ermişler, Roma senatörleri benzeri heykelini yaptırıp evinin bahçesine yerleştiren bir sosyete sünnetçisi vardı. Tatlıses de öyle yapıyor. Ana heykelci de kendisi. Filmlerinin öykülerini de kendisi yazıyor. İlk filmlerinde (Günah Gibi) Urfa ağzıyla kendi sesinden konuşurken, daha sonra dublaja başvurması, İstanbul aksanıyla devinmeye başlaması da ilginç. Müzik bir dövüş onun için. Türkiye’deki kabadayı gerçeğinin kendinden de geçmesi özleminde. Devlet işlevi görüyor kabadayılıkta. Küçük Emrah’ı saymazsak, arabeskçilerin en bilinçsizi, ama en sezgilisi. Parası vadesiz hesapta durur. Hisse senetli lümpen. Kadını kümes hayvanı olarak görüyor. Şemsiyesini müştemilat olarak kullanıyor. Urfa’ya şan olsun diye.” kemesi hâkimleri ile bazı muvazzaf askerleri “kapana kıstırabileceği”ni söylemiş. Taraf gazetesinin yayımladığı WikiLeaks belgelerinde Washington’ın büyükelçileri ile yapılan yazışmalarda Amerikalı diplomatların, Ergenekon soruşturmasının hukuki boyutuna, siyasi etkilerine ve uzun vadeli sonuçlarına ilişkin görüş ve değerlendirmeleri yer aldı. Belgelere göre Emniyet, ABD’li diplomatlara verdiği brifingde Ergenekon sanığı Veli Küçük için “Özdemir Sabancı’yı vur emrini verdi, Dink ve Duyar cinayetlerine karıştı” ifadelerini kullandı, ABD’li diplomatların merkeze yazdıkları gizli telgraflarda ise Ergenekon’u anlama çabası ORHAN TOKATLI’YA VEDA Cunda’da toprağa verildi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de önceki gün yaşamını yitiren gazeteciyazar Orhan Tokatlı (81), Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı Alibey (Cunda) Adası’nda toprağa verildi. Cenaze törenine, Orhan Tokatlı’nın eşi Özen Tokatlı ve yakınları ile Ayvalık Kaymakamı Nihat Nalbant, gazeteciler ve çok sayıda yurttaş katıldı. Milliyet gazetesinin uzun yıllar Ankara temsilciliği görevinde bulunan Tokatlı’nın, “Güvercinli Yıllar”, “Kaybolan Yıllar (19611973)” ve “Kırmızı Plakalar: Türkiye’nin Özal’lı Yılları” adlı kitapları bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yayımladığı mesajda Tokatlı’nın birkaç önemli gazeteciyle birlikte, kullanılması sürekli öğütlenen habercilik ilkelerini belirlediğini söyledi. Günay, Tokatlı’nın kaybından büyük üzüntü duyduğunu belirtti. Şüpheliler Manila’da iddiası İSTANBUL (AA) İstanbul Mücevher Fuarı’nda sergilediği ürünü çalınan kuyumculuk firmasının satış danışmanı Sayat Kasapyan, şüphelilerin Manila uçağında olduğu bilgisine sahip olduklarını söyledi. Kasapyan, “Hırsızların, transit olarak Manila’ya geçtikleri bilgisini aldık. Şu anda uluslararası arenada bu insanlar aranıyor. Zanlıların 7 kişi olduğunu tespit ettik. Şüphelilerin EK 334 Manila uçağında olduğunu biliyoruz. 3 saat sonra uçağın ineceği bilgisini aldık. Bu konuda vaktimiz çok kısıtlı ve maksimum yardıma ihtiyacımız var” dedi. ‘Ocak’ın katilleri yargılansın’ Cumartesi Anneleri adalet arayışlarının 312’nci haftasında 1995’te gözaltına alınan ve işkence edilmiş bedeni 58 gün sonra kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın ölümünden sorumlu oldukları gerekçesiyle dönemin başbakanı Tansu Çiller, stanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, Emniyet Müdürü Mehmet Ağar ve çişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin yargılanmasını talep etti. Ocak’a yapılan işkenceye tanık olduğunu söyleyen Bilge Tağaç, “16 yıldır Ocak’ın gözaltında kaybedildiğini kabul etmediler ama biz buna tanığız. Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı” diye konuştu. Kayıp yakınları adına basın açıklaması yapan Beycan Taşkıran ise Türkiye’de toplu mezarlar çıkmaya devam ettiği ve mezarlardaki kişilerin kimlikleri tespit edilmediği sürece siyasilerin demokrasiden söz edemeyeceğini söyledi. (Fotoğraf: HÜLYA KESKİN) * Cemal Süreya’nın “99 Yüz” adlı kitabından C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle