18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA HABERLER Başından vurulan Tatlıses’in durumu kritik, felç riski var. Saldırıyla ilgili gözler Irak’a çevrildi, ortağı ise ‘Erbil’deki sorun çözülmüş gibiydi’ dedi 3 avukatlığını yapan Ceza Hukuku Profesörü Uğur Alacakaptan da tutuklanıp askeri cezaevine konmuştu. Mümtaz Soysal cezaevinde tokat yerken, zaten belinden sakat olan Uğur Alacakaptan’ın eline de kazma verilip buz kırdırılmış ve belindeki hastalık nüksetmişti. Mümtaz Soysal Hoca’nın en dengeli sözcükle, “hoyratça” diye nitelediği bu davranışlara ben, daha uygun olduğunu düşündüğüm için, “zalimce” diyorum. Acaba bütün bu davranışların arkasında ne yatıyor diye düşünüyorum: Yargı ve emniyet mensuplarını, adalet mekanizması ile bağlantılı hekimleri, sivil ve askeri cezaevi yöneticilerini, cezaevlerinde görevli sivilleri ve askerleri, tutuklulara veya mahkumlara “hoyratça” ya da “zalimce” davranmaya sevk eden özellik nedir acaba? Bireysel nitelikler mi? Toplumsal özellikler mi? Cehalet mi? Özel eğitim mi? “Zamanın ruhu” denilen ideolojik kamplaşmalar ve beyin yıkamalar mı? Örneğin, Mustafa Balbay’ın “Zulümhane” adlı kitabı yayımlandıktan sonra tek kişilik hücreye nakli sırasında “Şimdi görürsün zulümhaneyi” diyen ses hangi anlayışı yansıtıyordu? Soğuk Savaş’ın egemen olduğu yıllarda “milli düşman” ilan edilenler “komünist” denilenlerdi. Bugünlerde de milli düşman ilan edilenlere “darbeci” suçlaması yöneltiliyor. Galiba bütün iş, önce toplumu koşullandırmak: Düşman kamplara bölmek… Kamplar arası kin ve garezi körüklemek… Sonra da susturacağınız kişileri düşman etiketi ile yaftalayıp suçlamak! İster “hoyratlık” deyin, ister “zulüm”, gerisini koşullanmış toplumsal bilinç hallediyor galiba! Ama bu “toplumsal düşmanlık bilincine sığınmak” insanları yasal ve vicdani sorumluluklarından azat ediyor mu? Bence asıl insanlık ve hukuk meselesi bu! İbo’ya 11 kurşun Vali Mutlu: Saldırı araçtan yapıldı İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ise Tatlıses’e silahlı saldırıda bulunanların, biri araç kullanan diğeri silahla ateş eden 2 kişi olduğunu, kullandıkları araç markasının net şekilde bilindiğini söyledi. Mutlu “Kendileri araçlarına bindikten ve hareket ettikten sonra, arkadan gelen bir aracın sollama yaparak yanından geçerken ateş edildiğini biliyoruz. 11 el ateş ediliyor, 4’ü araca isabet ediyor. Araca isabet eden mermilerden 2 tanesinden biri Tatlıses’e, diğeri asistanına isabet ediyor” dedi. Silaha ilişkin bir soruya Mutlu, “Tek bir silahtan çıkan mermi söz konusu. Kullanılan silahın türünün şu anda Kalaşnikof olduğunu biliyoruz” yanıtını verdi. Tatlıses’in program çıkışının ardından fotoğraf çektirmek isteyen bir gencin arabayı yavaşlattığı, Tatlıses’i hedef haline getirdiği iddia edildi. Saldırının ardından çevredeki binaların güvenlik kameraları ve MOBESE kayıtları ile Tatlıses’in programının son bölümünün görüntüleri incelemeye alındı. Olayda terör veya suç örgütü izine rastlanmadığı, bu nedenle soruşturmanın Asayiş Şube Müdürlüğü’nce yürütüleceği belirtildi. İstanbul Haber Servisi Ünlü şarkıcı İbrahim Tatlıses (59) önceki gece İstanbul Maslak’ta televizyon stüdyosundan çıktıktan sonra kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Uzun namlulu silahlarla gerçekleştirilen saldırıda Tatlıses ile basın danışmanı Buket Çakıcı da ağır yaralandı. Başından vurulan ve Maslak Acıbadem Hastanesi’nde kaldırılan Tatlıses’in yoğun bakım servisinde bulunduğu ve hayati tehlikesinin devam ettiği, felç olma riskinin söz konusu olduğu belirtildi. Hastaneden yapılan son açıklamada, bütün çabalarının üç ameliyat geçiren Tatlıses’in hayatta kalması yönünde olduğu belirtildi. Maslak Acıbadem Hastanesi Başhekimi Çağlar Çuhadaroğlu, Tatlıses’in hastaneye geldiğinde şuurunun açık, sol tarafının felç olduğunu, bunu önlemeye yönelik ameliyatlar yaptıklarını söyledi. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. İlhan Elmacı ise Tatlıses’in bu sabah uyandırılmasının planlandığını belirtti. Hoyratlık mı, deolojik Kin ve Garez mi? Dün Mümtaz Soysal yazdı: Fatih Hilmioğlu ve Mehmet Haberal’a yapılanları “hoyratlık” diye niteledi. Her ikisi de tıp profesörü. Her ikisi de eski rektör, Haberal ayrıca kurucu rektör. Her ikisi de ölüm tehlikesi olan ve özenli tedavi gerektiren hastalıklara yakalanmış. Her ikisi de “Ergenekon” denilen ve henüz varlığı kanıtlanmamış bir örgüte üyelikten dolayı pek çok insanın tutuklu yargılandığı davadan dolayı hapiste. Cezaevi ile hastane arasında gidip geliyorlar. Ve tabii bu arada hastalıkları ilerliyor. Tutuklu yargılanmaları konusunda kamuoyu vicdanı rahatsız. Yargıtay Haberal’ın tutukluluk halinin devamına karar veren yargıçları mahkum etmiş. Soysal yazısının sonunda her zamanki dengeli ve dikkatli üslubuyla şöyle diyordu: “…Konu, hoyratlıkta eşitlik değil ki, hoyratlığın kendisidir söz konusu olan: Tutukluluğun gerekçesi ne olursa olsun, kritik kalp hastası yaşlı bir insana bu yapılmamalıydı. Ne var ki, hastanın durumu ve unvanı, “olumsuz medyatik”liğiyle “hoyrat Türk” imgelemine yeni bir katkıda bulunma sonucunu doğurmuş oluyor. Sorumlular inşallah üzülmüşlerdir.” Soysal Hoca’nın bu yazısını okurken, 12 Mart döneminde onun başına gelenleri anımsadım: Bugün tıp profesörlerinin başına gelenler o zaman hukuk profesörlerinin başına geliyordu. Anayasa Hukuku Profesörü Mümtaz Soysal ile birlikte onun ‘Tehdit edildi’ iddiası İstanbul Valisi Mutlu, “Tatlıses’in tehdit alıp almadığına” yönelik soruya “Bize, emniyete bir tehdit aldığı yönünde intikal ettirilmiş herhangi bir bilgi yok. Koruma talebi de yok” derken Tatlıses’in şirketlerine gelen 3 tehdit telefonu üzerine 1 Kasım 2010’da Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyet dilekçesi verdiği ortaya çıktı. Savcılığın, yaptığı çalışmalarda tehdit eden kişilere ulaşmadığı öğrenildi. Tatlıses’in saldırı sırasında içinde bulunduğu araç İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün Gayrettepe’deki yerleşkesinde Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü ekiplerince detaylı incelemenin yapılmasının ardından kaportasında kalan kurşunun çıkarılması için servise gönderildi. Son sözleri: Olur mu hiç? Olay ile ilgili bazı görgü tanıkları Tatlıses’in vurulduktan sonra bilincinin açık olduğunu ve “Olur mu ya? Olur mu hiç?” dediğini söyledi. Tatlıses’in tomografide doktorunun “Elimi sık, ayağını tut” gibi sorularına da tepki verdiği belirtildi. Tatlıses’in küçük oğlu İdo’nun ameliyathane önünde sürekli ağladığı ve “Şimdi değil. Sana daha çok ihtiyacım var, bırakma beni” dediği kaydedildi. Kardeşi: Sahne yaşamı bitti Tatlıses’in kardeşi Hüseyin Tatlı, “Bundan sonra düzelse de Tatlıses’in sahne hayatı bitti. Hayranları artık plaklarından dinlerler” dedi. Saldırıyı kınayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tatlıses’in bir an önce sağlığına kavuşması dileğinde bulundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hastaneyi arayarak Tatlıses’in sağlık durumuna ilişkin bilgi aldığı, “Gereken her şey yapılsın” talimatı verdiği kaydedildi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da hastaneyi arayarak bilgi aldığı ve geçmiş olsun dileklerini ilettiği bildirildi. Olaylı yaşam İbrahim Tatlıses’in olaylı yaşamından satırbaşları: 1981’de İzmir Fuarı’nda polise hakaretten tutuklanıp cezaevine girdi. 18 Mayıs 1988 tarihinde Beşiktaş Barbaros Bulvarı üzerinde otomobilinin içerisindeyken pompalı tüfekli saldırıya uğramış, bu saldırıdan yara almadan kurtulmuştu. 1990’da Maksim Gazinosu’nda bacağından vuruldu. 1996 yılında Şanlıurfa’da Halıcılar Çarşısı’nı dolaşırken tartıştığı Ahmet Toptan, yeğeni Fevzi Tatlı tarafından vurularak öldürüldü. 22 Ağustos 1998’de Tatlıses’in otomobilini kurşunlayan Hasan Bora’nın adamı Abdullah Uçmak, kurşunlanarak yaralandı. 2000’in Kasım ayında emekli pilot Nusret Ertürk’ü tehdit ettiği iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığı’nda ifade verdi. 2003’te gazeteci Yaşar Çakmak’ı tehdit ettiği ve Milliyet gazetesini bastığı iddia edildi. 2005’te Küre Operasyonu ile ortaya çıkarılan “Sauna Çetesi” davasında yargılandı. İbrahim Tatlıses eski eşi Derya Tuna ve eski sevgilisi Asena’yı vurdurtmakla da suçlanmıştı. K. Irak kuşkusu Ekonomi Servisi brahim Tatlıses’in yakın çevresi, Tatlıses’in Irak’taki inşaat yatırımları nedeniyle vurulduğunu iddia etti. Erbil ve Süleymaniye çevresinde toplam 1 milyar dolara malolacak 70 bin konutluk inşaat projesinin temellerini geçen yıl atan Tatlıses’in geçen günlerde bu ortaklığın bittiğini, ancak yatırımlara devam edeceklerini açıklamıştı. Basında yer alan proje ortağı ortadan kayboldu, çalışanlar şantiyelerden elini ayağını çekti iddialarına karşın Erbil’deki işlerinin sürdüğünü belirten Tatlıses; “300 villamızı sattık. Sadece ortağımızla el sıkışarak yollarımızı ayırdık. şlerimizi bitireceğiz” demişti. Tatlıses geçen yıl Irak’ın Milli Piyango ihalesini de kazanmış, ancak birkaç ay içinde Irak’ta şans oyunları yasaklanmıştı. Ortağı: Irak’la ilgisi yok İbrahim Tatlıses’in, Kuzey Irak’taki Erbil kentinde iş yaptığı ortaklarından Düzgün Beyaz, saldırının sorun yaşadığı Iraklı ortakları tarafından gerçekleştirilmiş olabileceği iddialarına ihtimal vermediğini söyledi. Tatlıses’in bu hafta Erbil’e gitmeyi planladığını belirten Beyaz, “Burada küçük sorunlar vardı ve çözülmüş gibiydi. brahim Bey gelip sorunu tamamen çözecekti. Böyle bir olasılığı bile düşünmek dahi istemiyorum” dedi. Urfa’da öfke H a st a ne y e a k ı n Tatlıses’in vurulmasının ardından çok sayıda sanatçı ve dostu hastaneye akın etti. Derya Tuna’nın hastanenin önünde sinir krizi geçirdiği görüldü. Tatlıses’in kuzeni İbrahim Tatlı, sanatçının akrabalarına İstanbul 3. bölgeden AKP milletvekili aday adaylığı başvurusunda bulunacağını söylediğini aktardı. Saldırı yabancı basında da yer buldu: AFP: Tatlıses “Türk Pavarotti”, “İmparator” diye anılıyordu. Reuters: Kürt asıllı şarkıcının yoğun bakımda olduğu bildirildi. AP: Popüler Türk halk müziği şarkıcısı felç kalabilir. BBC: Ünlü Türk şarkıcı silahlı kişilerce vuruldu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle