23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2011 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Sağlıkta Dönüşüm Programı Gerçekte Neyi Dönüştürdü? ‘Vatan Cephesi’nde Bir Araya! Şimdilerde bir “Vatan Cephesi”nin oluşturulması gerekiyor... 12 Haziran seçimlerinde AKP iktidarını halkın oylarıyla yenmek, değiştirmek isteniyorsa!.. Bunu kim yapacak; seçime katılacağı bildirilen yirmi yedi parti mi? Şimdiden bilmeliyiz; bu partilerin büyük çoğunluğu, olsa olsa bir, iki, üç, beş oy alabilir, hiçbiri yüzde onluk barajı geçemez. İktidar yine AKP’de kalır! Birtakım yenieski politikacılar boylarının ölçüsünü almak için mi seçimlere katılacaklar yenik düşeceklerini önceden bildikleri halde?.. Buna ne ad verilir; gaflet mi, akılsızlık mı, yoksa AKP’nin bir kez daha başarılı olmasını gizliden gizliye istemek mi? Dokuz yıllık bir AKP iktidarı, daha doğrusu dokuz yıllık tek adam iktidarı, demokrasi diye diye ülkeyi tam bir çıkmaza soktu. Şu cezaevlerine, şu savcılıklara, mahkemelere bakın; geçen gün yazdığım gibi, tam bir tımarhane şaşkınlığı içinde çırpınan bir toplum!.. AKP’ye bir dört yıl daha tanımak; Türkiye’nin çağdaşlıktan, uygarlıktan, gerçek demokrasiden, insan, yurttaş haklarından uzak bir döneme girmesini kolaylaştırmak olacaktır. Bunu AKP dışında herkes, her parti, her lider söylüyor ama bir türlü bir ortak cephede, yeni bir “Vatan Cephesi”nde bir araya gelmenin yolları aranmıyor! Şair “Uyuyamayacaksın / Memleketin hali / Seni seslerle uyandıracak” demiş, ama bakıyorum bir bezginlik, bir umutsuzluk sis gibi ortalığa dağılmış! Bıktım diyen var, söz bitti diyen var, çekilip bir köşeye rahat edeyim diyen var! Gereksiz laf üreten, söylev çeken var, ama bir araya gelelim, demokrasiyi sağlam temeller üstünde kuralım; adaleti, sağduyuyu, aklı, bilimi, kültürü koruyalım, yaygınlaştıralım; geriliklere, ilkelliklere kapıyı kapatalım diyenler, kurtuluş yolunu niye tek bir cephede buluşmakta aramıyorlar? 12 Haziran geldi dayandı kapımıza! Tehlike çanları çalıyor, duymuyor musunuz? Tek çıkar yolun tek bir cephede buluşmak olduğunu görmüyor musunuz ey yirmi yedi partimizin liderleri!. Mevcut iktidarın güç kaybetmesi, elinde tuttuğu toplumsal memnuniyet alanlarını yitirmesi ile mümkündür. Bu alanlardan biri de aslında sağlıktır. Sağlıkta Dönüşüm Programı halka sunulan bir elma şekeri iken, elde artık sapı kalmıştır. Prof. Dr. Erdener ÖZER İzmir Tabip Odası Başkanı Y apılan anketlerin ortaya çıkardığı veriler değerlendirildiğinde mevcut iktidar tarafından uzun yıllardır sağlık alanında uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’na karşı halkımızın memnuniyeti olduğu görülmektedir. Hatta bu memnuniyetin önceki seçimlerde iktidar partisine 1015 puan kadar bir avantaj sağladığı söylenmektedir. Sağlık alanındaki bu durum karşısında, mevcut iktidarın oylarını aşağı çekmeyi hedefleyen muhalefet partileri yaklaşan seçimlerde sağlık alanında ne söylemelidir? Seçim bildirilerini oluştururken ve geliştirirken, iktidarın sağlık alanındaki başarısını kabullenerek başka alanlar üzerinden mi iktidara alternatif olduklarını ortaya koymalıdır? Yoksa Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı sosyolojik, ekonomik ve politik açıdan dikkatle analiz edip, Türkiye’deki sağlık sisteminin gerçekte neye dönüştüğünü mü ortaya koymalı ve bunu uygun dille halka anlatmalıdır? İktidarın kamuoyu ile paylaştığı, sağlık olsun, ekonomi olsun herhangi bir alanda ülkeye kazandırdığını söylediği artılar çok dikkatle değerlendirilmeli, çoğu kez olduğu gibi aldatıcı ve kandırmacı sonuçlara karşı uyanık olunmalıdır. Kısa bir süre önce iktidar partisi tarafından verilen bir gazete ilanında, iktidarları boyunca Türkiye’nin elde ettiği kazanımlar arasında, sağlığa ayrılan bütçenin 2.9 milyar TL’den 14 milyar TL’ye çıktığı konusu da vurgulanmaktadır. Bu vurgu ilk ba kışta olumlu bir gelişme olarak algılanabilir. Ancak söz konusu artışın sağlık harcamalarından kaynaklandığı anlaşıldığında, bu olumlu algılamadaki ciddi hata ortaya çıkmaktadır. Çünkü “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile daha çok tedaviye ve ilaca ihtiyaç duyduğumuz gerçeği karşımızda durmaktadır. Bir başka deyişle bu programın eşliğinde, hastalıkların arttığı kalitesiz bir sağlık sistemi ortaya çıkmış, bununla beraber tanı ve tedaviyle ilgili harcama kalemleri büyümüştür. Koruyucu hekimliğin planlı, programlı ve eksiksiz yapıldığı ileri ülkelerde, hastalıkların ortaya çıkış hızı azaldığından sağlık harcamaları da azalmaktadır.Ülkemizde bir kısmı yıllardır görülmeyen difteri, kızamık, verem ve sıtma gibi bulaşıcı hastalıkların son yıllarda yeniden ortaya çıkması bir yana, kuş gribi ve domuz gribi gibi bir anlamda “yaratılan’’ salgınların yüksek maliyetli aşı tüketimi de sağlık harcamalarını arttırmaktadır. İş kazalarının görüldüğü, çevre kirliliğinin yaşandığı, baskıcı yaşamın verdiği stres ve en büyük hastalık kaynağı olan yoksulluğun olduğu bir ülkede, hastalıklar arttığından, maliyet, bütçeye harcama kalemi olarak yansımaktadır. Sağlık harcamalarını arttıran dinamikler bir yana, sağlığa ayrılan kaynakların ne kadarının topluma döndüğü, ne ölçüde adil dağıtıldığı bir diğer önemli konudur. Sağlıkta Dönüşüm Programı gibi sosyal devlet anlayışından uzak, neoliberal anlayışın ürü nü bir sağlık programında hastalar müşteri (tüketici), hastaneler birer işletmedir. Bu ticarileşen ve piyasalaşan sağlık sürecinde, kamuözel ortaklığının kamu tarafındaki patronu sosyal güvenlik kurumudur. Muayenehaneler ve küçükorta ölçekli özel sağlık kuruluşları yerine, zincir şeklinde, uluslararası sermayenin nemalanacağı yapılara ihtiyaç vardır. Sistemde hekimler dahil tüm sağlık çalışanlarına işgücü gözüyle bakıldığından, serbest çalışma haklarının ellerinden alınması, ithal hekimlerin istihdamı ve tıp fakültesi öğrenci kontenjanlarının yükseltilmesiyle hekim sayısının arttırılması, hep ucuz işgücü amacına yöneliktir. Sağlık hizmeti sunumunda taşeronlaşma ve sözleşmeli personelin kullanılması da bu sistemin temel araçlarındandır. Verimlilik argümanı altında maliyetin azaltılması için, körlük, sakatlık gibi sonuçları olabilen ucuz tıbbi malzeme ve protez kullanılması tercih edilmektedir. Gazeteciler... Bizler sabahları farklı kalkarız yataklarımızdan… Telaşımız, huzursuzluğumuz, mutsuzluğumuz bizden az önce uyanmıştır… Biriki dakikalık intikal süresinden sonra, kendi dünyalarımızı terk ederiz… Güneşin o ilk ışıklarının keyfini hiç fark etmeyiz biz… Tıpkı geceleri başımızı yastıklarımıza koyarken, gündüzden kalan ve asla peşimizi bırakmayan o muhasebeler, o telaşlar, o tedirginlikler, o kargaşalar, o sesler gibi… Diyelim ki gece duyduğunuz bir patlama sesi, sizin için çok çok bir merak konusu olabilir… Ama gazeteci için o ses, aynı zamanda onu göreve çağıran sestir… Kalkar, koşar gazeteci… Bir yoksulun çığlığı çağırdığında, bir sancılı hasta, bir masumun canı yandığında, bir kazabela… Kimi zaman bir savaşın ortasında, kimi zaman arkasında kirli işlerin döndüğü siyasetçilerin kapısında… Hiç fark etmez, gazeteci oradadır… Bu işte; toplumun “gözükulağısesi olma” görevidir… Yani sizin adınıza… Bu yüzdendir… Düşmanı çok kelebekler gibiyiz… Ortalıkta çok gözüken, güzel ya da kötü havaların habercisi… Sayfalardan kanatları cüssesinden büyük… Tutulunca ölen kelebekler… Saçlarımız erken ağarır, yüzümüze erken yerleşir çizgiler… Lokmalarımız yarım, uykularımız yarım, aşklarımız yarımdır… Ama bizi en çok… En çok bu özgürsüzlükler öldürür… Gazeteciler İstiklal Caddesi’nde yürürken bunları düşündüm… İşte… Bir kara dönemin faturasını yine en çok gazeteciler ödüyorlar… Yine yaşamlarımız birer cehenneme dönüşüverdi… Kimimiz cezaevinde hapis, kimimiz dışarıda tutsak… Düşmanımız çoktur bizim… Her fırtınada ilk sürüklenen, her kötü havada önce ölen… Kelebekler gibiyiz… Sisteme makyaj Sağlıkta Dönüşüm Programı, hızlı ve ayakta tedavi edilebilen, yüksek kârlı tanısal inceleme gerektiren hastalığı olan, hastanede yatacak ise, komplikasyon gelişmedikçe kısa süreli kalacak hasta profilini sever. Performans sistemi uygulaması bu programın bir başka önemli çıktısıdır. Hekimlere havuç olarak ek ödeme modeli sunulur; hekimden hasta muayenesine daha az zaman ayırması, komplikasyon riski olsa dahi daha hızlı ameliyat yapması istenir. Acil servisler ve yoğun bakımlar sisteme makyaj yapılan alanlardır. Sağlık sistemi içerisinde kanser ve şeker gibi kronik bir hastalığı olan milyonlarca insan için durum hiç de iç acıcı değildir. Örneğin şeker hastasıysanız her gün kullandığınız şeker çubuklarının maliyetinin çoğunu kendi cebinizden ödersiniz. Yaşlıysanız, üç yıldan önce gözlüğünüz kırıldı ise yandınız; yerine koymak için cebinizden ödeyeceksiniz. Bu süre, işitme cihazında sekiz yıldır. Sadece vatandaşlık numaranızı beyan ederek üst basamak sağlık hizmetini ücretsiz alacağınızı düşünmeyin. İlacınız için eczaneye başvurduğunuz zaman ya da emekli iseniz, emekli maaşını çekerken, hizmetin, size söylenenin aksine ücretsiz olmadığını göreceksiniz. Kısacası 30 yıl önce tohumu atılan, son yıllarda evrimleşen, neoliberal politik anlayışın bir ürünü olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”, kamuözel ortaklığı ile sağlığı piyasalaştırmakta, sağlık harcamalarında ciddi bir pazar genişlemesi oluşturarak, sağlığa harcanan bütçe payında niceliksel bir artış yaratmaktadır. Bu durum, sağlıkla ilgili sosyal devlet anlayışı çerçevesinde nitelikli (kaliteli) ve parasız sağlık hizmetine ulaşma açısından tam bir zıtlık göstermektedir. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın alternatifi, sosyal devlet anlayışının içinde saklıdır. Bunun ortaya çıkarılması, vatandaşların tümüne genel sosyal güvenlik şemsiyesi altında tamamen kamusal alanda bir sağlık hizmeti sunmak, çalışanların emeğinin karşılığını güvenceli, adil ve yeterli ücretlendirme ile vermek, gerekli mali kaynağı merkezi bütçeden ya da etkin vergi toplayarak sağlamakla mümkündür. Mevcut iktidarın güç kaybetmesi, elinde tuttuğu toplumsal memnuniyet alanlarını yitirmesi ile mümkündür. Bu alanlardan biri de aslında sağlıktır. Sağlıkta Dönüşüm Programı halka sunulan bir elma şekeri iken, elde artık sapı kalmıştır. Türkiye’de sağlığın geldiği nokta sanıldığının aksine, toplumcu ve sosyal devletçi değildir. Bu nedenle başta ana muhalefet partisi olmak üzere, iktidara alternatif olmak isteyen tüm partilerin bu gerçeği görmesi, gerçekleri halkın anlayacağı bir dile dönüştürmesi ve seçim sürecinde bu konuda AKP ile vuruşmaktan çekinmemesi gerekmektedir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle