18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 15 Erkek hemşireye dayak MARDİN (Cumhuriyet) Kızıltepe Devlet Hastanesi’nde, erkek hemşire Cafer Cengiz, acil servise gelen kadın hastaya iğne yaptı. Eşine erkek hemşirenin iğne yaptığını öğrenen Erdal Aydoğan, Cengiz’e saldırdı. Hastane çalışanları olayı protesto etti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Çok ses tek yürek” mitinginde açılan “Dr. Che Guevara’nın izindeyiz” pankartına tepki gösterdi. Akdağ, Che’nin sağlık sistemiyle bir ilgisi olmadığını belirterek “Bazıları Guevara’nın izinde olabilir, ama biz Refik Saydam’ın, İbni Sina’nın, Atatürk’ün izindeyiz” dedi. Anayasa Mahkemesi, ormanların Turizm Bakanlığı’na devrine yapılan itirazı reddetti Akdağ’dan ‘Che’ tepkisi Doğa katliamına vize ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, “doğa katliamını” öngören ve “golfçülere orman arazisi” tartışmalarına yol açan Turizm Teşvik Yasası ile ilgili CHP’nin iptal istemini reddetti. Düzenlemede, Orman Kanunu’na göre ‘orman’ sayılan yerler, talep tarihinden başlayarak en geç bir ay içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığı’nca, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilecek. Bakanlığa tahsis edilmesine onay verilen yerler şöyle: Ekoturizm kapsamında yer alan yayla turizmi, kırsal turizm ve benzeri turizm türlerine yönelik tesislerin yer alabileceği çevresel ve sosyal anlamda imkân sağlayan yerler. Golf turizmine yönelik, uygun iklim yapısı ve topografik özellikler dikkate alınarak uluslararası standartlara uygun tesisler gerçekleştirilmesine imkân sağlayan yerler. Kıyıların coğrafi ve fiziksel yapısı nedeniyle kumsallardan, doğal manzaradan, çevresel zenginlikten, biyolojik çeşitlilikten yararlanma bakımından alt yapı ve üst yapı tesisi konusunda kolaylık sağlayan yerler. Deniz turizmine yönelik olarak kıyıdan başka bir yerde gerçekleştirilmesi mümkün olmayan yerler. Uluslararası yarışmaların yapılabileceği turizm amaçlı spor tesisleri yapılabilmesi için uygun iklim yapısı veya coğrafi özellikler sağlayan yerler. Evlenen kadın iki soyadı kullanabilir Mahkeme, Fatih 2. Aile Mahkemesi’nin “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır. Ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir” hükmünü içeren 187. maddenin iptal istemini de reddetti. Mahkeme, Devlet Memurları Yasası’nın “sözleşmeli personel” çalıştırılmasına ilişkin düzenlemlere eklenen “Milli Eğitim Bakanlığı’nda norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması hallerinde öğretmenlerin...” ibaresinin iptali istemini reddetti. Nükleer Yalanlar... Almanya’nın en gelişmiş nükleer santralı Neckarwestheim’in yöneticisi Dr. Werner Zaiss’e, işletmenin kalbinde sordum: “Nükleer santrallar ve atıklar tehlikeli değilse niçin Almanya’daki iki santral kapatıldı?” Sustu... Nasıl yanıt vereceğini düşünüyor olmalıydı. 13 yıl önceki Akkuyu ihalesine hazırlanan FransızAlman ortaklı şirketin gazetecileri, dolayısıyla Türk kamuoyunu “ikna gezisindeki” bu suskunluk, anlamlıydı! Dr. Zaiss bir süre sonra şunları söyledi: “Enerjimiz yeterli, artık yeni enerji kaynaklarına ihtiyaç yok...” O zaman “yalan söylüyorsun yalan...” repliği henüz yoktu, yanıtı, dudaklarımın ucunda alaylı bir gülümsemeyle karşılamıştım... Ama 30 ülkede, topu topu 440 işletmenin üstünden söz söyleyen nükleer lobinin gücünü, gezi dönüşü gazetelerdeki haberlerden anladım... Sonra Çernobil “kazasının” acı bilançosuna karşın sürdürülen “nükleer yalanları” anımsadım. Yalanın boyutu, sızıntının Karadeniz kıyılarına ulaşmasının ardından “komedi”ye dönüşüyordu; Türkiye’nin Sanayi Bakanı, nükleer lobinin adamı Cahit Aral, “çayların imha edilmesi” önerisine, canlı yayında çay içip, “Bakın bir şey oluyor mu?” diye karşı çıkıyordu... Şimdi de Japonya’daki depremle birlikte gelen nükleer felaketle ilgili yalanlar...Batı basınındaki haberlere göre, nükleer tehditle ilgili “gizlenen gelişmeler ve gerçekler var”. Greenpeace’den yapılan açıklamada, bölgenin açığa çıkan plütonyum yüzünden binlerce yıl ölü bir alan haline gelebileceği bildirildi. Çekirdek erimesi gerçekleşirse, yaşanacak felaketin boyutlarının Çernobil’den daha büyük olacağı vurgulandı... Patlama yok dediler, oldu! Sızıntı yok dediler, oldu! 200 bin kişi tahliye edildi. 160 kilometre uzaktaki Amerikan uçak gemisi “Ronald Reagan” bölgeden kaçtı. Japon yetkililere göre, sızıntının boyutu bilinmiyor! Ama bir süre önce Japonlarla nükleer santral için masaya oturan bizim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Japon sistemi depremden hemen sonra otomatik olarak kapanır ve her şey normale döndüğünde yeniden çalışmaya başlar. Türkiye’nin enerji santralları projeleri devam edecektir” dedi, iyi mi? Sanayi sitelerindeki patlamayla 20 yurttaşını kaybeden ülkenin bakanı Yıldız, Fukuşima’nın eski teknoloji kullandığının altını çiziyor, Türkiye’de yapılacak olanın, yeni nesil güvenlik önlemleri içerdiğini söylüyor... Yani bu durumda Japonlar hiç hesap edememişler, bile bile lades demişler, öyle mi? Anlaşılan bu felaket bile gözlerini açmamış iktidarın. Ecemiş fay hattından sadece birkaç kilometre uzaklıktaki Akkuyu’da bu ısrar neden? Neredeyse bütünü deprem bölgesi Türkiye’de bu saçmalık neden? Bugün dünya nükleer enerjiyi sorguluyor. Çekirdek erimesi yaşanırsa büyük bir felaketten söz ediliyor. Acaba nükleer çağın sonu mu geliyor? Aşırı özenlerine, teknolojide liderliklerine karşın Japonlar bile felaketten etkilenmeyecek reaktörler yapamıyorsa, kim yapabilir? Türkiye’de nükleer santraldan vazgeçilmeli, dünyadaki tüm santrallar sökülmeli ve nükleer başlıklı tüm silahlar imha edilmeli... İnsanlık için, tüm canlılar için... MHP’de adaylık süreci başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP, 12 Haziran’daki milletvekilliği genel seçimleri için adaylık sürecini başlattı. Milletvekili aday adaylarının başvuru süresi 21 Mart saat 17.00’de sona erecek. Propaganda Türkçe yapılacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YSK, medya kuruluşlarının seçim sürecinde uyacakları ilkeleri belirledi. Siyasi parti ve adayların radyo ve televizyon kanalları ile yazılı basında yapacakları propagandalarda, Türkçe kullanmaları esas olacak. Eyleme polis müdahalesi Tıp bayramında buruk kutlama AKP’nin sağlık alanında yaptığı ve tıp camiasının tepkisini çeken düzenlemeler nedeniyle hekimler ve sağlık çalışanları bu yıl da 14 Mart Tıp Bayramı’nı buruk kutluyor. stanbul Tabip Odası üyesi bir grup hekim, dün Taksim Atatürk Anıtı’na çelenk koydu. Törende konuşan stanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören AKP hükümetinin sağlık politikalarına tepki gösterdi. Ataşehir Belediyesi de 14 Mart’ı sağlık çalışanlarının katıldığı “Tıp Balosu” ile kutladı. zmir’de sağlık emekçileri, görevi sırasında yaşamını yitiren, öldürülen meslektaşları adına Cumhuriyet Alanı’nda denize karanfil bıraktı. SES zmir Şube Başkanı Veli Atanur, katledilen, kaybedilen sağlık emekçilerinin faillerinin ortaya çıkarılarak yargılanmasını istediklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Çankaya sofrasında hekimlerle bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü’nde tıp fakültesi dekanları ve hastane başhekimleriyle yemek yedi. İstanbul Haber Servisi Gençlik Federasyonu üyeleri, geçen yıl tutuklanan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer’e destek vermek için Beşiktaş’ta toplandı. Açlık grevine başlayacaklarını belirten gruba müdahale eden polis 16 kişiyi gözaltına aldı. ANKARA (AA) On Numara’da kazanan rakamlar 3, 7, 10, 16, 19, 20, 21, 24, 25, 29, 35, 36, 37, 38, 43, 44, 46, 55, 59, 60, 71 ve 73 olarak belirlenirken 10 bilen 2 kişi, 94 bin 741’er lira kazandı. ki kişiye 94’er bin lira Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Pek ‘Şık’ Olmayan Durumlar... Pazartesi bir sergim için seyahatte olacağımdan, bu hafta makalemi mecburen pazar yazdım. Hem de gazeteci arkadaşlar İstiklal’de sloganlarla yürürken. Katılamadığım için içim burkuldu. Demokrasiyi korumak istediğini ülkeye ve dünyaya anlatan bir hükümet anlayışı, adım adım demokrasi ve özgürlüklerin tüm dayanaklarını yok ediyor. Peki herkes bu açık komedyanın farkına varıp kenetlenebildi mi? Ne gezer! Öncelikle “Hükümetcandaş” medyanın taktiği Ergenekon savcılarına salt “Nedim ŞenerAhmet Şık” üstünden eleştiri götürmek. Yani “Efendim bu Ergenekon terör örgütü köşeye sıkışmışken, şimdi nasıl bu hatayı yaparsınız? Tam tersine onları zor durumda bırakan araştırmalara imza atan arkadaşlarımızı nasıl suçlarsınız?” deniyor! Şık’ın yazdığı “duygusal” denilen mektuba bakıyorum: “...Cumartesi Anneleri, sizlerle ilgili yaptığım haberlerin hepsi aldatmacaymış. Sevdiklerinizi dipsiz kuyularda kaybedenlere yardım etmişim... Cezaevlerinde, sokaklarda katledilen devrimcilerin aileleri... hâlâ habercilik namusuma güvenecek misiniz? Jitemcilerin kurbanları, halkların kardeşliğini savunduğuma inanacak mısınız hâlâ? Ben bir savaş çığırtkanı, ırkçıymışım...” Evet Şık’ın mektubu “duygusal”... Ama ne kadar objektif, tartışılır. Demek ki onlara “Ergenekon üyesi” denmesi, gözlerinde bu anlamlara geliyormuş! Yani bu mantığa göre Ergenekonculuktan sanık olan Balbay’lar, Haberal’lar, Özkan’lar, Çiçek’ler, Perinçek’ler, Şık’ın bu tanımlamalarıyla suçladıkları kesimlerle iç içe mi olmuş oluyor? “Adımın Ergenekonla anılmasını zül sayarım” diyor Şık. Acaba “Ergenekon” tanımlamasının kapsama alanı ve içerdiği anlamlar konusunda dev yanılgılara düşüyor olmasın? Ya da cesur gazeteci Nedim Şener’in vicdanına sormak istiyorum: En derin şekilde araştırdığı Dink cinayetini “Ergenekon”a bağlamak ve bu büyük “işkembeli ve mumbarlı deniz mahsulleri” çorbasına(!) her iddiayı doluşturmak ne kadar gerçekçi? Dink cinayetini aşırı sağcıdinci grupların işlediğini bilmeyen yok. Hangi siyasal altyapıya ait oldukları ortada... Şimdi bu nasıl bir mantık? “Onlar da bayrak seviyor, onlar da Ermeni soykırımı olmadı diyor, onlar da ülke bölünmesin diyor, demek ki hepsini Atatürkçüler, demokrat gazeteciler, Ulusalcılarla aynı çorbaya atabiliriz.” Ailesi de, artık bir an önce gözlerini açıp, rahmetli Hrant Dink’i hangi aşırı sağcımuhafazakârdinci örgütlenmenin yok ettiğini anlamalı ve bu cinayetin “UlusalcıAtatürkçü” gruplarla hiçbir ilişkisi olamayacağını görmeliler! Dolayısıyla Şener ve Şık’ın, gazetelere yansıyan “Silivri’de bizi Ergenekoncularla aynı bölüme koymayın” sözleri de, Avrupa Birliği’nin sanki tek dertleri Şener ve Şık’mış gibi, “bu tutuklanmalar, Ergenekon ve Balyoz sürecinde güven kaybı yaratabilir” şeklinde rapora yansıyan cümleleri de aynı dertten muztarip: Yaşanan onca açık hukuksuzluğa rağmen, son üç yıldır kamuoyunun vicdanını parçalayan bir şekilde yazılan onca “benim suçum ne?” kitabına rağmen, yurtiçi ve yurtdışında onca siyasetçi ve gazetecinin trajediye gözlerini kapamış olmaları. Keşke çok kısa olmasını candan temenni ettiğim tutukluluk sürelerinde Şener ve Şık, üç yıldır sevdiklerinden ve işlerinden koparılmış diğer meslektaşlarıyla aynı koğuşlarda kalsalar da, oluşacak insani diyaloglarda, haksız yere suçlanmanın acılarına yakından tanıklık edip, toplumu kemiren önyargılardan arınmış olsalar… Erdoğan, daha önce kendisini bu davanın savcısı ilan etmişti. AB’nin ve basının tepkilerinden sonra karar değiştirmiş: “Ben bu davanın savcısı veya hâkimi değilim” diyor ve tutuklananların “gazetecilik faaliyetleri” yüzünden içerde olmadıklarını iddia ediyor. İyi güzel de Şener ve Şık’a yöneltilen sorulara bakıyoruz, bunların neredeyse tamamı da, aynen daha önce olduğu gibi meslekleriyle ilgili sorular! Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı çıkmamış kitabı veya Şener’e yönelik “Hanefi Avcı’nın kitabını niye desteklediniz” sorusu veya Yalçın Küçük’e sorulan “Süheyl Batum’u niye genel başkan yapmak istediniz” sorularının anlamı ne olabilir ki? Gerek AB’nin, gerek Türkiye’deki yabancı gazeteci ve diplomatların, gerek kendini “demokrat” olarak tanımlayan her aydının artık bu yayılan çığlığı duymaları lazım. Haksız yere içeride olduklarına inanılan Şık ve Şener’in durumu, diğer 3 yıllık Ergenekon tutuklularının yaşadıkları dramdan farksızdır. Gün, günah çıkarma, gözünü açma ve herkes için uyanma günüdür! HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Türk müzi 1 ğinde bir makam. 2/ Görgü, 2 deneyim... 3 Tayland’ın pa 4 ra birimi. 3/ 5 Dünyanın en yüksek dağ sı 6 rası. 4/ İstan 7 bul’un bir sem 8 ti... Radyum elementinin 9 simgesi. 5/ Yerfıstığı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 6/ Anadolu halkları 1 S İ L KME E K nın en eski ana tanrı 2 EM İ R S A ĞU çası... Bir cetvel tü3N A C A K Ç İ R rü... Kuyruksokumu 4G E T A N L A kemiği. 7/ “Yalnız 5E Ş E D İ N İ M bir gözü yazacak mısralarım” 6S A D R A Z AM V A N S (F.N.Çamlıbel)... Yır 7 E P E 8R E V İ R A T U tıcı bir kuş. 8/ AğızL A Z A N Y A daki kokuları gider 9 mek için çiğnenen baharlı bir madde... Şaşma belirten bir ünlem. 9/ Sinir hücrelerinde bulunan protein... Argoda çok çalışan öğrenciye verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türk müziğinde bir usul. 2/ Afrika’nın güney ucundaki burnun adı... Bir el işini gerçekleştirmek için özel olarak yapılmış nesne. 3/ Anadolu’nun birçok yöresinde heybe, yaygı, kolan, yastık, kuşak yapımında kullanılan bir tür dokuma... Temel, esas. 4/ Yanardağ kayalıkları arasında bulunan bir feldispat türü... Kenar süsü. 5/ Çulluk kuşu. 6/ El dokuması yünden yapılan üst giyeceği... Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti. 7/ Demiryolu... Bedenin yaşama gücü. 8/ Dışişleri Bakanlığı’nın eski adı. 9/ Küçük bitkilere verilen ortak ad... Dere yatağı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle