18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 15 MART 2011 SALI [email protected] 16 KÜLTÜR Barış Eren’in yönettiği ‘Soğuk Bir Berlin Gecesi’ Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneleniyor Güncel bir Othello öyküsü Yurtdışında eğitim görmüş, çağdaş bir fotoğrafçı: Tarık. Berlin’de bir çatı katında yaşıyor. Tutkuyla bağlandığı, zarif bir Alman sevgilisi var: Katrin. Ama Tarık’ın ‘beyaz Hıristiyan’ olmayışı, komşusu Manfred, Katrin’in annesi ve ağabeyi gibi beyaz Hıristiyanları tedirgin etmekte. Katrin’in eski bir arkadaşı olan Olaf’ın da gündeme gelmesiyle ortalık karışıyor. Tarık’ı, beyaz Hıristiyanlar dünyasında ‘öteki’leştiren tepkilerin buluşmasıyla güncel bir Othello öyküsü oluşuyor. Ne ki konumuz Shakespeare değil. Oyunun yazarı ve yönetmeni Barış Eren, Tarık’ın ‘öteki’leştirilmiş konumunu, birinci perdenin tümünü kaplayan ve oyunun bir perdede biteceği izlenimini yaratan uzun bir ‘serimleme’ bölümü içinde yeterince vurguladıktan sonra, ikinci bölümde bir de ‘geriye dönüş’ tekniğiyle oluşmuş kurguya başvurarak (ve oyunun yapısını gereksizce bozarak), baş oyun kişisinin içinde bulunduğu psikolojik açmaza yol açmış aşamaları belirginleştiriyor. Demek ki Tarık’ın karmaşık iç dünyasını iyice anlamamızı istiyor yazar. Oysa oyunun ikinci bölümünde olup bitenler, Tarık ile herhangi bir biçimde ‘empati’ kurmamıza olanak tanımıyor. Belirli bir aşamada sinemadaki en ünlü örneği yıllar öncesinin ‘Koleksiyoncu’su olan, bugünlerde de birçok TV dizisinde izlemekte olduğumuz sevdiğini ‘tutsak etme’, yalnızca kendine saklamak için ‘alıkoyma’ motifi (örgesi) gündeme gecı, ayırtıların (nüans) dikkatlice gözetildiği, kusursuz tonlama ve vurgulamalarla, serin (‘cool’ değil), seyirciyi bunaltmayan bir Tarık yorumu. Kavuzlu, sanat yaşamının en verimli döneminde. Yaptığı işe olan saygısı, sesi gibi bedenini de formda tutmasında, bu sayede, soluklu bir oyunculuğu, bedensel hareketlilik eşliğinde de, tartımı düşürmeksizin sürdürebilmesinde görülüyor. Sorunlu bir rolün sorunlarını kişisel ustalığıyla aşan Kavuzlu, oyunu ilgiyle seyredilir kılıyor. Fulya Koçak, çok da ayrıntılı olarak işlenmemiş Katrin rolünü, doğal ve duyarlı bir oyunculukla göğüsleyerek Kavuzlu’ya ayak uyduruyor. Sahnede özellikle bedensel açıdan yaşaması gereken zor anları hünerli çözümlerle ve müthiş bir disiplin duygusuyla yorumluyor. Öteki ‘beyaz Hıristiyanlar’ı oynayan Farahnur Barut (anne), Eray Eserol (ağabey), Adnan Erbaş (Olaf) ve Mahmut Işık (komşu) ise, ırk ve kültür farklılığını gösterme adına ‘Alman gibi’ oynamayı seçmişler. Bu da rollerini bir yandan sevimli kılarken, bir yandan da ister istemez abartıya kaçmalarına neden oluyor. ‘Soğuk Bir Berlin Gecesi’, özellikle Olcay Kavuzlu’nun oyunculuğunu izlemek ve Yardımedici’nin dekor tasarımının tadını çıkarmak için görülmesi gereken bir sahne olayı. Sözcükler Bir roman yazıyorum. Günün, özellikle gecelerimin tümünü hücremde, masa başında geçiriyor, sürünerek yatağa giderken, bugün de ölmedim diye avunuyorum. Dünyanın, zamanın dışında, romanın içinde yaşıyorum. Kahramanımın midesi ağrıyınca benimki de ağrıyor. Yazdıklarıma gülüyor ya da ağlıyorum. Evden çıkmıyorum, deli gibi sigara içiyorum, uykusuzum, sinirlerim yay gibi gergin. Yazma biçimim yavaş bir intihara benziyor. Son noktayı koymadan rahat huzur yok bana. Kırk yıldır yazıyorum. Sözcükleri düşüne taşına yan yana getiriyorum. Bir yerden alıp öbür yana koyuyorum. Siliyorum, bozuyorum, atıyorum. Çoğu zaman kendimi onların ustası değil de çırağı imişim gibi hissediyorum. Sayfaları dolduran cümlelere çekingen bir yabancılık duygusuyla bakıyorum. Sanki var olabilsinler diye sözcüklere yol gösteren beceriksiz bir kılavuz, ışıltıları ortaya çıksın diye didinen kaba bir yontucuyum. Sözcükler çok değişken. Yalın anlamlarının ötesine geçip bambaşka şeyler söyleyebiliyor, farklı çağrışımlar yapıyor, susmaları gereken yerde sızlanıyor ya da düpedüz kafa tutuyorlar. Onları eğip büküyor, açıyor ya da kapatıyorum. Çın çın öttüklerini, gülüp ağladıklarını duyuyorum. Elimin altında, dilimin ucundalar, sahipleri olmak için yıllarımı verdim ama bir türlü büsbütün benim olmuyorlar. Bunca zaman içinde şunu fark ettim: Sözcükler büyülü. Özellikle yan yana gelişlerinde çözemediğim ve asla bozmak istemediğim bir büyü var. Beni uğraştıran asıl bu. Ben bunun delisiyim. En uçucu, en sivri, yumuşak, dokunaklı, aklı başında sözcükleri bulmaya savaşıyorum durmadan ve cümlelerin daha zenginini, kusursuzunu arıyorum. Yazdıklarımı süslemek, gereksiz yere allayıp pullamak için değil, tersine, çekicilikleri iyice ortaya çıksın, albenileri en duru, renkleri en temiz biçimde görünsün istediğimden. Gündelik dille iletişimde o büyünün farkında olmuyorum. Herkes gibi alışıldık kalıplarla konuşuyorum. Neyse ne, ne eksik ne fazla. Ne zaman ki yazmak için kalemi elime alıyorum, o zaman uğraşımın, dilimi günlük dilin dışına taşımak, duygu yoğun başka yerlere götürmek olduğunu hatırlıyorum. Biliyorum, sözcükler, tek başlarına cömert, kırılgan, güçlü ve parlak, ama yine de somutturlar. İçlerine giremezsem beni belirli olanın dışında bir yere götürmezler. Benim bakışım ya da onlara yüklediğim imgeyle hayat bulurlar. Aralarındaki ilişki, oluşturdukları düzey benim sesimle, düşüncemle, eğilimlerimle yoğrulmuştur. Ama büyülü ve sınırsız olmasalar, bu kadar güzel ve esnek olmasalar onlarla oynama gücünü kendimde bulamazdım. Aramızda kıyasıya bir savaş var. Bazen sözcükler tarafından tutulmuş, kuşatılmış olurum. Yazan, konuşan ben değilmişim de yalnızca onların nesnesiymişim gibi umutsuzluğa, kimliksizlik nöbetlerine kapılırım. Kendimi özümsenmiş, dilsizleşmiş hissederim. Yılgınlık içinde yetersizlik ve sıradanlığımı hatırlarım. Sonra kuşkular, kırgınlıklar yatışır. Çünkü sözcükler benim yazma hakkımın, yazma çılgınlığımın, düşlerimin ve içimden taşanların dostu ve suç ortağıdırlar. Yazdığım satırlardan atlayıp elimden kaçtıkları, istemediğim yollara gittikleri çok oldu. Ama çoğu zaman güler yüzlü, alçak gönüllü ya da kurumlu geri döndüler ve kusurlarımla birlikte kabullendiler beni. Birlikte baştan çıkarıcı bir oyun oynuyoruz. Ben onlara hayranlıkla, saygıyla yaklaşıyorum, gizemleri beni fena halde büyülüyor. Onlar ise beni bırakıp gidemiyorlar. Aramızdaki aykırı aşk buradan doğuyor. lince, Tarık ile Katrin arasındaki ilişki ‘hastalıklı’ bir konuma ulaşıyor. Bir yandan da, olaylar dizisini ‘gerilimli’ kılacak polisiye bir kurgu oluşuyor. Oyunda gereksizce çok motif ve kurgu çeşitlemesi var. Bu nedenle, oyunun, ‘Othello’ gibi, ‘trajik olan’ı yansıtması istenirken, sahnede ağırlıklı biçimde ‘patolojik’ olan yansıyor. Final sahnesi iyi düzenlenmiş Sorun, tiyatromuzda sıkça görüldüğü gibi, kendi yapıtını sahneleyen yönetmenin metnine kıyamamasıyla ilgili. Yapımda bir ‘dramaturg’ görevlendirilmiş olsaydı, büyük olasılıkla ikinci bölümde kısaltmalar ve metnin kurgusunda ‘yeniden düzenleme’ler yapılarak, tek bölümden oluşan, yoğun ve çarpıcı bir sahne olayı oluşturulabilirdi. Böyle bir çabaya da değerdi. Çünkü, ‘Soğuk Bir Berlin Gecesi’, içerdiği sorunlara karşın, pürüzsüz bir diyalog akışı içeren, final sahnesi de iyi düzenlenmiş bir oyun. Yönetmen Barış Eren’in çalışmasına gelince… Pek çok özelliğiyle, içinde bulunduğumuz tiyatro döneminin en parıltılı çalışmalarından biri var karşımızda. Sinan Yardımedici’nin ‘çatı dairesi’ tasarımı, düş ve espri gücünü tam gaz kullanan bir fotoğraf sanatçısının görsel dünyasını yansıtır çarpıcılıkta. Zeynel Işık’ın ışık düzeni, oyuna özgü atmosferi oluşturma yanında, metnin sahnede yansıtılma süreci içinde de işlevsel yoğunluk içeriyor. Yönetmen Eren, oyunun çoğunlukla son derece enerjik bir hareket düzeni içinde akmasını sağlıyor. Metindeki tüm sarkmalara karşın, sahne olayının devinimini denetim altında tutuyor. Olcay Kavuzlu, Tarık’ta olağanüstü bir oyunculuk sergiliyor: Patolojik, acınası ya da güldürücü bir etki yaratma kolaylığına sığınmayan, yaşadığı incinmişliğin abartısız bir alaycılıkla gizlendiği, hızlı, akı ÖLÜMÜNÜN B R NC YILINDA Turhan Selçuk’a Frankfurt’ta anma FRANKFURT (Cumhuriyet) Dünyanın en saygın karikatür ustaları arasında gösterilen Turhan Selçuk, ölümünün 1. yılında Frankfurt’ta da bir etkinlikle anıldı. Almanya’da yayımlanan Toplum Gazetesi’nin öncülüğündeki anma gününe, Frankfurt ve çevresinden Turhan Selçuk’un dostları ve karikatürseverler katıldı. Turhan Selçuk’un hayatından, sanatından ve yaşadığı siyasi baskılardan kesitlerin fotoğraflarla sergilendiği anma gününde, Cevdet Sunay, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Alparslan Türkeş gibi politikacılarla olan anıları da kendi sesinden yansıtıldı. TC Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı, Turhan Selçuk’un Türk karikatürünün gelişiminde belirleyici bir isim olduğunu söylerken, gazeteci Mehmet Canbolat, Turhan Selçuk’un 40 50 yıl önce çizdiği karikatürlere ilişkin, “Onlar sanki bugün yapılmış gibi içeriğinden, güncelliğinden hiçbir şey yitirmemiştir. Bu eserler, 100 yıl sonra bile bugünkü gibi diri, canlı ve güncel olacaktır” dedi. Karikatürist Erdoğan Karayel ise Turhan Selçuk için yaptığı özgün bir eseri konuklara tanıttı. F LM LÜTF ÖZKÖK’ÜN YAŞAMINI KONU ALIYOR ‘Fil Gibi Evdeki Şair’e ödül OSMAN K Z K A M İ L M A S A R A C I Ç İ Z İ K K Ü L T Ü R STOCKHOLM Stockholm Tempo Belgesel Film Festivali kapsamında verilen “Genç Yetenekler Ödülü”ne, ünlü fotoğraf sanatçısı Lütfi Özkök’ün yaşamını konu alan “Fil Gibi Evdeki Şair” adlı 26 dakikalık belgesel film değer görüldü. Lütfi Özkök’ün 22 yaşındaki torunu Anna Juhlin’in çektiği ve Özkök’ün oturduğu apartmanı, büyüklüğünden dolayı küçük yaşlarında file benzettiği için “Fil Gibi Evdeki Şair” adını verdiği filmin, “yönetmenin kişisel bakışı ve sevgi dolu ilişkisiyle insanın merakla bir parçası olmak istediği, ilham veren bir geçmişin kapısını aralayan yaşama sevinci dolu bir portre sunması ve belgeselci bakışının yanı sıra sadece sözcüklerin değil resimlerin de şiir olabileceği yaklaşımına güvenmesi” nedeniyle ödüle değer görüldüğü açıklandı. Bir bölümü İstanbul’da geçen “Fil Gibi Evdeki Şair”, Lütfi Özkök’ün İstanbul’da geçen çocukluk ve gençlik dönemiyle, Paris’te eşi AnneMarie ile karşılaştığı günler fotoğraflarla anlatılıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle