18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 ŞUBAT 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA HABERLER Basın özgürlüğü konusunda Türkiye ABD’den ileriymiş TGC, ‘sıradan olay’ muamelesine isyan etti 7 Atalay, Washington’ı güldürdü ELÇİN POYRAZLAR Hükümet tehditlere seyirci İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), “Gazetecilere yönelik tehditlere seyirci kalındığını” vurguladı. TGC’den yapılan açıklamada, basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik tehditlerin giderek arttığına dikkat çekildi. Gazetecilere yönelik tehditlerin sıradan bir olay gibi kabul edilmeye başlandığını, hükümetin de bu tehditleri ortadan kaldıracak adımları atmadığı belirtilen açıklamada, Türkiye’nin Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün basın özgürlüğü sıralamasında 138. sırada yer aldığı kaydedildi. Açıklamada, özetle şu görüşlere yer verildi: “Gazetecilere yönelik tehditlerin kaynağının ortaya çıkarılamaması, hükümetin durumdan rahatsızlık duymadığı izlenimi vermekte, basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik tehditlere seyirci kalındığını düşündürmektedir. 2011 yılında Hrant Dink hakkında yazdığı kitap nedeniyle gazeteci Adem Yavuz Arslan ölümle tehdit edildi. Mehmet Metiner’e yönelik bir suikast girişimi ortaya çıkarıldı. Nedim Şener’e yönelik tehditler ise ‘şimdi sıra sende’ ekseninde sistematik olarak devam ediyor. Bu arada bazı köşe yazarlarının da kimin tutuklanacağına dair yaptığı tahminler ve hedef gösterme çabaları basın tarihinin karanlık örnekleri arasında yer alıyor. Gazeteci cinayetlerinde gerçeğin üstü kamuoyu ile paylaşılmadan örtülüyor, davalar zamanaşımına uğratılıyor. Hükümetten gazetecilere yönelik tehditleri ortadan kaldıracak acil adımlar atmasını bekliyoruz.” GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ WASHİNGTON İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın basın özgürlüğü konusunda Türkiye’nin ABD’den daha ileride olduğu yönündeki açıklamaları Washington’da dalga konusu oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Philip Crowley bu açıklamaya yanıt olarak ABD’de “gazetecilerin hapse atılmadığını” söyledi. Washington’daki basın toplantısında bir gazeteci Crowley’ye Atalay’ın basın özgürlüğüne yönelik açıklamalarını sorunca salonda kahkahalar duyuldu. Crowley gazeteciye dönerek “ABD’den daha mı ilerideymiş” şeklinde soru yöneltti. Gazetecinin Atalay’ın açıklamalarını aktarması üzerine Crowley, gülerek “Eğer Türk medyası çok kâr getiriyorsa bu ülkedeki kimi medya kuruluşlarından daha ileride olabilir. Sanırım bu ülkedeki gazeteciler sürdürebilir bir iş modeli bulmaya çalışıyor” şeklinde şaka yaptı. Crowley, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bu ülkedeki canlı ve özgür basınla gurur duyuyoruz. Tek bir istisna dışında son dönemlerde gazetecilerin hapse atıldığı bir durum anımsamıyorum.” Basın özgürlüğü konusunda geçen haftaki açıklamalarının arkasında durduklarını ifade eden Crowley, “Gazetecilerin sindirildiğini gösteren belirli durumlar nedeniyle kaygılıyız” dedi. Crowley’nin söz ettiği hapse atılan gazeteci 2005’te CIA ajanı Valerie Plame’in kimliğinin gazetelere sızdırılma davasına adı karışan New York Times muhabiri Judith Miller idi. Miller kaynağını açıklamayı reddettiği için 3 ay hapiste kalmıştı. Bu Hızla Giderken... Türkiye’de yasalar “AB’ye uyum yasası” kavramı yaşama geçirildiğinden, yani 57’nci koalisyon hükümetinden bu yana gereğinden fazla hızlı yapılmaya başlandı. Ama AKP iktidarının, deneyim kazanmasıyla bu yöntemi doruğa çıkardığını, “temel yasa” kavramına yeni anlamlar yüklediğini, “torba yasa” kavramındaki “torba” tanımını da “çuval” büyüklüğüne ulaştırdığını unutmamak gerekiyor. Yasaların “yumurta kapıya geldiğinde” zamanlamasına uygun biçimde tasarı ya da partili milletvekillerinin sahiplendiği teklifler olarak TBMM’ye sunulmasının gelenekselleştirilmesi ise hızlandırmayı sağlamanın bir başka tarafını gösteriyor. Türkiye’de yasa yapımının hızlandırılmasını sağlamanın yolunu yordamını kısaca anımsatmak istiyorum. TBMM içtüzüğüne aykırı bir kusurum olursa düzeltme yükümlülüğümü saklı tuttuğumu ve şimdiden özür dilediğimi de belirtiyorum. Kanun tasarı ve tekliflerinin TBMM Başkanlığı’na sunulmasının ardından başkanlık bunları ilgili komisyonlara havale eder. Komisyonlar kendi başkanlarınca toplantıya çağrılır. Zorunluluk olmadıkça komisyon toplantısı için çağrı en az iki gün önce yapılır. Ne hikmetse süreyi kısaltacak bir zorunluluk çoğu kez bulunur. Komisyon toplantılarına, üyelerin dışında kalan milletvekilleri ile bakanlar da katılıp konuşabilirler. Bırakın dışarıdan katılanları, komisyon üyeleri bile söz alıp konuşmakta zorlanabilirler. Süre kısıtlaması da çoğunluğun hakları arasındadır. Komisyonlara havale edilen işlerin görüşülmesine, havale tarihinden itibaren kırk sekiz saat sonra başlanabilir. Ancak komisyon, gündemine hâkimdir. Komisyon raporları, basılıp dağıtılmalarının ardından kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınıp görüşülemez. Ancak danışma kurulunun kararı, olmazsa çoğunluktaki parti grubunun önergesinin kabulü ile bu süre de kısaltılabilir. Genelde de öyle olur. Genel kuruldaki görüşmelerde her madde için en çok yedi değişiklik önergesi verilebilir. Ancak bir parti grubu elini çabuk tutup kontenjanı doldurduğunda, diğer partilerin milletvekillerinin ve bağımsızların elleri böğürlerinde kalır. Genel kurulda hükümeti temsil eden bakan ile komisyon temsilcisi değişiklik önergeleri hakkında görüş bildirirler. Görüşlerin “katılmama” yönünde olması halinde, önerge sahibinin beş dakika konuşma hakkı doğar. Ama bakan ve temsilcinin önergeye katılması durumunda bu hak düşer. Bu nedenle zaman zaman komisyon sıralarından iki kez “katılıyoruz efendim” sözleri duyulur. Bu açıklama, önerge sahibinin konuşma hakkını düşürür ve beş dakika tasarruf edilerek görüşme hızlandırılır. Önergenin oylamasında iktidar partisi milletvekillerinin “ret oyu” vermek için ellerini kaldırmaları, acemiler için pek şaşırtıcı olur. Bir yasa, içtüzüğün tanımına uygun olsun olmasın “temel yasa” sayıldı mı, maddeler okunmaz, önerge verme hakkı daha da sınırlanır. Böylece de bazı meslektaşlarımızın hesabına göre bir madde birkaç saniyede kabul edilebilir. Bunları neden anımsattım? Başkanlık sistemi kapsamında ikili meclisin de gündeme getirilmesinin şaşkınlığından. Tek meclisteki süreyi bile çok bulan iktidar partisi, niçin ikinci bir meclis daha ister? Yanıtını bilemem. Ama ikinci meclis kurulana kadarki süreçte çıkarılması düşünülen yasalar tamamlanabilecekse, neden olmasın?.. [email protected] Atalay: Bu kadar özgürlükçü bir basın yasası ABD’de bile yok. POLİS OTELDEN ALDI Ahmet Hakan’a sabahın 5’inde gözaltı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, hakkında “yakalama emri” bulunduğu gerekçesiyle başkentte “sabahın 5’inde” kaldığı otel odasından alınarak karakola götürüldü. Yaklaşık 5 saatlik gözaltıya, Cem Uzan’ın açtığı bir davada ifade veren Hakan’ın hakkındaki “yakalama emri”nin kaldırılmasına karşın kayıtlarda “aranan şahıs” olarak geçmesi neden oldu. Ahmet Hakan, CNN Türk’te yayımlanan Tarafsız Bölge programında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu konuk ettikten sonra gittiği otelde yaşadıklarını dün köşesinden aktardı. “Sabahın 5’inde kapıyı çalan sütçü değil polisti” başlıklı yazıyı kaleme alan Hakan, Ankara’da bir otelde kalırken kapısının vurulduğunu ve saate baktığında “sabahın 5’i” olduğunu ifade etti. 5 polisin eşliğinde karakola götürüldüğünü belirten Hakan, “... Çok geçmeden anlaşıldı ki... Hakkımda ‘yakalama kararı’ verilen dava, Cem Uzan’ın bana açtığı davaymış. Ben o davada ifade vermişim, ‘yakalama emri’ kaldırılmış, hatta davadan beraat etmişim. Ancak buna rağmen mekanizma işlememiş ve adım kayıtlarda ‘aranan şahıs’ olarak geçmeye devam etmiş. İstanbul’daki avukatımın olağanüstü çabası ve Esat Karakolu’ndaki polislerin samimi gayretleri sayesinde saat 09.30’da ‘Serbestsin’ denildi bana” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle